20 Ocak 2014 Pazartesi Saat 10:22
Yekîneyên Parastina Gel’in (YPG) üçüncü kuruluş yıldönümü nedeniyle ANF’ye bir röportaj veren YPG Genel Komutanı Sipan Hemo, YPG’nin köklü bir tarihsel miras ve şehitlerini yaşatma geleneği üzerine kurulduğunu belirtti. YPG’nin örgütleyicisi ve kurucusu Xebat Derîk’in anısına mücadeleyi büyüttüklerini söyleyen Hemo, 2013 yılında uluslararası egemen güçler, bazı bölgesel ve işbirlikçi Kürt güçlerinin işbirliği ile geliştirilen saldırılara karşı görkemli bir direniş gerçekleştirdiklerini ifade etti. YPG’nin Rojava halklarının tek savunma gücü olduğunu kanıtladığını dile getiren Hemo, Cezirê alanında ise gerçekleştirilen hamlelerin kardeşlik ve demokratik Suriye hamleleri olduğunu söyledi.
Son dönemlerde Tel Hemis ve Tel Berek’te yaşanan çatışmalara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Hemo,bunların işbirlikçi hain Kürt gruplarının öncülüğünde yaşanan olaylar olduğunu ve onlara her yerde gerekli yanıtın verileceğini, şehitlerin intikamının alınacağını söyledi. “YPG Kürdistan devrimi ve demokratik Suriye için direniyor” diyen YPG Genel Komutanı Sipan Hemo sorularımızı yanıtladı.
YPG 3. yılını doldurdu. Kuruluşundan günümüze kadar geçen süreçte YPG nasıl bir düzey kazandı?
YPG’nin kuruluş ihtiyacı 2004 yılında Qamişlo’da Baas rejiminin Kürtlere yönelik gerçekleştirdiği katliamla kendini acil bir şekilde hissettirdi. Yani artık Rojava’da halk savunma kuvvetleri, güçleri olmadan yaşanamayacağı anlaşıldı. O dönemden başlanarak bazı illegal çalışmalar yürütüldü. Suriye devrimi başlamadan önce Rakka, Halep ve daha başka yerlerde Kürtlere yönelik gelişen saldırılara cevaben misilleme eylemlerini gerçekleştirdi. Suriye devriminin başlamasıyla artık kendini farklı bir biçimde ele alma gereği duyuldu. Yani Suriye devrimi öncesi yürütülen güçlü çalışmalar, YPG’nin kuruluşu için güçlü bir zemin oluşturmuştu. Bu da YPG’nin çok kısa sürede güçlü bir çıkış yapmasına vesile oldu.
Bilindiği gibi bu günlerde komutanımız, kurucumuz Xebat Derîk’in anma törenlerini yapıyoruz. Bununla sözümüzü yenileyerek daha ileri adımlar atacağımız sözünü veriyoruz. Çünkü Xebat Derîk, Rojava’da askeri örgütlenme ve çalışmaları başlatan arkadaştır. Tarihsel bir mücadelenin sahibi olan bir komutanımızdır Xebat Derîk. Çalışmalar yürüttüğü sırada Qamişlo’da büyük bir ihanet sonucunda şehit düştü. Xebat arkadaşa kurulan komplo bir başlangıçtı. Çünkü şahsında tüm savunma güçlerimiz hedeflenmişti. Kendisinin bu savunma güçlerinin komutanı olarak hedeflenmesinin anlamı budur. Bu saldırı, YPG ve Kürt halkının Suriye’deki geleceğine ilişkin ipuçlarını da veriyordu. Geleceğinin nasıl olacağı, nasıl saldırılarla karşı karşıya olduğu ve bu saldırıların daha fazla nasıl örgütlendirileceğine işaret ediyordu.
Saldırıdan sonra nasıl bir yol izledi?
Xebat Derîk’e, yani büyük komutanımıza yönelik geliştirilen bu saldırıdan sonra, onun yoldaşları ve arkadaşları izinde yürümek, amacını gerçekleştirmek için ortaya çıktılar. Çünkü bizim bu konuda tarihsel bir mirasımız ve alışkanlıklarımız var. Önderliğimizin felsefesine bağlı yürütülen Kürt Özgürlük Mücadelesi bizde bu birikimi oluşturdu. Yani şehitlere verilen sözlerin nasıl tutulması gerektiğine, nasıl yerine getirilmesi gerektiğine ve nasıl onların yoldaşları olunacağına ilişkin ciddi bir birikimimiz oluşmuştu. Xebat Derîk’in yoldaşları da bu birikim üzerine yola çıktılar. Bu konuda Rêber Apo’nun felsefesinin öğretici ve yoldaşa, şehide bağlılığın güzel örnekleri var. Şehitlere bağlılık, onları büyütme, ölümsüzleştirme amaçlarını gerçekleştirmekle olur. Örneğin Haki Karer’in Antep’te katledilmesinden sonra Rêber Apo onu yaşatmak, ölümsüzleştirmek, amacını gerçekleştirmek ve büyüklüğünü göstermek için parti kurma kararını alıyor. İşbirlikçilere, hainlere bir cevap vermek için ve onu ölümsüzleştirmek istediğini göstermek için parti kurma kararını alıyor Önderlik. Yine ARGK kurma çalışmaları içinde iken 15 Ağustos 1984 atılımının komutanlığını yapan Agit arkadaş 1986 yılında şehit düşünce Rêber Apo onun anısına bağlılığın bir gereği olarak ARGK’yi kuruyor ve böylece onu büyük yaşatıyor. Xebat arkadaşın yoldaşları, arkadaşları da bu öğretici, büyütücü, geliştirici ve insanlığa özgürlük ve insanlığın ne olduğunu öğreten felsefeden hareketle onu büyük yaşatmak, amacını gerçekleştirmek, ölümsüzleştirmek için YPG’yi kurma kararı aldılar.
Xebat arkadaşın yoldaşları, arkadaşları bu felsefeyi okuyarak, öğrenerek bundan çıkardığı dersler doğrultusunda hareket etti. O yüzden şahadetinden sonra şu sözü verdiler: Eğer biz onu yaşatmak istiyorsak, onun amacını gerçekleştirmek istiyorsak o zaman onun hayallerini gerçekleştirmek zorundayız. Onun hayali olan ve amaçladığı, kurmayı düşündüğü Rojava için büyük bir askeri gücü kurma hedefini gerçekleştirmemiz gerekir, dedik. Bu gücü kurup geliştirmemiz, büyütmemiz gerekir, dedik. Bu söze bağlı kalınarak YPG gücünü kurmaya karar verdik. YPG, başta şehitlere söz vermenin gücüdür. YPG’nin kuruluşu işbirlikçi, hain ve düşmanların Xebat arkadaşı katlederek baştan yok etmek istedikleri devrimimize söz vermenin oluşumudur. YPG’nin kuruluşu şehitlerin izinde yürümenin sözüdür. Bunun üzerine YPG’nin kuruluş kararı alındı ve 2012 yılı başlarında kuruluşunu resmen ilan etti.
YPG kuruluşunu ilan ettikten sonra nasıl bir tepki ile karşılaştı?
YPG kuruluşunu ilan ettikten sonra ilk iş olarak kendine bazı askeri kamplar kurdu. Komutanlaşma akademilerini açtı. Bu beraberinde büyük katılımların olmasına neden oldu. Tabii bundan sonra YPG’ye yönelik saldırılar başladı. YPG asıl rolünü 19 Temmuz devriminde oynadı. Orada kendini kanıtlayarak ortaya koydu. Kürt bölgelerinin özgürleştirilmesinde rolünü oynadı. Bu rolü ile YPG, Rojava Devrimi’yle birlikte uluslararası alanda temel gündem olmaya başladı. 19 Temmuz’da önce Kobanî ardından Êfrîn ve Derîk’te YPG ile rejim güçleri arasında yaşanan kısa süreli çatışmalarda bu alanlar özgürleştirildi. Bununla 19 Temmuz Devrimi ilan edildi. Bundan sonra YPG yeryüzünde bir hakikat oldu. Bu toprakların bir gerçeği oldu. Bununla YPG’ye yönelik saldırıların artacağını da bekliyorduk. Sadece uluslararası güçler ile Suriye Baas rejimi ve çete gruplarının hedefi değil tabii. Bununla birlikte devrimi istemeyen işbirlikçi güçlerin de hedefi olacağını bekliyorduk. Ve o tahminlerde de çok yanılmadığımız kısa sürede ortaya çıktı.
Çok geçmeden Halep Eşrefiye ile Êfrîn’de Qastel Cindo’da YPG ile halkımıza yönelik saldırılar başladı. Bu saldırılar karşısında YPG güçlerinin gösterdiği direniş ve elde ettiği kazanımlar siyasal etkiler de ortaya çıkarmaya başladı. Bölgesel ve uluslararası güçler artık Kürtlerin var olduğunun, özgürce var olmaya devam edeceğinin mesajlarını verdi. Yani YPG Eşrefiye ve Qastel Cindo’ya yönelik saldırılarda kendini ispatladı.
Serêkaniyê saldırılarını nasıl okumak gerekir?
Eğer Eşrefiye ve Qestel Cindo’ya yönelik saldırılar YPG için bir kendini ispatlama ise Serêkaniyê direnişi de kendini pekiştirmedir. Serêkaniyê direnişinde Kürtlerin kazanımlarında ileri doğru büyük adım atma da var. YPG’nin Rojava halklarının savunma gücü olduğunu net bir biçimde açığa çıkarmıştır. Serêkaniyê saldırısı ve ona karşı gösterilen direniş bir dönüm noktasıdır.
Serêkaniyê saldırılarında şöyle bir durum yaşandı: Aslında YPG çete gruplarının Serêkaniyê’ye girişlerini engelleyebilirdi. Onları Serêkaniyê’ye sokmayabilirdi. Fakat o zamana kadar henüz rejim tümden Serêkaniyê’den çıkarılmamıştı. YPG eğer onların girişini engelleseydi, ‘rejimle işbirliği yapıyor’ safsataları çok daha fazla dillendirilirdi. O yüzden YPG, çete gruplarının Serêkaniyê’ye girişlerini engellemedi. Sonra çatışma olmasın, Serêkaniyê’de halk kendisini yönetsin, biz askeri güçler çıkalım, dedik. Fakat bu gruplar bunu kabul etmedi. Onların böyle bir kültürü de yok. Onlar ‘burası da bizimdir istediğimiz gibi girer çıkar ve hareket ederiz’ dediler. Öyle de hareket ettiler. Kürtlere çok zarar verdiler. Arap halkına baskı yaptılar. Asurî, Sûryanî ve Ermenilerin evlerini yıktılar, talan ettiler. Çok kötü şeyler yaptılar. Artık son noktaya gelmişti. Son noktada Serêkaniyê Halk Meclisi Başkanı Abid Xelîl onlarla görüşmeye giderken katlettiler. Bu olaydan sonra YPG, Serêkaniyê’ye giren çete gruplara karşı savaş ilan etti. Aslında hiç kimse Serêkaniyê’de YPG’nin çete gruplara karşı savaşı kazanacağına, direneceğine inanmıyordu. Fakat ilk günkü direnişte bile bir destan yazıldı. Yeni bir tarih yazıldı. Çünkü akşama kadar büyük bir direniş gösterildi. Akşam olunca da YPG güçlerimiz artık direniş göstermekle kalmadı; çete gruplarına yönelik saldırıya geçmeye başladı. Ve tüm Kürt mahallerini çetelerden temizlediler. Bu direnişi gören çete grupları çaresiz kalarak ‘anlaşma yapalım’ dediler. Yine ‘silahlı gruplar Serêkaniyê’den çıksın’ dediler. ‘Barış ve birlik içinde yaşayalım’ dediler. Fakat bunun bir oyun olduğu kısa sürede ortaya çıkmaya başladı. Çünkü her dönemde Türkiye devletinden onlara gelen bazı takviyelerle yeniden saldırılar gerçekleştirmeye başladılar. Ardından ikinci, üçüncü saldırılar da gerçekleşti. Bu saldırıların hepsinin sonunda YPG başarı ile çıktı. Bu başarıda siyasi, diplomatik, kültürel, askeri kazanımlar var. Bu başarı Kürtlere her türlü kazanımı sağladı.
Saldırılar ve ona karşı geliştirilen direnişten sonra nasıl bir sonuç ortaya çıktı?
Saldırılar ve ona karşı gelişen direnişten sonra YPG’ye karşı büyük bir güven oluştu. Artık halkımız YPG etrafında toplanmaya başladı. Katılımlar çığ gibi büyümeye başladı. YPG’nin Rojava’nın meşru ve tek savunma gücü olduğu dost düşman herkes tarafından alttan alta da olsa kabul görmeye başladı. Tabii bunlar emek, çaba ve direnişle yapıldı. Yine Serêkaniyê’de kanlarını döken kahramanların yazdıkları yeni tarihle bu yapıldı. Bunun daha üst düzeyde örgütlendirilmesi için bir düşünce, beyin gerekiyordu. YPG’nin tecrübesi, gövdesi oluştu. Yine bu halkın ve Rojava halklarının savunma gücü olduğu güvenini, direnişi ve dökülen şehitlerinin kanıyla kazandı. Onun için 9 aylık bir mücadele sürecinden sonra kendi sistemini oluşturma ihtiyacı duydu. Aslında sürecin kendisi bunu ortaya çıkardı. O zaman YPG’nin konferansının yapılması kararı alındı.
Konferans yapılmasının nedeni şuydu: Bir savaş yaşanmıştı. Şahadetler yaşanmıştı. Bir güç ortaya çıkarılmıştı. Artık sayısı yüzlerce değil binlerce olan bir güç oluşmuştu. Bunu bir resmiyete kavuşturmak gerekiyordu. Askeri kalıba oturtmak gerekiyordu. Bir yönetmeliğinin oluşması, programının oluşması gerekiyordu. Siyasi görüşünün ortaya çıkması gerekiyordu. Bunun için 2013 yılına geçiş ile 2012’nin sonlarına denk gelecek şekilde birinci konferansımızı gerçekleştirdik. Konferansta çok önemli kararlar alındı. YPG bu konferansta siyasi duruşunu ortaya koydu. “Biz Kürt ulusunun bir gücüyüz. Hiçbir siyasi partiye bağlı bir güç değiliz. Rojava haklarının temsilcisi olan Kürt Yüksek Konseyi’ne bağlı bir güç olarak hareket edeceğiz” diye siyasi tutumunu çok berrak bir şekilde ortaya koydu. Bu temel üzerine siyasi çizgisini ortaya koydu. Yani “Kürt Yüksek Konseyi’nin bir gücü olarak onun her türlü savaş ve barış kararını yerine getireceğiz” diye tutumunu ortaya koydu. Bununla birlikte kendisine bir yönetmenlik oluşturdu. Askeri bir gücün üst alt ilişkilerini belirleyen bir sistem ve askeri kanunlar oluşturdu.
Yine Cizîrê, Kobanî ve Êfrîn alanına göre -ki şimdi buna kanton deniliyor- kendisini nasıl örgütleyeceğini belirledi. Rojava Kürdistanı’nda askeri karargahlaştırma temeli oluşturuldu. Yine YPJ’nin kadın gücü olarak kendisini sistemleştirip örgütlemek için konferansını yapması kararlaştırıldı. Önemli bir konferanstı. Çünkü tüm parti ve çevrelerden insanların ziyaret ettiği ve mesajlarını verdiği bir konferans oldu. Ve ziyaret edip mesajını veren çevreler bu gücü resmi bir güç olarak kabul edeceklerinin ve destek vereceklerinin mesajını verdiler.
2013 YPG açısından nasıl geçti?
YPG, konferansını bir sonuç bildirgesi ile dünya kamuoyuna duyurdu. Konferanstan sonra yaptığımız, Kürt bölgelerini rejim güçlerinden temizleme kararını verdiğimiz 19 Temmuz Devrimi’ni devam ettirmek oldu. Planlamamızda radikal İslami gruplarla savaşmak hiç yoktu. Bölgelerimizi rejimden kurtarma planımız vardı. Onun için konferanstan hemen sonra aldığımız ilk karar, Gir Ziro’yu özgürleştirme, rejim güçlerini oradan çıkarma kararı oldu. Ayrıca Derîk çevresini rejim güçlerinden temizleme kararı aldık. Tam biz devlete vururken Serêkaniyê’de çete grupları yeniden saldırıya geçtiler. Fakat bizim tutumumuz netti. Yani “Ne kadar savaş olursa olsun, Gir Ziro’yu rejim güçlerinden temizleyeceğiz” dedik. Ayrıca çete gruplarına karşı da alanlarımızı savunma kararındaydık. Bu olay 2013 yılının ilk günlerinde yaşandı. Böylelikle biz yıla atılımla girdik. Hedefimizi gerçekleştirdik. Rejim güçlerini Gir Ziro’dan çıkardık. Ardından ağırlığımızı çetelerin saldırılar gerçekleştirdiği Serêkaniyê’ye vermeye başladık. Çok uzun süreli sayılabilecek 15 günlük bir savaşım yürütüldü Serêkaniyê’de ve sonunda başarı ile bu savaştan da çıktık.
Serêkaniyê savaşında büyük başarılar elde edildi. Bu savaşla çeteler kırıldı. Ve artık Kürdistan ve Kürt bölgeleri üzerine hesaplar yapmanın kolay olmayacağı gerçeği ortaya çıkarıldı. Bu savaştan sonra ilk defa Suriye muhalefeti YPG ile ilişki kurdu. Bizden görüşme istedi. O süreçte Kürt Yüksek Konseyi yeni kurulmuştu; dost düşman hiç kimse onu kabul etmiyordu. Türkiye, Suriye muhalefeti, Avrupa hiçbir güç onu ne kabul ediyordu ne de yer veriyordu. YPG o zaman, “Benim siyasi iradem Kürt Yüksek Konseyi’dir. Yapılacak görüşmeler onunla yapılmalıdır” dedi. Mişel Kilo’nun bizimle silahlı gruplar arasında yapmak istediği görüşmenin Kürt Yüksek Konseyi ile yapılması gerektiğini söyledik. Ondan sonra Mişel Kilo’nun da içinde olduğu bir heyetle Kürt Yüksek Konseyi Serêkaniyê’de bir görüşme gerçekleştirdi. Suriye muhalefeti ilk defa Kürtlerle üst düzeyde bir görüşme gerçekleştiriyordu. Tabii ki bu Serêkaniyê direnişinin ortaya çıkardığı bir sonuçtu. Bunu böyle görmeyenler, büyük, tarihi bir yanılgıyı yaşarlar.
2013 yılını YPG’nin bir hamle yılı olarak değerlendirebiliriz. Başlangıcından bitişine kadar bir dakikasında bile durmanın olmadığı bir yıldı. 28 Mart’ta, Halep Eşrefiye’de devlet bize yönelik saldırıyı başlattı. 5 arkadaşımız şehit düştü. Misilleme hakkımızı kullandık. O bölgede direniş sürüyor. Yine Cizîrê alanında çok tarihi başlangıçlar yapıldı. Rumeylan’ı ele geçirmek tarihi bir adımdı. Suriye ekonomisinin yüzde 60’ının Rumeylan’dan olduğu biliniyor. Güçlerimiz üç günde Rumeylan’ı rejim güçlerinden temizlendi. Kürtlerin mal-mülklerinin Kürtlere ait olduğu mesajını vermek istedik. Ondan sonra Tirbespiyê, Çil Axa, Tel Temir alanları rejim ve çete gruplarından temizlendi.
Suriye ekonomisinin yüzde 60’ını oluşturan Rumeylan’ı ele geçirmeniz nasıl bir etki ortaya çıkardı; nasıl bir süreç başlattı?
Rumeylan’ın güçlerimiz tarafından alınması yeni bir süreç başlattı. Rumeylan’ı almamızla birlikte farklı güçlerin gözleri buraya döndü. Zaten gözleri vardı. Ama bizim elimize geçmesinden sonra daha çok dikkat kesilmeye, hesap ve plan yapmaya başladılar. Bu güçlerin başında Türkiye geliyor. Çünkü Rojava’ya yönelik her türlü saldırı ve planın koordinatörlüğünü yapıyor. Ahmet Davutoğlu, bazı Avrupa ülkeleri ile Suudi Arabistan ve bazı işbirlikçi Kürt gruplarıyla geliştirdiği ilişkiler ve yaptığı planlarla bunun koordinatörlüğünü yapıyor. Davutoğlu bu güçlerle yaptığı toplantı ve görüşmeler sonunda üç hamle ile Rojava Devrimi’nin amacından saptırılması ve kendi denetimlerine geçirilmesi için çeşitli planlar yaptı. Yaz aylarında önce Urfa’da ardından Antep’te gerçekleştirilen bir toplantıda bir plan çıkardılar. Plana göre çete gruplarının saldırılarıyla Êfrîn ve Kobanî Kürtlerin elinden çıkarılıp Türkiye’ye bırakılacaktı. Cizîrê alanı da Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne bırakılacaktı ki ABD’nin üzerine oturması için yapılmış bir plandı. Bir paylaşım yapılmıştı, saldırı planları buna göre yapılıyordu. Bunun için Êfrîn’e yönelik yaz ayları başında saldırılar başladı. Şêrava hattına yönelik başlatılan saldırıların amacı buydu. Tabii saldırı öyle sadece Şêrava ile sınırlı değildi. Dikkat edilirse Şêrava’ya yönelik saldırıların başladığı gün Sêmalka sınır kapısı kapatıldı. Kapının kapatıldığı saatlerde Serêkaniyê’ye yönelik saldırılar başladı. Eş zamanlı ve koordineli saldırılardı bunlar. Şêrava’da 25 günlük bir direniş gösterildi. Büyük direnişle planlar ve hedefler boşa çıkarıldı. Şerâva saldırısında 29 Tugay adıyla bir bildiri yayınlayarak Êfrîn’i kuşatacaklarını duyurmuşlardı. Êfrîn dört bir yandan kuşatılmıştı. Amaçları bir yandan askeri saldırı geliştirmek; öte yandan kuşatmaktı. Kuşatma ile de açlıkla terbiye etme siyaseti vardı. Amaçları direnişin gündemini değiştirmekti. Bu konuda çok ilginç bazı örnekler yaşandı. Amudê, Kobanî ve Tel Xezal’da bazı olaylar yaşandı. Êfrîn’de Birc Abdalo’da yaşandı benzer gelişmeler. Çok bariz bir örnek vermek istiyorum. Şêrava savaşının şiddetli bir biçimde yaşandığı ve şehit verdiğimiz günlerde bir olay yaşandı. Şehitler yerde ve kaldırılacak; tam o saatte birkaç kadın sözüm ona diğer partiler adına gelmiş, Asayiş’in önünde güya protesto eylemi yapıyor. Toplandıkları yer ise şehitlerin cenazelerinin kaldırılacağı yer. Neyi protesto ettiklerini dahi bilmiyorlar. Şimdi orada eğer Asayiş güçlerimiz üzerinde bir hakimiyet olmasaydı, ciddi olaylar yaşanırdı. Amaçları protesto değildi, bir provokasyon yaratmaktı aslında. Provokasyon girişimleri Êfrîn’de tutmadı ama Amudê’de tuttu. Çetelere karşı operasyondan dönen gruplarımızın yolunu kestiler. Bir arkadaşımızı vurdular. Bu durumda gruplarımız da kendini savunma için cevap verdi. Bu ikinci hamleleri de boşa çıkarıldı. Bu kez radikal İslami gruplar adıyla hareket eden, özünde ise İslamiyet ile hiçbir alakaları olmayan, dış güçlerin ajan grubu olan bu gruplarla saldırılar geliştirmeye başladılar.
Örneğin Cephet El Nusra grubu açıkça, “Kürdistan’dan hiçbir şey istemiyoruz. Sadece Rumeylan’ı istiyoruz” diyor. IŞİD çok açık bir şekilde, “Kürdistan’dan hiçbir şey istemiyoruz; sadece bereketini almak istiyoruz” diyor. Kürt bölgelerinde bu grupların talan ve hırsızlık yapma dışında hiçbir amaçları yoktur.
Saldırı ve planlara karşı YPG nasıl bir pozisyon aldı?
YPG bu güçler ile arkasındaki uluslararası gruplara karşı bir çaba içine girdi. Kürt bölgeleri ile Rojava içinde yaşayan halkları bunlara karşı savunmak için tarihi bir savaşa hazırlandı. Ve bu savaşımı da çok güçlü bir şekilde verdi. Stratejik önemi olan Til Koçer’in çetelerden temizlenmesi tarihi bir adımdı. Ardından Serêkaniyê’nin çevresi ile Tel Temir ve çevresinin çetelerden temizlenmesi adımı geldi. Yine Tirbespiyê ve çevresinin temizlenmesi adımı geldi. Yeni bir tarih yazıldı. Ve Cizîrê alanında ikinci aşamaya geçiş yaptığımızı bu hamle ile kamuoyuna duyurduk. YPG güçleri olarak Kürtleri, Rojava’yı ve Rojava’da yaşayan halkları savunma görevimiz var. Fakat çete grupları Arap bölgelerinde çok büyük kötülükler yapmıştı. Halka büyük baskılar uygulamıştı. İnsanlarını katletmişti. Evlerine, mallarına, mülklerine el koymuşlardı. YPG Arap ve diğer bölge halklarını da bu çete gruplarının baskısından kurtarmak için karar aldı ve yeni bir hamle yaptı. Arap köylerini talan etme, halkını öldürmeye karşı sessiz kalamazdık. Sûryanî, Asurî, Türkmen, Sünni Araplara zulüm yapmalarına sessiz kalamazdık. İşte bu yüzden Til Koçer ve Serêkaniyê, Tel Temir, Tirbespiyê’de başlatılan hamlenin adını aslında insan rahatlıkla kardeşlik hamlesi koyabilir. Halkların özgürlük hamlesidir aslında bu hamle. Kardeşlik ve birlik hamlesidir. Adı geçen bölgelerde belki az sayıda Kürt yaşıyor. Çoğunlukla Arap, Türkmen, Ermeni, Asurî, Sûryanî, Çeçen halkları yaşıyor. YPG Arap halkının çağrısı üzerine bu hamleyi başlatmıştı ve sonuna kadar da götürdü.
Cizîrê alanına, Tel Hemis ve Tel Berek’teki olayları değerlendirmeden geçemeyiz. Bu alanlarda bazı şehitler verdik. Fakat şunu söylemek istiyorum: Bizi hiçbir zaman düşmanın vurduğu darbeler etkilememiş; ihanetten yediğimiz kalleşçe darbeler bizi incitmiştir. Tel Berak’ta büyük bir komplo var. Bu komployu kuran ve güçlerimizin çevresini saran çete gruplarıyla birlikte kalleşçe arkadan darbe vuran, daha sonra arkadaşlarımızı infaz eden Kürt hain gruplarıdır. Tel Hemis’te durum böyle değil. Fakat Tel Berak’ta bu saldırılara öncülük yapan ve güçlerimizin üzerine saldırtan bazı Kürtlerdir. Bunda Güney Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin payı var. Kendisini onun desteklediği Rojava’daki Kürt partileri olarak tanıtan Azadî ve Siyasi Birlik olarak kendilerini adlandıran partilerin ciddi payı var. Yine ÖSO içinde olduklarını söyleyen bazı çete gruplarının ciddi payı var ki zaten yaptıkları açıklama ile bunu açıkça söylüyorlar. Bu açıklamayı yapanlar El Parti, Azadî ve diğer Güney Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nce örgütlendirilmiş çete gruplarıdır. O zaman YPG olarak buna karşı bizim bir hakkımız doğuyor: O da intikam alma hakkıdır. Onlar iyi bilmelidirler bunu. Mademki onlar yapmış ve bunu açıklamalar yaparak kabul ediyorlar, biz de YPG olarak diyoruz ki bunu cevapsız bırakmayacağız. Çünkü biz, şehitlerin intikamını alma gücü olarak kurulduk. Şehit Xebat’ın intikamını alma sözüyle kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Özünde de bu, ihanete karşı bir mücadeledir. Tel Berak’ta da ihanet var ve tüm çevreler bunu cevapsız bırakmayacağımızı çok iyi bilmelidir.
Saldırılar çok boyutluydu ve Êfrîn’den Derîk’e kadar olan tüm Rojava’yı kapsıyordu. Buna karşı gösterdiğiniz direniş hangi sonuçları ortaya çıkardı?
Cizîrê alanında başlatılan hamle ile çetelerin iradesi kırıldı. Bunun için çeteler diğer alanlarda kendilerini denemeye başladı. Kobanî ve Girê Spî’de denediler. Orada Kürt halkına karşı bir girişimde bulundular. Yine Êfrîn’in Cindires ilçesinde yapmak istediler. Qastel Cindo alanında yeniden kendilerini denediler. Bu alanlarda YPG büyük direniş gösterdi ve ağır darbelerle çetelere kaybettirdi. Çete grupları bu alanların hiçbirinden sonuç almayacağını anlayınca Arap bölgelerinde yaşayan Kürtleri hedeflediler. Girê Spî’nin yanı sıra Rakka, Mumbiç, Tel Aran, Tel Hasıl ve Ahraz’daki Kürtlere yöneldiler. Bu alanlarda yaşayan Kürtlerin savunmaları biraz zayıftır. Çünkü kendilerini çok fazla savunabilecek bir pozisyona getirmemişler. Bu yönelimlerden büyük dersler çıkardık. Yine halkımız bundan önemli, ciddi ve büyük sonuçlar çıkardı. Çünkü bu saldırılarla YPG direnişinin önünü aldığı tehlikeler ortaya çıktı. YPG’nin önemi ve ciddiyeti ortaya çıktı. YPG’nin hayati önemi ortaya çıktı. Bu saldırılarla YPG’nin olmaması durumunda Kürtlerin başına neler geleceği ortaya çıktı. YPG’nin olmaması durumunda Cizîrê de, Kobanî’de, Êfrîn’de de Tel Aran, Tel Hasan ve Gre Spî gibi olacağı halkımız tarafından anlaşıldı.
Bu saldırılar aynı zamanda, eğer Kürtlerin uluslararası alanda ciddiye alınma durumları varsa, Suriye sorununa çözüm arayışları içinde eğer Kürt sorunu tartışılıyorsa, bunun YPG’nin gösterdiği direniş sonucu olduğunu artık hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçek biçiminde ortaya koydu. Bu durumun YPG’nin direnişi ve verdiği şehitler ile arkasında olan milyonlarca kahraman halkımızın desteği ile olduğu artık inkar edilemez bir gerçekliktir. Bu direniş olmasaydı, bugün kimse Kürt sorununu konuşmaya gerek duymazdı. Ciddi şiddetle karşı karşıya kaldık; ama bu beraberinde büyük kazanımlara dönüştürüldü.
Kürtlerin Rojava direnişi sadece Rojava halkları için değil, aynı zamanda dört parça Kürdistan için ve Suriye’de yaşayan tüm halklar içindir; bu iyi bilinmelidir. YPG direnişi, tüm Suriye için nasıl bir modelin çözüm sunduğunun direnişidir. Bölgelerimizde dışarıdan gelen uluslararası güçlerin ajanı olan gruplara yer vermiyoruz. Yine bizi geri çekmek isteyen gruplara ve güçlere izin vermiyoruz. Şoven, halkları, mezhepleri, inançları, cinsleri, kültürleri inkar eden gruplara da izin vermiyoruz. Aynı zamanda Baasçılara da izin vermiyoruz. Bütün bunlara izin vermiyoruz. Buna karşılık Kürtlerin birliği ve özgürlüğü ile halkların kardeşliği, bir arada özgürce yaşamasını savunan kesimlerin, grupların, iradenin gelişmesini istiyoruz. Onun için çalışıyoruz. Halkların özgür iradesinin gelişmesi ile demokratik bir Suriye’nin oluşması için direniyoruz. Kendi bölgelerimizde bunların gelişmesi için çalışıyoruz. Çünkü biz Suriye’nin bir parçasıyız. O zaman kendi bölgemizde geliştirmek istediğimiz bu modeli o zaman tüm Suriye’ye yayma gibi bir sorumluluğumuz var. Kürt Sünni ve Alevi, Arap, Dürzi, Ermeni, Asurî, Sûryanî, Türkmen ve diğer tüm halkların bir arada özgürce yaşayacakları bir Suriye için mücadele ediyoruz.
2014 yılı sizce Suriye ve Rojava için nasıl bir yıl olacak?
Uluslararası güçlerin tüm çabası Suriye’de akan kanı daha da arttırmaktır. Çünkü şu ana kadar yaptıkları hiçbir plan kanın durması, durdurulması için değil; aksine daha fazla akıtılması içindir. Buna karşı biz, yapılan tüm planlara rağmen barış, kardeşlik ve demokratik Suriye için çalışacağız. Diğer bir husus ise şu: Marjını kanıtlayan YPG, daha büyük ve ileri adımlar atan bir güç olacak. Bunun için dört parça Kürdistan’daki Kürt gençleri ile özellikle de Rojava gençlerini YPG’ye katılmaya davet ediyoruz. Türkiye’ye, Güney’e ve diğer ülkelere kaçmakla özgürlük olmaz. Özgürlük, YPG’ye katılarak ve büyük direnerek gerçekleşecek.
SEYİT EVRAN – EFRİN-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info