Bölgedeki statükocu güçler özellikle Türkiye jeopolitik konumunu kaybetmekten endişe ediyor. Yenilgi durumundan kurtulmak için “Osmanlı”nın oyun ve hilelerine başvuruyor. Bir yandan DAIŞ kalıntılarını kullanarak çetelerin içine sızıyor, diğer yandan da hegemonik devletlerle işbirliği yaparak Kürtlerin iradesini yıkmaya çalışıyor.
Ortadoğu jeopolitiği stratejik değişim ve dönüşüm sürecindedir. Stratejik değişimin ilk adımları bölgedeki bütün devletlerin hesaplarını karıştırdı. Değişimden önce kurulmuş olan ilişkiler ve dengeler tek tek sorgulanmaya başlandı. Statükonun taşları yerinden oynadı, statükoyu temel alarak varlıklarını kurmuş devletler ontolojik bir altüst oluş yaşadı. Devletlerin hareketleri sistem tarafından mercek altına alındı. Bölge devletleri ya değişip yeni duruma uyum sağlayacaklar ya da statükoda ısrar edip çökecekler.
Bölgenin bütün güçleri, devletleri ve halkları yeni duruma uyum sağlamak ve pozisyon almak istiyor. Herkes siyasetini günün koşullarına göre yeniden inşa etmek istiyor.
Açıkça görülüyor ki, hegemonik güçler yeni stratejinin başarısı için tasarımın vazgeçilmez bir gereklilik olduğunu düşünüyorlar. Bölgeye yönelik stratejik değişim kararı tüm tarafları harekete geçirdi. Bölgedeki huzursuzluk herkes için hem fırsatların hem de tehlikelerin kapısını araladı.
Kürdistan bu değişim ve dönüşümlerin merkezinde yer alıyor. Dolayısıyla Kürt halkının bu süreçteki tercihleri, kararları ve tutumları, ilgili tüm güçlerin politikalarını etkilemektedir. Kürt halkının alacağı karar bölgenin yeniden şekillenmesinde olumlu veya olumsuz etki yaratacaktır. Hem Kürt halkı, hem Kürt düşmanları, hem de egemen güçler bu durumun farkındadır. Bu nedenle herkes Kürtlerle temas kurmak, onları etkilemek, kazanmak ya da etkisizleştirmek istiyor. Görünen o ki, her güç Kürt sorunundan kendi stratejik çıkarlarına göre yararlanmak istiyor.
BÖLGEDEKİ SİYASET ÇOK FAZLA PRAGMATİK!
Bölgede yürütülen siyasetin oldukça pragmatik olduğu görülüyor. Hiçbir güç veya devletin varlığının garantisi yok. Bölgede hiçbir devletin stratejik değişimleri engelleme gücü yok. Dolayısıyla bütün güçler politikalarını mevcut duruma uyarlamaya, yeni ittifaklar kurmaya ve süreçte kayıplarını en aza indirip kazançlarını en üst düzeye çıkaracak şekilde konumlanmaya çalışıyorlar.
İlişkilerin çoğu geçicidir, taktikseldir ve kendini korumaya dayanır. Dolayısıyla kazanımları koruyabilecek tek şey örgütlü halk gücü, askeri-siyasi güç ve etkili stratejik savunmadır.
Böylesi süreçler konjonkturel, karmaşık ve çok yönlü olduğu kadar karşılıklı güç denemeleri, oyalama ve birbirlerini uğraştırma sürecidir. Hiçbir partinin tek başına sistemi ele geçirip egemen güç haline gelmesinin mümkün olmadığını, geçici ve taktiksel ittifaklara ve anlaşmalara ihtiyaç duyulduğunu herkes görüyor ve farkında. Bu durumlarda, herhangi bir anlaşmanın adil ve hakkaniyetli olacağının garantisi olmadığını bilmek gerekir. Şu ana kadar stratejik ve kalıcı bir anlaşma denebilecek bir anlaşmaya varılamadı. Bu dönemde bu ilişkiler neticesinde yapılacak anlaşmalar büyük dikkat ve özen gerektirmektedir.
Bölgede eski statükosunu korumaya çalışan Türk devleti, diplomatik, siyasi ve askeri anlamda müzakere süreçlerinde oldukça aktiftir. Kürt halkının hak ve statüsünü elde etmesini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Suriye savaşının başından beri bu tutumlarını sürdürüyorlar. Yeni Suriye sisteminin oluşumunda belirleyici rol oynamak istiyorlar. “Şam’daki yeni hükümetin bizim stratejimize hizmet etmesi gerekiyor” demekteler. Hiçbir şekilde Rojava halkının haklarını tanımıyor ve bölgedeki tüm çetelerin onlara Kürtlere karşı savaşmasını istemekteler. Tüm çabaları bunun içindir. Bu hedefe ulaşmak için Türk devletinin bütün kurum ve kuruluşları açık veya örtülü bir şekilde faaliyet göstermektedir. Asıl amaçları Şam’da iktidarı ele geçirip Kürtleri yok etmektir. Dolayısıyla HTŞ’nin tüm kararlarına müdahale ediyorlar. Suriye halkının çıkarları doğrultusunda Suriye’de hiçbir anlaşmanın kendi onayları olmadan yapılmasını istemiyorlar.
SURİYE DEVLETİ’NİN NEDEN ÇÖKTÜĞÜNÜ UNUTMUŞ GİBİLER!
Suriye devletinin neden çöktüğünü unutuyorlar! Tekçilik, milliyetçilik, mezhepçilik ve katı ulus-devlet anlayışı Baas sisteminin çöküşüne yol açtı. Suriye halkı Baas Partisi’nin diktatörlük yönetimine razı olsaydı, Suriye Baas devleti çökmezdi! Bunun üzerine bazıları kalkıp ‘biz Baas rejiminin kopyasını başka bir isimle tekrarlayacağız’ denilirse bunu hiç kimse, özellikle Kürt halkı ve Suriye’de yaşayan bütün halklar kabul etmeyecektir.
Kürt halkı bölgede stratejik, siyasi ve askeri açıdan nasıl konumlanmalı?
Bölgede yaşanan jeopolitik ve stratejik değişimler stratejik konumlanmaya dayalı kararların alınmasını gerekli kılıyor. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Ortadoğu’da kurulan devletler Kürt halkı için bir felaket olmuş, Kürt halkının varlığını hiçbir şekilde kabul etmemişlerdir. Kürdistan dört statükocu devlet arasında bölünmüş ve Kürt halkı en doğal haklarından mahrum bırakılmıştı. Dolayısıyla bölgedeki statükonun yıkılması Kürt halkının ve bölge halklarının çıkarınadır.
Kürt halkı Ortadoğu’nun yeniden inşası ve dizayınında önemli bir aktördür. Kürt halkı, Kürdistan’ın dört parçasında ve Ortadoğu’da değişim ve dönüşümün en etkili gücüdür. Kürtlerin iradesi olmadan Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek mümkün değildir. Kim Kürtlere yaklaşırsa, onların varlığına, kimliğine, kendi kaderini tayin etme iradesine saygı duyarsa, Kürtler de ona saygı gösterir.
Kürt halkının ve bölge halklarının geleceğine fayda sağlayacak stratejik bir zihniyete ihtiyaç vardır. Büyük ve stratejik değişim ve dönüşüm dönemlerinde statik ve yaratıcılıktan uzak politikalar başarıya ulaşamaz. Kürt halkının her zamankinden daha yaratıcı ve yenilikçi olması gerekiyor. Dinamik siyaset uzun vadeli karar alma ve stratejik savunma gerektirir.
Bazen döngüsel süreçler stratejik ve kalıcı kazanımlar için fırsatlar getirir.
Eğer değerlendirebilinirse Kürt halkının çok büyük bir başarı şansına sahip olduğunu görürüz. Sürecin ve adımların cesaretle incelenmesi, tarihsel gelişmelere ışık tutabilir.
Tarih, Ortadoğu’da gelişen şartlar ve durumlar Kürtlere ilerlemelerini söylüyor. Çünkü çözümün gücü Kürt halkının elinde fazlasıyla var. Eğer imkanlar ve güç profesyonel ve yaratıcı bir şekilde kullanılırsa Kürtler mutlaka özgür olacak ve özgürce yaşayacaklardır.
DAIŞ kalıntıları Suriye’de yaşayan halklar için özgür bir gelecek inşa edemez.
Rojava Kürdistan ve tüm Suriye bileşenlerinin güvenliği, Suriye genelinde örgütlenmeyle mümkündür.
Kürt halkı ve bölge halkları, Demokratik Ulus Projesi öncülüğünde Suriye ve Şam genelinde örgütlenip güçlenmedikçe güvenliklerini sağlayamazlar. Kürtler, Araplar, Dürziler, Aleviler ve Sünniler birlikte özgür ve demokratik bir yaşamı inşa edebilirler. Demokratik ve özgür bir sistem kurma fırsatı her zamankinden daha büyüktür.
‘Kürtler, Suriye’nin tamamını etkileyecek, demokratik ve özgür bir yaşam inşa edecek teorik ve pratik güce ve deneyime sahiptir.’ Kürtler, Şam’a ne uzak ne de yabancıdır. Selahaddin Eyyubi’nin hikayeleri hâlâ Şam ve Halep sokaklarında anlatılıyor.
Kürt halkının ayak izleri tarihin derinliklerinden gelmektedir.
Hîwa AZAD