11 Haziran 2010 Cuma Saat 13:24
0
21
TR
 
Öcalan, “Eğer bir diyalog ve çözüm süreci gelişmezse
Türk-Kürt çatışması gündeme gelir. Kimse bu tehlikenin farkında değil dedi.
Öcalan, İsrail’in Türkleri aşağılaması gibi Türklerin de Barzani şahsında
Kürtleri aşağıladığını belirtti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü.
Edinilen bilgilere göre görüşmede Barzani’nin Türkiye temaslarına değinen
Öcalan, “Barzani’nin BDP’lilerle de görüşmesi olmuş. Barzani AKP’nin
desteklenmesi gerektiği, diğer hükümetlere göre Kürt sorununa yaklaşımlarının
daha olumlu olduğu, desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak son gelişmeler
ortada, tutuklamalar, operasyonlar ortada. Barzani’ye “siz AKP konusunda bunu
demekle aslında AKP’yi de zor durumda bırakıyorsunuz denilmeli. Ortada çözüm falan
yok. Barzani’nin bu tutumu AKP’nin de işine yaramaz, Barzanilerin kendilerinin
de işine yaramaz. Geçmişte bunlar benim yanıma geliyorlardı, bana başı kesilmiş
fotoğraflar gösteriyorlardı, işte böyle böyle yaptılar diye. Onları çok
uyardım, şimdi de uyarıyorum akıllarını başlarına almazlarsa daha kötüsü olur,
elli tane Halepçe olur. Bunu nasıl görmüyorlar? Daha önce ulusal konferansın,
kongrenin önemini defalarca belirttim. Beş teorik ilke üç pratik önerme
demiştim, bunu esas alabilirler. Bu temelde yapmazlarsa sorumluluk kendilerine
aittir derim. dedi.
İSRAİL KÜRTSÜZ YAŞAYAMAZ
Öcalan, şöyle devam etti: “Aslında mesele Gazze meselesi
değil, mesele Kürdistan üzerinde oynanan oyunlardır. Gazze maskedir, Gazze ile
Kürdistan’da oynanan oyunların üstünü örtüyorlar. Fırtına Kürdistan üzerinde
koparılıyor. Urfa’ya zaman zaman değiniyorum, tipik bir örnek olduğu için,
Urfa’yı bildiğim için belirtiyorum. Sadece bir Urfa yüzlerce Gazze’dir.
Urfa’dan kadınlar, çocuklar Akdeniz’e, Karadeniz’e her gün onbinlercesi
sürülüyor. On milyonu doyuracak verimli toprakları susuz bırakılmış, her gün
göçe tabi tutuluyor. İşte bu insanların gittikleri yerlerde çektikleri
Gazze’den yüz kat daha beterdir. Birinci olarak şunu söylüyorum İsrail bu
bölgede Kürtlersiz yaşayamaz, boğulur. Bunun için on yıldır bir proje
peşindedir. Güney’de küçük bir ulus-devleti kurduruyor, buna ihtiyaç duyuyor.
Türkiye bunu daha yeni anladı. Türkiye’yi yönetenler bu projenin tehlikesini
anlayınca büyük öfkelendiler.
AMERİKA DESTEĞİNİ ÇEKTİ
“İkinci olarak şunu görmek gerekir. Türkiye’nin şimdiye
kadar yürüttüğü Kürtlerin inkarı ve imhası politikasına kayıtsız-şartsız destek
veren Amerika ve İsrail, bu desteklerini geri çekiyorlar. Şimdi bu
Türkiye-Suriye-İran ittifakı da çözülüyor olabilir, kesin bir şey demiyorum,
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat İstanbul’da yaptığı açıklamada “inkar etmekle
olmaz, tanımak lazım demişti. Bu ittifak çatırdıyor olabilir. İran çekiliyor,
Suriye de bu oyuna gelmiyor. Böylece yükün tamamını Türkiye’nin sırtına yığacaklar.
Asıl mesele budur, Gazze bunu örtmek içindir. Daha önce AKP’nin Gazze üzerine
gitmesine, bunu kaşımasına destek verdiler ama bu son Gazze olayında destek
vermediler. AKP ABD’nin İsrail’e destek vermeyeceğini düşündü, fakat tersi
oldu. Gazze öfkesi bu yüzdendir. AKP şok oldu. Beklemiyorlardı. Başka ne
yapacaktı, İsrail’e savaş açacak hali yok ya. Gazze olayında öyle ederler,
böyle ederler, birkaç açıklamadan sonra, anlaşma olur, İsrail’e boyun eğerler.
Barzani’nin Ankara ziyaretinde sadece Türkiye bayrağının olması da İsrail’e bir
mesajdır. Türkiye Barzani’ye İsrail’in temsilcisi gözüyle bakıyor, devletin
bakışının bu olduğunu söylüyorum. İsrail, Türk büyükelçisini nasıl alçak bir
koltuğa oturtup, masaya sadece İsrail bayrağı koyduysa, bunlar da sadece Türk
bayrağı koyarak cevap veriyorlar. İsrail nasıl Türkleri aşağıladıysa, Türkler
de Barzani şahsında Kürtleri aşağılıyor. Bu bilinçli bir şeydir.
KÜRT YARARINA SİYASET OLMALI
“Geçen hafta belirttiğim dört komplo dönemi basında da
işlenmiş. Buradaki arkadaşlar bana söyledi sağ basın da epey işlemiş, ilgi
göstermiş. Savaş lobisi Erdoğan’ı götürecek dedim, bu Kılıçdaroğlu olayı da
bunun bir parçası gibi görünüyor. Ermeniler akıllı oldukları için fiziksel
soykırıma tabi tutuldular. Kürtleri ise insan ile hayvan arası yaşam
koşullarına terketmişler. Kürtler çok dağınık fiziksel imhaya gelmiyor, onları
da kimlik soykırımına, kültür soykırımına tabi tutuyorlar, bunu hergün
yapıyorlar. Bu devirde anadilde eğitim yapmayan halk kaldı mı? Afrika’nın en
ücra yerindeki kabileler bile anadilde eğitim yapıyor, bunu bile doğru dürüst
mecliste dile getirmeyeceksin, bunun siyasetini yapamayacaksın, ben sana nasıl
saygı duyayım! Barzani’ye anlatacaksın, tehlikenin büyük olduğunu
söyleyeceksin, onlarca kez, yüzlerce kez görüşeceksin, toplantılar yapacaksın.
Elindeki gücü bileceksin. Barzani’ye-Talabani’ye diyeceksin ki bu olup bitenler
sizin de yararınıza değil diyeceksin. Barzani onların da anlamaları gerekiyor,
öyle ufak çıkarlar peşinde koşmakla işler yürümez, Kürtler yararına siyaset
geliştirilemez. Böyle ufak çıkarlarla bugünü kurtarırsın ama yarın felaketle
karşılarsın! Ben bazen düşünüyorum, neden işler yürümüyor, neden tarzları böyle
diye çok düşünüyorum. Ayda yılda bir heyet göndermek diyorlar, başkaları günlük
görüşüyor, kendi içlerinde ayda yılda bir bile görüşemiyorlar. Burada çok
öfkeleniyorum. Vardığım sonuç şu: Kürt aydını, ne kadar aydın bilmiyorum ama
Kürt aydını, Kürt siyasetçisi kendi doğasını tanımıyor, kendi doğasıyla barışık
değil, daha da önemlisi kendi doğasıyla, kendi gerçeğiyle yüzleşmekten korkuyor
diye düşünüyorum. Bu sonuca ulaşıyorum. Bu durum da ortaya böyle şizofrenik bir
kişilik çıkarıyor. Bir Fransız düşünürü kapitalizmin kendisinin ortaya
şizofrenik kişilikler çıkardığını söylüyor. Ama Kürdistan’da gelişkin bir
kapitalizm de yok, bu şizofrenik kişilikler nasıl ortaya çıkıyor,
anlayamıyorum.
SİYASET AKADEMİLERİ ÖNEMLİ
“Siyaset akademileri önemli. Hem kadromuz yok diyorlar, hem
bu kadar yavaş gidiyorlar, anlamıyorum. AKP üç yüze yakın akademi kurmuş, Ben
bu akademileri niçin diyordum? Tartışın. Yerelde tartışın. Yörenin aydınları,
yerel entellektüelleri, siyasetçileri, bu konuyu bilenler tartışsın, her türlü
tartışılsın, her olasılık gözönünde bulundurulsun, siyaset böyle üretilsin.
Kaybedecek zaman yok, hızlandırılmalıdır. Ben buna demokratik anayasal süreç
diyorum. Çalışmalarını yoğunlaştırsınlar, pratikleştirsinler. Demokratik
anayasa çerçevesinde diğer demokrasi güçleriyle de bir an önce ortaklaşsınlar.
“Gün pratik siyaset yapma günüdür.
PKK KENDİSİNİ DRENİŞİYLE İSPATLADI
“KCK sanırım benim cümlemin aynısını kullanmış “varlığını
koruma özgürlüğünü sağlama direnişi demişler. Aktif savunma durumuna
geçmişler. Sanırım bazı kararlaşmalar yaşamışlar. Herhalde, bu kararları birkaç
gün içinde kamuoyuna bildirirler. Bunlar şimdi bu demokratik özerkliği
pratikleştireceğiz diyorlar. Yani Amanoslardan Kaçkarlara kadar her yerde
onlarca yüzlerce üslenmeleri var. Şimdi ben bunları geçmişte çok eleştirdim.
Hiç bir zaman benim öngördüğüm şekilde bir savaş tarzları olmadı. Ama
kendilerine göre bir direniş tarzları oldu. Bugünlere böyle bir direniş
geleneğiyle geldiler. Belki benim istediğim tarzı geliştiremediler ama
yenilmezliklerini de kendilerince geliştirdikleri direniş tarzıyla
ispatladılar.
ÖNEŞ’İN TESPİTLERİ DOĞRU
“Cevat Öneş’in AKP’ye de sorunun çözümü için Öcalan, PKK ve
BDP ile görüşmesi gerektiği yönünde açıklaması olmuş. Ben defalarca çağrıda
bulundum, mektup yazdım, yol haritası verdim ama herhangi bir adım atılmıyor.
Tamam tespit doğru ne olacak o zaman, nasıl olacak, nasıl çözülecek? Kararlı
bir duruş sergilemiyorlar, çözüm için en küçük bir adım atmıyorlar. Ben yazdım
hepsini devlete verdim, böyle böyle çözülebilir dedim, işte size yol haritası
dedim. Ama en en küçük bir adım, en küçük bir diyalog işareti bile yok. Liberal
aydınların genelinde AKP’nin çözümü gerçekleştireceğine dair bir kanı var.
Ancak tam tersine, çözümün önünde engel olan AKP’dir. AKP kendi korkusuna
düşmüş, can derdine düşmüş, bu yüzden hegemonik iktidarını kurmak istiyor, bu
anayasa değişikliği de bunun içindir, demokrasiyle ilgisi yoktur. AKP’nin
demokrasiyle bir ilgisi yoktur. Bunun iyi anlaşılması gerekir.
AKP FAŞİZMLE HEGEMONYA KURUYOR
“Nasıl ki 1921’den sonra CHP anayasa değiştirerek -1924
anayasasına geçerek- 80 yıl hegemonyasını sürdürdüyse AKP’ de bunu 2002’den bu
yana yapmak istiyor. CHP’nin 80 yılda yapmak istediğini AKP 8 yılda yapıyor.
Yani AKP, CHP’nin kötü bir taklidini yapıyor. Mustafa Kemal’e şunun için
değindim 1916-1924 arası Kürtlerle ittifak halindedir. Bunun için 1921
anayasası nispeten farklıdır diyordum, bu anayasada demokratik bazı maddeler
vardı, özerklik gibi ama bu şans da kaçtı. 1921 anayasasından sonraki bütün
anayasalar şimdiki anayasa da dahil hepsi darbe anayasalarıdır. Mustafa Kemal,
Yahudi sermayesi ve İngilizler tarafından kuşatıldıktan, etkisizleştirildikten
sonra 1924 anayasasıyla birlikte CHP hegemonyası kuruldu, 2002’de de AKP
hegemonyası devraldı. Hegemonik iktidarın sürdürülmesi ancak faşizmle mümkün
olabilir, AKP’nin yaptığı budur. Bunu yaparken arkasına Konya-Kayseri merkezli
Arap-Suudi destekli ve küresel sermayeyi arkasına alarak yapıyor. Öz kaldı,
sadece biçim değişti. Ben şimdiye kadar çözümün önünde engel olan bürokratik
oligarşi diyordum, şimdi buna siyasi oligarşi diyorum. Siyasi oligarşiyi sadece
iktidar anlamında kullanmıyorum, siyasi muhalefeti de buna katıyorum. Bu
gidişattan onlar da sorumludur. Anayasa değişikliklerine bakıyoruz, hiç bir
demokratik içeriği yok, Kürtlere ilişkin hiç bir gelişme yok. Asgari demokratik
koşullar bile yok. Yüzde on barajının kaldırılması ve parti içi demokrasi bir
adımdı onu bile atamadılar. Yani çözüm için hiç bir adım atılmadı, AKP başından
itibaren çözüme engel oldu.
AVRUPA ÇÖZÜMÜ ENGELLEDİ
“2001-2002’de Ecevit çözmek istiyordu, Ecevit’ten
Genelkurmaydan geldiler görüştük, tam çözümün arifesine gelinmişti, af filan
çıkarılacaktı, tam da o süreçte savaş lobisi devreye girdi, Ecevit’i
etkisizleştirdiler. Tam da aynı süreçte Avrupa Birliği PKK’yi “terörist ilan
etti! Yirmi yıldır savaşan PKK’yi terörist ilan etmeyenler, tam da barış-çözüm
sürecinde PKK’yi “terörist ilan ettiler! Bu tesadüf değil. Çözümün arifesinde
olduğu bir dönemdi, af çıkarılacaktı ama affı adli suçluların affına
çevirdiler. MHP süreci engellemek için Hükümetten çekildi. MHP emperyalizmin bu
politikalarına yattı, emperyalizm adına hareket etti. Yine Kıvrıkoğlu’na “sen
bizden habersiz iş çeviriyorsun dediler, Kıbrıs’ta ona suikast girişiminde
bulundular. O dönem devlette, orduda çözümden yana iradeler vardı ama savaş
lobisi bunu engelledi. AKP’nin iktidara gelişiyle çözüm yönündeki görüşmeler
tamamen kesildi. Gül başbakanken Gül’e, daha sonra Erdoğan’a mektuplar yazdım.
“Hazır güçlerimiz dışarıdayken, çatışmasızlık süreci varken bu işi çözelim
dedim, yanaşmadılar. Sonra bilindiği gibi 1 Haziran süreci gelişti. Eğer AKP
çözüme gelseydi, ordu engel olamazdı.
TÜRK-KÜRT ÇATIŞMASI GÜNDEME GELEBİLİR
“AKP siyasi iktidardır, sen siyasi iktidarsın, ordu senin
dediğini yapacak, siyasi sorumluluk sendedir. Siyasi iktidar görevini
yapmayınca, rolünü oynamayınca ordu bildiği gibi yapar. AKP çözümsüzlüğü devam
ettirme konusunda orduyla anlaşmıştır “sen bana karışma ben de Kürtlere
yönelim konusunda sana karışmayacağım temelinde uzlaşmıştır. Şimdi bugüne
geliyorum. Eğer bir diyalog ve çözüm süreci gelişmezse işte o istedikleri
Türk-Kürt çatışması gündeme gelir. Kimse bu tehlikenin farkında değil. Şimdi
ben bunu, 1918 Rusya’sındaki o dönemde yaşananlar yine 1789 sonrası 91
Fransa’sında yaşanan o iç savaş dönemlerine benzetiyorum. Biliniyor bu dönemlerde
buralarda çok kan döküldü. Kürt-Türk çatışması derinleşebilir. Ben tarihi
görevimi yerine getiriyorum, herkesi uyarıyorum.
BÖYLE SÜRERSE YARI BAĞIMSIZ KÜRDİSTAN İLAN EDİLİR
“Böyle devam ederse zaten demokratik özerklik diyorlar, bunu
pratikleştireceğiz diyorlar, bunun bir adım ötesi İran’ı da Suriye’yi de başka
güçleri de arkalarına alan yarı-bağımsız Kürdistan ilanına kadar giden bir
kanlı sürece yol açılabilir, çok kan dökülür, çok insan ölür. İşte 1 milyon
askerimiz var diyorlar, güçlüyüz, yenebiliriz diyorlar, yenebilirler de ama ben
PKK’yi tanıyorum PKK direnir, yenilmez. Fakat, benim tercihim bu değildir.
Demokratik cumhuriyet, demokratik ulus, demokratik vatan, demokratik anayasa
demiştim. Benim tercihim kan akmadan demokratik anayasal çözümdür. Eninde
sonunda çok kan dökülse de gelinecek nokta çözümdür, çözüm galebe çalacaktır.
Bu kadar acı çekmeden bu kadar kan dökülmeden çözümün sağlanması için
çabalıyorum. Bunun için BDP’lilere demokratik anayasa çalışmalarını
yoğunlaştırmalı diyorum. Bu çerçevede herkesle görüşülmeli diyorum. Demokratik
anayasa çerçevesinde kim ilkeli davranıyorsa onunla demokratik anayasa
konusunda ittifak yapılabilir. AKP buna geliyorsa AKP ile, CHP buna geliyorsa
CHP ile hatta ilkeler temelinde MHP ile bile ilkelere doğru yanaşıyorsa
yapılabilir.
“Ben mevcut durumu kaba bir benzetme olacak ama evlilik
ilişkisine benzetiyorum. Öyle bir evlilik ilişkisi ki, erkeğin her dediği
oluyor, sabahtan akşama kadar dövüyor ama kadının sesi çıkmıyor. Böylesi
evliliğin erkeğe de faydası yok, erkeği de yozlaştırır, kadının her gün dayak
yediği bir evde huzur da olmaz. Ya bu evliliğe itiraz etmeyeceksin, boyun
eğeceksin ya da kabul etmiyorsan bunun gereğini yapacaksın. Kadın hareketini
selamlıyorum, beni merak etmesinler, bütün zorluklarına rağmen sağlığımı
koruyacağım, çalışmalarında başarılar diliyorum. Cezaevlerinden gelen mektuplar
var. Batman, Adıyaman, Erzurum Oltu, Elbistan, Kırıkkale, Tekirdağ, Edirne,
Diyarbakır, Rize-Kalkandere, İzmir-Kıraklar ve diğer birçok c.evinden mektuplar
aldım. Hepsine ayrı ayrı selamlarımı iletiyorum. Batman ve Denizli’deki
halkımıza selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info