29-30 Haziran 2022 tarihinde İspanya’da toplanan emperyalist NATO devletleri savaş politikalarına bağlı on yıllık planlama yaptılar. Toplantıda alınan en önemli kararlardan birisi 40 bin olan askeri ‘’acil müdahale gücü’’ nün 300 bine çıkartmasıydı. NATO, Rusya-Ukrayna savaşını kullanarak daha fazla aktifleşmek istemektedir. Toplantı strateji belgesinde Rusya ve Çin’i ‘’ortak tehdit’’ sayarak 3. Dünya savaşını geniş bir alana yaymayı amaçlamaktadır. İki kutuplu dünya sürçlerindeki ‘’Komünizmle mücadele’’ stratejisi yerine uydurma ‘’terörle mücadele’’ kurgusu ve Rusya-Çin tehditti ikame edildi. Egemen güçlerin NATO toplantısında Kapitalist sistemin güvenliği karşılığında ezilen sınıflara, halklara, emekçilere kadınlara daha fazla savaş, ölüm, katliam, işsizlik, yıkım, açlık, göç ve mültecilik dayatılacak. Kürtlerin payına her zamanki gibi soykırıma bağlı olan işgal, katliam ve mültecilik düştü. Toplantıda Kürt soykırımı savaşında Türk devletine destek sunuldu. Birliğe alınan Finlandiya ve İsveç’in üyeliği de kirli pazarlıklar sonucu Kürt soykırımına destek sunmaları şartıyla Türk devletince kabul edildi. Başurê Kürdistan’daki işgal saldırılarının genişletilmesi, Rojava’ya dönük yoğun hava ve kara saldırıları, suikastlar, Zaxo katliamı hemen bu toplantı sonrası gerçekleştirildi.
Fırsatları kadar tehlikeleri, tuzakları, komploları bol olan 3. Dünya savaşı böylesi bir siyasal ortamda yaşanmaktadır. Açıktır ki, 3. Dünya savaşı en fazla Kürtleri etkilemektedir. Küresel ve bölgesel kapitalist devletler hegemonik çıkar çatışma ve savaşları yürütmektedirler. Fakat aynı modernitenin güçleridirler, aralarında ideolojik çelişki ve çatışma bulunmamaktadır. Nihayetinde bir şekilde paylaşabilir ve uzlaşabilirler. Kar ve ziyanlarını dengeleyebilirler. Kazançlarını artırabilir veya azaltabilirler. Onlar için ‘’varlık-yokluk’’ sorunu söz konusu değildir. Savaş olgusunu kazancı veya zararı olan bir ticaret şeklinde ele almaktadırlar. Onlar için ahlak ve hukuk geçerli değildir. Tanrıları olan finans kapital/para ne emrediyorsa öyle hareket edeceklerdir. Kürtlerin durumu farklıdır. Soykırıma karşı varlıklarını koruma, kurtuluş ve özgürlük savaşı vermektedirler. Diğer güçler için ‘’az kar-kazanç ya da zarar’’ durumu Kürtler için işgal, katliam ve soykırıma uğrama anlamına gelmektedir.
Yürütülen imha savaşında Türk devleti kontra tetikçi güçtür. Esas Kürt soykırım savaşını Lozan anlaşmasını yapan ve Türk devletine her türlü desteği sunan NATO, Avrupa ve diğer küresel hegemonik güçlerdir. Uluslararası komployla İmralı sistemini yaratan bu güçler Özgürlük Mücadelemize karşı Türk devletiyle her alanda ortak hareket etmektedirler. Yaşadığımız çağın hukukunda ‘’hayvan hakları ve kimliği’’ dahi tanınmış vaziyettedir. Ancak Kürtlerin böylesi bir statüsü bile söz konusu değildir. ‘’Hayvanların bile hukuk sahibi olduğu 21. yy’da Kürt Halkı hala kimliksiz ve statüsüz.’’ (Önderlik) Bir taraftan elli yıllık mücadelenin yarattığı tarihsel kazanım ve tecrübeler, bir yandan da böylesi bir ‘’soykırım kıskacı’’ nın olduğunu bilerek yaklaşmalıyız. ‘’Varlık-yokluk’’ denen şey en çok biz Kürler için geçerlidir. Bu açıdan Kürt halkı olarak kendimizi 3. Dünya savaşı koşullarında Devrimci Halk Savaşı stratejisine göre hazırlamamız hayati önemdedir. Yıl dönümüne girdiğimiz Devrimci Halk Savaşının en büyük hamlesi olan 15 Ağustos Gerilla Atılımının bu bakımdan önemi ve gerekliliği şimdi tüm çıplaklığıyla daha iyi anlaşılmaktadır.
Bu vesileyle Başta Önderliğimizin, halkımızın ve tüm yoldaşlarımızın Ulusal Diriliş Bayramını kutlarken, bugünlerin yaratıcıları olan şehitlerimizi büyük komutan Mahsum Korkmaz arkadaş şahsında büyük bir minnet ve saygıyla anıyoruz.
KÜRDİSTAN’DA BÜTÜN DEMOKRATİK KAZANIMLARIN TEMELİNDE 15 AĞUSTOS DEVRİMCİ ATILIMI VARDIR
Kürtlerin, karşı karşıya kaldıkları fiziki ve kültürel soykırım karşısında bir karar vermesi gerekiyordu. Ya mevcut durumu kabullenip yok olacaklar ya da bir çıkış yapacaklardı. Çıkışı yapacak bir Önderliğe ve harekete ihtiyaç vardı. Önder APO ve PKK bu tarihi görevi üslenmiştir. ‘’Soykırımcı, sömürgeci düşman, ne olursa olsun Kürtleri, halk ve ülke olarak mutlak anlamda yok etmek istiyordu. Bu durumda Kürtlerin var olması için, varlığını koruması için, silahlı mücadele dışında hiç bir seçenekleri, kalmamıştı. Silahlı mücadele tek alternatifti. Eğer buna da başvurmazlarsa, bunu başlatmak ve geliştirmek için bir inanç, bir irade ortaya koymazlarsa… varlıklarını korumaları imkansızdı… Kürtler halk ve ülke olarak tarihin gördüğü en dehşet, fiziki ve kültürel soykırımla karşı karşıyaydı. Yüzyıla yakındır fiziki ve kültürel soykırımın tüm boyutlardaki uygulamalarıyla karşı karşıya kaldılar. Bunun sonucunda da soykırımın eşiğine getirildiler. Halk olarak son nefeslerini vermek üzereydiler. Kürt halkının ölümü an meselesi olmuştu. Önderlik gerçeği, Özgürlük hareketi gerçeği, Kürt halkının son nefesinde ortaya çıkarak Kürt halkını yeniden yaşama döndürme müdahalesinde bulundu.’’ (Önderlik)
Bugün yaşanan gelişmeler Önder APO ve PKK’nin elli yıl önce tarihin gidişatına yaptığı müdahalenin ne kadar doğru olduğunu, 15 Ağustos 1984 Gerilla Atılımının ne kadar tarihsel olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır. Şanlı 15 Ağustos 1984 Devrimci Atılımının 38. Yıldönümünü kutluyoruz. Soykırımcı faşist sisteme karşı tam 38 yıldır Kahramanca direniş ve şehadetlerle kesintisiz bir özgürlük savaşı yürütülmektedir. Önder APO ve on binlerce şehidimizin öncülüğünde gelişen bu kutsal mücadele Rojava-Kuzey-Doğu Suriye devrimiyle Kürdistan ve Ortadoğu’yu aşarak evrensel bir karaktere ulaşmış, insanlık için umut ve cesaret kaynağı haline gelmiştir.
Kürdistan’daki Ulusal ve Demokratik Kazanımların temelinde Önderliğin ve Özgürlük Hareketinin elli yıllık mücadelesi ve bunun en önemli yönü olan 15 Ağustos Devrimci Hamlesiyle gelişen 38 yıllık gerilla direnişi vardır. Kürdistan’da, Kürt ve Kürdistan gerçekliği başta olmak üzere, demokrasi ve özgürlükler bağlamında ne varsa 15 Ağustos Gerilla Atılımı sayesinde kazanılmıştır. 15 Ağustos Atılımı özgür yaşamın kararı ve iradesidir. ‘’15 Ağustos, bitiriliş tarihine yaşamsal bir başkaldırıdır.’’ (Önderlik) Tarihi 1982 Büyük Zindan Direnişlerinin çağrısı ve gerillaya dayalı silahlı atılım olmasaydı Kürdistan’da tarih bambaşka olacaktı. Kürtlük, Direniş, kahramanlık ve özgürlük yerine teslimiyet, ihanet, gericilik, kadın köleliği, asimilasyon ve soykırım hâkim olacaktı. 15 Ağustos 1984 Devrimci Atılımı bir kıvılcım şeklinde başlayıp Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da bir aydınlanma ve özgürleşme hareketine dönüştü. Evrensel ölçekte aynı düzeyde rol oynamaktadır.
Devrimci Halk Savaşı stratejisi temelinde gelişen 15 Ağustos Gerilla Atılımının yarattığı büyük devrimci etki hala dipdiridir ve önümüzdeki süreçlere de sarkacaktır. Devrimsel değişimleri yaratan tarihi hamlenin daha çok tartışılma ve anlaşılma ihtiyacı bulunmaktadır. Çünkü tarihi 15 Ağustos Atılımı ayağa kalmak ve özgürleşmek isteyen insanlık için bir ZAFER olurken, düşkünlüğe, teslimiyete ve ihanete karşı da bir darbe olmuştur. ‘’15 Ağustos Atılımı’nı, soylu insan emeğinin büyük bir zaferi olarak değerlendirmek gerekir. 15 Ağustos Atılımı; alçaklığa, her türlü düşkünlüğe, namussuzluğa, kararsızlığa, ikirciliğe, her türlü yenilgiye ve zulme karşı, en başta da her türlü hafifliğe, soysuzluğa, kendine inançsızlığa, kimliğine ve insanlığına dürüstçe sahip çıkmayan ve kendini aldatmaya karşı geliştirilen bir zaferdir. Kökenleri insanlık tarihi kadar eski olan çağ dışı bir zulüm düzenine körcesine tapan, onun politik uygulamalarına alet olan, bunun böyle olmadığını bize kabullendirmek için de sinsice kendileriyle oynamayı marifet bilen, gününü gün etmek için feda etmeyeceği değeri bulunmayanların utanmazlığına karşı da bir zaferdir. Aynı zamanda ölüm-kalım anlarında, aşağılık ve her türlü davranışı sergileyen, anın emrettiği yaşam biçimi yerine, kendini en olmadık biçimde dayatmayı, hem de zevkle bunu kendine yediren ama, aynı zamanda çok kölece, çok duyarsızca bunu yaşayanlara karşı da bir darbedir.’’ (Önderlik)
15 AĞUSTOS’TA SIKILAN İLK KURŞUN KÜRTLERİN MAKÛS KADERİNE/TARİHİNE SIKILAN İLK KURŞUNDUR
15 Ağustos hamlesinde sıkılan ilk kurşun sömürgeci güçlerden çok Kürt insanının zihninde, bilincinde kurulmuş düşman karakoluna, kişiliğine, kölece yaşamına sıkılan İLK KURŞUNDUR. İLK KURŞUN; sömürgeci sistemlerin yarattığı umutsuz, inançsız, yabancılaşmış, yurdundan, tarihi ve manevi değerlerinden kopan düşürülen köle kişiliğe sıkılan kurşundur. 15 Ağustos atılımın böylesi sarsıcı, şoke edici, aydınlatıcı, bilinçlendirici, ayağa kaldırıcı, kökleriyle yeniden buluşturucu özelliği bulanmaktadır. Tarihe yön veren eylemiyle Agit (Mahsum Korkmaz) bir halkın kaderini kendinde değiştirebilen, bir halkı yüreğine sığdırmış tarihi bir komutandır. ‘’15 Ağustos köleliğe sıkılan ilk kurşundur. Agit milyonluk bir halkın sığacağı yürektir.’’ (Önderlik) Kürdistan’daki devrimci mücadele diğer ülkelerdeki örneklere benzemez. Kürtlerin düşürüldüğü durum, soykırımcı düşman karakteri devrimin ve devrimci militan kişiliğinin nasıl olması gerektiğini belirlemektedir. En karanlık ve zor dönemlerde büyük inanç, umut, iddia ve karar sahibi olamayanlar devrimi gerçekleştiremezler. Büyük devrimler büyük ve güçlü kişiliklerin eseridir. 15 Ağustos devrimci Atılımının büyük komutanı Agit (Mahsum Korkmaz) böyle bir kişiliği temsil etmektedir. Devrimci kişiliğin büyüklüğü, devrimci atılımında büyüklüğünü ortaya çıkartmıştır. Agit yoldaş oynadığı tarihi görev ve sorumluluklarla Kürdistan Halk Kurtuluş Ordusunun ilk adımını atan ve komuta çizgisini belirleyen efsanevi bir komutandır. Kararlı, emekçi, cesur, öngörülü, disiplini, mütevazi ve devrimci bilinciyle tarihe yön veren bir eylemin sahibi olmuştur.
15 Ağustos sadece klasik anlamda silahlı kurtuluşun bir eylemi değildir. 15 Ağustos Devrimci Atılım zihniyeti; özgür insanı, özgür kadını-erkeği, özgür toplumu yaratma düşüncesi, ruhu, iradesi ve kararlılığıdır. Çok amansız bir savaşla ve her anı nefes nefese geçen bir mücadele sonucu gerçekleşen 15 Ağustos Atılımı halk olarak, insan olarak özgür ve onurlu yaşama beyanıdır. Özgür ve bağımsız yaşama ilanıdır. ‘’15 Ağustos Atılımı, bizim için bir yaşam, yeniden doğuş ve diriliştir. Sadece bir ulusal kurtuluş, bir gerilla savaşı değildir. Hücrelerimize dek uyutulmuş, kirlenmiş ne varsa temizleme hareketidir, uyanma hareketi, direnme hareketidir. Bin yılların bütün uyuşukluğuna, parçalanmışlığına, güçsüzleştirilmesine, yoksullaştırılmasına karşı bir var olma hareketidir. Ulusal varoluş, toplumsal varoluş, maddi ve manevi her alanda varoluş savaşıdır.’’ (Önderlik)
15 Ağustos Atılımı ile Kürdistan’da yeni bir sosyolojik durum gelişmiştir. Kürt halkının siyasal, sosyal, kültürel, ruhsal ve düşünsel durumu yeniden şekillenmiştir. Ülke, tarih, Düşman, yurtseverlik, teslimiyet, ihanet, direniş, Önderlik ve militan gibi kavramlar yeniden tanımlanıp netleştirilmiştir. Yeni doğan çocuklara; Zîlan, Berîtan, Vejîn, Arîn, Jîyan, Egît, Çîya, Hogir, Serhildan, Berxwedan, Serxwebûn… gibi isimler takılır olmuştur. Ulusal Bayramlar, Anmalar, Yaslar ve kutlamalar yeni anlamlara kavuşmuştur. Yeni Bayram ve kutlama günleri oluşmuştur. 4 Nisan, 27 Kasım, 21-28 Mart, 15 Ağustos, 14 Temmuz, 30 Haziran, Mayıs gibi özel aylar-günler siyasal ve sosyal kültürümüze katılmıştır. Şeyh Said’ten başlayarak Halkımıza, Önderliğimize ve Hareketimiz karşı geliştirilen yüz yıllık uluslararası komplonun tarihi olan 15 Şubat ‘’Kara Gün’’ ve ‘’KÜRT SOYKIRIM GÜNÜ’’ ilan edilmiştir.
Bazılarının sandığı gibi Kürtlerdeki sosyal, siyasal, kültürel, askeri düzey öyle kolay ortaya çıkmadı. Kürtler gibi fiziki ve kültürel soykırım kıskacında varlığından utanan ve inkâr eden, kendine ihanet eder duruma sokulan, adeta kadavraya dönmüş bir halkı bırakalım özgürleştirmeyi, kendini tanır hale getirmek, ayağa kaldırmak ve savaşır düzeye getirmek bile en büyük devrim olmaktadır. Kürt, Kürdistan gerçekliği Önderlik ve PKK’nin elli yıllık emeği, mücadelesi ve on binlerce şehidin kanıyla, canıyla yaratılmıştır. Kürt ve Kürdistan gerçekliği ancak Önderlik ve PKK hakikatiyle anlaşılabilir. Bunun dışındaki görüşler hakikatin inkardır ve oportünizmdir. ‘’Eğer Kürt-Kürdistan adına, hakikaten biraz da olsa dürüst bir temelde bir şeyler yapılmak isteniyorsa, o zaman Kürt-Kürdistan gerçeğini ortaya çıkaran Önderlik ve Özgürlük hareketi gerçeğine, biraz saygılı olunmalıdır. Kürt ve Kürdistan gerçeğini ortaya çıkaran, bir Önderlik gerçeği var. Önderlik ve Özgürlük hareketi gerçekliği olmamış̧ olsaydı, şimdi bırakalım Kürdistan üzerine konuşmayı, Kürt-Kürdistan diye hiçbir şey ortada olmamış̧ olacaktı.’’ (Önderlik)
Önderliğin ‘’Kürdistan sömürgedir’’ belirlemesiyle başlayan ve 15 Ağustos atılımına varan devrimci faaliyet süreci destansı bir öneme sahiptir. Önder APO’nun büyük bir emek ve mücadeleyle gerillayı örgütleyip Kürdistan dağlarına ulaştırması Kürt tarihinin en büyük savaş ve özgürlük kararıdır. Önder APO, hem içteki tasfiyeci eğilimlere hem de düşmanın tüm saldırılarına karşı amansız bir mücadeleyle bu tarihi adımı atarak Kürt halkının kaderini kökten değiştirmiştir. O dönemin koşullarında Kürdistan’da ‘’dağa bir gerilla birliğini ulaştırmak demek, tarihin en kutsal işini yapmak demektir.’’ (Önderlik) Bu Nuh peygamberin Cudi’yi keşfedip yaşamı yeniden kurması kadar kutsal bir çıkış, İbrahim’in Nemrut’a, Musa’nın Firavun’a, Spartakus ve İsa’nın Roma’ya, Muhammed’in cahiliye dönemine başkaldırısından da büyük bir eylem olmuştur. Kendini inkâr ederek lanetlenmiş ve yok olmanın eşiğine getirilmiş Kürtler için en kutsal eylemdir. Beş bin yıllık komplocu, katliamcı acımasız uygarlık tortularıyla inşa edilen, küresel kapitalist sistemin ileri karakolu düzeyindeki Türk soykırım sistemine karşı hem de azgın 12 Eylül askeri faşist darbesi sürecinde cesaret edip başkaldırmak, Kürdü yeniden var etmek, diriltmek, ayağa kaldırıp özgürlük gerillası düzeyine getirmek ancak Prometheusvari bir cesaretle tanrısal ve Peygambersel bir mucizeyle mümkün olabilirdi. Bunu da ancak ilk Tanrı ve Tanrıçaların yükseldiği, ilk tapınakların (Xerawreşk/Göbeklitepe) inşa edildiği, ilk toplumsal kutsallıkların ve peygamberler diyarı Urfa topraklarında bir GÜNEŞ gibi yükselen Önder APO başarabilirdi.
15 AĞUSTOS DEVRİMCİ ATILIMI KÜRDİSTAN VE ORTADOĞU’DAKİ KARŞI-DEVRİMCİ STATÜKOYU PARÇALAMIŞTIR
PKK öncülüğünde gelişen Devrimci Halk Savaşı ve buna bağlı gerçekleşen tarihi 15 Ağustos Atılımıyla başlayan silahlı halk direnişi Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’daki karşı-devrimci gerici statüyü parçalamıştır. Birincisi; sömürgeci, soykırımcı Türk sisteminin Kürtler üzerindeki inkâr ve imha politikası boşa çıkartılmıştır. Aynı paralelde dizayn edilen diğer sömürgeci Arap ve Fars rejimleri de köklü değişime uğratılmıştır. Kürtler üzerinde hakim kılınmak istenen Beyaz, Siyah ve Yeşil faşist sistemlerinin resmi tarih ve inkar siyasetleri tersyüz edilmiş Kürt hakikati açığa çıkartılmıştır. İkincisi; Kürdistan’ı hakimiyetlerine alan sömürgeci devletlerin toplumlarında yaşanan sol maskeli sosyal şovenizmle mücadele edilerek teşhir edilip etkisizleştirilmiştir. Üçüncüsü; Kürdistan’daki işbirlikçi hain küçük burjuva-feodal komprador ve ilkel milliyetçi güçlerin hakimiyeti kırılmıştır. Devrimci Halk Savaşı en büyük mücadelesini bu kesimlere karşı yürütmüştür. Dördüncüsü; Kürdistan’ı aralarında parçalayarak sömürgeleştiren devletlerin oluşturdukları anti-Kürt ve karşı-devrim ittifakı ve bu ittifakın yaptığı anlaşmalar ve planlar büyük oranda boşa çıkartılmıştır. Beşincisi; Lozan anlaşmasıyla belirlenen ve Kürt soykırımını öngören ulus-devlet sınırları anlamsızlaşmış, soykırım anlaşmaları geçersiz kılınmış ve Kürt halkı Demokratik Ulus paradigmasıyla birleştirilmiş, irade, kimlik sahibi yapılmış ve herkesin kabul ettiği bir güç haline getirilmiştir. Altıncısı; Demokratik Uygarlık ve Demokratik Modernite paradigmasıyla Beş bin yıllık devletçi uygarlık sistemi ve onun devamı olan kapitalist Modernite ve ulus-devlet modeline alternatif olarak Demokratik Ekolojik, Kadın Özgürlükçü paradigmayla yeni toplumsal sistem geliştirilmiştir.
Devam edecek…
Dijwar SASON
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi