PKK’nin silahlı mücadeleyi başlattığı 15 Ağustos 1984 Eruh-Şemdinli baskının üzerinden 39 yıl geçti. Kamuoyunun Umut Kitapevi’nin bombalanmasıyla tanıdığı ve Şemdinli baskınının tanıklarından Seferi Yılmaz, lekolin.org a konuştu. Yılmaz, 15 Ağustos 1984’teki bu ilk eylemi şu sözlerle değerlendirdi: “Kürdistan’daki Feodal yapı, işbirlikçi ve komploculara karşı yürütülen mücadele ile birlikte büyük bir gelişme sağlandı. Fakat geçmişte resmi anlamada Kürtlerden söz etmek mümkün değildi. 12 Eylül ile birlikte PKK’nin öncü kadrolarının önemli bir bölümü Diyarbakır Cezaevi’ne konulmuştu, bir kısmı ise kendisini dışarı atıp koruyabilmişti. 12 Eylül süreçlerinde Kenan Evren sürekli Beka Vadisi’ne ve Lübnan’a gidenler için ‘Kılıç artığı’ diyordu. Yani cezaevindeki direnişlerle birlikte buradaki PKK’yi bastırdığını ve geriye kalanların ‘kılıç artıkları’ olduklarını vurguluyordu. Fakat öyle olmadığı kısa bir sürede ortaya çıktı. 12 Eylül’de devrimci muhalefetin önemli bir kısmı bastırılmış bile olsa 15 Ağustos 1984 atılımı ile birlikte PKK’nin bitirilmediği ve bir ‘kılıç artığı’ olmadığı ortaya çıktı. Tabiî ki zihinlerde önemli bir çığır açtı. Kürtler adına siyaset yürütenler, politika yapanlar ve aydınlar bu işin artık böyle kolay olmadığına inandılar.”
‘YOK OLUŞTAN VAR OLUŞA’
“Yok oluştan var oluşa ve dirilişe giden bir süreçti. Tarihe baktığımızda Ağrı isyanı ve hemen katliamlarla bastırılması ile birlikte yapılan beton mezar vardı. Ve o mezarlığın üzerinde ‘hayali Kürdistan burada meftundur’ diye yazılar yazılmıştır. Yani Kürt, Kürtlük ve Kürdistan adına yola çıkanlar burada bu isyanla birlikte yok edilmişti demek istiyorlardı. Fakat 15 Ağustos ile birlikte ‘ölü’ denilen Kürdün ve diri diri mezara gömülen Kürdün bir dirilişi ve var olma mücadelesi oldu” diyen Yılmaz, konuşmasının devamında şunları vurguladı: “Tabiî ki Kürtlük adına yola çıkanlar bu dirilişle Kürdün ve Kürdistan’ın var olduğunu ve diriliş anlamında dirildiğini gündeme getirildi. 30 yıldır verilen bu mücadelede çok önemli gelişmeler oldu. Her ne kadar bu ulus adına eğitim, benzeri konularda gerekli düzenlemeler yapılmasa bile resmi bir anlamda Kürt dilini geliştirmede önemli gelişmeler sağlandı. Bugün yapılan yeni anayasada Kürtlerin varlığı tartışılıyor. Tabiî ki eğer 15 Ağustos atılımı gelişmemiş olsaydı kesinlikle Kürtlük adına hiçbir şeyden ve şimdi hiçbir değerden söz etmek mümkün değildi. Ama bugün öyle bir güç konumuna geldi ki, uluslararası bir yapı oluşturuldu ki, ulusal kongreler tartışılıyor, ulusal kongre yürütücüleri tartışılıyor. Dört parça Kürdistan’da bu sorunu çözmek için bir araya gelmek belli konferanslar yürütülüyor. Bunların tümü 15 Ağustos atılımıyla bağlantılı ve bu atılımın gelişimiyle bu noktaya gelindi.”
‘LOZAN’IN 100. YILINDA 15 AĞUSTOS ATILIMIN ÖNEMİ DAHA ÇOK ARTIYOR’
Lozan’ın yüzüncü yılında 15 Ağustos atılımının önemi daha çok arttığına vurgu yapan Seferi Yılmaz, şunları söyledi: “Lozan’ın yüzüncü yılında 15 Ağustos atılımının önemi daha çok artıyor. 15 Ağustos ruhuyla topyekun halk olarak direneceğiz. 15 Ağustos direnme ruhuyla Kürtler bir yüz yıl daha direnecektir. Rojava’da Zap’ta her alanda bu ruh esas alınmazsa Kürtler kaybedecektir, ancak Kürtler bu ruhu bilince çıkarmıştır. İmralı ruhu da buradan kaynağını alır, alıyor. Bu sadece askeri anlamda değil, Kültür-sanat, edebiyat, 3’üncü alan örgütlenmesi dahi bu ruha bağlıdır.”