23 Ağustos 2012 Perşembe Saat 10:26
Kapitalizm 1990’lardan sonra Sovyet bloğunun dağılmasıyla beraber Sovyet sistemi bünyesinde bulunan ülke ve devletler kapitalistten daha çok kapitaliste dönüştü. Kapitalist sistem bu durumu kendisi için bir fırsat bilerek adeta kendini dünyanın efendisi ilan etmiş ve kendi meşruiyeti için çok yönlü politikalara girdi. Kapitalist sistem kara dayalı bu dönemde bilim teknikten yaralanarak dengesiz ve sahte sistemini dünya üzerinde kurmak için pervasız bir şekilde insanlık dışı her türlü yönteme başvurarak her şeyi kendi denetimine alma çabası içerisinde günümüze kadar gelmiştir. Dünya genelinde yaşanan tüm sorunlar ve özellikle de ekonomik sorunların kapitalist sistemin ahlak anlayışından ve zihniyetten kaynaklandığı ortadadır. Kapitalist sistem kendi doğası gereği krizli bir yapı olduğu için yeni krizler yeni felaketler getirmektedir. Bunun için kapitalist güçlerin insanlık için felaketlerden başka hiçbir şey getirmeyeceğini geriye bıraktığımız yüz yıllık süreç bu gerçeği bize net olarak göstermektedir.
Bu temelde en güncel şekilde yaşanan süreç üçüncü dünya savaşı gerçeğidir. Egemen güçler Ortadoğu’da kendine bağlı yarattığı iktidarlar ve canavarlar halkların direnişiyle ömrünü doldurmuş bulunmaktadır. Yüz yıldır Ortadoğu İngilizlerin böl-yönet politikalarıyla halkların iradesini hiçe sayarak yönetilmektedir. Günümüzde bu politikayı yürütme imkânsızlığını fark eden egemen güçler yeni politikalara gitmek zorunda kaldı. Kapitalist güçler yeni yöntemler, yeni hükümetler yeni sistemler, yeni kişiler devreye sokmaktadır. Egemen güçler Ortadoğu’da yeniden hâkimiyetini kurmak için bu defa Ortadoğu’nun çok kültürlü durumunu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Günümüzde en çok öne çıkarmak istedikleri çelişkide mezhepsel çelişkidir. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek için her şeyden önce onun çizgisine gelmeyen kendisi için en büyük engel gördüğü Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bütün barışçıl çabalarına rağmen 1999’da, uluslararası bir komployla Türk devletine teslim edilmesiyle ilk somut adımını Ortadoğu’da atmış oldu. Ondan sonrada süreci Irak işgali takip etti. Egemen güçlerin desteğiyle bu süre içinde AKP fiilen devreye sokularak iktidara getirildi. AKP uzun bir süre farklı bir politika izlediğini yansıtarak ve özellikle de kendini devlet içerisinde örgütleyene kadar bu pozisyonunu korudu. Ondan sonra Kürt halkı ve onun özgürlük mücadelesi Türkiye tarihindeki en faşist hükümetle karşı karşıya kaldığı bir sürecin içerisine girdi. Artık AKP’nin egemen güçlerin bir projesi olduğu netleşmiştir. Çünkü Kapitalist Modernist sistem AKP’nin eliyle Ortadoğu’da siyasal İslami yaymak istemektedir. Hâkim güçler olan AB-ABD’nin ölçüsü kendi çıkarlarına ne kadar uyuyorsa ölçü odur. Türkiye yeni Ortadoğu’da hâkim güçlerin yardımıyla öncülük rolünü aktif üstlenmiş görünüyor. Bunun karşılığında Kürtlere yaptığı bütün imha ve inkâr politikalarına batılı güçler ses çıkarmıyor. Faşist AKP-TC devleti Ortadoğu’da uygulanacak plandan haberdar olduğu için kendince kendini ABD’nin kucağına atarak kendini kurtaracağını düşünüyor. Ama bunu yaparken bu sefer Ortadoğu’da AKP’nin politikası dibe vurdu ve hiçbir itibarı kalmayan ülke konumuna geldi. Kürtlere karşı üç maymunu oynayıp sahte planlarıyla Kürt sorununu zamana yayarak marjinalleştirmeye çalışıyor. Ucuz taleplerle işi kurtarmak istiyor. TC bütün parçalarda aynı politikalarla Kürt sorununda iradesiz ve işbirlikçi Kürt’ü ön plana çıkarmak istiyor. Bununla yapmak istediği özgür Kürt’ten bağımsız bir şekilde çözümden uzak ve Kürt sorununu marjinalleştirmek istemektedir. TC’nin Kuzey Kürdistan’da yaptığı yetmiyor gibi bu sefer Batı Kürdistan’da PYD’ ye karşı buradaki Kürtler kazanmasın diye Kürt işbirlikçilerle sorunu kapatmak istemesi geçmişteki politikanın devamıdır. AKP Ortadoğu’da Kürtleri gelişmelerin dışında tutmak için her türlü ahlak dışı yol ve yönteme başvurmaktadır. AKP Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri kendine bir fırsat bilerek yeni Osmancılığı canlandırmanın peşinde koşarak bu çerçevede hayaller kurmaktadır. AKP’¬nin bütün panikleri yeni Ortadoğu’da Kürtler bir şey elde etmesin anlayışından kaynağını almaktadır. Bütün çabaları ve bu çabalarla bağlantılı bu kudurmuşluğun nedeni de budur. Önderlik üzerindeki uzun süre ağırlaştırılmış tecrit ve İmralı işkence sistemi bu gerçeğin en somut ifadesidir. Tarihi günler yaşıyoruz ulusal anlamda bu süreç çok önemlidir. Bu anlamda bütün bu yaşananlar yaşanabilecek olanları önceden görmek ona göre hazırlıklı olmak gerekir. Bu dönemin her adımı olumlu olumsuz sonuçları da bu bağlamda büyük olur.
Bu temelde Ortadoğu’yu paylaşma müdahalesiyle yeni bloklar yeni krizler ortaya çıkarmaktadır. Bu blokların ne kadar ciddi olduğunu anlamak için biraz zamana ihtiyaç vardır. Gerçekten ciddi bir kaos yaşıyor. Bu güçler ABD ve batılı güçler için yeni rakipler çıkmaktadır. Şimdilik Çin, Rusya ve İran ABD’nin Ortadoğu’daki hamlesine engel olan ülkelerdir. ABD’nin eskisi gibi kendi başına Ortadoğu’ya hâkim olmaya izin verilmeyeceği görülüyor. Suriye’deki iç savaş bu durumu apaçık gösteriyor. Hem hâkim güçler hem Ortadoğu’daki güçler arasında çıkan sorunlar PKK için tarihi bir fırsattır. Yaşanan gelişmelere karşı hazırlıklı olunarak, sürece zamanında cevap olduğumuz zaman hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı kesindir.
21. Yüzyıl Kürtlerin yüz yılı olacaktır…
Amed Dilxwaz
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info