İnsan, dünyada ve özellikle Ortadoğu’da hızla değişen gelişmelere ve olaylara baktığında, tam bir öngörüde bulunmak neredeyse imkânsız. Tam bir kaos yaşanıyor. Ancak aynı zamanda bu süreç öyle bir süreç ki, kim ya da kimler yerinde ve zamanında değişim ve dönüşümü gerçekleştiremezse, sendeleyecek ve sonunda yok olacak. Böylesine belirsiz süreçlerde yapılması gereken en önemli şey, belirleyici bir duruş ve tavır sergilemektir.
ÖNDER APO TARİHİ BİR MÜDAHALEDE BULUNDU!
Tam da bu nedenlerden dolayı Önder Apo, Kürt Özgürlük Hareketi tarafından çağın manifestosu olarak tanımlanan ve dostlar ile demokratlar tarafından da kaostan çıkış için büyük bir umut olarak görülen “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile tarihi bir müdahalede bulundu. Önder Apo’nun 27 Şubat’taki çağrısından bugüne kadar görülen şudur ki, Önder Apo-Kürt Özgürlük Hareketi ile Türk devleti arasında şimdiye kadar herhangi bir uzlaşma yoktur. İmralı’da yaşanan bu gelişmeler; Önder Apo’nun eşsiz direnişi, özgürlük gerillalarının mücadelesi, Kürt halkının sahiplenmesi, dostların, demokratik kesimlerin ve “Önder Apo’ya Fiziki Özgürlük, Kürdistan’a Statü Hamlesi”ne destek veren aydınların çabaları ile bir yandan da Türk devletinin bu tıkanmış durumdan kurtulma arayışı çerçevesinde ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz, Önder Apo’nun bu müdahalesinin nasıl bir sonuç doğuracağı, yine Kürt Özgürlük Hareketi’nin, Kürt halkının, dostlarının ve bu süreci kaostan çıkış için büyük bir umut olarak gören demokratik kesimlerin sahiplenme düzeyine bağlıdır.
ORTADOĞU HER ZAMAN DÜNYA SAVAŞLARININ MERKEZİ OLMUŞTUR
Birinci, ikinci ve üçüncü dünya savaşları da dahil olmak üzere tüm dünya savaşlarına bakıldığında, merkez her zaman Ortadoğu olmuştur. Bu nedenle bu savaşların tarafları bilir ki, dünyada hegemonya kurmak isteyenler Ortadoğu’yu kendi çıkarlarına göre tasarlamak ve örgütlemek zorundadır. Çünkü bunu yapmazlarsa egemenlik kuramazlar; zira her şey buradan başlamış ve buradan gelişmiştir.
Ortadoğu’nun merkezlerinden biri olan Mısır’da Nasırizm gelişip yayıldı, ardından Suriye’de Baas çizgisi ortaya çıktı. İran’da “Beyaz Devrim” adıyla Şahlık çizgisi gelişti, Türkiye’de ise Kemalizm, İttihat ve Terakki temelinde ilerletildi. Bunların hepsinin temelinde, yani Baasçılık, Nasırizm, Kemalizm ve Beyaz Devrim-Şahlıkta, ırkçılık ve dincilik vardı. Şimdi bunların hepsi tasfiye ediliyor. Bu nedenle Kemalizm de şu anda tasfiye sürecine giriyor. Bu da Ortadoğu’nun yeni bir aşamaya, yeni bir sürece girdiğinin göstergesidir. Bugüne kadar Ortadoğu’da bu çizgiler temelinde egemenlik ve iktidar yürütüldü. Ancak bu yüzyıl tamamlandı, yani sona eriyor.
MEVCUT SAVAŞ KAPİTALİST MODERNİTE İLE DEMOKRATİK MODERNİTE ARASINDADIR
Mevcut gelişmelere göre Ortadoğu yeni bir sürece giriyor. Ortadoğu ya Kapitalist Modernite sistemine göre tasarlanacak ya da Demokratik Modernite’ye göre örgütlenecek. Kuşkusuz bu da zamanla belli olacak. Bu durumda hem Kapitalist Modernite Ortadoğu’ya müdahale ediyor hem de Önder Apo’nun öncülüğünde Demokratik Modernite müdahalede bulunuyor. Belirtilen savaşın Kapitalist Modernite sistemi ile statükocu devletler arasında yaşandığı düşünülse de aslında bu savaş onların arasında gerçekleşmiyor. Mevcut savaş, gerçekte kapitalist sistemin müdahalesi ile Önder Apo’nun müdahalesi arasındadır. Ortadoğu’nun kaderi bu müdahalelerle belirlenecek. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Kahire’de bir anlaşma gelişti ve bu anlaşma temelinde 16 Mayıs 1916’da Britanya ile Fransa arasında, daha sonra Rusya’nın da katıldığı Sykes-Picot Anlaşması gerçekleşti; böylece Ortadoğu’nun sistemi belirlendi. Kapitalist sistem, bu anlaşmalarla Ortadoğu’da kendini yerleştirmek istedi. Bu anlaşmayı geliştirdiklerinde İngilizler ve Fransızlar Ortadoğu’daydı ve o dönemde bu anlaşma onların lehine geliştirildi. Sykes-Picot’u temsil eden kapitalist modernite, dünyayı Ortadoğu üzerinden kapitalist sisteme göre örgütlemek istiyordu. Bu anlaşmaların sonucunda Kürtlerin ve Arapların bölünmesi gerçekleştirildi. Her ne kadar Kasr-ı Şirin Anlaşması ile Kürdistan bölünmüş olsa da pratikte Kürtlerin parçalanması fazla gelişmedi. Ancak Sykes-Picot Anlaşması ile Kürtlerin bölünmesi, inkâr edilmesi ve yok edilmesi süreci hızlandı. Sykes-Picot Anlaşması’na kadar bazı Arap ülkelerinde devlet sistemi henüz kurulmamıştı; bu anlaşmalarla 22 Arap devleti oluşturuldu ve Araplar parça parça edildi. Kürtlerin ve Arapların bölünmesi üzerine bir sistem oturtuldu. Dünyada geliştirdikleri sistemi de bu temel üzerine kurdular; öncelikle Fransa Suriye’ye girdi, ardından Fransa ile İngilizler arasında bir anlaşma yapılarak İngilizlerin Suriye’den çıkması sağlandı. Fransa Suriye’ye girdikten sonra devlet kurma çalışmalarına başladı, daha sonra Ürdün ve Suudi Arabistan’da devlet sistemini örgütledi. Devlet sisteminin geliştirilmesiyle Ortadoğu’ya şekil verdiler.
ORTADOĞU’NUN TASARIMI SURİYE ÜZERİNDEN GERÇEKLEŞECEK
Kuşkusuz, ulus-devlet sisteminin kurulmasında Suriye’nin rolü çok önemliydi. Çünkü belirlenen sınırlar, Suriye’nin sınırlarının belirlenmesiyle bağlantılıydı. Kapitalizmin güçleri, müdahalelerini ve sistemlerini Suriye üzerinden Ortadoğu’da geliştirdi. Bu nedenle, Beşar Esad hükümetinin öncülük ettiği Suriye devletinin çöküşü, yalnızca Baas Rejimi’nin çöküşü değildi. Temelde, Birinci Dünya Savaşı ile kurulan Ortadoğu sisteminin çöküşüydü. Yani yüzyıllık bir sistemi yıktılar. Şu anda yürütülen savaş, Ortadoğu’da kurmak istedikleri yeni sistemin oluşturulması temelinde gerçekleşiyor.
Beşar’ın babası Hafız Esad, tarihten nasıl ders alacağını ve nasıl bir siyaset yürüteceğini biliyordu. Dengeli bir siyaset yürüttüğü için Sovyetler Birliği ile Amerika arasındaki çelişkilerden iyi bir şekilde yararlanıyordu. Bu nedenle Suriye, dengeler üzerine kurulmuştu; Hafız Esad da denge siyaseti güdüyordu ve bundan sonuç alıyordu. Çünkü İslamiyet tarihinde ve Selahaddin Eyyubi döneminde de Suriye, Ortadoğu’nun önemli bir merkeziydi. Bu yüzden Suriye’nin tek başına bir ülke olmadığını, içinde çok renkliliği barındırdığını söyleyebiliriz. İşte bu nedenle, Esad’ın öncülük ettiği Baas Rejimi’nin çöküşü, bir yönüyle Ortadoğu’nun çöküşü anlamına gelir. Bu yüzden Baas Rejimi’nin yıkılmasından sonra herkes yüzünü Suriye’ye çevirdi; bu, HTŞ-Colani’yi sevdiklerinden değil, Suriye’nin yeni bir denge ve yeni bir şekillendirme için tasarlanması içindir. Çünkü Ortadoğu’nun tasarımı Suriye üzerinden gerçekleşecek.
FİLİSTİN’DE BAŞLAYAN SAVAŞ İRAN VE TÜRKİYE SINIRLARINA ULAŞTI
İsrail’in eliyle Hamas, Hizbullah ve Suriye’ye karşı başlatılan hegemon güçlerin savaşı, görünen o ki devam edecek, yani burada durmayacak. Şu anda bunun işaretleri Irak’ta yaşanıyor. Çünkü İsrail’in Filistin’de başlattığı savaş, İran ve Türkiye sınırlarına kadar ulaştı. Zira Irak’ta neler olursa, bu İran’ın durumunu ve ardından Türkiye’nin durumunu da belirleyecek. İran’ın burada tam olarak ne yapacağı henüz belli değil.
Birinci Dünya Savaşı’nda Türk devleti yenilmişti, elinde hiçbir şey kalmamıştı ve tamamen ortadan kaldırılma gibi büyük bir tehlike altındaydı. O dönemde Mustafa Kemal Atatürk, Kürtleri ve Sovyetler Birliği’ni esas aldı ve bu şekilde Türkiye’yi büyük bir tehlikeden kurtardı. Buna karşılık, o dönemde dünya hegemonyası Britanya’nın elinde olan güçler çok öfkelenmişti; Lozan Anlaşması’nı geliştirdiler ve Türk devletine kabul ettirdiler. Karşılığında, Türklerin Sovyetlere karşı savaşması için onlara ulus-devletlerin kurulması rolü verildi. Lozan Anlaşması sürecine kadar Türklerin Kürtler ve Sovyetlerle ittifakı vardı. Lozan Anlaşması’nı kabul ettikten ve üzerlerindeki tehlike azaldıktan sonra Sovyetlere karşı düşmanlığa ve Kürtlerle savaşa başladılar. Ardından Türkiye NATO üyesi oldu ve Avrupa Birliği ile de ilişkiler geliştirdi. Kendilerine verilen ulus-devlet kurma görevini Ortadoğu’da yerine getirdiler. Aynı dönemde, Birinci Dünya Savaşı’nın geliştiği süreçte İran’da “Beyaz Devrim” adıyla Şahlık sistemi geliştirildi ve devlet kurma görevi İran’da Şah’a verildi. Ulus-devlet sistemi Ortadoğu’da İran ve Türkiye eliyle ilerledi. Yüz yıl önce kurdukları bu sistem, şimdi bir yük haline geldi ve onu ortadan kaldırmak istiyorlar. Önemli olan şu ki, ulus-devlet sistemini kuranlar da yıkanlar da aynı sistemdir.
(BÖLÜM 2: Baas Rejimi’nin Yıkılışında Sadece İran Değil, Türkiye de Büyük Bir Darbe Yedi)
EDİTÖRDEN