20 Ekim 2010 Çarşamba Saat 07:46
Geçtiğimiz yüz yıl Kürtlerin isyan ve direniş yüzyılı olurken, Türk devletinin de aynı coğrafya da Kürtler başta olmak üzere yaşayan halklara yönelik asimilasyon, inkâr, imha ve baskıda sınır tanımadığı bir yüz yıl olmuştur. Hele de tüm baskı-imha-inkâra rağmen Özgürlük hareketinin ortaya çıkarmış olduğu değerler, ayağa kaldırmış olduğu yeni Kürt gerçeği ve özgürlük iradesi bastırılamayacak, inkâr edilemeyecek bir boyuta ulaşmıştır.
Bundandır ki, devletin yönelimleri askeri boyutunda ötesine geçmiştir. 1930’lu yıllardaki İsmet İnönü’nün Kürdistan raporları, Türkleştirme uygulamalarının yetersizliği üzerinden Kültürel, ekonomik, sosyal, siyasal soykırım politikaları derinleşerek gündeme girmiştir.
Şimdi yapılması gereken bu imhaya kılıf uydurmak! Dünya, Türkiye ve Kürdistan kamuoyunda demokrasi ve özgürlük kavramlarının da içini boşaltarak, ümmetçilik edebiyatıyla inançların sömürülmesi üzerinden yandaş bulmak, işbirlikçilerini yaratmak ve açığa çıkan gerçekliği ters yüz etmektir.
21 yy’ın ilk çeyreğinde dünyanın hemen her köşesinde ulusal sorunların müzakerelerle çözüm yoluna girdiğini görüyoruz. Barışçıl yöntemler ve diyalog tartışmalarının içerisinde Kürt halkı da özgürlük mücadelesinin yeni bir aşamasında… Dünya deneyimlerinde sıkça karşımıza çıkan böylesi süreçlerin daha sancılı geçeceği, barışa yakın olduğumuzu hissettiğimiz anlarda savaşın en derinden, farklı yöntemlerle gündeme gelişine tanıklık etmişizdir. Bugün Kürt halkının içerisinde bulunduğu süreci ele alırken barış süreci kadar savaşın da daha derinleştirilmiş olarak sürdürüldüğünü görmekteyiz.
İstanbul’daki bir çocuğun okulda burnunun kanaması, okul yönetiminin ihmali günlerce medyada tartışılırken Gever (Yüksekova)’de dünyanın gözü önünde kolu kırılan, işkence gören üstüne üstlük gözaltına alınan çocuk görülmek istenmez. Mardin’de on iki yaşındaki N.Ç.’ye yapılan tecavüzün ve tecavüzcülere verilen -ödül- cezaların anlamı nedir? Kırşehir’de 4 yaşındaki bebeğin katli, ceylan önkol ve katledilen çocukların suçları nedir? Gevaş gibi küçük bir ilçede AKP’li belediye başkanı nasıl 300 çocuğun madde bağımlısı olmasını engelleyemez. Yatılı bölge okullarındaki cinsel istismarın üstü neden kapatılır? Mantar gibi biten türkü barlarda, kefelerde binlerce işsiz, yoksul gencin arayışlarını yozlaştıracak, gücünü köreltecek politikaların yanı sıra kapkaçın, uyuşturucu kullanımının ve fuhuşun yaygınlaştırılmasının bir devlet politikası olduğunu emekli generaller, mit elemanları itiraf etmiyorlar mı? İşsizliğin yüzde 80’lere dayanışını görmeyeceksin öte yandan Kürdistan’a yapılan ekonomik yatırımlardan ve kalkınmadan bahsedeceksin… Demokrasiden, Kürtlerin her alanda örgütlenebildiğini, parlamentoda bile yer aldıklarından bahsedeceksin, öte yandan da bini aşkın Kürt siyasetçisini, milyonların temsilcilerini zindanlara koyacaksın ve samimiyetten dem vuracaksın. Kürdistan’a ve Kürt halkına bir faydasının olmadığını, alternatif projeler savunan uzmanlara rağmen neden binlerce yıllık insanlığın tarihi mirası, geçmiş, toplumsal belleğimizi sular altına gömeceksin. TRT6 ile Kürt açılımını yaptığını söyleyen devlet, Kürtlerin gözü, kulağı, yüreği olan ROJ Tv’nin kapatılması için neden tavizler veren diplomasiyi yürütür. Almanya’daki Türk çocuklarının anadil eğitim hakkını savunmak, Pakistan’da ki selzedelere yardım dilenirken, Filistin’de yaşananlara insanlık suçu derken kendi ülkesinin doğusundakilere Türk olmayana karşı yürüttüğü asimilasyon ve soykırım politikalarını, terörü demokrasi gereği diyebiliyor.
Toplumu bir arada tutan en önemli etken yarattığı ortak ahlakı, dil ve kültür birliğidir. Dilin, kültürün, ahlakın koruyucusu kadının ve o toplumun geleceği çocuklara yönelmenin bu özel savaş içersinde önemli bir yeri var. Kürdün inkâr edilemediği yerde, Kürt dilinin inkârı, Kültürünün yağmalanması ve taciz, tecavüz ile toplumsal ahlakın yaralanması… Tüm bu yaşananlar soykırımdır. Bir halkın var olma mücadelesinin temellerinin sarsılması için yürütülen bir tecavüzün tüm toplumsal alana yaydırılmak istenmesidir. Samimiyet olgusundan uzak, tasfiye temelli bu uygulamalar Türkiye Cumhuriyet’in kuruluşunun 88. yıl dönümün de yeni, kapsamlı bir yönelimle tek millet, tek dil, tek bayrak ve tek devlet anlayışının derinleştirilmesi, farklılıkların imhasının hedeflemektedir.
Oysaki bu cumhuriyetin aslı ve kurucu üyelerinden Kürtler, ortak vatanda demokrasinin gelişimi ve cumhuriyetin demokratikleşmesi için her zamankinden fazla emek ve çaba sahibi olacaklardır. Demokratik Özerlik projesinin inkâr edilemez birleştiriciliği ve Kürt sorununun en akılcı çözüm önerisi olduğu aşikârdır. Bu gerçeklik dünya ve Türk kamuoyunda kabul görmekte ve yaşamsallaşması için daha çok çaba sarf edilmesi gerekmektedir. 18 yıllık barış mücadelesinde ateşkes süreçleri, yayınlanan barış deklarasyonları, sınır dışına çekilme, barış gruplarının gönderilmesi tüm çabaları tek taraflı olmasına rağmen en ufak umut ışığını barışa bir şans olarak değerlendirdi. Ancak görülen o dur ki Kürt özgürlük hareketi barışa şans tanıdıkça bunu barış sürecini kalıcılaştırmak için devletten aynı oranda bir çaba görülmemekte, aksine tasfiye politikaları, toplumsal baskı, katliam, siyasi- askeri operasyonlar, faili meçhuller ve köy yakmalar gündemleşmektedir.
Müzakerelerin ve diyalogun dayatıldığı, barışın tartışıldığı bir süreç ve aynı zamanda tasfiyenin, imhanın, teslim almanın en fazla tartışıldığı, diplomasi trafiği ile uluslar arası yandaş arandığı bir süreç…
Dünya deneyimleri, müzakere ve barış süreçlerinin aynı, kimi zaman daha sancılı süreçler geçirdiğini ve sonuç olarak barış adına ciddi yollar alındığını görebiliyoruz. Bugün tüm gerçekliğiyle barış ve Kürt sorununun demokratik çözümü kendini dayatmaktadır. Geri dönüşü olmayan bir yola girilmiştir. Ateşkese rağmen provakatif amaçlı operasyonların sürmesi yine tahrik edici dil- üslup, uygulamalar, yaşanacak ölümlerde AKP hükümetinin sorumluluğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Kürt halkı tüm yaşadıklarına rağmen barış umudunu diri tutarak, devletin tüm zulmüne demokratik tepkisini her zamankinden güçlü koyması, Türkiye halklarını bu sürece dâhil etmesi gerekmektedir. Her şey barışa, özgürlüğe inanmak ve daha cesaretli, kararlı yol almakla mümkündür. Önümüzdeki günler Kürt halkının kendi barışını getirme iradesiyle mücadeleyi yükselte zamanı…
Ruken Peri
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info