29 Eylül 2010 Çarşamba Saat 13:10
Öcalan, “Buradaki görüşmelerin sonucunu karşılıklı üzerinde uzlaşılacak iki protokol şeklinde ele alıyorum. Biri güvenlik boyutu-protokolü, diğeri de demokratik haklar ve anayasa boyutu-protokolü. Bu protokoller seçimlerden sonra oluşacak parlamentoya sunulabilir dedi. Öcalan Hakkari’deki sivillere yönelik saldırının ise Ankara merkezli bir karar olabileceğini söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen bilgilere göre görüşmede demokratik siyasete değinen Öcalan, şu görüşleri dile getirdi: “Demokratik siyaset önemlidir, bu meseleler siyasal alanda çözüme kavuşur. Hem siyaseti yapamıyorlar hem de bırakamıyorlar. Dürüstler, birikimliler ama birikimlerini harekete geçiremiyorlar. Tarzları ve tempoları yetersizdir. İyi niyetliler ama Ahmet Türk’e dönük yumruk olayını bile tam çözemediler, basite aldılar. Daha kötüsü de olabilirdi, öldürücü bir darbe de vurabilirlerdi, tehlikenin farkında değiller.
DIŞ SEFERLER NEYİN NESİ?
Buradaki görüşmelere çok ilgi var deniliyor, benden çok beklenti olduğu belirtiliyor. Gördüğünüz gibi işler geldi bana düğümlendi. Ben böyle olacağını aslında çok önceden söylemiştim. Ben ‘99’da durumumu “çarmıhtaki adam olarak değerlendirmiştim. Aslında bu hala devam ediyor. Buna rağmen büyük bir çaba içerisindeyim. Dünyada en az bilgilendirilen kişi benim ama en küçük bir bilgi kırıntısıyla en detayına kadar yorumlayabiliyorum. Zor koşullardayım ama hala ilk günkü gibi canlıyım, diriyim, sorumluluğumun farkındayım, bu nedenle öyle çok şikayetçi de değilim. Başbakan ne yapmaya çalışıyor? Bu kadar dış seferler neyin nesi? Dışarıda ne var, sorun ancak burada çözülür.
HAKKARİ’DEKİ SALDIRI ANKARA MERKEZLİ OLABİLİR
Hakkari’deki olay üzerinde durmak istiyorum, bu olay çok önemli. Kürt siyasetçileri yeteri kadar değerlendiremiyorlar, kişilikleriyle bir sorunum yok, bırakıp gidenlere bir şey demiyorum fakat tarzları, tempoları çok yetersiz. Bu Hakkari olayını da tam anlayamadılar, yorumlayamadılar. Ben zaman olsa sabahtan akşama kadar bir olaydan hareket ederek Türkiye’de ne olup bittiğini, kimin ne yapmak istediğini rahatlıkla anlatabilirim. Şimdi Hakkari olayına geleyim. Hakkari’deki imamın öldürülüşüne karşılık bir olay olabilir. O dokuz köylünün öldürülüşü bununla bağlantılı olabilir. BDP’liler, siyaset yapanlar bunu nasıl anlamıyor? Dünyada en az bilgilendirilen kişi benim, ben en ufak bir bilgi kırıntısıyla yola çıkarak olayın en ince detayına kadar anlamaya çalışırım. Bu olayla deniliyor ki “sen benden bir kişi öldürürsen ben senden yirmi kişiyi öldürürüm diyor. İşte 1700 Kürt siyasetçinin tutuklanması da bir cemaat operasyonudur. Bu merkezi bir karar olabilir.
YEŞİL TÜRKÇÜ FAŞİZM ÖRGÜTLENDİ
Daha önce de değinmiştim, 75 yıl Beyaz Türk Faşizmi egemendi şimdi ise Yeşil Türkçü Faşizm her yönüyle örgütlenmiştir. Bunun içinde ABD’si de Irak’ı da var. Bir ucu okyanus ötesindedir, bir ucu Kürdistan’da Güneydedir. Ben buna “yeni hegemonya diyorum. AKP, evrensel Yahudilik ile İsrail Siyonizmi arasındaki çelişki ve çatışmalardan ustaca yararlanıyor. Sırtını evrensel Yahudiliğe dayayarak İsrail Siyonizmine karşı çıkıyor! Eğer sırtını evrensel Yahudiliğe dayamazsa bu karşı çıkışı yapamazdı, bu gücü kendisinde bulamazdı. AKP, bir tarafta ABD ve İngiltere bir taraftan da evrensel Yahudilikle cemaatin gücünü arkasına alıyor. AKP, bu uluslar arası hegemonyanın politikalarının yürütücüsüdür. Cumhuriyetin kuruluşundan önce Osmanlı döneminde İstanbul’da bir Yahudi sermaye gücü vardı, Osmanlı yönetimi-iktidarı üzerinde etkisi güçlüydü. Hatta Kırım’da olduğu gibi bazı Türk devletlerinin kuruluşunda etkili olmuşlardır -İlginçtir takip ettim Davutoğlu kızını bir Kırım Türkü’ne vermiş- Bunlar Cumhuriyetle birlikte bu gücünü artırarak devam ettirdi.
Mustafa Kemal’in durumu ilginçtir, aslında Çankaya’da hapiste gibiydi. İktidar ve yönetim gücü İnönü ve Fevzi Çakmak’taydı. Fevzi Çakmak’ın Yahudi kökenli olduğu ispatlandı.
‘YENİ HEGEMONYA ERGENEKON’DAN DAHA TEHLİKELİ’
İşte biliniyor, Yahudi işadamı Üzeyir Garih vardı. Fevzi Çakmak’ın mezarını sık sık ziyaret ettiği söyleniyordu. O da enteresan bir şekilde öldürüldü. Bu güç daha önce Mustafa Kemal’in kurduğu Serbest Fırka’yı da kapattırmıştı. Hatta bazıları Mustafa Kemal’in 2.Dünya savaşının hemen öncesinde ölümünü de kuşkulu olarak değerlendiriyor, tıpkı Ecevit’in ABD’nin Irak mücadelesinden hemen önce etkisizleştirilmesi gibi. Mustafa Kemal o kadar kuşatılmıştı ki en yakınlarından bile bilgi alamıyordu. Şimdi ortaya çıkmış Mustafa Kemal, İnönü öldü zannederek çocuklarına miras bırakmıştı! O kadar kuşatılmıştı yani. Bütün bunların altında İngilizler var. İngiltere ve ABD Yahudi sermayesiyle birlikte uluslar arası alanda egemen güç oldular. AKP bunlara dayanıyor, bu temelde yeni hegemonyasını kuruyor. Yeni hegemonya Ergenekon’dan daha tehlikelidir.
‘CAMİNİ, CEMEVİNİ AYIRACAKSIN’
Ergenekon biliniyor, emir-komuta içerisinde bir hiyerarşik işleyişi var, işte o Hizbullah falan iki kutuba ayrılmıştı, Menzil ve diğeri. Eline silah verilmişti, gidip adam öldürüp geliyordu. Burada ise öyle değil, her yönüyle fethediyor, katliam yapıyor, imamları da o amaçla kullanıyorlar. Bunların öyle dine inandıkları da yok, onlar için din bir maskedir, dini kendi hegemonyaları için kullanıyorlar. O zaman böyle imamları yalnızlaştıracaksın, böyle imamların camiine gitmeyeceksin, kendi camiini kuracaksın.
Bu yeni hegemonya cami üzerinden mi gelişiyor, sen de camini ve cemevini ayıracaksın. İbadetini kendi dilinden yapacaksın. İslamiyetin esaslarını Kürtçe anlatacaksın, halkın dini ihtiyacını kendi diliyle gidereceksin. Ben onun için diyorum mücadeleyi yürüten siyasetçiler bu olayı bile anlamıyorlar yeterince.
İşte PKK diyor “kesin kesin benim dokuz köylünün öldürülmesi olayıyla bir ilgim yok . Başbakan bu olayı neden araştırmıyor? Ben yıllardır, Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulsun diyorum. Bir an önce kurulmalı ve gidip araştırarak, bu olayı açığa çıkarmalı. PKK kesin yapmadım diyor, o zaman hükümet bunu araştırıp açığa çıkarmalıdır.
‘ORDU YAPTI HABERİM YOK DEMEK’ ALDATMACADIR
Başbakan bir gazeteciye 9 gerillaya ilişkin operasyon hakkında bilgisinin olmadığını, referandum öncesi kendisine karşı yapılmış bir operasyon olduğunu söylemiş. Ne kadar doğru acaba! Ben gelişmeleri dikkatle izliyorum. Öyle başkası yaptı, ordu yaptı, benim haberim yok demekle kurtulamaz. Doğrudur daha önce AKP ile ordu arasında bir çelişki ve çatışma vardı ama Büyükanıt döneminde uzlaşma süreci başladı, Başbuğ ile sürdü, son YAŞ toplantılarıyla birlikte AKP ordu ile tam bir uzlaşma içindedir. Bu yüzden öyle “ordu yaptı haberim yok demek tam bir aldatmacadır.
‘BİZ BÜTÜNLÜK İÇİNDE ÇÖZÜM ARIYORUZ’
Biz Türkiye’nin bütünlüğü içinde soruna çözüm arıyoruz, öyle bölücü falan değiliz. Kardeşlik anlayışımız, birlik anlayışımız stratejiktir. Bu topraklar üzerindeki medeniyetler bizim katkılarımızla inşa edilmiştir, atalarımızın bunda çok emeği var. Biliniyor Kürtlerin ilk proto tipleri Hurilerdir. İşte Gutiler, Mitaniler, Medler, bunlar bizim atalarımız. Biz bu yüzden ayrılıkçı olamayız. Ben Anadolu ve Mezopotamya’da iktidar yapılanmalarını uzun uzun ve derinliğine inceledim ve şu sonuca vardım: Anadolu ve Mezopotamya’daki iktidar diyalektiği bir arada yaşama ilkesine göre oluşmuştur. Hitit uygarlığıyla Mezopotamya uygarlığı her zaman birbirini desteklemiştir. Devlet ve iktidar ilişkilerinde biri olmadan diğeri başarılı olamamıştır. Onun için ben dedim ki siz Orta Asya’ya geldiğiniz yere bile gitseniz biz buradayız. Bizim atalarımızın bu uygarlıkların oluşumunda emeği var, katkısı var, dört bin yıllık tarihi var. Biz bu emeğe ve bu tarihe sahip çıkıyoruz. Burada bu kadar birikmiş emeği bırakmayız, bırakmayacağız. Bu konuda ilginç bir şey okumuştum, çok ilginçti, aslında biraz bugüne benziyordu. Elbistanlı Kürt köylüsü ile bir Kayserili tüccar arasında bir diyalog var. Kayserili tüccar Kürt köylüsüne “biz ortağız diyor. Kürt köylüsü de Kayserili tüccara “sen benim malımı aldın gasp ettin payımı vermiyorsun, bu nasıl ortaklık diyor. Ne kadar ilginç değil mi bu güne çok benziyor. Şimdi de devletin başında Kayserili var.
‘İKİ BOYUTLU PROTOKOL OLUŞTURULMALI’
Bu konuda iki esastan bahsedeceğim. Yapılan görüşmelerin sonucunu karşılıklı üzerinde uzlaşılacak iki protokol şeklinde ele alıyorum. Biri güvenlik boyutu-protokolü, diğeri de demokratik haklar ve anayasa boyutu-protokolü. Bunun içinde yasal zemindeki durum var. Bu şekilde protokollerin, seçimlerden sonra oluşacak parlamentoya sunulabilir. İki komisyon oluşturulabilir: biri Anayasa Hazırlık Komisyonu olabilir, şimdi mecliste bulunan komisyonu kast etmiyorum. Onun rolü ve görevi ayrıdır. Bahsettiğim komisyonu yeni anayasa ile ilgili tartışmalardan sonra çıkacak sonuca göre oluşan taslağı seçimden sonra oluşacak yeni parlamentoya sunulabilir.
İkincisi ise Hakikatleri araştırma komisyonu olabilir. Bu komisyon ise işte bu Hakkari gibi bütün faili meçhul olayları, Ergenekon’u araştıracak, inceleyecek sorumlularını ortaya çıkarabilir. Süreç böyle işleyebilir. Önümüzde sekiz ay var. Bu sekiz ayı heba etmeyelim.
Geçen gün Günlük’te gördüm, Katalan Anayasası’na ilişkin bir çalışma vardı. Bunun gibi çalışmaları örnek alabilirler. Şimdiden Kürtler kendi anayasa önerilerini hazırlayabilirler, bunun için gecelerini gündüzlerine katarak çalışabilirler, komisyonlarını kurabilirler, kendi anayasa taslaklarını oluşturabilirler. Bu konuda güçlü bir hazırlık olmalı.
‘CHP İLE GÖRÜŞÜLMELİ, DEVLET AKP’DEN İBARET DEĞİLDİR’
Bu çerçevede CHP ile görüşülebilir. Kılıçdaroğlu’nun “seçimi beklemeden yeni anayasa yapalım yaklaşımını anlamlı gördüm. Gelişecek süreç, bir devlet projesidir sadece Hükümetin değildir. Önümüzdeki sekiz ay çok önemlidir. “AKP dışında bir alternatif de yok diyenlere geliyorum. Bir süredir CHP’yi izliyorum. Baykal etkisi hala var ancak Kılıçdaroğlu’yla birlikte CHP’de bir değişim işaretleri de var, bu gerçekleşir mi bilemiyorum. Bu nedenle CHP ile görüşülmeli. Türkiye-Devlet AKP’den ibaret değildir. Evet AKP devlette örgütlenmiş ama devletin tamamı AKP değildir. Burada yapılan görüşmeler devlet adınadır. Kimsenin korkmasına gerek yok, bu bir devlet projesidir.
‘ŞU AN GEÇİŞ SÜRECİ YAŞIYORUZ’
Şu an bir geçiş süreci yaşıyoruz. Ben demokratik özerkliği Kürtlerin özgürlük alanı olarak ele alıyorum. Demokratik özerklik daha önce de belirttiğim gibi etnisiteye ve coğrafi sınırlara dayanmaz. Bu bir özyönetimini oluşturmadır. Demokratik Özerklikle Kürtler kendi demokratik özyönetimlerini inşa edecekler. Bu bir savaş ilanı falan da değildir, demokratik bir inşa, demokratik örgütlenme faaliyetidir. Bu her alanda yaygınlaştırılır, spor kulüplerinden tutalım kooperatiflere kadar, toplumun her alanı örgütlenir.
‘DİYARBAKIR GERÇEK BİR KALE HALİNE GETİRİLMELİ’
Daha önce ve Özgürlük Sosyolojisi kitabımda altı ilke-boyut demiştim. DTK, bu konularda çok çaba sarf edebilir. Hatta, Kürtler gece gündüz bu konuları tartışmalıdırlar demiştim. DTK tüm farklı kesimlerin, sivil toplum örgütlerinin bir platformu, konfederasyonu gibidir. Bütün illerde icra kurulları, temsilcilikleri vardır.
Özgürlük Sosyolojisi’nde bunları detaylı açtım. Bunlar iyi algılanmalıdır. Diyarbakır’da daha önce söylemiştim, Kent Konseyi oluşturulabilir. Kürtler Diyarbakır’ı adeta ilmek ilmek örmelidirler, gerçek bir kale haline getirmelidirler.
Mesela anadilde eğitimi devlet kabul etmiyor, o zaman ne yapılabilir? Kürtler de her mahallede Kürtçe eğitim birimlerini oluştururlar. Bunu yaparlarsa sonra yasal boyut da gelir. Tehlike, örgütlü olmayan Kürtleri de kapsıyor, biz olmazsak devlet onları da ezer geçerler, tehlike bütün Kürtler içindir. Ben tehlike büyüktür derken paniğe de kapılmamak gerekir aksine daha da cesur olunmalıdır. Kürtler demokratik temelde, yasal zeminde çalışmalarını yürütürler, öz savunmayı da her alanda kurarlar. İşin özü şu biz kapitalist moderniteyi yaşamadan demokratik moderniteyi kuruyoruz, bunun mücadelesini veriyoruz.
‘KUZEY ÇÖZÜLMEZSE GÜNEY GÜVENDE OLMAZ’
Kuzey’deki sorun çözümlenmeden Güney’deki sorun çözümlenemez, hiç kimse güvende olamaz. Güneydekilerin bunu anlamaları iyi. Tehlikenin tüm Kürtleri kapsadığını, büyük olduğunu görmeleri lazım. Bunun için Ulusal Konferans diyorum. Tüm Kürtleri kapsayan ortak temsiliyet, ortak savunmayı oluşturmak gerekir.
Kadın özgürlüğüyle ilgili çok değerlendirmelerim oldu, çabalarım da biliniyor. Kadın çalışmalarını izliyorum, düzeylerini iyi buluyorum. Tecavüz kültürüyle ilgili söylediklerim yanlış anlaşılmamalı, doğru anlaşılmalıdır. Tecavüz kültürü derken kadının bir bütün olarak iradesizleştirilmesi şeklinde ele alıyorum.
BDP’lilere, halkımıza ve herkese selamlarımı iletiyorum.-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info