18 Nisan 2010 Pazar Saat 08:48
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Ve bir kapı daha aralanacaktı tarihte… Sesiyle dillere
destan bir kadının yaşamına doğru koyulacaktık yola… Bu yol süresince
dinleyeceğimiz bir sürgünün, bir sevdanın, bir de deng-bejin masalıydı.
Şırnak’ ın Dargule Köyü’nde 1904 yılında yaşama gözlerini açtı,
Meryem. Yörede mertliğiyle tanınan Mihemet Ehmede Boti’nin kızıydı. Çocukluk
yıllarını kendi köyünde geçirdi, O. Dengbejleri dinleyerek uykuya dalar ve her
gece rüyasında hep aynı şeyi görürdü. O da bir dengbej olmuştu ve Dengbej
Divanında söylüyordu. Ne kadar da çok seviniyordu rüyalarına. Sanki gerçekten
de dengbej divanında söylemiş gibi hissediyordu. Oysa O, ses ve söylemin yaygın
olduğu coğrafyada kadınların divana çıkmasının yasak olduğunu çok iyi
biliyordu. Bırakın divana çıkmak, dinlemek bile çok görülüyordu onlara. Buna
rağmen kendisine sorulan her soruda ısrarla, “Ben bir gün Dengbej Divanı’nda
söyleyeceğim demeyi bırakmıyordu.
Sonra bir göçten bahsedilmeye başlandı civarda. Kulak
misafiri olurken, söylenenlere anlam vermeye çalışıyordu.
Ermeni Katliamının başlamasıyla birlikte yaşanılan coğrafya
daha da karmaşık bir hal almıştı. Kürtler bir çok yerde isyan başlatmıştı. Bu
isyanlar en ağır şekilde bastırılıyor, halkın birçoğu zorunlu göçe maruz
bırakılıyordu. İşte böyle bir dönemde Dargulê Köyü de yolakoyulanlardan
olmuştu. Meryem de ailesi ile birlikte göçetti. Topraklarından ayrılış,
çocukluğundan kopuş gibi geliyordu ona. O günden sonra ne varsa özleme, ülkeye,
sılaya dair, yüreğine kazıdı Meryem. Ve de sesine…Bazı kaynaklara göre önce Diyarbakır’a
yerleşir, kimilerine göre ise Musul’a.
Meryem, artık genç bir kadındı. Güzelliğiyle, albeniyle,
sesiyle, yaşarken efsane bir kadın. Bir gün Meryem, Musul’da yaşayan ve kendisi
gibi sürgün nedeniyle yerinden olmuş Mehmet Bedirxan ile tanışır. Memet
Bedirxan, onu ilkgördüğü mekanda söylediği strana hayran kalmış ve Meryem Xan’a
gönül vermişti. Meryem ise, kendisine karşı gelişen bu ilgiyi hemen anlamış ve
o da Mehmet Bedirxan’a ilk tanıştıkları andan itibaren aşık olmuştu. Meryem ve
Mehmet, kısa bir süre sonra da evlenmeye karar verirler. Aşkları bir süreye
kadar etrafta sık sık konu olan bu çiftin mutluluğu uzun sürmez.
Mehmet Bedirxan, Meryem Xan’ın başka insanların karşısında
şarkı söyleyip, dikkatleri üzerine çekmesini kabul etmedi. “Koskoca Bedirxanların
gelini, herkesin önünde şarkı söylüyor dedirtemezdi. Sonuçta o bir kadındı.
Sesi de ayıptı. Ailesinin ve geleneklerin öne sürdüğü bu tartışmalar her geçen
gün daha şiddetli bir boyuta ulaştı. Kabul edemiyordu Meryem Xan, bir köşede,
hayallerinden uzak yaşayamayacaktı. Ancak, Mehmet Bedirxan kararını vermiştir.
Bir gün son sözünü bir soruyla sorar Meryem Xan’a: “Ya aşık olduğunu söylediğin
ben, ya da sanat Meryem Xan şaşırmıştır. Ne korkunç bir tercih zorunluluğudur
bu. Bir yanda söylemekten bıkmadığı şarkıları, diğer yanda ise aşık olduğu,
gözlerine baktığında ona kimsenin yazamadığı şarkıları yazdıran eşi. İkisinden
de ayrılmak istemediğini söyledi. Ancak eşi bu durumu kabul etmeyerek Meryem
Xan’ dan ayrıldı.
Meryem Xan henüz 20 yaşındayken eşinden ayrılmıştı. Uzun bir
süre divana çıkmadı, O. Sadece ağladığı yayıldı dilden dile…
Aynı dönemde İngiliz müzik şirketlerinin, Bağdat’ta Kürtçe,
Arapça, Farsça, Ermenice ve Suryanice şarkıları kaydedip, Ortadoğu’da
dağıtımını yaptığı söylendi. Bunu duyan Meryem Xan da Bağdat’a gitmeye karar
verdi. O kadar çok kişi vardı ki sesini kayda aldırmak isteyen, Meryem bu kadar
kişi arasından sesinin duyulup, duyulmama ihtimalini bile hesaba katmadı. Ancak
istediği anda da gidemedi Bağdat’a. 1924 yılında gittiği Zaxo’da 12 yıl kaldı.
Boşanmak ayıp görüldüğü için, sesine hayranlık duyan ve yanında kaldığı Yusif
Şemdîn Axa, onu civardan kimseyle tanıştırmadı. Eve kapandı Meryem Xan. Buna
rağmen halk içindeki saygınlığı hiçbir zaman azalmadı. Acısını içine ve
şarkılarına akıttı Meryem Xan. Sürgün edildiği Dêrgulê, kendini anlamayan eşi
için yaktı türkülerini. Stranını söylerken, her zaman bir gün sesinin kayda
alınacağını düşündü. Ve 1936 yılında Bağdat’a gitti. Orada amcasının kızı Elmas
Xan’ın (1874-1974) evine yerleşti. Elmas Xan’ın evi o dönem sanatçı, siyasetçi,
aydınların uğrak yeriydi. Evi bir okul niteliğindeydi Elmas Xan’ın. Müziğin
otoriteleri, bu evde sanatçıları dinler ve görüşlerini aktarırdı. Elmas Xan’ın
eşi de varlıklı bir İngiliz’di.
Meryem Xan, Elmas Xan’ın evinde Mihemed Arîf Cizrawî, Hasan
Cizrawî, Nesrîn Şerwan (Şirnaqî), Alî Merdan, Tahîr Tofik, Saîd Axayî Cizîrî,
Fewzîyê Mihemed ve birçok kişiyle tanıştı. Ve birgün onların yanında söylemeye
başladı. Onu dinleyen ve Kürt halkının yüreğinde yer etmiş sanatçılar, Meryem
Xan’ ın sesinden ve söylediği şarkıların değeri karşısında oldukça şaşırdılar
ve ona büyük bir saygı duydular. Her zaman tahmin ettiği gibi, kısa sürede
Bağdat’da tanınan ve sevilen bir dengbej haline geldi. Elmas Xan’ın evinden
ayrılarak, Bab Elşerqî mahallesinde bir ev kiraladı.
O dönem Beyzafon, Ebolkelp ve Ûdyon isminde İngiliz
şirketleri Bağdat’ta şarkı kaydetmeye devam etmekteydi. Meryem Xan da kısa sure
içinde müzik şirketleri ile ilişkilendi. Böylece ilk plağını çıkarttı. Her
plağa bir şarkı kaydediliyordu. Meryem Xan, Kurmanci sanatçılardan plak çıkaran
ilk kadın ses sanatçısı olmuştu.
Plaklar birbiri ardına gelirken, onun daha fazla halka
ulaşmasında ayrı bir yeri olan Bağdat Radyosu açıldı. Yıl 1939’du. Aynı yıl
Bağdat Radyosu tarafından kadrolu sanatçı bulmak amacı ile ses yarışması
düzenlendi. Meryem Xan’ın da başvuruda bulunduğu bu yarışmaya, çok sayıda ünlü
sanatçı da katıldı. Yarışma sonucu açıklandığında ise Meryem Xan, tarifsiz bir
mutluluk yaşadı. Çünkü o, yarışmanın birincisi olmuştu. Şarkılarını söylerken
bunu tüm bedeni ve ruhuyla hissetmesi ve hissettirmesiydi O’ nu birinci yapan.
Ve radyonun kadrolu sanatçısı oldu. Meryem Xan, radyoya girdikten sonra
şarkıları toplamaya devam etti. Halk arasında söylenen şarkıları Bağdat
radyosunda yayınlattı. 200’ün üzerinde şarkıyı da kendi söyledi.
Sanat yaşamında adı dilden dile yayılan bir kadın olmuştu
Meryem Xan. Ancak ayrılmak zorunda kaldığı aşkı, onun içindeki en büyük sızı
olmayı bırakmamıştı. Ölene dek bir daha sevmemeye söz vermişti. Kalabalıklar
içinde yalnızdı. Göçettirildiği köyünü, halkının uğradığı katliamları
düşündükçe, onlara yönelik söylediği tüm stranları ağlayarak tamamlardı. Tüm
sesler içinde, sesi hemen fark edilen Meryem Xan, acıyı, aşkı, hasreti ve
sürgünün bıraktığı izi yüreğinde taşıdı. O, artık kendini erkeklerle özdeşleyen
dengbêjler divanında ispatlamış usta bir sesti. Onun şarkılarında otantizm,
asalet, orijinal Kürt gırtlağı ve ezilen Kürt kadınının sesi vardı.
Bir süre sonra hastalandı Meryem Xan. Ağır bir böbrek
hastalığıydı bu. Mir İlyas Hastanesi’ne kaldırılarak, üst üste ameliyat oldu.
İyileşmesi için tek yol, moralli olmasıydı. Ancak bunu kabul etmedi. Acı
çekmenin soyluluk olduğuna inandı. Ve 1949’da herşeye rağmen kendi yaşamları
hakkında söz sahibi olabilen erdemli bir kadın olarak, dünyaya veda etti.
Meryem Xan, Bağdat’ta Şex Maaruf Mezarlığı’na defnedildi.
Onu yakından tanıyan Mihemed Arif Cizrawi şöyle der: “Meryem
Xan’ın elbiseleri moderndi. Ama ruhu, yaşamı, sanatı Kürtçe’ydi. Kürt
adetlerine bağlıydı. Şarkı söylerken içten ve gönülden söylerdi. O an tüm
bedeni şarkı ile dolardı .
Kölelik tarihinde kadın olarak, kendin olarak yaşamak
elbetteki zor işti. Meryem Xan, içinde bulunduğu toplumun ne dediğine
aldırmadan, büyük acılara maruz kalsa da başaran kadınlardan biriydi. O
yüreğine işleyen ne halk acısına ne sürgün olgusuna, ne de aşkına karşı vurdum
duymaz yaklaşmadı. Kürt tarihini yazdırmayanlara inat, sözlü anlatımın peşinden
koştu. Kürtlerin yiğitliklerini, kadınların yaşadıkları acıları belki erkeğin
yazdığı tarihin tozlu sayfalarına yazamazdı ama dilden dile, kulaktan kulağa
anlatılan bir ezgiye dönüştürebilme gücüne sahipti. Ve o yaptı. Başardı bunu.
Hemde kocaman yürekli bir kadın olarak. Bugün bile Kürt kadınları, onun enfes
sesinden aktarılanları, bebeklerinin kulaklarına fısıldamayı sürdürüyor. Ve
gerçek tarih, bu şekilde varolmaya, bugüne akmaya devam ediyor.
Meryem Xan’ın eşi Mehmet Bedirxan’a yazdığı strandan bir
bölüm
De loy loy Mihemedo Ronî
Mi çi goto tu xeyîdî
De gîyayê mêrga li min û Mihemedê mi seridî
De heçî kesê navbera min û Mihemedê min de fesadîkê bike
De heke jin bê rebî newelidê
De heke mêr bê rebî nezewicî
De heke keç bê rebî canîka xweşya nebî
De loy loy loy loy…
pajk-online.com-Zin Evinawelat
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info