• kurdî
  • العربية
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
  • Anasayfa
  • Haber
  • Makale
  • Araştırma
  • Politik Analiz
  • MİT Gerçekleri
  • Tüm Bölümler
    • Anketler
    • Duyurular
    • Röportaj
    • Editörden
    • Ekoloji
    • Ekonomi
    • Kadın
    • Gençlik
    • Dış Basından
    • Kürdistan Tarihi ve Dili
    • Kim Kimdir?
    • Basın Bültenleri
    • Basından Seçmeler
    • Kronoloji
    • Belge
    • Dizi Yazı
    • Okuyucudan
    • Özgürlük Perspektifleri
    • Serbest Yazılar
    • Teknoloji
    • MİT Gerçekleri
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Sonuç yok
Tüm Sonuçları Göster
Anasayfa Bölümler Politik Analiz

Önderlik Gerçeğini Anlamadan Kürt Özgürlüğü Tartışılamaz

İşte bugün Önder Apo’nun yaptığı tarihsel çözümleme, yalnızca bir geçmiş okuması değil, Kürt toplumunun iç çelişkilerini, düşürülmüşlüğünü, kendi olmaktan nasıl çıkarıldığını ve yeniden nasıl var olunabileceğini gösteren bir varoluşsal uyanıştır.

Yayınlayan Lekolin
17 Haziran 2025
Kategori: Politik Analiz
248 8
A A
Önderlik Gerçeğini Anlamadan Kürt Özgürlüğü Tartışılamaz
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

ÖNDERLİK ARAYIŞININ TARİHSEL SEYRİ 

Bazı tarihler yükselerek yazılır, bazıları sessizce dağılır. Ama halkların tarihi, her zaman susmaz. Bastırılır, inkar edilir, kesintiye uğratılır ama toprağın altında kalan tohum gibi, yeniden filizlenmenin yollarını arar. Kürt halkının tarihi de işte böyledir. Arayışların, direnişlerin, aldanışların ve her defasında yeniden sorulan bir büyük sorunun tarihidir. O soru şudur, kim bizi temsil eder? Kim bize yol gösterir? Kim halkın davasını taşır?

İşte bugün Önder Apo’nun yaptığı tarihsel çözümleme, yalnızca bir geçmiş okuması değil, Kürt toplumunun iç çelişkilerini, düşürülmüşlüğünü, kendi olmaktan nasıl çıkarıldığını ve yeniden nasıl var olunabileceğini gösteren bir varoluşsal uyanıştır. Bu çözümleme ne bir heves ne bir suçlama ne yüzeysel bir ezber ne de dar ideolojik bir tartışmaya dayanır. Bu tarihsel-toplum okuması ve demokratik sosyal bilim çözümlemesidir. İşte bu çözümleme Kürt Halkın kendi kendisini anlaması, eleştirmesi ve özgürlük yolculuğunu içeriden kurabilmesi için ortaya konmuştur. Fakat ne yazık ki bu çözümlemeyi anlamadan, sadece yüzeyden okuyan, eski alışkanlıklarla değerlendirenler, ‘hassasiyetlere dokunmamak gerekir, motive etmek gerekir’ gibi iyi niyetli ama tutucu kendini aşmaya gelmeyen aydınlar vardır. Yine bazı çevrelerde, Önder APO’ya karşı yaşamlarını karşıtlaştırmaya adayan, içsel çürümeyi dayatan ve umudu dışarıya yönlendiren bitik-sığ eğilimler bu tarihsel çıkışı gölgelemeye çalışmaktadır. Oysa burada yapılan şey ne bir suçlama ne de övmedir, halkın kendisine uyguladığı bir yüzleşme çağrısıdır. Bu çağrının ruhunu anlamadan Apoculuk konuşulamaz, özgürlük tartışılamaz.

DÖRT TEMEL TARİHSEL-TOPLUMSAL KESİT KURAMI

Önderlik bu çözümlemeyi dört temel tarihsel-toplumsal kesitte kurar, Tarikatçılıkla yoğrulmuş geleneksel Kürtlük, küçük burjuva milliyetçiliğiyle şekillenen ara dönem, bireysel onuru ama kolektif örgütsüzlüğüyle belirgin proto-Apocu damar ve nihayet Apo’cu önderliksel çıkış. Bu dört aşama, yalnızca ardışık tarihsel aşamalar değildir, aynı zamanda Kürt toplumunun içsel gelişim çizgisinde yaşadığı kopuşlar, çelişkilerin donması ve yeniden doğuşlardır. Her biri, toplumun bir parçasının iç çelişkileri dışa sarkıtıp anlamı, hakikati ve özgürlüğü yitirmesiyle belirlenmiştir. İşte Önderlik, bu çelişkileri yeniden içe yönlendirip, halkı kendi hakikatine dönüştürme mücadelesine girişmiştir.

İlk aşamada, geleneksel Kürt önderliği olarak sunulan tarikat önderlikleri, Alevilik ve Sünnilik içindeki kimi akımlar, halkın ahlaki ve toplumsal yaşamındaki çözülmeyi kapatma iddiasıyla ortaya çıkmışlardır. Fakat bu yapılar, halkı toplumsal bilinç ve öz örgütlülük temelinde birleştirmek, iç çelişkilerini çözmek yerine, çelişkileri dışa yönlendirerek Tanrı’ya, devlete ya da mukaddes bir dış iradeye havale etmişlerdir. Şeyh Sait’in idam sehpasındaki sözleri, bu dışsallaştırmanın trajik ve hazin bir özetidir. Bu sözde bir kırgınlık değil derin bir fark ediş vardı. Sırtını dayadığı din kardeşliği, devletle kurduğu görünmez bağ, bir çırpıda yok olmuştu. O anda çöken şey, sadece Şeyh Said’in şahsı değil, halkın dışsal bağlılıklarla ayakta kalabileceği yanılsamasıydı.

Aynı şekilde Seyit Rıza’nın teslimiyet dayatmasına karşı son direnişi de bir içsel ahlaki tutarlılık taşısa da, artık çözülmüş bir tarihin son halkasını temsil eder. Bu geleneksel önderlikler idamla bitmiş olabilir ama dayandıkları zihin biçimi hâlâ Kürt halkının içindeki en derin virüslerden biridir. Toplumun öz örgütlülüğüne, bilincine dayanmayan ve sızıntıya açık Tarikatçılık, sahte Alevilik, ailecilik, kutsal değerlerin sömürgeci sistemle uzlaştırılması vardır. Bunların hepsi, çökmüş sistemin halk içindeki yeniden üretimidir. Bugün bu gelenekler “miras” olarak yaşatılmakta, oysa gerçekte Kürtlüğün kendi içsel gelişimini boğan dışsalcı yapılardır. Bunları eleştirmek, halkı suçlamak değil, halkın önünü açmaktır. Tıpkı Hz. Musa’nın altın buzağına karşı tavrı ve ‘lanetli toplum’ eleştirisi, İbrahim’in put kırışı, Hz. Muhammed’in cahiliye isyanı, Hz. İsa’nın halkı sevenler ‘kendini inkar etsin’ gibi, her hakikat yolculuğu kendi halkına karşı içeriden put kırmasıyla başlar.

İkinci aşama, Kürt milliyetçiliğiyle ortaya çıkan küçük burjuva dönemdir. Qadî Muhammed’ten Barzani’ye, Talabani’ye kadar uzanan bu çizgi, klasik anlamda ne feodal ne de modern anlamda tam burjuvadır. Bunlar belirlenimci, dışsalcı yani herkes devlet istiyorsa biz de isteriz anlayışıyla şekillenmiş, kendi iç çelişkilerini halkın ahlaki örgütlülüğüyle çözmek yerine dışsal merkezlere (ABD, İsrail, AB) havale eden, yönlendiren, devleti dışarıdan bekleyen ve halkın öz örgütlülük, toplumsal dönüşümüne dayanmayan bir eğilimdir. Bu çizgi, halkı değil, aileyi, aşireti, merkeziyetçi kurumu esas alır. Kendi başına ne devrimcidir ne de tam anlamıyla devletleşmiştir. Ama en tehlikeli yanı, bu eğilimlerin hâlâ halk içinde “çözüm” gibi sunulmasıdır. Oysa Önder Apo’nun ifadesiyle bu yapılar halkın içsel özgürlüğünün önünde set oluşturan, yeni bir çözümsüzlük maskesidir. Üstten gelen kurtuluşlar halkı özneleştirmez, tam tersine onu yeniden edilgenleştirir, nesnelleştirir.

Üçüncü aşama, proto-Apocu dönemdir. Cigerxwîn, Aram Tigran, Sait Elçi gibi isimlerle özdeşleşen bu çizgi, ne geleneksel ne modernisttir, ama hâlâ yeni bir zihniyet kuramamıştır. Bu insanlar bireysel anlamda onurlu, teslimiyetsiz, sanatçı ruhludurlar ama kolektif bilinç ve örgüt gücü taşımazlar. Bu çizgi Kürt halkında halen iz bırakan bir duygusal damar taşır. Ama o damar üzerinden yeni bir toplum inşa edilemez. Çünkü öz örgütlülük yoksa, öz bilinç yoksa teslimiyetsizlik duvarda kalır, içsel bir dönüşüme dönüşemez. Apocu paradigma tam da bu aşamada, bu boşlukta devreye girer.

Dördüncü aşama, Önder Apo gerçeğidir. İşte bu kırılmanın tam ortasında halkın önderlikten umudu kestiği ama hala önderlik beklediği bir anda çıkış doğdu. Önder Apo sahneye çıktığında halk kendi gerçeğine, tarihine, coğrafyasına yabancıydı. Kürtlüğün bitirildiği, boşaltıldığı bir dönemdi. Halk geçmişe küsmüştü ama geleceğe de inancını yitirmişti. Dağlara, rüyalara, söylencelere, umudu başka ülkelerde aramaya koyulmuştu. Yurtsuzlaşma kökünden kopma bir kurtuluş gibiydi. Ama yine kutsal kurtarıcı beklentisi devam ediyordu. İşte önderlik bunu gördü, anladı tanıdı bu kutsallığı anlama taşıdı ama buna teslim olmadı, onu dönüştürdü. Bu yüzden Apo’cu önderlik bir süreçtir. Önder Apo Mesih değil, kurtarıcı değil, halkın içinden, kendi öz çelişkilerinden doğmuş, çelişkileri dışsallaştıran yönelim ve eğilimlere karşı duran ve bu çelişkileri yeniden halkın öz gücüne dönüştüren bir anlam sistemidir. Apoculuk halkın kendi içindeki putlarını kırmasını, kendi dışsallaştırılmış umutlarını içselleştirmesini ve özneleşmesini hedefler. Önderlik tarzı devrimci bilinç atılımıdır. Bu tarz merkezden gelen bir bilgi yapısı değil, halkın kendi içinden doğan, ilişki selliğe dayalı, anlamı çoğaltan, etiği kuran bir kolektif varlıktır. Kadın bu paradigmanın taşıyıcısıdır, çünkü hem tarihsel olarak bastırılmış olan hem de yaşamı kuran etik aklın sahibidir. Doğa ise üretimin nesnesi değil, yaşamın dengesi ve ilişkisel varoluşun bir parçasıdır.

HÂLÂ ÖNDERLİĞİ ANLAMAMAKTA DİRENMEK

Bugün hâlâ bazı çevreler Önderliği anlamamakta direniyor. “Önder Apo neden geleneklere dokunuyor, neden tarikatları, milliyetçiliği, sahte Aleviliği eleştiriyor” diye soruyorlar. Kendi tarihsel gerçeğinden, toplumsal çözümsüzlükten ders çıkartmak eleştiriyle başlar. Çünkü özgürlük, putları kutsayarak kurulmaz. Geçmiş övgüyle değil, yüzleşmeyle aşılır. Önderlik bu yüzleşmenin adıdır. Apoculuk, halkın yerine konuşan değil, halkın kendi sesini, kendi ahlakını, kendi örgütlülüğünü yeniden kurmasına dayalı bir zihniyet devrimidir. Bu bir tercih değil, tarihsel bir sorumluluktur. Bugün özgürlük isteyen herkesin yapması gereken ilk şey, kendi içindeki çürümüş zihniyet kodlarını, gelenekten gelen sömürge taşıyıcılıklarını, kendi içindeki bencil sevdalılığı, dışa bağımlı kurtuluş arayışlarını terk etmektir.

Önderlik, bu yüzden kendisini kutsallaştırmadı, halkın kutsal belleğini anlamla buluşturdu. Apo’cu Önderlik, bir kişi kültü değil, halkın anlam, etik ve ilişki temelinde yeniden doğuşudur. Buna itiraz edebilecek var mı?  Artık “önderin yolunda yürümek” yetmez, herkesin kendi içindeki önderliği açığa çıkarması, halkın iç örgütlülüğüyle yaşamı yeniden kurması gerekir. Özgürlük yukarıdan inmez, bilinç merkezden verilmez, toplumu hiyerarşileştirerek statüler kazanılmaz, çelişkileri merkeze yönlendirerek umut dışardan aranmaz, özgürlük ve umut, içsel gelişim süreciyle, çelişkileri özgürlüğe dönüştürerek, halkın öz örgütlülüğüyle, anlam üretimiyle, kadının kuruculuğuyla, komünün yaşamsallığıyla inşa edilir. İşte Apo’cu Önderlik budur. Anlamak isteyenlere tartışmak gerekir, zihniyet bulanıklığını yaşayanlara ilişkisellik üzerinden kavratmak gerekir, içsel çürümüşlüğe ısrar edenlere karşı ideolojik mücadele yürütmek gerekir ve bu Önderlik tarzını anlamadan, kafa yormadan yapılan her eleştiri, aslında kendi hakikatinden kaçıştır, kendi gerçeğiyle yüzleşmemektir.

HALKIN İÇİNDEKİ ZİNCİRLERİ KIRMASI İÇİN YAPILAN BİRER ÇAĞRIDIR

Apo’cu Önderlik, Sümer rahiplerinden, Sovyet komitelerine, sınıfsal statülerden, ulus-devletlere kadar uzanan hiyerarşik, merkezci, üstenci, statükocu, bilgi-iktidar ilişkisinin tam tersine, aşağıdan ilişkisellik, anlamsallık, etik ve halkın iç gelişim gücünü, iç sesi dinlemeyi esas alır. Bugün artık hakikatin yolu kişilere, ailelere, sınıflara, zümrelere, devletlere ya da dışsal kurtarıcılara değil, topluma, kadına, öz yönetime ve anlam üretimine açılır. Önder Apo’nun çözümlemeleri, bu yolu yalnızca göstermiyor, onu ilmek ilmek dokuyor. Anlamak istemeyenler için bunlar birer “eleştiri” gibi görünse de, aslında halkın kendi içindeki zincirleri kırması için yapılan birer çağrıdır. İnsanın zihniyet sınırı hala yeni döneme övgüyle başlanabileceğini beklentisi içindedir. Oysa gerçek başlangıç, yüzleşmeyle olur. Apo’cu Önder halkı aşağılamak için değil, halkın içindeki zincirleri kırmak için konuşuyor. Çünkü özgürlük ancak kendi içindeki tutsaklıkla yüzleşenlerin, kendi putlarını yıkanların hakkıdır. Apo’cu Önderlik, halkın kendisini yeniden özne kılması, geçmişin tortularını aşarak yaşamı yeniden kurması, kadının aklıyla, doğanın dengesiyle ve toplumun ahlaki gücüyle birleşmesidir. Bu artık ertelenemez bir görevdir. Bugün Önderliği anlamak, sadece bir fikirle buluşmak değil, bir halkın, bir tarihin, bir dünyanın yeniden inşasına katılmaktır.

Apo’cu olmak artık bir tercihten öte, bir sorumluluktur. Çünkü tarih sadece sözle değil, örgütle, yaşamla, zihniyetle kurulur. Apo’cu Önderlik bu hakikati gösterdi. Şimdi halkın görevi, bu hakikati örgütlemektir. Artık yalnızca Önderi takip etmek değil, yaşama zamanıdır. Her birey, her grup, her komün, her kadın, her genç, her Vicdan sahibi insan, bu yolla yürümekle yükümlüdür. Çünkü Apoculuk bir yol değil, öznelleşerek yürümenin kendisidir.

Yürümek, artık gecikmeden başlamak zorundadır.

Hakkı TEKİN

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Etiketler: AlevilikApoculukhakikatkurdistanKurtMILLIYETCILIKÖnder APOSümer RahipleriTARIH
Önceki yazı

Halep Tümüyle MİT’in Kontrolüne Geçiliyor- ÖZEL HABER

Benzer Haberler

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi
Politik Analiz

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

14 Haziran 2025
Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?
Politik Analiz

Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?

13 Haziran 2025
TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ
Haberler

TC Ateşkes Kararına Kimyasalla Cevap Veriyor!- HABER ANALİZ

13 Haziran 2025

Öne Çıkan Yazılar

  • Halep Tümüyle MİT’in Kontrolüne Geçiliyor- ÖZEL HABER

    Halep Tümüyle MİT’in Kontrolüne Geçiliyor- ÖZEL HABER

    510 Paylaşım
    Paylaş 204 Paylaş 128
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

    655 Paylaşım
    Paylaş 262 Paylaş 164
  • İsrail-İran Çatışması Ve Demokratik Çözüm Perspektifi- ÖZEL DOSYA

    525 Paylaşım
    Paylaş 210 Paylaş 131
  • Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

    532 Paylaşım
    Paylaş 213 Paylaş 133
  • Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi-2

    574 Paylaşım
    Paylaş 230 Paylaş 144

Önerilenler

Önderlik Gerçeğini Anlamadan Kürt Özgürlüğü Tartışılamaz

Halep Tümüyle MİT’in Kontrolüne Geçiliyor- ÖZEL HABER

İsrail-İran Çatışması Ve Demokratik Çözüm Perspektifi- ÖZEL DOSYA

Donmuş Çelişki Yumağı Olan Devleti Çözülme ve Tamamen Eritme Mücadelesi

Bağdat-Erbil ve Maxmur Üçgeni’nde neler oluyor?

  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2020 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

Tekrar hoşgeldiniz!

Hesaba giriş

Şifrenizimi unuttunuz?

Tüm alanlar zorunludur

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Oturum aç