15 Ocak 2013 Salı Saat 07:36
0
21
TR
30 Kasım 1961’de Amerika başkanı olan Kennedy Küba’yı hedef
alan büyük bir terörist operasyon başlattı. Bu operasyon “Firavun faresi
adında Çok büyük bir operasyon yıllık bütçesi 50 milyon dolar civarındaydı. İki
bin beş yüz kişinin yer aldığı bu operasyonda beş yüz kadarı Amerikalı, İki bin kadarı da “Mal denilen
kişilerdi. Yani, Kübalı sürgünler
kastediliyordu. Florida’da başlatılan “Firavun faresi operasyonu tamamen
yasadışıydı. Bırakın uluslar arası hukuktan bahsetmeyi, ulusal hukuka da
aykırıydı. Çünkü bu operasyon Amerikan’ın dış istihbaratı olan CIA tarafından
yapılıyordu ve CIA Amerika topraklarında operasyon yapması yasaktı. Ancak dev
gibi büyüyen hatta etkisinin günümüze kadar uzandığı iddia edilen bu operasyonu
Amerika, Küba’yı işgal politikalarında birçok kez gerçekleştirmiş. Örneğin Ekim 1962’de füze konusunda Amerika’nın çok
gerisinde olan Rusya, Amerika ile yaptığı uzlaşma sonrasında Küba ile girdiği
füze uyuşmazlığında , yine ABD’nin dış istihbaratı olan CIA tarafından
gerçekleştirilen “Firavun faresi operasyonunda Küba’da bir fabrika havaya
uçuruluyor ve 400 Kübalının yaşamını yitirmesine neden oluyor. Ancak Kübalıların bu duruma tepkisiz kaldığı
belirtiliyor. Tabi bu durumun Amerika’da değil 400 kişinin 4 kişinin yaşamını
kaybetmesine neden olsa Kennedy’nin kıyametleri koparacağı hatta bir Nükleer
savaşa girme nedeni bile olabileceği belirtiliyordu.
Günümüze şöyle bir baktığımızda bahane arayan farelerin
ortalıkta cirit attığını görebiliriz. Örneğin Amerika’nın en sadık
uşaklarından biri olan AKP devletinin şuan yürüttüğü politikanın efendilerinin
geçmişten bu yana yürüttüğü politikalara benzerliğidir. İkisi de kendilerine
tehdit gördükleri halkları ortadan kaldırmak için yasadışı operasyonlar
başlatabilir, çok sayıda insanın yaşamını yitireceği olaylar
gerçekleştirebilir, bir taraftan kendi ülkesi açlıktan kırılırken savaşa milyon
dolarlar yatırabilir vb birçok durum söz konusu olabilir.
İktidara geldiği
günden bu yana Kürtlere karşı düşmanlığından taviz vermeyen AKP devleti, ne zaman ki Kürtler benim kardeşimdir, Kürt
sorunu benim sorunumdur ve yeni açılımlar yapacağız dediğinde insanda büyük
kaygıya neden oluyor. Çünkü ne zaman ki böyle süreçlere giriliyor o zaman
şiddetin en üst seviyeye geldiği dönemler yaşanıyor. Şimdilerde jet hızıyla
gündeme gelen “İmralı görüşmeleri “ insanı düşündürmekte.
Tarihin gelmiş geçmiş en kirli politikalarını yürüten devletlerinden
biri olan AKP devletinin bir yılı aşkın süredir hukuk dışı tecrit altında
tuttuğu Kürt halk önderi Abdullah Öcalan ile biri BDP’li iki Kürt milletvekili
ve bir avukatı görüştürmesi dikkatleri üstüne çekmekte. Atılan bu adım yerinde bir adımdır ancak bu
görüşmelerin yapılmasından bir gün önce gizli görüşmeler için İmralı’ya
gönderdiği MİT’inin de içinde yer aldığı bir operasyonla 10 gerilla
katlediliyor. Yapılan görüşmelerin sabote olmaması konusunda telkinlerde
bulunan faşist zihniyetli Erdoğan kendi emniyet teşkilatı ve özel savcılarına
verdiği talimatla da her gün aralıksız Kürdistan’ın her yerinde gözaltı
furyasına devam etmekte ve seslendiği milliyetçilerine de ırkçı saldırılarda
bulunmaları için hitap etmektedir. Bunun yanı sıra kirli politikalarının daha
rahat yürütebilmek için PKK’ye silah bıraktırma konusunda ısrar eden ve
bırakmadığı takdirde sözde yürütülen diyalog sürecinin devam etmeyeceği
tehdidinde bulunan Erdoğan Kürdistan’da bulunan sınır bölgelerine her gün
askeri sığınak yapmaktadır.
E şimdi adama
sorarlar “bu ne perhis bu ne lahana turşusu . Bir taraftan “ben öldürürüm,
işkence ederim, tutuklarım, istediğim zulmü ederim diğer taraftan da “görüşmeler
var herkesin çok hassas olması gerekiyor diyen Erdoğan, ya kendini çok akıllı
sanıyor ya da dalkavuk danışmanları Tayip’i yaptıklarının doğru olduğuna
inandırıyorlar. Bu kadar olumsuz durum yaşanırken karşı tarafın susmasını ses
çıkarmamasını isteyen Erdoğan, daha önce yapılan görüşmeler esnasında aynı
efendisinin komplolarını örnek alarak yaptırdığı Silvan olayında ise sanki hiç
haberi yokmuş gibi kıyametleri kopardı ve bu görüşmelerin devam etmeyeceğini
belirtmişti. Yukarda Küba örneğinde olduğu gibi kendilerine dokununca
kıyametler koparılıp katliamlar yapılıyor ancak kendileri yapınca meşru
görülüyor. Sürekli sürecin sabote
edilmemesini gündeme getiren Erdoğan’a sormak lazım sizin tam da görüşmelerin
gündeme geldiği gün Lice’de yaptığınız nedir, durumu kim sabote ediyor? Önce bir dönüp bakmalıdır.
Daha dün Kürtlerin altını
üstüne getirmesi, evlerinin başlarına yıkılması ve soylarının tükenmesi için beddua
eden Fettullah Gülen’in de süreci iyi bir durum olduğunu söylemesi asıl düğmeye
nereden basıldığını net gösteriyor. Durumun hassas ve ciddi bir konu olduğu
uzun yıllardır dile getiriliyor. Bugünde yaşanan bu sürecin ne kadar ciddiye
alındığını ve samimi olduğunu ise olumsuzların ortadan kaldırılması ve pratik
adımlar belirleyecek.
Çok karamsar düşünmek istemiyorum ancak Erdoğan’ın söylem ve
pratiği birbirini tutmadığı için yaşanan bu sürecin bu şekilde çok umut verici
olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu durum Erdoğan’ın 2014’te yapılması planlanan
yerel seçimlere yapılan bir yatırım da olabilir ya da Türkiye’nin dış güçlerle
PKK’yi tasfiye planı da, eğer gerçekten böyle hesaplar içine girilmişse
ortalıkta dolaşan kimin fareleri olursa olsun sıkışacakları tek yer kendi
kapanları olacaktır.
Jînda Roj
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info