HABER MERKEZİ :Dünyanın en uzun süreli ve bitmeyen savaşı, erkek egemen sistemin kadına yönelik yürüttüğü saldırı savaşıdır. 5 bin yıldan beri, giderek daha yoğun ve inceltilmiş olarak yürütülen bu savaş, aynı zamanda insanlık tarihinin en uzun süreli soykırımını da teşkil ediyor. Bu soykırımda yaşamını yitirenlerin sayısı tahmin bile edilemiyor. Hal böyleyken, erkek egemen sistemin kadına karşı sürdürdüğü savaşın adı konulmuyor, inkar ediliyor. Çünkü adı konulsa eril şiddetin hiçbir türünün münferit olmadığı, tersine sistematik bir durumun söz konusu olduğu kabul edilecek. Bu sistematik durumun adı kadın kırımıdır. Savaş ve çatışmaların en büyük mağduru her zaman kadınlar oldu. Ulus-devletçi, faşist erkek iktidarları toplum kırımının önkoşulu olan kadın kırımını her alanda bir adım ileriye götürdü. Kadınların yaşadıkları tarihler değişse de cins kırım hep aynı kaldı.
İşgalci devletler tarafından işlenen savaş suçların en çarpıcı yanı sömürülen toprakların yanı sıra sömürülen ve en çok tahribat yaratan kadın bedeni ve duygularıdır.” İŞGALCİ TC DEVLETİNİN SAVAŞ SUÇLARI KADININ CİNS KIRIMINI DERİNLEŞTİRİYOR” adlı 2 bölümden oluşan araştırma dosyamızda Türk devleti ve DAİŞ/El Kaide devşirmesi çeteleri, iki yıldan beri sivillere ve özellikle kadınlar Efrinde uyguladığı insanlık dışı muamelelerle ve vahşitini gözler önene sereceğiz.
Ataerkil sistemin tarihten bu yana kadını mal, meta, köle olarak gören zihniyet üzerinde kendini sistemleştirdi. Hegemon güçler tarafından sömürülen topraktan çok kadın bedeni savaşın bir parçası haline getirildi. Sayılamayacak derece de geçmişten bu yana kadın hem fiziki hem de kültürel soykırımlardan geçiriliyor. Özellikle savaş suçuyla işgal edilen toprakların yanı sıra işgal edilen kadın bedenini sistematik bir hale getiriliyor. Dosyamızda yüz yıllardır sürdürülen savaş suçunun yol açtığı kadın kırımına dikkat çekerek bu kırımda tarihten ve günümüze kadar öne çıkan özellikle Efrin’de işlenen savaş suçunda işkence haline getirilen kara zindanları ve kadında yaratılan tahribatlara ilişkin bilgilere yer vereceğiz.
Mit’in Efrin’deki Akıl Almaz İşkence Zindanları
Mart 2018’de Efrîn’i işgal edip talan eden Türk devleti ve DAİŞ/El Kaide devşirmesi çeteleri, iki yıldan beri sivillere uyguladığı insanlık dışı muamelelerle DAİŞ’i aratmıyor. İşgalci Türk devleti ve ona bağlı İhvancı ve çete grupları, Mit’e bağlı olan Efrîn ve ilçelerinin tümünde akıl almaz işkencezindanları inşa etmekte. Burda kaçırdığı kadınları ve çocukları tutuyorlar. Her bir grubun bulunduğu köyde kendine bağlı zindanı bulunmaktadır. Bunun yanında Efrîn kent merkezindeki merkezi zindan ile askeri polis adlı çetelerin yönetimindeki Maretê zindanı bulunuyor. Geçtiğimiz güçlerde de Türk ordusu, Ronahî matbaasının bulunduğu binayı kadınların tutulduğu bir zindana dönüştürülüyor.
Efrîn’de işgalci Türk devletine bağlı çetelerin, kaçırdıkları kadınların çıplak bedenlerini teşhir ederek kurdukları bu gizli zindanlarda işkence yaparak katlediyorlar. Son günlerde çeteler arasında çıkan bir anlaşmazlık, işgalci Türk devletinin kontrolünde bulunan bu zindanların durumunu da gün yüzüne çıkarmış oldu. Çoğunluğu Efrînli olmak üzere onlarca kadının kaldığı gizli cezaevinde kadınların çıplak bir şekilde işkenceye maruz bırakılıyor.
Kara Zindanlar Gün Yüzüne Çıkıyor
Elqela zindanı: Efrîn’in Basutê köyünde çok gizli bir zindan bulunuyor. Elqela zindanı olarak da bilinir. Bu zindanda kadınlar çoğunlukta olup 400 den fazla tutuklu bulunuyor. Burada Kadın bedeni üzerinde her türlü işkence yapılıyor ve bu zindan Firqet El Hamza tugayına bağlıdır.
Elberd zindanı: Efrin merkezinde yer alıyor. Bu zindan Cephet Elşamiyê çetelerinin kontrolündedir. Kadınlar çoğunlukta olmak üzere Efrîn ve köylerinden kaçırılan insanlar tutuluyor. Elberd zindanında tutulan kadınlara yönelik her türlü bedensel ve psikolojik işkence yapılıyor.
Elkerama Zindanı: Efrin’in en eski ve tarihi okullarından biri olan Elkerama okulu TC işgalinden sonra zindan olarak kullanılmaya başlandı. TC’ye bağlı Feylaq Elşam çeteleri tarafından yönetilen bu zindanda her türlü işkence yapılırken özellikle kadınlar için özel işkence odaları kurulmuştur.
Mahkeme Zindanı: Efrin merkezinde bulunan tarihi mahkeme binası zindana çevrilmiştir. Bu zindanda özellikle Efrin merkezinden ve köylerinden kaçırılan kadınlar tutuluyor. Bu zindan Cephet Elşamiye çeteleri ve MİT üyeleri tarafından yönetiliyor.
İtîhada El Zindanı: İşgal öncesi okul olarak kullanılan bu bina daha sonra kadınların tutulduğu zindana çevrilmiş. İtihada El Zindanı şuan çetelere ait bir askeri nokta olarak kullanılıyor. Burada tutulan kadınları askeri eğitimlerden geçiriyorlar.
Mahmudiye Zindanı: Efrin’in ilçelerinden olan Mahmudiye’de bulunan zindan Elhemzet çeteleri tarafından kontrol ediliyor. Çok sayıda tutuklunun bulunduğu Mahmudiye zindanının iki bölümde kadınlar tutuluyor.
“Bu Kişiler Bu Zindanlarda Tutuluyorlar, Alabiliyorsanız Gidin Alın”
İşgalci Türk devletine bağlı Mit ve çete yapılanması ,bu akıl almaz işkence zindanlarına kara zindanlar adını vermişlerdir. Efrîn işgalinden hemen sonra çeteler tarafından kadın ve çocuklar olmak üzere kaçırılan yüzlerce yurtsever Kürt ailelerinden fidye isteniliyor. Ve bu durum birçok uluslararası ve bölgesel sivil toplum örgütleri tarafından rapor haline getirilmiştir. Ailelerin istenilen fidyeyi götürmelerine rağmen yine yüzlerce kadın serbest bırakılmamıştır. Ayrıca kaçırılan kadın ,çocuk ve yurtsever insanların ailelerinden fidye istenildikten sonra insanları kaçıran çete başlarının “bu kişiler bu zindanlarda tutuluyorlar, alabiliyorsanız gidin alın” şeklinde cevap veriyorlar.
İşgalci Türk devleti işgalinin ilk gününden bu yana çete gruplarını destekleyerek, sivillere karşı katliam, etniki soykırım, kadın, çocuk ve insan kaçırmaya devam ederek demografik yapıyı değiştirmektedir. Kaçırılan kadınları çete merkezlerinde çıplak bir halde fiziki işkenceye tabi tutması insanlık onuruna sığmayan bir davranış ve bütün dünya kadınlarına yapılmış bir hakarettir. Özellikle insanlık dışı uygulamaya tabi tutulan Kürt kadını olması insanlık devriminde öncülük eden kadın iradesini hedeflemeyi amaçlamaktadır. Bu tür uygulamalar işgalci Türk devleti ve ona bağlı çete gruplarının yenilgisini ispatlamaktadır.”
Efrinli Kadınların Gücünden Korkan İşgalci TC. Özellikle Kadını Yok Etmeye Çalışıyor
Türk devleti ve çeteleri, hava sahasını kendilerine açan Rusya’nın onayı ile 18 Mart 2018’de Efrîn şehrini işgal etti. Türk işgalinin 58 gün boyunca yaptığı katliamlara, savaş suçlarına, insanlığa karşı işlediği suçlara ise uluslararası toplum sessiz kaldı. Hiç bir değere sahip olmayan Rusya Afrin’i Kürtleri teslim almak adına Türklere peşkeş çekmiştir. Kürtleri Kürtlere öldürterek ‘akıllandırma’ siyaseti yürütülmek isteniyor. Bu bir özel savaş taktiğidir. Özellikle kadın üzerinde parçala, kendine ait kıl, yönet yöntemi kullanıyorlar. Efrin’in işgalinden bu yana 7 bin 457 sivil kaçırıldı. Bu sayının yaklaşık bin kişisi kadınlardan oluşuyor. Kaçırılan kadınlardan bazıları büyük fidyelerle serbest kalırken 3 bin 500 kişinin akıbeti ise bilinmiyor. Yine bu verilere göre Efrîn’de aralarında 18 yaş altı kadınların da bulunduğu 400 kadın, Türk devlet çeteleri tarafından işkence ,cinsel şiddete ve zorla evlendirmeye maruz bırakılıyorlar. Bunlara yönelik Birleşmiş Milletler Komitesi 15 Eylül 2020’de bir raporunda Efrîn’de işlenen savaş suçlarını dile getirdi. Raporda şu sözlere yer verildi: “Suriye Ulusal Ordusu adam kaçırma, taciz, işkence ve tecavüz gibi savaş suçları işlemiştir denilmesine rağmen Efrin’ de işlenen bu savaş suçlarının net olmasına rağmen hiçbir adım atılmış değil. Kürt kadınları orada Erdoğan’ın çeteleri tarafından her türlü işkencelere maruz bırakılıyor. YPJ’nin Efrîn’de kurulmasından ve kadınların güçlenmesinin merkezi olarak görüldüğü için Efrîn’in kadınlarına özellikle zulmediliyor.
Yarın:Efrin Kadınları Üzerinde Sayısız Savaş Suçları 4 Yıldır Durmaksızın Devam Ediyor
Leyla ÊGİT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi