15 Ağustos 2010 Pazar Saat 10:06
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, PKK’nin aldığı eylemsizlik kararını onayladığını belirterek referandum sonrasına kadar hükümet ve ordunun tavrının belli olacağını ve bu süreci izleyip değerlendireceğini söyledi. Öcalan tüm demokrasi çevrelerini de sürece katkı sunmaya çağırdı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, geçtiğimiz Cuma günü avukatlarıyla görüştü. Öcalan görüşmede KCK ve KONGRA-GEL’İN eylemsizlik kararını, AİHM’deki yeniden yargılanma başvurusunu ve diğer önemli güncel gelişmeleri değerlendirerek şu belirlemelerde bulundu:
“Yeniden yargılamayı AİHM ret etti. Bana özel hukuk uygulanıyor. Hukuksuzluğa hukuksuzlukla cevap veriyorlar. Bunlar zaten Kenya’daki komplo ve kaçırılmayı da otaya çıkarmadılar. Bir dönüm noktası olabilirdi. Ya bu komployu açığa çıkarıp beyaz bir sayfa açabilirler, ya da hukuksuzluğa devam ederler.
KİŞİYE ÖZEL HUKUK UYGULANIYOR
İdam cezasının ağırlaştırılmış müebbete dönüştürülmesi ile ilgili dosya önemlidir. Bize, yargılandığımız zaman olmayan bir cezayı verdiler. AİHM eğer kendilerine ulaşması konusunda garanti verirse savunmamın beşinci cildini de yazarım. Çünkü bu son savunma önemlidir, sorunun çözümüne dair somut durum ile ilgilidir, somut şeyler düşünüyorum. Verirler mi bilemiyorum. Mahkeme buradaki şartlara ilişkin gelip inceleme yapabilirler. 24 saat burada kalsınlar. Ben burada nefes almak için kafamı pencereye dayıyorum. Öyle ancak zar-zor nefes alabiliyorum. Bu şartlar altında ben savunmayı yılsonuna doğru hazırlayabilirim. Ek süre istenebilir. Kendilerine ulaşmasını sağlayacaklarsa, ben savunmayı hazırlarım. Söylediğim gibi burada bana özel hukuk uygulanıyor, kişiye özel hukuk uygulanıyor, AİHM’in bunu görmesi gerekiyor.
BATMAN’DAKİ OLAY AYDINLATILSIN
Bu Batman meselesi nedir? Karanlık bir olaya benziyor. Çok yönlü araştırmak gerekir. PKK’nin üzerine yıkmaya çalışıyorlar. Komplo olabilir. Batman’da vurulan bir şeyh vardı. Bu aileler ile özel olarak ilgilenilmelidir. Bu oyuna gelmemeleri konusunda uyarılmalılar. Bu konuda diğer aile ve aşiretler de aydınlatılsın, bilinçlendirilsin. Uyanık olsunlar. Bu olay söylediğim gibi bir komplo olabilir ve yeni bir faili meçhuller süreci de başlayabilir. Ben bunun için öz savunma diyorum. Bu vesileyle Salih Özdemir ve diğer hayatını kaybedenleri de saygıyla anıyorum.
Kendinizi koruyun diyorum ama bundan bile acizler. Çevrelerinde binlerce kişi var, kendilerini örgütleyemiyorlar mı, koruyamıyorlar mı? Ben bunları duydukça çok öfkeleniyorum, kızıyorum. Bu olayda özellikle o arkadaşların evden çıkış gerekçesi ortaya çıkarılmalıdır. Daha önce de söylemiştim tanınan şahsiyetler geceleri zorunlu olmadıkça dışarı çıkmamalı, tek başına dolaşmamalı.
ARAM TİGRAN İÇİN MÜZE AÇILMALI
Aram Tigran için Diyarbakır’da bir müze açılabilir. Hatta sanatçılar müzesi ya da sanat evi adıyla açılabilir, burada Aram Tigran’a bir oda ayrılır. Onun dışında önemli Kürt sanatçı ve şahsiyetlerinin hatıralarına yer verilir. Ayrım yapılmadan, örneğin Celal Güzelses gibi kendilerine mal etmeye çalıştıkları sanatçılar da sahiplenilir.
DEVLETÇİ ÇÖZÜM YOLLARINA İNANMIYORUZ
Demokratik özerklik meselesi de sanırım tartışılıyor. Biz bu öneriyi Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için en uygun yol olduğu için önerdik.
Taha Akyol anlamıyor. Bunların kafaları devletçi ideolojilerle dolu. Ama bu şekilde olması da normaldir. Çünkü insanlar yüzyıllardır kapitalizmin yoğun bombardımanı altında. Basmakalıp düşünce biçimleriyle yetişmişler. Sosyal bilimler ve üniversiteler de kapitalizme hizmet etmişlerdir. Bu yüzden farklı bir çözüm modeli olabileceğini anlamakta güçlük çekiyor, bunu tasavvur edemiyor, bu düşünce kalıplarının dışına çıkamıyorlar. Ben bu değerlendirmeleri yaparken hem kendi düşüncelerimden hareket ediyorum, hem de bir çok kapitalist düşüncenin dışına çıkabilmiş yazarların kitaplarından, fikirlerinden de yararlanıyorum.
Biz devlete, devletçi çözüm yollarına inanmıyoruz. Bunu yıllardır söylüyoruz. Bu arada ben tam anarşist düşünürler gibi de düşünmüyorum. Sadece devletin, ırkçı-faşist yapılanmalarından, bakış açısından arındırılmasını istiyoruz. Bizim için asıl olan, toplumun demokratizasyonudur. Halkın gerçek anlamda demokrasiyi içselleştirmesidir. Bu sistemde önemli olan halkın örgütlenerek bilinçlendirilmesidir. Devletten bağımsız ve ondan beklentide olmadan bu yapılabilir. Bu nedenle yüzlerce sivil toplum örgütünün, meclislerin kurulmasını önerdim.
GÜNEY’DE TUZAĞA DÜŞÜLDÜ
Devletçi bir çözümün çözüm olmayacağı, işleri daha da kötü bir noktaya getireceği açıktır. Burası için federasyon çözümünü savunan Elçi gibi isimler de var. Ama böyle bir modelin sorunu çözmeyeceği ve Filistin sorunu gibi belki de kangrenleşerek yüz yıl sürecek bir kaosa neden olacağı açıktır. İşte biz, bütün bunların önüne geçmeye çalışıyoruz. Güney’de de aslında bu tuzağa düşülmüştür. Bu, emperyalizmin bir tuzağıdır, tıpkı Filistin gibi. İşte Filistin’de emperyalizmin oyuncağı bir devlet kurdurup, oraya istedikleri gibi müdahale ettiler. Ne İsrail’e ne Filistin’e bu nedenle barış geliyor. Aslında Güney’deki Kürdistan oluşumuyla da yapılmak istenen budur. En azından bu görülüp, bu tuzağa düşülmemelidir.
Ben demokratik özerklik meselesini savunmalarımda, özellikle “Özgürlük Sosyolojisi nde ayrıntılı bir şekilde anlattım. Demokratik özerkliğin anlaşılması için bu kitapların yoğun şekilde okunup, tartışılması gerekiyor.
PKK’NİN KARARINI ONAYLIYORUM
Ben PKK’nin aldığı bu kararı onaylıyorum. Zaten daha önce benim de bu yönlü çağrılarım olmuştu. Arkadaşlara, özellikle dağdakilere bu konuda çok teşekkür ediyorum. Herhalde bu referandumun sonuna kadar olacak. Bana kalsa 35 gün de yeter, referanduma kadar sürmesi kafiydi, yani 13-14 Eylül’e kadar yeterdi. Ama çok da önemli değil. Önemli olan bu sürecin iyi değerlendirilmesidir. Gerilla bu süreçte karakol saldırılarından uzak duracaktır. Ayrıca kendilerini korumak durumunda kalmadıkları müddetçe kesinlikle mayınlı saldırı da yapmayacaklar. Ama söylediğim gibi eğer imha amaçlı geliyorlarsa ve başka çare kalmamışsa, kesinlikle kendilerini korumak için herşeyi yapabilirler.
Bu süreçte tüm kesimler her zamankinden çok çalışmalıdır. Öyle rehavete kapılıp bu sorun zaten zamanla kendiliğinden çözülür diye düşünülürse, bu çok büyük bir hata olur. Çünkü bu süreç hem büyük bir barışın vesilesi olabilir, demokratik çözüm doğurabilir hem de tam tersi, istemediğimiz, çok büyük ölçüde bir savaş da gelişebilir. Ben gerçekten tedirgin oluyorum. Ergenekonvari savaş lobileri tekrar devreye girebilir.
Barışın ve savaşın koşulları at başı gidiyor. Bunu gerillalar da iyi anlamalıdır. Süreç hem barışa hem savaşa gebe bir süreçtir. Bütün gerilla alanlarında benim adıma bu belirttiğim hususlar çerçevesinde konuşmalar yapılmalı ve hepsine tek tek teşekkür ettiğim belirtilmelidir.
OYALAMA SİYASETİNİ KABUL ETMEYECEĞİZ
Söylediğim gibi referanduma kadar bekleyeceğiz ve hükümetin tavrına bakacağız. Bu eylemsizlik süreci AKP’nin ne kadar samimi olup-olmadığını açığa çıkaracak. Eylemsizliğe karşı ordunun tavrı da belli olacak. Bu sürenin sonuna doğru gelişmeleri izleyip yeni bir değerlendirme yapacağım. Bundan sonra oyalama kabul etmeyeceğiz. Ben daha önce çekiliyorum derken de bu oyalamalar yüzünden devletin, hükümetin ciddi bir yaklaşımı olmadığı sonucuna vararak öyle bir karar almıştım. Bundan sonra da oyalamaya çalışırlarsa, ben artık bir şey yapamam.
Bu süreçte bütün sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar, sosyalistler, demokratlar, bu sorunun demokratik ve barışçıl yoldan çözümünü isteyen herkes sürecin kalıcı bir çözüme dönüşmesi için ellerinden gelen katkıları yapmalıdırlar. Ateşkes çağrısında bulunanlar bu süreci iyi değerlendirmelidirler.
Bu ateşkes dönemi siyasetin rolünü oynaması gereken bir dönemdir, siyaset ön plana çıkarılmalıdır. BDP adeta bu dönemi politik hamle dönemi olarak değerlendirebilir.
REFERANDUMDA SON GÜNE KADAR DÜŞÜNÜN
Diğer bir konu da referandum meselesidir. Bilindiği gibi bu anayasa paketinde Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir husus yoktur Kürt meselesi adeta yok sayılmıştır. Halkımız da konuyu her türlü tartışmada serbesttir. Bu düzenlemeler AKP’nin kendi hegemonyasını kurabilme ihtimalinin önünü açıyor. Bunu görüp bu tuzağa da düşmemek gerekiyor. Halkımız da son güne kadar tartışsın, gözlem yapsın. Buna göre kendi kararlarını versin, eğilimlerini olgunlaştırsın. Biz biliyoruz ki, “evet diyen taraf islamcı milliyetçi kesimdir. Ama karşılarındakiler de ulusalcı milliyetçilerdir. Ama biz bu demokratik gelişmelere göre demokratik bir tavır almalıyız.
Bir kere şunun netleştirilmesi lazım. Biz Kürtler neden bu cumhuriyette yokuz. Madem asli kurucu unsuruz, bu cumhuriyetin kuruluş aşamasında Kürtler de yer aldı, neden yok sayılacak bir hale geldik. Bu sorunun yoğun bir şekilde tartışılması gerekir. İşin püf noktası burasıdır biz nasıl bu kadar iradesizleştik? Osmanlı’da Kürtlerin özerk bir pozisyonu vardı. M. Kemal bile cumhuriyetin kuruluş yıllarında Kürtlerle birlikte hareket etmiştir ve özerklikten de söz etmiştir. Ama düşünebiliyor musunuz, bu konudaki sözleri “Nutuk ta bile sansürlenmiş, hem de M. Kemal hayatta iken. Ahmet Özer’in “Türkler ve Kürtler kitabında da bu konular yer alıyor. Türkiyeli demokratların da konuya bu açıdan yaklaşmaları gerekiyor. Batman halkına özel selamlarımı iletiyorum.-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info