Başurda bir süredir verilmeyen maaşların, Türk işgalciliğinin sebep olduğu halk gösterileri sürüyor. Halk ekonomik sorunlarını çözemeyen, Türk sömürgeciliğine karşı sesiz kalarak destek olan, yer yer de aktif destek sunan KDP egemenliğindeki hükümetin istifasını istemektedir. Gösterilerde çoğu zaman verilmeyen maaşların Türk sömürgeciliğine karşı tepkinin önüne geçtiği de görülmektedir.
Başur Kürdistandaki ekonomik krizin pandemi ile açıklanması kocaman bir yalandır. Irak hükümetinin Başur hükümetine vermesi gereken ancak vermediği ileri sürülen mali destek açıklaması ise saptırmadır.
Başurda maaşların verilmemesi olayı yeni değildir. Daha önce Daiş ile savaş gerekçe edilerek de maaşlar geciktirilmiş, kesintiler yapılmıştı. Daiş ile savaştan önce de birkaç kez benzer bir uygulama yaşanmıştı.
Şimdiye kadar tek bir kere bile olsa hiç kimse maaşların verilmemesini ya da kesintilerin nedenini Başurdaki mali kaynakların azlığı ile açıklamamıştır. Açıklayamaz da. Çünkü Irak devletinden gelen paralar, gümrük kapılarından elde edilen gelirler, Irak devletinin izni ve bilgisi olmadan çıkarılıp çoğu Erdoğan ve çevresindeki beş on kişiye satmaları için verilen petrol, ABD ordusunun ihtiyaçlarını karşılayan yakıttan elde edilen milyarlarca dolar para söz konusudur. O zaman burada sorulması gereken temel soru bu milyarlarca dolar paranın nereye gittiği ya da kimlerde olduğudur. “Bu paralar Barzani ailesindedir” cevabını Başurda önünüze çıkan kime sorsanız alacağınız cevaptır.
Irak devletinin her yıl merkezi bütçenin yüzde on yedilik miktarı Başur hükümetine vermesi gerekirken son iki yıldır vermediği doğrudur. Ancak bunun haklı ve yasal nedenleri vardır. Anlaşmalara göre Başur hükümetinin izinsiz petrol çıkarıp satmaması, satılacak petrolün Irak devlet şirketleri aracılığı ile satılması gerekmektedir. Özellikle başını Neçirvan Barzani’nin çektiği Barzanilerden bir gurubun gizli ve yasal olmayan yollardan çıkardığı ve Türk devletine çok ucuzdan sattığı petrol söz konusudur. Irak devleti bunu öğrendikten sonra vermesi gereken mali payı vermemeye başlamıştır. Demek ki bu mevzuda Irak merkezi devleti değil başını KDP üst yönetiminin çektiği ki çoğu Barzanilerdir suçludur.
Ekonomik krizin daha stratejik nedeni ise halkın üretimden kopartılıp maaşa bağlanmasıdır. Tarlalarda çalışmaya değil beleşten maaş alamaya teşvik eden siyasettir. Bire yirmi otuz veren tarlalarda çalışmayı neredeyse yasaklayan ancak bir köy camisine otuz temizlikçi, bir köy ilk okuluna kırk hademe alıp maaş veren politika bu tezgahın nasıl işlediğini çok net göstermektedir. Peki her tarafı cennet, her parçası bereket dolu Kürdistan topraklarında üretimi kim neden istemiyor?
YNK’yi eleştirsek de Başur siyasetinde belirleyici olan KDP’dir. YNK’yi önemli oranda yanlışa sürükleyen de başından beri KDP’dir. YNK’nin suçu korkaklığıdır. Demokratik yursever çizgiyi değil ilkel milliyetçi çizgiyi daha kolay benimsemesidir. GORAN gibi daha aydın ve entelektüel bir muhalif hareketini de birkaç yıl içinde etkisizleştiren, çıkış gerekçelerinden uzaklaştıran, amaçlarına ters politikalara sürükleyen de KDP’dir. KDP tüm bunları da para ile komplo ve tuzaklarla yapmaktadır. Halk arasında dolaşımda olan söylentilere göre KDP siyasetçileri bilinçli suça bulaştırmaktadır. Böylece herkesi suçlu duruma düşürüp sessizleştirmekte, kendine mecbur etmektedir.
KDP Başur halkının çoğunluğunu da suçlarına ortak etme siyasetti izlemektedir. KDP, Başur halkının belli bir kesimine yüz eli bin dinardan başlamak üzere milyon dinarlara kadar değişen maaş vererek talan politikalarına sessiz kalmalarını istemektedir. Siz de beleşten para alıyorsunuz bizim aldıklarımızı neden eleştiriyorsunuz demeye getirmektedir. Talancılığın da başını Barzaniler çekmektedir. Örneğin Heval Doski adlı KDP’li birinin, 2018 yılında Barzaniler için Kaliforniya Beverly Hills’de 49 milyon dolar tutan iki villa satın aldığı Newrepulic.com adlı İngilizce bir sitede haber olmuştur. Görüldüğü gibi para olmadığı için maaşları veremiyoruz demek büyük bir yalandır. Milyonlarca doların nere gittiğini bu haber çok net ortaya koymaktadır
İkincisi ve daha önemlisi maaşı halkı kendilerine bağlama aracı olarak kullanmalarıdır. Üreten birey ve toplum ekonomik bağımsızlığını elde etme yolunda ilerlemiş birey ve halktır. Bilindiği gibi Başur topraklarındaki üretim sadece Irak için değil, birçok Arap devletinin temel gereksinim duyduğu ürünlerin yetiştirildiği bir bölgedir. KDP’nin en ufak bir ekonomik politikası yoktur. Ancak tümü hırsızlık, yolsuzluk üzerine kurulmuş çok derin bir mali politikası vardır. Halkı üretimden kopartarak köyleri boşaltan KDP, size veriyorum dediği maaşları, kurduğu ticaret şirketleri aracılığı ile çoğunu AKP üyesi Türk tüccarlardan aldığı ikinci, üçüncü kalite ürünleri el yakan fiyatlarla halka satıp verdiğinin iki üç katını geri almaktadır. Böylece bir taşla birkaç kuş vurmaktadır.
Başur halkı Saddam rejiminin baskı ve işgalinden kaynaklı daha önceleri Başur partilerinin politikalarına ‘kol kırılır yen içinde kalır’ mantığı ile yaklaşırdı. Bu tür bir ilişkide tarikat müritliği, aşiret aidiyetinin de etkisi vardı. Ancak genç nesildeki aidiyet duygusunun daha ulusal olmaya başlaması, sosyal medyanın bilgi yayan özelliği çok şey değiştirmiştir. Başur halkı politik tecrübesi çok olan bir halktır. Baas işgalciliğine karşı onlarca yıl direnmiş, nerdeyse tüm köyler birkaç defa yakılıp yıkılmış, her aileden şehitler yaşanmıştır. Bu nedenle Başurda hiç kimse ben senden daha çok direndim, bedel ödedim diyecek durumda değildir. Bu nedenle bilerek ve isteyerek Cahş olanlar dışındaki toplumun tümü ülkenin zenginliklerinden pay alma hakkına sahiptir. Başur halkının çok iyi bildiği bu siyasi mücadele tarihinden kaynaklı Barzanilerin en küçük örneğini yukarıda verdiğimiz çalıp çırpmasına, hırsızlığına büyük öfke duymaktadır. Barzaniler bu öfkenin PKK tarafından patlatılabileceğinden duyduğu korkudan kaynaklı TC ile birlikte gerillaya karşı savaşmaktadır. KDP, üye ve sorumlularının tümü olmasa da başını Barzanilerin çektiği bir ihanet şebekesine dönüşmüştür. Kürtler bu suçu af etmeyecektir. Yol yakınken dönmezlerse halktaki öfkenin kendilerini boğacağı ortaya çıkmıştır. Başurda yüzlerce genç ‘bunlar silahla geldi silah ile gidecekler’ demeye başlamıştır. KDP’nin PKK düşmanlığı da Kürt halkındaki bu duygu ve düşüncelerin PKK çizgisinden bilinçlendiği, moral ve cesaret aldığı içindir.
Özcesi, yaşanan adaletsizliğe, hırsızlığa, talana, Kürdistan zenginliklerini Türklere peşkeş çekmeye, TC sömürgeciliğinin işgal saldırılarına payende olması da eklenince bardağı taşıran son damlada düşmüş oldu.
Başur halkı köklü bir iktidar değişimi için küçük bir kıvılcımı, keleş mermisi gücündeki bir ses beklemektedir.
Mehmet Gören
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi