No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Anketler
  • Hakkımızda
  • home page
  • İletişim
  • Test
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi

Önder Apo’nun Manifestosu Ve Yaşanan Gelişmelere Etkisi

Önder Apo’nun manifestosunda belirlediği "demokratik konfederalizm" modeli, silahlı mücadeleden siyasi ve toplumsal bir dönüşüme geçişi hedefleyerek, Kürt meselesiyle birlikte Ortadoğu’da barışçıl-demokratik bir çözüm arayışını temsil etmektedir.

Lekolin by Lekolin
30 Haziran 2025
Reading Time: 3 mins read
A A
Home Bölümler Makaleler

Önder Apo’nun Kürt halkını Ortadoğu’daki çatışmalı ortamdan olumsuz etkilenmesinin önüne geçmek, kazanımlarını korumak, kalıcı kılmak ve olası soykırımın önüne geçmek için PKK’yi dönüştürme çabaları, hem bölgesel dengeler hem de küresel politikalar açısından önemli bir tartışma konusudur. Önder Apo’nun savunduğu “demokratik konfederalizm” modeli, silahlı mücadeleden siyasi ve toplumsal bir dönüşüme geçişi hedefleyerek, Kürt meselesine barışçıl bir çözüm arayışını temsil etmektedir.

PKK’nin feshi ve stratejik değişimi, Türkiye’nin geleneksel güvenlik politikalarıyla çelişse de, uzun vadede bölgedeki çatışmaların azaltılmasına ve istikrarın sağlanmasına katkı sunabilecek bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Özellikle Suriye’deki Rojava deneyimi, bu modelin pratikte nasıl işleyebileceğine dair önemli bir örnek oluşturmuştur. Lakin PKK’nin feshi sadece bununla sınırlı ele almak çok eksik bir değerlendirme olur. Çünkü PKK’nin Kürt ve Kürdistan’ın varlığını tüm dünyaya kabul etiren misyonunu tamamlamıştır. Kürt Özgürlük Hareketi yöneticiyerin belirtikleri gibi PKK’nin feshi Türk devletinin söz konusu süreçte adım atıp atmamakla çok fazla ilintili değil, PKK belirtiğimiz gibi misyonunu tamamladığı için fesih söz konusu ve bunda da geri dönüş olmayacağını dille getiriliyor.

Önder Apo’nun müdahalesinin Üçüncü Dünya Savaşı’nı önleme iddiası, daha çok bölgesel savaş dinamiklerini yumuşatma yönünde bir adım olarak görülebilir. Ancak, bu sürecin başarıya ulaşması için tüm tarafların diyaloğa açık olması ve uluslararası toplumun da çözüm için aktif destek vermesi gerekmektedir. Kürt halkının self-determinasyon (kendi kendini yönetme) hakkı ile bölgesel devletlerin toprak bütünlüğü arasında denge kuran bir formül, kalıcı barışın anahtarı olabilir.

VEKALET SAVAŞLARI BİTTİ Mİ?

Diğer önemli bir konu ise İran-İsrail çatışmasının Ortadoğu’daki vekalet savaşlarını sona erdirdiği yönündeki değerlendirme, bölgesel dinamiklerin doğrudan çatışmaya evrildiği şeklinde yorumlanabilir. Ancak, ABD’nin müdahalesinin İran’ı caydırmak yerine, tam aksine İran ve müttefiklerini yeni taktikler geliştirip hızlı bir pozisyona ittiği görüşüne katılmak mümkündür. Bu durum, ABD ve İsrail’in “teslim alma” stratejisinin ilk aşamada başarısız olmasının birkaç temel nedeniyle açıklanabilir:

1.Fransa ve İngiltere’nin Doğrudan Destek Vermemesi

– Tarihsel olarak Batılı güçlerin Ortadoğu’daki krizlerde koordineli hareket etmesi, bölgesel dengeleri şekillendirmede kritik rol oynamıştır. Ancak bu süreçte Fransa ve İngiltere’nin doğrudan askeri veya diplomatik destek vermemesi, ABD’nin yalnız kalmasına ve caydırıcılığının zayıflamasına neden oldu.

– Özellikle İngiltere’nin bölgedeki tarihsel nüfuzu (örneğin, Arap dünyasıyla olan bağları) devreye sokulamadığı için, ABD’nin politikaları yetersiz kalmış olabilir.

2.Türkiye’nin Diplomatik ve Askeri Ağırlığı

– Türkiye’nin bölgedeki aktif rolü, İran’ın izole edilmesini zorlaştıran bir faktördür. Ankara’nın hem Batı hem de Doğu bloklarıyla dengeli ilişkileri, İran’a yönelik bir kuşatma stratejisini sekteye uğratabilir.

– İngiltere’nin Türkiye üzerindeki tarihsel etkisinin bu süreçte devreye girememesi, Türkiye’nin manevra alanını genişletmiş ve ABD-İsrail ekseninin hamlelerini kısıtlamış olabilir.

3.ABD’nin Tam Savaşa Girmekten Kaçınması

– ABD’nin doğrudan sıcak çatışmaya girmekten kaçınması ve caydırıcılık yerine “kontrollü gerilim” politikası izlemesi, İsrail’i ateşkese zorlamış olabilir.

– İran’ın asimetrik kapasitesi (örneğin, vekil gruplar, balistik füze savunması ve nükleer program) ABD’yi daha temkinli davranmaya itmiş, bu da İran’ın hamlelerini daha cesur hale getirmiştir.

Sonuç: Vekalet Savaşları Sona Ermemiş, Dönüşmüştür

İran-İsrail çatışmasının vekalet savaşlarını tamamen bitirdiği iddiası tartışmalıdır. Aksine, tarafların doğrudan çatışmaya girmekten kaçınması, vekalet savaşlarının şekil değiştirdiğini gösterir. ABD’nin stratejik belirsizliği, Avrupa’nın tutarsız duruşu ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin dengeleyici rolü, İran’ın “teslim alınmasını” zorlaştırmıştır. İsrail’in ateşkese yönelmesi, ABD’nin askeri müdahale iradesinin sınırlarını ortaya koymuştur.

Bu durum, Ortadoğu’da yeni bir güç mücadelesi dönemine işaret ediyor olabilir: Doğrudan çatışmalar artabilir, ancak vekalet savaşları tamamen ortadan kalkmayacak, yeni formlarda devam edecektir.

Serdar TAMER

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tags: BARISDemokrasiHALKLARkurdistanManifestoÖnder APOTürkiye
Share200Tweet125
Previous Post

MİT ve HTŞ, Uyuşturucu Kaçakçılığında Baas Rejiminin İzinden Gidiyor!- HABER ANALİZ

Next Post

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

Lekolin

Lekolin

Next Post

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

  • Anasayfa
  • Anketler
  • Hakkımızda
  • home page
  • İletişim
  • Test
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi