30 Temmuz 2016 Cumartesi Saat 06:12
Halkların en doğal hakkı olan demokratik eylem ve mücadele
biçiminden biri olarak demokratik ekonomik örgütlenmesi adım adım
geliştirilmesi, bireylerin de hak sahibi ve söz sahibi olması demektir. Bu
nedenle komün ekonomisi ve tabandan örgütlü güç olmak en başta gelen ağ
örgütlenmeleridir. Bu gün hiçbir bireyin “devletten beslenenlerin dışında ki
buda sınırlıdır zaten devlette verdiği emeğin karşılığını aldığı söylenemez.
En bariz kölelik ve kendine, sınıflaşmaya bağlama biçimdir devletle yoğun
ilişki içinde olmak. Devlet sisteminin insanlara bir gelecek sağlamadığı ve
maaşlı maşalar durumuna getirdiği de ortadadır. Bireylerin ekonomiden
uzaklaşmalarının en temel yanı devletle yoğun ilişkileri olmuştur diğer bir
etken olarak gelişen bir gerçektir.
Tarihte topluluklara ve bireylere çok uzak gibi görünen ve
gösterilen ekonomik örgütlenmeler ve tarih, aslında hiçte öyle yansıdığı ya da
kabul ettirildiği gibi değildir. Tarihte toplumsallaşma yani doğal toplumdan ve
ondan sonra gelişen demokratik, mücadeleci sistemlerden biliriz ki her zaman
bireyler ve topluluklar demokratik komün ekonomileriyle günümüze kadar
gelmişlerdir. Dayanışmacı ve ortaklaşmacı ekonomi olmasaydı bu güne kadar
toplumsallık adına da bir şey kalmazdı. Yaşamın en temel örgütlenme ve demokratik
yanını temsil ediyorsa ki bu günde topluluklar ve bireyler bunun üzerinden
ahlaki ve politik bir yaşam sürdürme çabası içindeyse, demektir ki insanlık
tarihi başından beri gelişen komünalist ekonomi devam etmektedir. Bu gün bize
kalan sadece bunu güncellemektir. Örgütlemesini ve korumasını kendi öz-dinamik
gücümüzle daha da derinleştirmek ve yaygınlaştırmaktır.
Birey olabilmenin ve toplumsallığında ahlaki-politik
yaşamanın bir yanı da gerçek ekonomik örgütlenmesini kaldığı ve kesildiği
yerden devam etmek ve geliştirmek olmalıdır. Kendi toplumu için en fazla
sorumluluk duyma hissi ve pratiği en temel iki şey üzerinden gelişir. Bir öz
savunmasını yapabilmek, diğeri ise öz-ekonomik örgütlenme ve dayanaklarını
güçlü kurabilmektir. Bu iki yaklaşım toplumuna ve kendi ahlaki yaşamı için
sorumluluk hissetmekten gelir. Devletçi ve sömürgeci çarkların dışına çıkmak
karşı alternatif bilinci pratikleştirmekle mümkündür. Bu gün Ortadoğu da her
şeyin toplumsallık ekseninde ele alındığı ve bireylerin dışında kaldığı gibi
yanılgılar da bu öz örgütlenmelerle aşılmış olacaktır. Birey olunmazsa öz
dinamiklerin ve öz bilincin pratikleşmesi gerçekleşmesi zor olur. Bireyin
özgürlük ve demokratik bilinci toplumuna karşı sorumluluğunu da ortaya
koymaktadır. Birey ve toplumun en doğal dengesi öz örgütlenme dediğimiz ve
önemli bir ayağı olan ekonomi de somut ortaya çıkar.
Alternatif öz ekonomik yapıların ortaya çıkması bu gün
kendini daha fazla bize dayatmaktadır. Devletle kendi sınırlarını belirleyen,
tekel ve liberal, merkezi, bencil çıkarların dışında örgütlenme olarak
dayanışmayı ortaya çıkaran öz-örgütlenme ekonomisi, en temelde tabandan
örgütlenerek gelişir. Komünlerle başlayan ve her mahallede ve köyde kendini
örgütleyen yapılarla ağ olarak gelişir. Devletlerde ve özel girişimlerin dikey
örgütlenmesinin ve bireylerin hâkimiyetinin dışında kendi genel ve yaygın, her
bireyin ortak söz hakkına sahip olduğu bir gerçeği ifade eder alternatif
örgütlenme. En belirgin yanı ise kendi ihtiyaçları ve çevresindeki
toplulukların ihtiyaçları üzerinden başlayan ve giderek çemberini genişleten
sorumluluk ve ahlak üzerinden ortak üretime giden bir örgütlenmedir. Kapitalist
örgütlenmede bireyci azami kar en fazla bir avuç insan için hazır dururken,
daha sonda da tüketim biçiminde hiç ihtiyaç olmayacak maddeler üretilirken
doğal ekonomi de bunun tersi olur. Kapitalizmin açığa çıkardığı üretimle,
bireyin yabancılaşmasının karşısında, alternatif ekonomi de üretimle yaşamsal
ilişki ve topluma karşı sorumlulukla gelişen üretim sonucunda toplumun refah düzeyi
tüm topluluğu kapsar. Ürettiği ve emek verdiğiyle güzel ve paylaşımcı bir yaşam
sürdürme koşullarını oluşturur.
Komün ve meclislerde örgütlenen doğal ekonomik yapılar,
yerellerden geliştiği için kendi içerisinde doğal olarak eşitlikçi ve
demokratik bir yapı oluşturmuş olur. Öz itibariyle demokratik yapılardır.
Araçları da ortak ve komünaldir. Üreticinin ortak malıdır. Bize başta çok soyut
gibi gelebilecek bu örgütlenmeler aslında farkında olmadan bu gün dahi içinde
yaşadığımız toplum bu güne kadar özünü koruyan ve ayakta tutan yanıdır.
Ekonomik üretim temel birim olarak komünler üzerinden gelişebilir. Komünlerin
kendi yaşamı hakkında söz ve karar sahibi olması demektir. Doğrudan ve
katılımcı bir üretimle kendi çerçevesini doğal olarak ortaya çıkarmaktadır.
Böyle olunca doğalında bir eşitlik gelişmektedir. Eşit hakka ve her bireyin oy
hakkı ve eşit katılımı gerçekleşmektedir. Senin dışında bir üretici yoktur,
yanındaki de aynı durumda ve diğerleri de, bu nedenle baskı aracı ve
tekelleşme, devlet diktası yoktur. Her birim ya da örgütlenme kendi içerisinde
seçecekleri öz yönetimleriyle demokratik koordinasyonları da çıkarmış
olacaklardır. Bu diyalektik tüm alanlar içinde geçerlidir. Köy, mahalle,
kasaba, kent, eyalet, en son da ülke kapsamında gelişmesi, örgütlenmesi
olabilir. Komünlerle başlayan bu
örgütlenme ve birbirini tamamlama halkası, daha sonra mahalle meclislerinde
katılımla daha da ekonomik örgütlenmeler güçlenecektir. En yoğun ve karmaşık
gibi gözüken kentlerde ise mahallelerde örgütlenen meclislerin temsilcilerinden
bir araya gelen kent meclisi de aynı işlevi biraz daha geniş bir ağla yürütür.
Daha sonra bu durum bölge, ülke geneline kadar gider. Her mekân kendi meclisi
üzerinden bir diğer meclisle bağı vardır.
Her meclis ve ya komün kendi yerleşiminde ekonomik
kararlarını pratik olarak geliştirdikçe, ürün çeşitliliği ve ihtiyaçların daha
çeşitli karşılanma durumu da yaşanacaktır. Tek düze üretimden çıkılarak komün
ya da birimdeki bireylerin ortak kararı üzerinden kendi alanlarının ihtiyaçları
üzerinden doğal bir üretim sürecine girilmiş olunacaktır. Her birimin, köyün,
mahallenin, eyaletin örgütlenmeleri kendi ekonomik koordinasyonları üzerinden
ortak örgütlenmelere gider. Bu da ekonomik federasyon ya da konfederasyonlar
olabilir. Bu örgütlenmeler yerelin ve birimlerin kararları dışında ona rağmen
bir girişimde bulunamayacaklardır. İhtiyacı yerelden ve en alttan belirlenerek
koordinasyonlar tarafından diğer birimlerle ortaklaşma ve karşılıklı üretim
ihtiyaçlarının karşılanması, ortak politika oluşturmayı geliştirir. Ekonomiyi
örgütleyen ve tüm birimlerin kendi içinde çıkardıkları temsili koordinasyonlar
genel ekonomiyi bir tabloda birleştiren halkalar rolündedir. Koordine aracı da
denilebilir buna. Yetkisi sınırlı olmasının yanında yerellerden ve tüm
örgütlenmelerden gücünü alır.
Tüm bu örgütlenme ve demokratik yapılanmalarla ülkenin
geneli üretimle ilişki için de olacaktır. İşsizlik sorunu ortadan kalkacaktır.
Demokratik prensipler ve kararlar kendi katılımları ve özyönetimlerinin
gelişmesiyle demokratik özerkliğin ekonomik yapısını ortaya çıkarmışı
olacaktır. Çalışanlar, üretenler üretimden yabancılaşmadığı gibi, kendileri rol
sahibidir. Bu durumda işsizlik ortadan kalktığı gibi istihdam sorunu da
kendiliğinden çözülmüş olacaktır. Devletçi sistemlerin ve sermaye tekellerin
geliştirdiği bu sorunlar demokratik doğal ekonomik birimlerin söz hakkı,
sahiplenme, yerinden katılımıyla son bulacaktır.
Didar Baran
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”