17 Haziran 2018 Pazar Saat 14:20
Erdoğan, Kandil’e operasyon
başladığını duyurmuştu. Yılları gerektiren bir hazırlık, böyle bir operasyon
için yeterli askeri güce ve donanıma sahip olmak, savaşacak askerin hem arazi
koşullarına hakim olması, hem de özellikle Türkiye’deki OHAL ile başlatılan
gerilim sürecinden sonra askerin moral ve motivasyona sahip olması gerekiyor. Tam
tersine TSK içinde güvensizlik baş gösterirken savaşa hazır bir pozisyonda
olmadığını görmekteyiz. Afrin’de de görüldüğü gibi çeteler öne sürülerek bölge
talan edilmişti. Gerillaya karşı ise durum daha farklı. Ordunun gerillaya karşı
teknik dışında hiçbir şekilde karşı koyamaması, yıllardır PKK’nin merkezi olan
Kandil bölgesinde gerillanın deneyim ve tecrübe edinmiş olması, arazi
hakimiyeti ve bir yaşam tarzı haline gelmiş dağ koşulları ve TSK’nin savaşacak
askeri gücünün olamamasını da eklersek durumun gerçekliğini görmüş olacağız. Başı
her sıkıştığında kana susayan Erdoğan bu operasyonu da seçime mal etmek
isteyecektir. Bu defa büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu göremeyecek kadar
da kör olmuş durumda.
Krizin eşiğinde olan ve
ekonominin yalpalandığı bir Türkiye henüz operasyon yapmaya hazır değil. AKP
hükümetinin iktidarda kalmak için savaşı son çare olarak görmesi ise durumun ehemmiyetini
ortaya seriyor. Operasyon algısıyla oy artışını sağlamaya, kararsız seçmenleri
kaydırmaya ve milliyetçi oyları almaya çalışan, şoven Türk milliyetçiliğini
yaymaya ve savaş algısı yaratmaya çalışan Erdoğan’ın bir oyunu. Kandil, gerillanın
yıllardır hazırlıkları olan bir bölge. Sadece bir bölgeyi değil, aynı zamanda
bir sembolü ifade ediyor. Stratejik bir konuma sahip olup Irak, İran ve
Türkiye’nin sınır bölgesinde bulunuyor. Buraya düzenlenecek bir operasyon aynı
zamanda iki ülke topraklarının da işgali olacaktır. İran’ın bu operasyona
destek vermemesini de bu şekilde açıklamak mümkün. Aynı şekilde Irak Başbakanı İbadi’nin
“Irak’ın egemenliğine saygı duyulmalı şeklindeki açıklaması da olası
operasyona tepkileri gösteriyor.
Bir diğeri ise Kandil’e sadece
hava saldırılarının yapılıyor olmasıdır. Açıklamalarında PKK’ye ait hedeflerin
vurulduğunu ve imha edildiğini belirtiyor Erdoğan. Ancak bir bölgeye karadan
girilmediği sürece savaşta üstünlük elde etmek mümkün değil. AKP de bunun çok
iyi farkında. Sadece hava saldırıları ve göstermelik birkaç görüntü ile tamamen
oy oranının artırılması hedefleniyor. Bu da bir gerçektir ki hava saldırıları
ve keşif uçakları olmadan AKP hükümetinin savaşacak bir gücü olmayacak. Bu ise
dağda gerillanın aldığı tedbirlerle artık boşa çıkıyor, çünkü artık hava
saldırılarına karşılık gerilla güçleri onlarca yıldır bulundukları bölgeyi savunabilecek
tedbirleri almış durumda. 2015 yılından bu yana yapılan hava saldırıları da
Türkiye ekonomisine büyük zarar verdi. Ekonominin zayıflamasını hava
saldırılarından bağımsız ele alamayız. Ülkenin refahına değil savaşa ve kan
dökmeye ayırdığı bütçe, ülkenin ekonomisinde ciddi düşüşlere neden olmuş ve
gelecek süreçte tam bir çöküş yaşanmasına neden olacaktır. Çünkü kalkan her
savaş uçağının maliyeti ve Türkiye’nin savunma adı altında katliam gerçekleştirme
harcamaları oldukça yüksek. Bu ülkede enflasyonun artmasında etkili olmaktadır.
Kalkan her bir savaş uçağı yaklaşık 300 bin Türk lirası değerinde. Buna her gün
yapılan hava saldırılarını da eklersek oldukça geniş bir harcama gerektiği
açığa çıkıyor. Türkiye’nin ekonomik gelişmelere bağlı olarak zorlanmalar
yaşadığını her gün yapılan açıklamalarında görmekteyiz. Yani böyle bir
operasyonun yapılması için AKP’nin daha çok yol yürümesi gerekecek.
Uluslararası alanda da ABD bu
operasyonu desteklese bile İran’ın karşı çıkması Türkiye’nin işini oldukça
zorlaştırır. İran sınırında konumlanan gerillalarla savaşmak için İran’ın
yardımına da ihtiyacı var. Yine bölgede yardım almak zorunda olduğu bir diğer
güç KDP ve YNK peşmergeleridir. Peşmergeden yardım almadan başarılı olması
mümkün değil. Bu Kürt grupların operasyona destek vermesi, PKK’nin yıllardır
yaptığı ulusal kongre çağrılarını da boşa çıkarmış olacak ve son referandumdan
sonra AKP’nin karşı çıkışı ile Kerkük’ü ve itibarını kaybeden Barzani ailesinin
yıllardır AKP maşalığını yapmaktan vazgeçmediğini açıklamış olacak. Bu konuda
KDP ve YNK’nin tutumları önemli bir yere sahiptir. Afrin işgali sürecinde nasıl
net bir tutum gösterilmişse aynı bilinçle Kandil için de gösterilmesi
gerekiyor. Zira geçtiğimiz günlerde CNN’in Kandil görüntülerini KDP’nin
denetiminde bulunan bir alandan çektiği görülmüştü. MİT tarafından yıllardır
Başur alanında onlarca üs kurulmuş ve bu topraklarda hakimiyet kurmak için
KDP’den faydalanılmıştı. Belli bir oranda gerçekleştirse de bu toprakların
işgalini durdurabilecek ve sonlandıracak güç Özgürlük Hareketi olmakta ve
olacaktır da.
Ne kadar dirense de tabloya baktığımız
zaman Erdoğan’ın ve ittifak kurduğu milliyetçi kesimin bu süreçte pek şansı
yok. AKP Hükümeti, 2015 seçimleri sürecinde ve özellikle darbe sonrasında
Bakurê Kurdistan’da ve Türkiye’de baskı, zulüm, tutuklama, işkence ve katliam
politikalarıyla ayakta kalmayı başarmıştı. Tüm çabalara rağmen 24 Haziran
seçimleri Türkiye’de ve Kürdistan’da demokratik, devrimci ve özgürlükçü halklar
bu siyaseti boşa çıkarıp doğru kararı verecektir. Beka değil iktidar sorununu
ortadan kaldıracaktır.
Şevin Baran
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html
0
21
:” ”
:””
” “,” ”
Şevin Baran