27 Şubat 2016 Cumartesi Saat 13:05
Süleymaniye’ye bağlı Germiyan bölgesi, Başurê
Kürdistan’ın en büyük bölgelerinden biri olma niteliği ile göze çarpıyor. Fakat
Güney Kürdistan’ın en büyük bölgelerinden biri olma niteliği taşıyan Germiyan,
Saddam rejiminin devrilmesinin ardından ne Başurê Kürdistan ne de Irak merkezi
hükümetinin resmi haritalarından hiç birinde yer almıyor. Dikkat çekici bu konu
başlı başına bir analiz konusu olma özelliğini de taşıyor diyebiliriz. Fakat
konumuzun kendisi şu anda Germiyan’a kısa bir bakış ile tanımaya çalışmak.
Germiyan, İran ve Irak’a ve sınırları olan bir bölgedir. Çevresinde bulunan il
ve ilçeler ise şöyledir, Kelar, Çemçemal, Duzxurmatu, Kerkük, Kifri, Perwisxan
yer almaktadır. Toplam nüfusu 800 bin olan fakat 1 milyona yaklaşan nüfusa
sahip olduğu düşünülen Germiyan, İran’a 80 kilometre, Süleymaniye’ye ise 185
kilometre uzaklıktadır.
KDP, YNK ve Goran Hareketi Başurê Kürdistan’ın üç önemli
siyasi aktörü, izledikleri politikalar ile zaman zaman birbirinin tam zıttı
olarak görünseler de temelde benzer dinamiklerin ortaya çıkardığı politikaların
sürdürücüleri oldukları aşikar. KDP daha çok dinsel ve ailesel-aşiretsel
niteliğiyle öne çıkmakta ve demokratik bir yönetime kesinlikle yanaşmamaktadır.
İktidara sıkıca sarılmış olan Barzani ve ailesi bunun ellerinden gitmesi
ihtimaline karşı her türlü ittifaka açık hale gelmekte ve bu da Başur’daki
ekonomik ve siyasi krizi daha da derinleştirmektedir. Bir yandan Başur
petrolüne karşın Bağdat’tan gelen %17’lik bütçe payını göz ardı eden KDP bir
yandan da Başika’da konumlandırdığı Türk askeri ile Kürdistan’ın altına ve
demokratik ulus zihniyetine adeta dinamik döşemektedir. Bu tutuma sahip KDP’yi
her fırsatta eleştiren YNK’nin durumu da bundan çok farklı değildir.
Bir Dönüm Noktası
Olarak Şengal
3 Ağustos 2014’te
DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırmasının ardından HPG gerillalarının Şengal
halkının yanında yer alması ve yüzbinlerce Şengallinin barbar DAİŞ çetesinin
elinden kurtarılması faktörü Güneyli güçlerin ve başta KDP’nin ‘karizmasını’
çizmişti. Şengal’de HPG’nin oluşturduğu savunma hattının ardından, Şengalli
Êzîdîler 73. soykırım girişiminin ardından kendilerini ‘öz savunmasını’
oluşturmak ile yüz yüze buldu. Şengal halkı ilk elden YBŞ ile öz savunmasını
oluştururken, öz yönetimini de ilan etti. Şengalli Êzîdîlerin öz savunma
birimleri YBŞ’yi ve öz yönetimlerini oluşturmaları tahakkümcü KDP tarafından ne
sıcak karşılandı ne de benimsendi. Deyim yerindeyse KDP ile Kürt Özgürlük
Hareketi arasında bir kriz yaşanmasına neden oldu, KDP’nin tahakkümcü
zihniyetinden doğan kriz, KDP’yi ‘gövde gösterisine itti.
Şengalli Êzîdîlerden
Sonra ‘Öz Yönetim’ Talepleri
Başurê Kürdistan’da KDP’nin yaratmaya çalıştığı
aileci-aşiretçi yönetim tarzına duyulan öfke birikimi Şengalli Êzîdîlerin
Peşmgerler tarafından DAİŞ çetelerine resmen ‘teslim edilmesi’ ardından daha da
bariz görülmeye başlandı diyebiliriz. Şengal’in ardından Kerkük halkı da öz
yönetimini oluşturma talebini duyurdu. Gün geçmeden gelen bu öz yönetim
talepleri karşısında KDP ve güneyli güçlerin en büyük kullandığı mağduriyet
dili ise ‘ekonomik kriz’ bahanesi olmaktadır.
Yine Başur’un siyasi güçlerinden biri olan YNK ise Kürt
Özgürlük Hareketi’nin yanında görünse de pratik bunun aksidir. Kürt Özgürlük
Hareketi’nin düşmanları ile istihbarati ilişkiler geliştiren YNK ve Goran zaman
zaman da söz konusu Kürt Özgürlük Hareketi olunca buna karşı KDP ile de ortak
zeminde buluşabiliyor ve işbirliğine girebilmektedir. Bu anlamda Ortadoğu
siyasetine yön veren bir dinamik güç olan Kürt Özgürlük Hareketi’nin Başur ve
Başur’un da Germiyan’da varlığını irdelemekte fayda vardır.
Hegomonik Güçlerin
Başur Politikası
KDP ve YNK’nin hem siyasi hem de askeri güç olarak Goran’ın
daha çok siyasi bir güç olarak konumlandığı Başur Bölgesi içinde yer alan
Germiyan alanı jeoaskeri ve jeopolitik önemi nedeniyle oldukça stratejiktir.
Ortadoğu halkları için kan ve göz yaşı anlamına gelen dünyanın süper kapitalist
güçlerinden olan ABD ve rakip paydaşı İran ise gerek doğrudan müdahale ile
gerekse de yarattıkları siyasi güç odakları ve El Kaide, El Nusra, DAİŞ gibi
çete örgütleriyle bu stratejik alanda faaliyetlerini sürdürmektedirler. Son
yılların en katil ve tecavüzcü çete örgütü olan DAİŞ Irak-Suriye ve Kürdistan
hattı üzerinden üçüncü paylaşım savaşının zeminini yaratmış ve iki bloklu
dünyanın bütün güçlerinin Ortadoğu’da konumlanmasının adeta meşru gerekçesi
haline getirilmiştir. ABD ve Rusya’nın başını çektiği bu blokların hem taktik
hem de stratejik her hamlesi bu alanlardaki siyasi güçlerini artırmakta ve
alanda belirleyici denge rolünü güçlendirmektedir.
Lokal olarak şu anda bu güçlerin stratejik merkezlerinden
biri de başta belirttiğimiz öneminden dolayı Germiyan’dır. Hem İran ile sınır
olmasından kaynaklı İran’ın yoğun olarak etkisinin olduğu kentin yapısını
tanımak önem arz etmektedir. Rusya’nın en önemli müttefiklerinden biri olan
İran bir dizi faaliyeti ile bu alanda hakim güç konumuna gelmek için mücadele de
vermektedir. ABD’nin petrol piyasasındaki etkinliği ile ülkelere konulacak ambargolara
kadar bu alandaki hakimiyetine karşın İran ise buradaki siyasi havanın
belirlenmesi ile elektrik kesintilerine kadar hem genel siyasi alana hem de sosyal
yaşamda etkisini yoğunca hissettirmektedir.
Ortadoğu Hegomonyanın Kıskacındadır
Ortadoğu’nun maddi ve manevi kültürel birikimleri-kaynakları
üzerinde söz hakkı elde etmek isteyen hegomonik iktidar güçleri Ortadoğu’yu Ortadoğu
yapan bütün birikimlere el koyarak yok etmeyi bir stratejik hedef olarak
önlerine koymakta ve bunu gerçekleştirmek için dinin yozlaştırılmasından tutun
da, kadının salt bir nesneye dönüştürülmesi için pazarlarda satılmasına kadar
ve binlerce yıldır aynı kültürü paylaşan halkların birbirini boğazlaması için
düşmanlaştırılmasına kadar ne var ne yok hepsini ortadan kaldırmak istemektedirler. Ortadoğu’yu Ortadoğu yapan ahlaki-politik
özüne yapılan saldırı sonucunda denilebilir ki yaşanan yozlaşma diz boyu
gitmektedir.
Sonuç alarak kapitalist güçlerin kendi aralarındaki güç ve
hakimiyet savaşı halkların doğal oluşturduğu toplumsal sistemlerini yok etmekte
ve insan tacirliğinden tutun da en derin ahlaki yozlaşmalara kadar toplumu
çürütebilmektedir. Bu anlamda bu güçlerin bahsettiğimiz hedeflerine ulaşmak
için attığı adımları takip etmek ve sahadaki etkinliklerini doğru tespit etmek
oldukça önemlidir. Yazımızın bundan sonraki kısmında biraz da atılan bu somut
adımlardan bahsedeceğiz.
Siyasi ve askeri olarak yönetiminde Kürtlerin olduğu fakat
politik olarak ABD ve İran tarafından yönlendirilen Başurê Kürdistan
Kürdistan’ın en önemli parçalarından biridir. Türkiye ile ekonomik olarak çok
güçlü ilişkiler içinde olan KDP, son bir yıldır Türkiye ile askeri
ortaklıklarını geliştirmiş ve Türkiye’nin bölgedeki politik çıkarlarına hizmet
eden bir pozisyona gelmiştir. Mevcut politikaları ile Başur Bölgesi
Kürdistan’ın geleceği ile Kürt Halkı’nın ortak çıkarlarına hizmet etmekten çok
uzaktır. Başur’un Germiyan Alanı’nda İran’ın da sürdürdüğü politikaların
bundaki payı oldukça fazladır.
YNK’li Peşmergeler İstifa Ederek
İran’a Katılıyor
İran’ın etkin olduğu bir saha olması itibarı ile Germiyan’ı
İran’ın resmi olmayan bir eyaleti olarak tanımlamak herhalde yanlış
olmayacaktır. Bizi bu tanıma götürenin kendisi ise YNK’nin hakim olduğu bir
alan olmasına rağmen tüm ‘yetki gücünü’ deyim yerindeyse İran’a teslim etmiş
olmasıdır. Öncelikle belirtmek gerekirse bu alanda İran yasaları geçerlidir. İran
yasaları uygulanmadığında ise İran yaptırıma gider ve ambargo uygular. Celewle,
Sediye, Xaneqîn başta olma üzere İran buralara askeri güç yığmaktadır. YNK, İran
denetiminde faaliyetlerini sürdürebilmekte ve çoğu zaman kendi kontrolündeki
peşmergelerini dahi komuta edememektedir. YNK’ye bağlı peşmergelerin de istifa
ederek İran’a katıldığı bilinen bir gerçekliktir.
KDP burada yoğun istihbarat çalışması yürütmekle birlikte
askeri bir etkinliğe sahip değildir. Xaneqîn başta olmak üzere pek çok alanda
oluşturduğu asayiş noktaları ile bilgi toplama ve alana hakim olma çabası söz
konusudur. İran’ın etkisinde faaliyetlerini sürdüren YNK ile alanda güç olmaya
çalışan KDP’nin yanında bu alanda askeri olarak gücü olmasa da faaliyetlerini
sürdüren bir diğer güç de Goran’dır. Goran’ın bazı avantajları olsa da
hükümetteki duruşu bu avantajları tersine çevirmiştir. YNK içinde yer alan bazı
üst düzey komutanlar ile daha çok orta sınıfın sempatisini kazanan Goran’ın
yarattığı umudu uzun vadede devam ettiremediği görülmektedir.
Başur’daki iktadar güçleri kuruluş amacı ve yürüttükleri
politikaları göz önüne alındığında bir zümrenin çıkarlarına hizmet eden taban
örgütlenmesinden çok hegomonik güçlerin örgütlediği öz olarak halkı dahil
etmeyen karakteristik yapıları nedeniyle halkta çok fazla karşılık buldukları
söylenemez. Hem tarihsel gerçekler, hem de sosyolojik gerçekler bağlamında bu
tarz karakterdeki yapıların baskı, tehdit ve yok etme üzerinden halka
yöneldikleri, değişimin önünde durdukları hatta en meşru taleplerin dahi
boğulduğu bilinmektedir. Fakat karakteristik olarak bu tür özelliklere sahip
olsalar da Kürdistanî partilerin çok fazla deneyim sahip olmaması, köklü bir yönetim
geleneğinden gelmemesi gibi dezavantajlar devrimci örgütler için buralarda
güçlü bir örgütlenme avantajına dönüşebilmektedir. Peki bu avantaj nasıl
kullanılacaktır? Başurê Kürdistan’daki siyasi partiler ve arkalarında duran
uluslararası güçlerin Kürt Özgürlük Hareketine dönük engellemeleri ile siyasi
ve askeri komploları nasıl boşa çıkarılacaktır asıl cevaplanması gereken
sorular bunlardır.
Goran Akreyî
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
YNK’li Peşmergeler İstifa Ederek
İran’a Katılıyor