19 Temmuz 2012 ‘de Kobani’de atılan ilk adım çok kısa bir sürede tüm Rojava’yı devrim coğrafyası haline getirdi. Kuşkusuz bu sadece bir başlangıçtı ve karış karış her türden çete ve karanlık güçle mücadele ederek Suriye İç savaşının karanlığında bir ışık prizması yaratıldı. Bugün sadece Kürt halkı için değil, başta Ortadoğu olmak üzere tüm insanlık için büyük bir umut olan Rojava Devrimi onuncu yaşına basıyor. Her demi büyük fedakârlıklarla dolu on yıl. Devrimin tüm sonuçlarını ve etkilerini anlayabilmemiz için henüz çok erken. Ne de olsa bazı devrimler yüzyılları belirliyor, bazılarını anlamak için aradan birkaç kuşağın geçmesi gerekiyor. Geçen yüzyıl bir devrimler yüzyılıydı, bazıları çabucak gündemden düşerken bazılarını anlama, sonuç çıkarma çabaları sürüyor. Rojava Devrimi 21. yüzyıla damgasını vurma potansiyeli barındırıyor. Önder APO’nun paradigması sadece Özgür Kürdistan ve Demokratik Ortadoğu için değil evrensel düzeyde demokratik modernitenin inşası için tüm düşünsel malzemeye bize sunuyor. Rojava Devrimi buradan yola çıktı ve kapsamının ne kadar derinleşeceği güncel mücadele sorunudur. Bunun için mücadele bir an bile durmadı, durmuyor. Fakat yine de Rojava Devrimi 10 yılda bile biz Kürtlere ve tüm dünyaya birçok şeyi yeniden hatırlattı ve ondan da fazla şeyi ise öğretti, öğretmeye devam ediyor. Bu nedenle şimdiden tarihe geçmiştir.
Rojava Devrimi tabi ki öncellikle Kürt halkını etkiledi, eğitti ve ona bilinç kazandırdı. Kobani, Efrîn ve Qamışlo’ya yeşil, kırmızı, sarı bayraklar dikildiği andan itibaren tüm Kürt halkı bunun kendi tarihi için ne kadar önemli bir gelişme olduğunu anladı. Anlamaktan öteye bunu hissetti. Bu, soykırım cenderesinde tutulan bir halkın varlığını ve varlığı için direneceğini bir kez daha göstermesi anlamında oldukça değerli bir görüntüydü. Emsalsiz bir işgalciliğin cenderesinde dörde bölünmüş Kürdistan’ın bu en küçük parçasındaki aslında çoğu kimsenin tahmin etmediği devriminin tüm Kürdistan’ın kaderini belirleyeceğini Kürtler, kısa sürede kavradı. Kürt işbirlikçiliğinin ve ihanetçiliğinin temsilcileri “Ortada devrim yok” nidaları atsa kimse onlara kulak asmadı. Nitekim bu nedenle bir süre sonra bu söylemi onlar bile değiştirmek zorunda kaldı ve uğursuz rollerini başka kılıflar altında sergilemeye başladılar. Kırmanşah’tan Ağrı’ya, Dersim’den Halepçe’ye ülkede yaşayan ve yurt dışındaki Kürtler devrimin her anını soluksuz biçimde takip ettiler. Devrime katkı sunma arayışına girdiler. Serekaniyê’de devrime ilk çete saldırıları başladığında Kürdistan’ın her yerinden insanlar devrimi savunma seferberliğine koştular. Çeşitli biçimlerde ekonomik dar boğaza sürüklenmeye çalışılan devrim topraklarına maddi yardım Kürdün bulunduğu her yerden aktı. Özellikle devrimin ilk zamanları için bu dayanışma yaşamsaldı. Gözü dönmüş çetelerle ve sömürgecilere karşı en zor imkanlarla savaşan Kürt şervanlarının Kürtlüğü savunduğundan kim şüphe duyabilirdi ki? Bu soruyu akla getirmek bile abesti.
Bugün Kobani şehrinin Kürtlerin hafızasına kazınmış olması normaldir. Oysa devrim öncesi bırakalım Kobani’yi, Kürtler arasında ulusal bilinci en yüksek kesimler ve PKK militanları dışında Rojava coğrafyasını tanıyan, birkaç şehrinin en azından adını duymuş çok az insan vardı. Kuşkusuz Bakur’da Rojava sınırında olan bölgelerde hemen yanı başlarında olan yerleri, akrabalarının yaşadığı köyleri insanlar biliyordu ve Rojavalı gerillalar Bakur her yanında mücadele etmiş, halkla tanışmış ve kan dökmüştü. Önderliğin uzun yıllar Rojava’da kalmış olması Bakur’da daha fazla insan Rojava’yı bilmesini doğuruyordu. Ayrıca yine Bakur’da “binxet” kavramı ile bilinen zor durumda sığınılacak yer olarak derin çağrışımlara sahipti. Fakat Kürdistan’ın bir parçasının herkes tarafından bu kadar yakından, kent kent Kobani savaşı sürecinde ise neredeyse köy köy bilinmesi Rojava Devriminin yarattığı bir durumdur. Bu açıdan Rojava devriminin en kalıcı etkisi tartışmasız Kürtlerde yaratılan birlik duygusudur.
Bu duygu kuşkusuz en çok Kobani direnişiyle somutlaştı. Kobani direnişi ile ilgili çok şey söylendi, kuşkusuz daha da söylenecektir. Kapitalist modernitenin kusmuğu olan DAİŞ çetelerinin sonunun başlangıcı olan Kobani tüm Kürtlerin harekete geçmesi ile özgürleşti. Bakur en geniş kapsamlı serhildana kalkıp 40’a yakın şehit vererek, faşist çetelerin atası TC’yi felç etti. Hala bunun sendromunu yaşıyor, intikamını almaya uğraşıyorlar. Bu direnç anti-faşist bir ittifakın da oluşmasını sağladı. Ve gençler akın akın faşist sürülerin saldırdığı Kobani’ye, Gelhatların, Arinlerin komutasında destan yazmaya koştu. Dört parça Kürdistan’dan gençler Kobani’de sonsuzluğa ulaştı. Artık Kobani her Kürt için manevi bir değer haline geliyordu. Rojava tüm Kürdistan demekti. Bu nedenle TC DAİŞ maskesini çıkarıp doğrudan Efrîn’e saldırdığında Kürtler “Çağın Direnişi”nin, Avestaların direnişinin kendi direnişleri olduğundan emindiler. Serêkaniyê ve Girêspi’ye işgal hareketi başladığında hiçbir Kürt artık TC tüm Kürtlere düşman soykırımcı bir rejim olduğundan kuşkusu kalmamıştı. O günden bu yana Faşist TC’nin Kürtlere değil, PKK’ye düşman olduğu tekerlemesine ancak kendi kendini kandıran aymazlar inanıyor. Yoksa bilinçli her Kürt baş düşmanın TC olduğundan emin ve Rojava’ya yaklaşımı bunu netleştirdi.
Rojava Devrimi 10. yılında herkese Kürt halkının artık eskisi gibi yaşamayacağını, 20. Yüzyıl sisteminin kabul edilmeyeceğini kanıtladı. Önderlik paradigmasının Kürdistan’ı mutlaka özgürleştireceğine somut bir örnek oldu. Ve aynı zamanda tüm Kürtlerin gurur kaynağı oldu. Kobani kuşatıldıktan üç yıl sonra faşist sürülerinin başkentinin düşürüleceği tahmin edilebilir miydi? Her türlü olumsuzluklara rağmen irade ve inançla olmaz denilen her şeyin yapılabileceği gösterildi. Rojava Devrimi sadece kimsenin önünde tutunamadığı DAİŞ’i silmedi, aynı zamanda onu boğmak için yapılmadık bir şey bırakmayan TC’ye rağmen dimdik ayakta durarak bitmez umudun kaynağı oldu.
Öte yandan Rojava Devrimi demokratik değerlerle mücadele geleneğinin evrensel düzeyde canlanmasına yol açtı. Öncellikle bir kadın devrimi olan bu mücadelenin dünyayı etkilemesi anlaşılırdır. Kadınlar Rojava Devriminde kendi iradelerinin sonuçların ve potansiyelini gördüler. İnsanlık düşmanı DAİŞ’te sembolleşen en geri ataerkil zihniyete karşı silahla direnen sadece direnmekle kalmayıp zafer kazanan kadın gücü evrensel düzeyde kadın mücadelesinin önemli belki de en önemli cephesi oldu. Köleleştirilmeye çalışılan kadına karşı özgür kadını temsil eden YPJ’nin tüm dünyada kadın mücadelesi bilincini geliştirdiği tartışmasızdır.
Rojava Devrimi dünyanın gündemine artık neredeyse kullanılmayan bir kavramı tekrardan soktu; “Enternasyonalist Devrimci”. Devrimin neredeyse ilk gününden itibaren devrimci değerler bağlı dünyanın her yerinden gençler demokratik sosyalizminin bu deneyimine katkı sunmaya başladı. Cephede savaşanından diplomatik ya da maddi yardım için seferber olana, farklı halklardan devrimciler Rojava devriminin savunulması için harekete geçti. Kobani’nin yeni “Stalingrad” olacağını ilan eden Kürtlerin tüm dünyada anti-faşist güçlerden destek bulması anlamlıydı. 1 Kasım 2014 tarihinde tüm dünya bu desteğini göstermek için sokaklara çıktı. Aynı dayanışma 2019 saldırılarında da en üst düzeyde sergilendi. TC’yi durduran ev ev direnen savaşçılardı fakat tüm dünyanın demokratik kamuoyunun duyarlılığı da etkili oldu.
Fakat anti-faşist geniş sempati ağına karşın Rojava Devrimi’ni asıl sahiplenenler devrimciler oldu. Kapitalist moderniteye karşı yeni bir dünya mücadelesi verenler için kendilerini Rojava Devrimcileri ile özdeş görmelerinin önünde hiçbir engel yoktu. Aynı amaç için mücadele ediyorlardı. YPG bayrağındaki kızıl yıldız ortak devrimci mirasın hemen anlaşılmasını sağlıyordu. Sosyalizm daha baştan tüm dünyayı mücadele alanı olarak görmüyor muydu? Türkiyeli devrimcilerin bu enternasyonal direnişin önemli bir parçası olması kuşkusuz tesadüf değildi. Çünkü her şeyden önce aynı düşmana karşı faşist TC sistemine karşı mücadele ediyorlardı. Demokratik sosyalizmin değerleri ile mücadele eden toplumun örgütlenmesinde daha demokratik daha eşitlikçi bir sistem öneren Rojava Devrimi devrimcileri çekiyordu. Rojavalı devrimciler Kürt halkı için mücadele ederken her zaman demokratik ulus mantığı ile hareket ediyordu. Sadece Kürt halkını değil Rojava’da yaşayan tüm halkların devrimi olmayı başaran bu hareket milliyetçiliğin kör dövüşü nedeniyle kan banyosuna dönmüş Ortadoğu’da demokratik alternatifi temsil ediyordu. Örgütlü ya da bireysel olarak bu devrime katılıp şehit düşen yüzlerce enternasyonalist genç aynı zamanda devrimci ideallerin insanlığın yüz akı olduğunu dünyaya bir kez daha kanıtladı.
Rojava Devrimi 10. Yılında her şeyden önce ulusal ve evrensel değerlerin nasıl harmanlanacağını göstermiştir. Kürt halkı özgürlüğe yürürken bunu hangi evrensel, demokratik değerlerle yapacağını Önderlik açıklıkla ortaya koymuştu. Ve bu hem Kürt halkına hem de insanlığa umut kaynağı olmuştur. Bugün devrimin yıldönümünü Kürt halkıyla birlikte ilerici insanlığın kutluyor olması bundandır.
Yasin KILIÇ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi