Kürtlerin 1923’den beri Türk olarak kabul edilmesi ve Kürtler üzerinde uygulanan inkâr etme siyaseti, Türk halkının neredeyse tamamı tarafımızdan Kürtlerin, aslında dağ Türkleri oldukları, dağda yürürken kart kurt ettikleri için Kürt denmiş diye biliniyorlar. Baştan sona gerçek dışı bir zihniyet. Kürtlerin bir ulus oldukları ama ulus olarak kabul edilmedikleri, ulusal değerleri dil, kimlik ve kültürlerinin yasaklanması durumu var. Elli milyon bir halk, sözde uygar dünya tarafından ulus olarak kabul edilmiyor. Oysaki Birleşmiş Milletler, her ulusun, ulus olmaktan kaynaklı varlığını ve kimliğini, kaderini tayin etmek hakkını uluslararası yasalarla güvence altına almış ve Türkiye de, bu yasaları kabul etmiştir. Yüz yıllık inkâr ve ulus olarak kabul etmeme, Türkiye’de yaşayan herkes kanunlara göre Türktür denmesi ve farklılıklara yaşam hakkı tanınmaması, Türk toplumunun genel çoğunluğu tarafından da farklılıklara hoşgörülü yaklaşmamaya, tekçi yaklaşmaya yol açıyor. Hatta bazı Türkler, Türkiye’de, 1995’e kadar Kürt olduğunu bilmiyorduk diyenler var. 1991’e kadar, devletin üst düzeyde yönetimi, toplumun gözünün içine baka baka Kürt diye bir millet yoktur diyorlardı. Bu durumda, Türk halkı, Kürtlerin bir ulus olduklarını ve bütün uluslar gibi yaşama ve varlığını devam ettirme hakkına sahip olduğunu nasıl bilecek? Kürtler, 1990’larla, ulusal devrimci mücadelenin gelişimiyle ulusal bilince sahip olmaya başlayınca Kürtler ülke ve dünya gündemine girmeye başladılar.
Kürtlerde ulusal bilinç gelişince ve inkâr rejimi, artık Kürt yoktur diyemez hale gelince yıllarca yasak olan ve söyleyenlerin hapis cezası aldıkları Kürtçe şarkılar ve türküler serbest bırakıldı, zaman zaman Kürt sorunundan söz edildi, açılım, çözüm, süreç dendi ama açılım bir türlü açılmadı ve Kürt sorunu çözülmedi, Kürtler üzerinde uygulanan inkâr etme siyaseti hala devam etmektedir. Gelişmiş ve kültür seviyesi yüksek olan demokratik toplumlarda ulusal sorunlara yaklaşım demokratik ve çözümleyicidir. Türkiye’de, maalesef bunu göremiyoruz. Kime baksak, inkâr etme siyasetinin etkilerini ve kabul etmemeyi, yok saymayı görüyoruz. Kürtler bilinçlenmeye başlayınca, uluslararası alanda tartışılmaya başlandı ve on milyonlarca nüfusu olan bir halkın neden devletsiz olduğu tartışıldı. Ve bu durum, Kürtleri ulus olarak kabul etmeyen siyaseti göreceli olarak zora koydu ve sözde çözüm süreçleri, açılım ve Kürt soruna çözüm paketleri açıklandı, sorunu çözeceğiz, Kürtler ulus olarak yaşayacaklar, kültür ve kimlikleri yaşayacaklar dendi ama değişen bir şey olmadı. Toplumsal çoğunlukta da, Kürt halkının inkâr edilmesinin etkileri hala mevcuttur. Bazı Türkler, Kürtler her hakka sahipler, bir ayrım yok diyorlar. Kürtler ulus olarak kabul edildiler mi? Kürtlerin ana dilleri resmi olarak kabul edilmiş mi? Kürtler milletvekili olabiliyorlar, vali olabiliyorlar, kaymakam olabiliyorlar, polis olabiliyorlar, öğretmen olabiliyorlar, hâkim ve savcı, avukat olabiliyorlar ve hatta başbakan ve Cumhurbaşkanı bile olabiliyorlar ama her nasıl oluyorsa Kürtler Kürt olamıyorlar, Kürtlerin Kürt olmaları kabul edilmiyor. Kürtlerin, Kürt olmaları dışında her şey olmalarını kabul ediyorlar ama Kürt olmaları kabul edilmiyor. Oysaki bir toplumun, önce kendisi olmaya ihtiyacı var. Kendisi olmamış bir toplumun hiçbir şey olamayacağı bilinmelidir. Herkes kendi kimliğiyle kendisi olur.
Yüz yıldır, Kürtler Türkleştirilmeye çalışılıyor, korkunç bir asimilasyon politikası Kürtler üzerinde uygulanıyor. Dünyada, Kürtlere uygulanan asimilasyon politikası başka bir halka uygulanmıyor. Ve normalde, uluslararası yasalarca, asimilasyon insanlık suçu olarak kabul edilmiştir. Filistin halkı söz konusu olunca Türkiye’de insanlar demokrasiyi ve ulusların kendi kaderini tayin etme hakkını ve ulusal sorunun ne olduğunu hatırlıyorlar. Ancak Kürtler söz konusu olunca, demokrasi, insan hakları, din kardeşliği unutuluyor. Kürtler Türkiye’de her hakka sahipler öyle mi? Peki Kürtlerin ana dilde eğitimi neden kabul edilmiyor? Kürtlerin bir tane okulları yok. Kürtçe devlet dairelerinde bilinmeyen bir dil olarak kabul ediliyor. Resmi olarak Kürdüm demek bile yasaktır. Ama bazılarına göre Kürtler her hakka sahipler ve yaşıyorlar, kimsede bir şey demiyor öyle mi? Kürt sorunu sanki Türklerle Kürtler arasında anlaşamama sorunuymuş gibi gösteriliyor. Oysaki Kürt sorunu, devletle Kürtler arasındadır. Yani devlet Kürtleri bir ulus olarak kabul etmiyor ve Türk olacaksınız diyor. Kürtlere yüz yıldır dayatılan budur. Kürtlerin Türklerle bir sorunları yok ve birlikte yaşıyorlar, evlilikler yapmışlar ama Kürt sorunu bu değildir. Bir ulus, ulus olarak ve kültür, kimlik olarak yok edilmek istenecek ama kimse buna durun, siz ne yapıyorsunuz? demeyecek. Korkunç bir durum. Büyük bir insanlık sorunu ve sözde uygar dünya bu korkunç duruma seyirciler. Ama diğer taraftan da, Filistin’e özgürlük, Yunanistan’da, Bulgaristan’da ve dünyanın bilmem neresinde yaşayan Türklere hak ve özgürlük deniyor. Ama Kürtler söz konusu olunca, siz şöyle durun, sizin bir hakkınız yok, çünkü siz, bir ulus değilsiniz, Kürtçe bir dil değildir deniyor.
Kürtlerin, Türkiye’nin sınırları içerisinde ulus olarak kabul edilmesi ve Kürt olarak yaşamaları en doğal haklarıdır ve bu hakkı Allah vermiştir. Hem günde beş vakit namaz kılın hem de Allah’ın yarattığı bir halkı yok sayın, dillerini ve kimliklerini yasaklayın, sonrada deyin ki Kürtler her hakka sahipler, özgür yaşıyorlar, ayrım yok deyin. Kürtler ulus olarak kabul edilme ve anadilde eğitim istiyorlar. Bunun Türkiye’ye ve Türklere hiçbir zararı yoktur, olmaz. Kürtler, Türkiye’nin sınırları içerisinde ulus olarak kabul edilmek istiyorlar, Kürtçe eğitim veren okullarında gönüllülük temelinde Türkçeyi de öğrenecekler ama kendi dil, kültür ve kimlikleriyle ulus olarak yaşayacaklar. Kürtlerin Türkçeyle, Türk halkıyla, Türk bayrağıyla bir sorunları yok. Kürtlerin sorunu ulus olarak var olma ve yaşama sorunudur. Sanırım ne dediğimiz anlaşılmıştır ve bazıları Kürt sorununun ne olduğunu anlamışlardır.
Kemal SÖBE