• Latest
  • All
  • Haberler
  • Editörden
  • Araştırmalar
  • Makaleler
  • Politik Analiz
  • Dizi Yazı

Hakikat Arayışı

15 Mart 2020

TC ve HTŞ Dünyanın Gözü Önünde Alevileri Katletmeye Devam Ediyor-HABER ANALİZ

2 Temmuz 2025

Demokratik Toplum Sosyalizmi ve Öz Savunma

1 Temmuz 2025

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

30 Haziran 2025

Önder Apo’nun Manifestosu Ve Yaşanan Gelişmelere Etkisi

30 Haziran 2025

MİT ve HTŞ, Uyuşturucu Kaçakçılığında Baas Rejiminin İzinden Gidiyor!- HABER ANALİZ

28 Haziran 2025

Küresel ve Bölgesel Hegemonik Rekabetin Bir Yansıması

27 Haziran 2025

Emperyalist Savaşlar Ve Devrim İmkânları

26 Haziran 2025

Efrin’de El Emşat Çeteleri Yeniden Aktifleşiyor- ÖZEL HABER

25 Haziran 2025

‘Niyeti İyi Olan Bir Devlet, Kongre Sonrası İkinci Gün Komisyon Kurardı’

25 Haziran 2025

‘Doğu Kürdistan’da Alternatifi Olan Tek Güç PJAK’tır’

24 Haziran 2025

Şam’daki Kiliseye Yapılan Saldırı HTŞ Üyeleri Tarafından Yapıldı-ÖZEL HABER

23 Haziran 2025

Demokratik Ulusta Demokratik Komün Yaşamı

23 Haziran 2025
No Result
View All Result

Hakikat Arayışı

Lekolin by Lekolin
15 Mart 2020
in Kadın
Reading Time: 3 mins read
A A
Home Bölümler Kadın

30 Eylül 2010 Perşembe Saat 06:46

İçimdekini bir dökebilsem ya da var olan gerçekleri bir söyleyebilsem! Kim ne anlar ki? Anlayan ancak bu gerçekleri yaşayabilendir.

İçimdekini bir dökebilsem ya da var olan gerçekleri bir söyleyebilsem! Kim ne anlar ki? Anlayan ancak bu gerçekleri yaşayabilendir. Yaşayan da çoğu zaman dile getiremez, dile getirse bile ya kimse anlamaz ya da cezalandırılır. İşte böylesi bir çelişki çoğu zaman gerçeklerin kaybolmasında önemli rol oynar.

Aslında gerçekler bazen denize benziyor. Elbette, deniz o kadar derindir ki kimse bilemez içinde ne saklandığını… Evet, bakarsın uzaktan denizin derinliğine, dalıp gidersin, bazen de nereye gittiğini bile bilemezsin… Ya o dalgaları? Hiç kimse bilebilir mi ki o dalgaların içinde ne vardır? Bazen büyük, bazen de küçük dalgalar, belki de kendince bir savunmadır ya da gerçekleridir.

Denilir ki ‘’hakikat aşktır, aşk da özgür ve doğru yaşamdır’’. Evet, öyledir, birçok zaman evet diyoruz. Tabii bu evetin bir bedeli vardır. Bazen delilik, bazen saçmalık, bazen de isyan olarak görülüp cezalandırılır bu evet… Yine bu mücadelede kavgalar, acılar ve hatta ölüm bile vardır. Nitekim birçok insan bu uğurda büyük bedeller vermiş ve vermeye devam ediyor. İşte bu bedel göze alınmak isteniyorsa, her yerde söylemek ve mücadelesini vermek gerekir. Ama eğer bilinçli ve özgür bir yaşam tercihi ise gerisi çok fazla önemli değildir. Hiçbir acı, zorluk ve engel özgürlük arayışı kadar değerli olamaz. Hiçbir zorlukta özgürlük arayışının önünde engel olamaz. Yeter ki özgür yaşama arayışın, inancın ve çizdiğin yolun hedefine kilitlenme olsun.

Dolayısıyla burada doğru ve özgür yaşam tercihi yapılırken, evet ya da hayır, kabul ya da ret ölçüleriyle diyorsun ki “ben varım, ben bir iradeyim! Var olmak nedir ki? Kendine ait olmaktır, irade sahibi olmaktır, hiç kimsenin tahakkümü altına girmeden, kendi özgür iradenle karar almak ve nasıl yaşayacağını bilmektir. Bunu söylemek ve yapmak bir insanın en doğal hakkıdır, ama gel gör ki, bu hakka sahip değilsin ve kendine ait değilsin. Sana verilen rol ya da çizilen çerçeve bellidir sadece bu görevini ve misyonunu yerine getirebilirsin. Onun dışına çıkamazsın, çıkarsan bedelini ödersin, ödettiriliyor…

Tabi ki burada kadının toplumdaki veya sistemlerdeki konumu daha acıklı ve içler acısıdır. Yaşamı yaratıyorsun, ama tarihin sayfalarında bir kadın olarak yoksun… Uygarlığa analık ediyorsun, ama sonrasında inkâr ediliyorsun. Toplumsallaşmanın oluşumunda rol oynuyorsun ama sonrasında köleleştiriliyorsun. Hatta kadın için yaşam öyle bir hal alıyor ki artık tam bir trajedi oluyor. Düşünebiliyor mu en insani ve içten doğal gelen bir sese dahi müdahale ediliyor ya da kötü gözle bakılıp yasaklanıyor. “Yüksek sesle gülme, konuşma, çünkü sen bir kadınsın…“Yüksek sesin kötü kader yazıyor! Peki, ya o yüksek ses bir isyansa?

“Kadınsın, gerçek aşka layık değilsin! , “özgür iradenle aşkı seçemezsin! , “istediğin gibi yaşayamazsın! Aşkın tanrıçalığını yap, sonradan sana yasaklansın, yaşamı yarat, sonrasında kölelik yaşamı dayatılsın. Nitekim böylesi bir yaşama karşı kadının cevabı, çoğu zaman intiharla olmuştur. İntihar olumlu ve sonuç getirici bir olgu olmasa da, sonuçta çaresizliğin sonucu gerçekleşen, başka bir alternatif yaratamamanın ürünü olan tasvip edilemeyecek bir yöntemdir.

Kadının suçu odur ki, istediği gibi özgürce yaşamak istiyor. Elinden alınan kimliğini geri istiyor. Kendine ait olmak ve özgür iradesiyle yaşamak istiyor.
Bugün artık kadın olmanın cins bilinci hızla örgütlülüğe doğru gidiyor. Her ne kadar erkek egemenlikli sistem bunun önünde engel olsa da, artık bu bilincin tohumu atıldı. Kadın açısından bir kere uyanış başladı ve devam edecek. Çünkü kadınlar artık nasıl yaşamalıyı çok iyi biliyorlar, özgürlüğün ne anlama geldiğini çok daha iyi anlıyorlar. Binlerce yıl kaybetti ve artık nasıl elde edeceğini de biliyor. 

Narîn Dilpak

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info

Tags: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Share203Tweet127
Previous Post

Egemenlikli Erkek=Devlet

Next Post

DYG’den ‘Demokratik Özerklik’ ve ’15 Şubat’ Çağrısı

Lekolin

Lekolin

Related Posts

Kadın

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

by Leyla Egid
30 Haziran 2025
0

30 Haziran 1996, Kürt Özgürlük Hareketi için unutulmaz bir tarih olarak kayıtlara geçti. Zilan, Dersim Cumhuriyet Meydanı’nda işgalci Türk ordusunun...

Read more

Sosyalizm Odağında Jin Jiyan Azadî Felsefesi

31 Mayıs 2025

Eril Zihniyetin Yozlaştırdığı Toplum

23 Ekim 2024
fountain pen writing on paper

Toplumsal Sorunların Aşılmasında Çıkış Özgürlük Hareketidir

23 Kasım 2021

Doğa ve Kadın’ Arasındaki Güçlü Bağa Saldırı

13 Ağustos 2021
Next Post

DYG'den 'Demokratik Özerklik' ve '15 Şubat' Çağrısı

  • Anasayfa
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Tüm Yazılar
  • Yorum İlkesi
  • Anasayfa
KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi