Yukarıdaki fotoğraflara bakın. Bir mucize gizli bu fotoğraflarda. Biri 90’ların başında çekilmiş, ülkeye, mücadeleye dönmeye hazırlanan, bunu kutlayan gerillaların fotoğrafı. Diğeri ise yeni, bu yıl Zap’ı işgalci Türk ordusu için cehennem haline getiren 3’ü bu mücadelede şehit düşenlerin fotoğrafı. İlk fotoğraf Kürdistan gerillasının ilk dönemlerini, ikincisi ise Demokratik Modernite gerillasını resmediyor. Aynı ruh, aynı kararlılık ikisinde de çok belirgin.
İlk fotoğraf çekildiğinde daha doğmamış olan ikinci fotoğraftakiler aynı silahı doğrultular, kendilerini, halklarını ortadan kaldırmaya gelenlere. Soykırımcının kendisi de niyeti de değişmemişti. Adları, sanları, ölüm kusan son model silahları değişmişti kuşkusuz fakat akıl aynı akıl, kibir aynı sömürgeci kibirdi. Sömürgeci Türk Devleti gençleri şahsında Kürt halkını yok etmeye “tedip ve tenkil” hareketi yapmaya gidiyordu. Kürt halkını önce akıllandıracak sonra tepeleyecektiler. Yüzyıl önce yaptıkları gibi fakat 50 yıldır Önderlik etrafında birleşmiş 37 yıldır ise silahla cevap veren bir hareket durduruyordu onları. Bir kez daha durduracaktı. İşgalci biliyordu karşısındaki eski “şaki” değildi. Gerillaya çare bulunamıyordu.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren dünyanın her yer yerinde egemenler halkın bu örgütlü öncü gücünü alt etmek için her yolla başvurdu. Başına “Kontra” ekleyerek vahşiliğin, zulmün, işkencenin her türünü birleştirerek aşmaya çalıştılar. Kontrgerilla insanlığın yüzkarası uygulamalarını bileşkesi haline geldi. Gerilla insanı temsil ediyordu, onlar insanlıktan çıkarak cevap verdiler. Bazı yerde sonuç aldılar ama halkla bütünleşen gerilla örgütlerini hiçbir yerde yenemediler. Bugünlerde kendini demokrasi havarisi olarak sunan NATO her yerde insanlıktan çıkma yöntemlerini öğreten okullar kurdu, eğitimler verdi. Gladio olarak deşifre olan bu kirli örgütlenme modelliydi.
Soykırımcı Türk devletinin faşistleri bu okullarda eğitildiler. 1970’lerden itibaren eğitimin sonuçları göründü. Fakat Türk devletinin temel çekirdeği olan kontrgerilla örgütü esas pratiklerine 80’den sonra başlayacaktılar. İnsan aklının en ince işkence taktikleri dahil her şeyi öne sürdüler. Fakat olmadı, olmuyordu. Halkıyla dağıyla bir olan gerilla karşısında milyonluk orduları çaresiz kalıyor her seferinde “tereyağından kıl çeker” gibi meydandan çekiliyordu. Tekniğin tüm gelişmişliğini insan öldürmeye kilitleyen silah teknolojileri hep yanlarındaydı fakat bu sefer tüm ağırlıklarını bu yönteme verdiler. Savaşı düğmeye basmaya indirgemeyi hedeflediler. Bu şekilde kazanacaklarını sandılar. Daha tüfeği namerd bulan Köroğlan bugünkü savaş araçlarına ne derdi acaba? Yanıldılar, yanılıyorlar ve yanılgılarının bedellini Zap’a sürdükleri paralı asker ve çete sürüleri canları ile onlarsa halktan gasp ettikleri milyonları savaşa yatırmak zorunda kalarak ödüyor.
Çünkü Kürdistan gerillası Önderliğin kendini adamış insandan daha büyük bir teknik yoktur dersini özümseyerek kendini yeniliyor. Yeni savaş hamlelerine yeni cevapları her zaman buluyor. Yaratıcılık insan iradesinin en üst noktasında tekrar tekrar açığa çıkıyor. Ve egemenler hangi araçları olursa olsun; uyduları, uçakları, keşifleri, tankları, topları yetmez çünkü savaşı sonuçta insan yürütüyor. İnanan, haklı olan, yoldaşlık gibi en üst manevi değerle birbirine bağlı olan insan yani gerilla savaşın kaderini belirliyor ve olmazı olur kılıyor. Kürdistan gerillasının bir hareketli timi milyon dolarlık savaş araçlarını alt ediyor ve işgalciye dur diyebiliyor. Gerillanın devri kapandı diyenlere neredeyse 40 yıldır yeniden halkıyla birleşen gerillanın yapamayacağı bir şeyin olmadığını kanıtlıyor.
Yukarıdaki fotoğraflara bir daha bakın. Arasında neredeyse 30 yıl olan iki fotoğraf işte bu sürekliliği anlatıyor. Kürt halkının en değerli evlatları Kürdistan’ın dört bir yanından bir araya gelmiş. Önder APO’nun paradigması onların omuz omuza yokluğa karşı bir arada tutan maya olmuş. Ellerinde silahları ve özgürlük için atan yürükleri dışında bir şeyleri yok. Ama her biri sonsuz umutla bakıyorlar dünyaya. Düşmanlarını yenecekler, halklarının boynuna dayanmış soykırım bıçağını kıracaklar, biliyorlar. Belki düşecekler bu yolda ama silahlarının yerde kalmayacağına eminler. 72 saatte bitirilecek olan her yıl birkaç ay ömür biçilen gerillanın Kürdün varlığının garantisi olduğu gerçeğini anlatıyor bu fotoğraflar. İnanmış olanın, haklı olanın, davasına adanmış olanın birbirine yoldaşlıkla bağlananın üstesinden gelemeyeceği zorluğun olmadığını netlikle gösteriyor. İyi bakın fotoğraflara, insan iradesinin o inanılmaz gücünün mucizesini göreceksiniz.
Kendal BAGOK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi