Herkes tarafından bilindiği üzere, işgalci Türk devleti, Misak-ı Milli planları çerçevesinde, başta Halep olmak üzere ekonomik açıdan her şekilde Suriye’ye yerleşmeye çalışıyor. Baas rejiminin çöküşü ve Esad yönetiminin devrilmesinden sonra, işgalci Türk devleti, HTŞ aracılığıyla Şam ve Halep’te öncelikle istihbarat ve idari kurumlar, iletişim (posta, telefon ve bankalar) dahil tüm yapıları ele geçirdi. Şimdi ise Halep’te, ekonomik ilişkiler ve ticaret adı altında, nam salmış Halep sanayisini tamamen kontrol altına almak istiyor.
Bu doğrultuda, Türkiye devleti, 13 Nisan’da Antakya valisini, 16 Türk ekonomik ve sanayi uzmanını Halep’e gönderdi ve Halep Müftüsü İbrahim Şeşo, Siyasi İşler Müdürü Saad Naasan, Halep Vali Yardımcıları, Şehir Meclisi Başkanı Muhammed Ali Aziz ve Halep Polis Sorumlusu Ahmed Latuf’tan oluşan HTŞ hükümetiyle görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerde, sanayinin işgalci Türkiye devletinin egemenliği altına nasıl alınabileceği ve sanayi zemininin nasıl hazırlanacağı tartışıldı.
Bu görüşmelerde, eski sanayi tesisleri ve fabrikaların yenilenmesi ya da yeniden inşa edilecek olanların 15 yıl boyunca Türk şirketlerinin egemenliği altında olması gerektiği ve bu doğrultuda bir anlaşma imzalanacağı belirtildi.
Bu çerçevede, bir üretim hattı açılacak ve bu üretim ve gelirlerin %75’i Türkiye’ye gidecek.
Savaşta zarar gören ve yıkılan dükkanların yeniden inşası için Suriye ve Türkiye bankalarından yarı yarıya masraflarla tadilat yapılacak, bunun için de Gaziantep’ten (Antep) Halep’e mermer taş ticareti gerçekleştirilecek.
Görüşmeler ve toplantılardan sonra, Türkiye heyeti, Halep’in Şeyh Necar mahallesindeki sanayi bölgesini ziyaret etti, demir, sac, kablo, traktör, gıda ve tekstil fabrikalarını gezdi ve Halep Sanayi Odası başkanı ile görüştü. Heyet ayrıca Hama, Humus ve Şam’daki sanayi bölgelerine de başvurularda bulundu. Geçtiğimiz ay, Türkiye Ticaret Bakanlığı, Suriyeli ve Türk yetkililerin serbest ticaret anlaşmasını yeniden canlandırmak ve taşımacılık, askerlik ve yatırım alanlarında iş birliğini geliştirmek için görüşmelere başlama konusunda anlaştığını duyurmuştu.
BU YAĞMAYI RESMİLEŞTİRMEK İSTİYORLAR
Halep sanayisinin zemin etüdünden sonra, işgalci Türkiye devleti, bu hırsızlık ve yağma planını resmileştirmek amacıyla ekonomik ve sanayi kuruluşları aracılığıyla 6 Mayıs’ta Şam’a bir heyet gönderdi. Heyette, Türkiye’deki çeşitli şehirlerin Ticaret ve Sanayi Odalarının başkanları ve yöneticileri de bulunuyordu. Şam’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde, Şam Sanayi Odası Başkanı Mühendis Ayman Mevlevi ile görüşmeler yapıldı. Görüşmelerde, Serbest Ticaret Anlaşması’nı yeniden etkinleştirme adı altında gümrük işlemleri, lojistik ve iş birliğini engelleyen mali engeller tartışıldı. Bir anlaşma taslağı hazırlanarak her iki hükümet (Türkiye-Şam) tarafından imzalanması planlandı.
TÜRKİYE’NİN SURİYE SANAYİSİNİ YOK ETMEDEKİ ROLÜ
Geçtiğimiz ay, Türkiye Ticaret Bakanlığı, Suriyeli ve Türk yetkililerin Serbest Ticaret Anlaşması’nı yeniden etkinleştirme ve Suriye genelinde taşımacılık, askerlik ve yatırım alanlarında iş birliğini geliştirme konusunda görüşmelere başlama konusunda anlaştığını duyurdu.
2011’de başlayan Suriye iç savaşı, ülkenin sanayi altyapısını yerle bir etti. Fabrikalar, depolar ve üretim tesisleri bombalandı, yağmalandı ve sistematik olarak yok edildi. Birleşmiş Milletler Batı Asya Ekonomik ve Sosyal Komisyonu’na (ESCWA) göre, savaşın başlangıcından bu yana sanayi üretimi %70 azaldı. Suriye’nin sanayi merkezi olan Halep, ağır hasar gördü. Tekstil, gıda üretimi ve mühendislik sanayileri yıkıldı, elektrik ve su gibi temel hizmetler kesildi ve üretim daha da engellendi. Bu altyapının yeniden inşası uzun bir zaman gerektiriyor.
Savaş sonrası Suriye ekonomisi büyük bir çöküşle karşı karşıya kaldı. Fabrikalar yıkıldı, tarım arazileri kurudu ve işletmeler yeniden ayağa kalkmakta zorlanıyor. Bu krizde Türkiye müdahale etti, ancak bir yardımcı olarak değil, kendi çıkarlarını gözeten bir işgal gücü olarak. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki etkisini genişletti, ticareti kontrol etti, tarımsal üretimi kendine yönlendirdi ve yerel sanayileri Türkiye’ye daha fazla fayda sağlayacak şekilde şekillendirdi. Türk malları yerel pazarları doldurdu, doğal kaynaklar yağmalandı ve Ankara, sınır kapılarını kontrol ederek mal akışını dayattı. Bu durum, Suriye’nin ekonomik egemenliği konusunda endişeleri artırıyor, çünkü Türkiye’nin ticaret politikaları Türk iş insanlarına fayda sağlarken Suriye’nin ekonomik özerkliğini kısıtlıyor.
Belgeler, Türkiye’nin Suriye sanayisinin yok edilmesinde aktif bir rol oynadığını gösteriyor. Halep ve diğer bölgelerdeki fabrikalar, savaş sırasında Türkiye’ye bağlı çeteler tarafından yağmalandı. Örneğin, Halep’te 100 milyon doların üzerinde değere sahip makineler çalındı ve Türkiye’ye taşındı. Bu uygulamalar doğrulanırsa, Türkiye’nin Suriye’nin üretim temelini yıktığını gösterir. Daha önce kendi ekonomisini geliştiren Suriyeli şirketler, şimdi Türk iş insanlarıyla rekabet etmekte zorlanıyor. Dünya Bankası’nın Şubat 2023 raporuna göre, 2011’den bu yana Suriye’deki 14 şehir ve ana sektörlerdeki toplam zarar 11.4 milyar dolar.
Rejimin 8 Aralık’ta çöküşünden sonra, Türkiye’nin en büyük inşaat, çimento ve çelik şirketlerinin hisseleri %5-10 arttı, Aralık 2023’te %20 ve Ocak 2024’te %38 yükseldi. Yeniden inşa sektöründe Türkiye en fazla fayda sağlayan ülke oldu:
Makine: %244
Çimento, cam, seramik: %92
Meyve ve sebze: Üç katından fazla artış
Bu durum, Türkiye’nin yalnızca Suriye krizinden faydalanmakla kalmadığını, aynı zamanda ülkeye sistematik bir şekilde ekonomik egemenlik dayatarak Suriye’nin ekonomik özerkliğini ve yeniden inşasını tehdit ettiğini gösteriyor.
SURİYE SANAYİSİNİ ELE GEÇİRMEK İÇİN TÜRK İŞ İNSANLARI YARIŞA GİRDİ
Pasifik Euroasia, en büyük lojistik şirketlerinden biri olarak, Suriye ile ilgili hizmetleri yönetmek için İskenderun ve Mersin’deki terminal yatırımlarını genişletiyor. Catoni Group adlı bir nakliye şirketi, yeniden inşa malzemeleri sağlamak isteyen gemi sahipleri tarafından teklif alıyor. Altyapı, elektrik santralleri ve lojistiği kapsayan, 400 milyar dolar değerindeki yeniden inşa projeleri planlanıyor. Türkiye’nin limanları ve karayolu ağı, Suriye’nin yağmalanması için ana geçiş merkezi olacak.
Oyak Çimento, Çimsa, Limak Çimento ve Enka İnşaat gibi inşaat ve yapı malzemesi üreticisi şirketler, Aralık 2024’ten itibaren, Beşar Esad rejiminin çöküşü ve Colani liderliğindeki yeni hükümetin başlangıcıyla birlikte büyük hareketlilik gösteriyor. Türkiye, Suriye ekonomisini kontrol altına almak için Halep ve Şam’da yol, köprü, elektrik santrali, tahıl fabrikaları ve üretim depoları projelerine başladı.
Şimdiye kadar, Türk Hava Yolları, 13 yıl aradan sonra Şam’a uçuşlarını yeniden başlatan az sayıdaki şirketten biri oldu. Suriye sınırındaki Gaziantep (Antep), çelik, inşaat ve gıda üretimi yapan şirketlerin bulunduğu önemli bir sanayi merkezi olarak öne çıktı. Çok sayıda Türk şirketi Gaziantep’te merkezler, ofisler ve yeni ticaret kapıları kuruyor. Geçtiğimiz ay, Türkiye, Şam Uluslararası Havalimanı’nın yeniden inşası için çalışacak 25 teknisyenden oluşan bir ekip gönderdi.
Oxford Economics’ten ekonomist Ethan Bright, bu yıl Türkiye’nin Suriye’ye ihracatının %90 artmasının beklendiğini ve 2028’in sonuna kadar 20 milyar doları aşacağını belirtti. Aynı zamanda, Riyad merkezli El-Juf Çimento Şirketi, Suudi Arabistan’ın Tadawul borsasında yapılan açıklamaya göre, Muhammed Şahi El-Ruweyli ile Suriye’ye çimento ve klinker satışı için 38 milyon Suudi riyali (10.1 milyon dolar) değerinde bir sözleşme imzaladı.
İki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin güçlendirilmesine ek olarak, Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı geçen ay üç kat arttı. Suriye’nin geçici başkanı Colani, son Ankara ziyaretinde, özellikle Türk şirketlerinin Suriye’deki faaliyetlerini genişletme çabaları ve ikili ticareti geliştirme konusunda ekonomik ilişkiler üzerine görüşmeler yaptı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre, Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı Aralık 2024’te %20, Ocak 2025’te ise %38 arttı. Türkiye, Bab El-Hava sınır kapısında bir tampon bölge oluşturdu; burada Türk kamyonları güvenlik gerekçesiyle mallarını Suriyeli araçlara aktarıyordu. Ancak doğrulanmış bilgilere göre, Türk kamyonları artık Suriye’de serbestçe hareket ediyor.
TÜRKİYE’NİN SURİYE’DEKİ GELECEK PLANLARI
Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki ekonomik varlığını güçlendirerek birkaç hedefe ulaşmayı amaçlıyor:
Birincisi, Kuzeydoğu Suriye’deki işgal edilmiş bölgelerde askeri ve stratejik etkisini artırmak.
İkincisi, Türkiye’den bu bölgelere Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için gerekli malzemeleri sağlamak.
Üçüncüsü, yerel topluluklar ve belediye meclisleriyle ilişkilerini güçlendirerek, Türk şirketlerinin gelecekteki yeniden inşa projelerine katılımını artırmak ve Türkiye ekonomisi için önemli ticari kazanımlar elde etmek.
Dördüncüsü, Türkiye, Suriye’de uzun vadeli bir varlık kurmayı hedefliyor; bu, fiili yönetimde payını artıracağına ve gelecekteki siyasi ile coğrafi kazanımları güvence altına alacağına inanıyor.
SURİYE SANAYİSİNİN TARİHSEL ÇERÇEVESİ
Suriye sanayisi, yüzyıllar boyunca pratikler, teknolojiler ve kültürel etkilerle gelişmiştir. Bölgede gelişen antik medeniyetlerden modern sanayi uygulamalarına kadar, Suriye’nin sanayi tarihi, ticaret ve kültür yollarında stratejik coğrafi konumunu yansıtır. Günümüz sanayi sektörünün sorunlarını ve fırsatlarını değerlendirmek için bu tarihsel çerçeveyi anlamak önemlidir.
20. yüzyılda, Suriye’nin sanayi manzarası, siyasi değişiklikler ve küresel eğilimlerin etkisiyle önemli bir dönüşüm geçirdi. 1946’da Suriye Arap Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından hükümet, sanayiyi teşvik etmek için ekonomik reformlar uyguladı. Devletin öncülük ettiği girişimler, tekstil, gıda üretimi ve kimyasal sanayiler gibi kilit sektörlere odaklandı. 1970’lere kadar Suriye, çok sayıda kamu şirketinin ulusal ekonomiye katkıda bulunduğu çeşitlendirilmiş bir sanayi temeli oluşturmuştu.
Ancak bu ilerleme zorluklarla karşılaştı. Devlet girişimlerine bağımlılık, genellikle verimsizliğe ve yenilik eksikliğine yol açtı. Ayrıca, 1960’larda Baas Partisi’nin yükselişi sonrası siyasi istikrarsızlık ve 2010’lardaki iç çatışmalar, sanayi sektörü için büyük engeller yarattı. Bu zorluklara rağmen, Suriye’deki sanayi uygulamalarının tarihsel gelişimi, dirençli bir sanayi mirası ve kaynak temeli oluşturdu.
BAŞLICA TARİHİ ALANLAR VE ÖNEMLERİ
Suriye’deki bazı tarihi alanlar, ülkenin sanayi zenginliğinin simgeleri olarak tanınır. Bu alanlar, yalnızca dönemlerinin teknolojik gelişmelerini göstermekle kalmaz, aynı zamanda sanayiyi şekillendiren kültürel ve toplumsal dinamikleri de temsil eder.
-Eski Halep Şehri: UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak tanınan Halep’in tarihi çarşıları, geleneksel zanaatların önde gelen bir örneğidir. Burada tekstil sanayisi gelişmiş, birçok atölye yüksek kaliteli kumaşlar üretmiştir. Çarşıların mimarisi, karmaşık tasarımları ve Suriyeli zanaatkârların sanatını sergiler.
-Halep Kalesi: Bu antik kale, yalnızca stratejik bir askeri rol oynamakla kalmamış, aynı zamanda bir ticaret ve sanayi merkezi olarak da hizmet vermiştir. Konumu, malların ve fikirlerin hareketini kolaylaştırarak bölgesel sanayilerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
-Şam’ın Tarihi Şehri: Dünyanın sürekli yaşanılan en eski şehirlerinden biri olan Şam, ipek ve diğer tekstil üretimiyle ünlüdür. Damask dokuma sanatı burada ortaya çıkmış ve şehir, yüksek kaliteli tekstil üretimiyle eşanlamlı hale gelmiştir.
-Palmira’nın Roma Kalıntıları: Arkeolojik önemiyle bilinse de, Palmira antik dönemde önemli bir ticaret merkeziydi. Kalıntıları, bölgenin ekonomik faaliyetlerine dair bilgiler sunar ve kültür ile ticaretin entegrasyonunu gösterir.
Bu tarihi alanlar ve diğerleri, Suriye’nin sanayi mirasının ve gelecekteki canlanma potansiyelinin önemli hatırlatıcıları olarak hizmet eder. Bunlar, yalnızca geçmiş nesillerin beceri ve sanatını değil, aynı zamanda modern bağlamda koruma ve geliştirme yoluyla ortaya çıkan ekonomik fırsatları da temsil eder.
Aras ŞAHO