Nihayet 17 Nisan günü sömürgeci-soykırımcı Türk devleti (SSTD) ve Barzani ailesi birlikte Medya Savunma Alanlarına karşı kapsamlı bir saldırı başlattılar, böylelikle operasyon olacak mı olmayacak mı, olacaksa ne zaman ve kimler katılacak soruları cevabını bulmuş ve merak da giderilmiştir. Kürdistan Özgürlük Hareketinin yönetimi için bir sürpriz değildi, zaten bir öngörüleri vardı. Hatta KCK dışişleri komitesi, bu saldırının 15 Nisan’da başlatılacağına dair açıklamalarda bulunmuş, ancak KDP resmî sitesi bunu yalanlamıştı (saldırıdan sonra bu açıklamalarını sitelerinden kaldırdılar).
Bu kapsamlı saldırının hedefleri ve halkımızın, kadınların, gençlerin ve dostların bu saldırı karşısında nasıl tavır alınmasına ilişkin PKK, KCK, HPG, KJK, Komelên Ciwan gerekli açıklamaları yaptıklarından dolayı ayrıca bu yazıda takınılması gereken tavır ve tutumu tekrarlamayı gerekli görmüyoruz; sadece canı gönülden katıldığımızı belirtmekle şimdilik yetiniyoruz. Karşı karşıya olduğumuz saldırının kapsam ve içeriği sömürgeci-soykırımcı Türk devleti ve Barzani aile ihanetinin uluslararası dayanaklarını boşa çıkarmak için düşünce, yetenek ve irademizi örgütlü bir biçimde sonuna kadar harekete geçirmektir.
Ancak öncelikle karşı karşıya bulunduğumuz saldırganları doğru tanımlamak gerekir. Doğru görev saptaması, mücadele tarzı, tutum, doğru tahlil ve tanımlamadan geçer.
Genelde Güney Kürdistan yönetimi ve Federal Kürdistan biçiminde bir tanımlama yapılır ve bu tanımlama Kürtler tarafından ve SSTD dışındaki uluslararası kamuoyu tarafından kabul görür. SSTD nazarında “Kuzey Irak Yerel yönetimi” olarak nitelendirilir ve bu statünün oluşturulmasına katkı sundukları için de her fırsatta bir pişmanlık da gösterilir. SSTD’nin başkanı T.Erdoğan, Rojava devrimini değerlendirirken, ”Kuzey Irak’taki hatamızı tekrarlamayacağız” demektedir. Yine 80’li yıllardan bu yana eli Kürt kanından çıkmayan Hulusi Akar’da, SSTD’nin parlamentosunda “Kürdistan diye bir yer yok, olmayacakta” deme cüretini gösterebilmiştir.
SSTD’nin Kürt ve Kürdistan varlığının inkarı temelinde kurulmuş ve Şark Islahat planı temelinde de bu amacı gerçekleştirmek için yüzyıla yakındır, her türlü sömürgeci-soykırımcı politikaları uygulamaktadır. SSTD, Kürt-Kürdistanın yok edilmesi temelinde kurulmuştur. Yani kendi kuruluşunu, varlığını ve geleceğini Kürdün, Kürdistanın yok edilmesinde görmektedir.
Barzani ailesinin başını çektiği Güney Kürdistan’daki federal oluşum ve statünün oluş hikayesi de bu noktada ciddi benzerlikler göstermektedir. Bu benzerlikler, doğru anlaşılmadan, ortaya konulmadan bugün Barzani ailesinin Kürdistan Özgürlük Gerillasına karşı düşmanlığının neden-niçinleri yeterince anlaşılamaz.
1992’ yılı bu süreci anlama ve tanımlama bakımından çok ciddi ve somut tarihi veriler sunmaktadır. Bu statünün oluşumu için, ABD emperyalizmi faşist, soykırımcı Irak Saddam yönetimini tasfiye etmek için Başurê Kürdistan’da uçuşa yasak bir bölge oluşturmak ile işe başladı. Fakat statünün oluşması için SSTD’nin onayının alınması için PKK’nin tasfiyesi için açık bir savaşı dayatmıştır. Bu konuda ABD ve İsrail bölge hegemonyası için bir statüye gereksinim duyarken, SSTD’de hem kapitalist modernitenin hegemonyasi ve hem de PKK’nin tasfiyesi temelinde bu plana onay vermiştir. Avrupa da bölge hegemonyası önünde PKK’nin reel sosyalizmin yıkılışına rağmen ilerlemesini durdurmak, kontrol altına almak ve giderek tasfiye etmek için SSTD’nin PKK’yi tasfiye amaçları ile buluşuyordu. Bu temelde Barzani ailesinin başını çektiği Güneyli güçler Başur’dan, SSTD Kuzey’den saldırarak, ABD’nin kontrolündeki NATO ise 5. maddesi temelinde sürece dahil olarak PKK tasfiye edilmek istendi. Yani Başur’de oluşan statü’de, PKK’nin tasfiyesi savaşına katılma temelinde kurulmuş oluyordu.
SSTD Kürdün-Kürdistanın yok edilmesi temelinde kurulurken, Barzani ailesinin öncülüğünde kurulan Federal Statüko da PKK’nin tasfiyesi temelinde kurulmuştur. Yani Barzani ailesi ve diğer çıkar çevrelerinin varlığı, PKK’nin imha savaşına katılmanın karşılığı olarak konum sahibi oldu.
Başurê Kürdistan parlamentosunun ilk kararlarından birisinin PKK’nin tasfiyesi kararı olması tesadüf olabilir mi? Bu noktada Barzani ailesinin başını çektiği Güney parlamentosunun ilk aldığı kararlardan birisi PKK’yi tasfiye etmek olmuştur: Aile saltanatlarının varlığı, geleceği için, PKK ve Özgürlük Gerillasını yok etmek!
Barzani ailesinin kanlı saltanatı için Kuzey Devrimini yok etmek!
Aile çıkarları dışındaki herkesi yani tüm Kürtleri kurban etmektir.
Bu değerlendirme okuyucuya veya bazılarına çok uç gözükebilir fakat tarihi olaylar ve olayların vesikaları ortadadır.
1992 yılında Mesut Barzani radyodan olanca öfkesiyle “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, Kahrolsun PKK” diye haykırıyordu, isteyen Faysal Dağlı’nın Bırakuji adlı kitabının sayfalarına kabaca bir göz atabilir. Yani varlığını PKK’nin kahrolmasından daha çarpıcı ortaya koyan ne olabilir? Bu kadar PKK düşmanlığı, gerilla düşmanlığı, Önder APO düşmanlığı nasıl izah edilebilir? Bu anlık bir öfkeyle söylenmiş bir söz olabilir mi? Hayır! Çünkü onu bu sözü söylemeye götüren esas neden SSTD ile var oluşu ve PKK’nin yok edilişi için varılan anlaşmadır. Sonraki yıllarda da PKK, gerilla ve Önderlik karşıtlığı, zaman zaman azalıp-çoğalarak, ama aynı oranda SSTD yandaşlığı derinleşerek sürmüştür.
Yeri gelmişken bir benzetme yapalım. Bir zamanlar Nikaragua’da Somoza ailesinin kurmuş olduğu soygun düzenini korumak için örgütlediği Ulusal Muhafızlar vardı. Bu muhafızlar, sabah sporlarında: “Yaşasın Somoza, Kahrolsun Halk” sloganlarını atıyorlardı. Barzani’nin “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, Kahrolsun PKK” sloganına ne kadar da çok benziyor.
Bir an bütün bu yazdıklarımızın öfke ve tepkiyle yazılmış olduğunu kabul edelim. Ama ortada kimsenin görmezden gelemeyeceği gerçekler vardır. Medyaya yansıyan, Güney Kürdistan haritası üzerinde işaretlenmiş SSTD işgal üsleri ilgilenen herkesin hafızasındadır. Bu işaretlerin yoğunluğuna bir bakalım, bu sömürgeci güçler sahi burada ne geziyorlar? Hem de bunları PKK’nin tasfiyesi üzerine çağıran kim veya kimler? SSTD’nin resmi sözcüleri işgal üslerinin 38 olduğunu bizzat kabul ediyorlar. Ya kabul etmedikleri? Bize göre de bu sayı 50 civarındadır. Peki Duhok, Zaxo, Hewlêr’deki gizli noktalarının sayısı ne kadardır? Bunun sayısının açık olandan fazla olduğunu tahmin etmekte kimsenin zorlanacağını sanmıyoruz.
Türk Sömürgeciliğinin bu kadar, Başûrê Kürdistan’da varlık bulmasına Evet, üst kurmasına Evet!
Petrolü, gazı en ucuzundan SSTD’ye pazarlamasına Evet!
Başurê Kürdistan’ı Türk sermayesinin yatırım yapmasına ve Türk mallarının pazarlanmasına açmaya Evet!
Kürt soykırımın günümüzdeki uygulayıcısı Tayip Erdoğan ve MİT başkanı Hakan Fidan’a Evet!
Her gün Kürt ve Kürdistan halkının aleyhine, SSTD yönetimiyle aile içi ziyaret ayarındaki ilişkilerine Evet!
MİT’in kendini örgütlemesine ve Parastını bir alt şubesi gibi özgürlük gerillasına karşı harekete geçirmesine Evet!
MİT’e Haftalık rapor sunmaya, acil durumlarda da günlük olarak bilgi sunmaya Evet!
HPG gerillasının katledilmesi için SSTD’nin SİHA’larına günlük koordinat vermeye Evet!
Ama PKK, gerilla, özlü yurtseverlik, devrim ve ulusal-toplumsal kazanım adına ne varsa hepsine Hayır!
Yani Barzani’nin “Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, Kahrolsun PKK” sözünün hiç de anlık söylenmiş bir söylem olmadığı anlaşılmaktadır.
Son yıllarda, bir ara KDP yetkilileri PKK bizi tanımıyor ve kabul etmiyor, meşru görmüyor açıklamasında bulundular. Bunu da, PKK’yi adeta tasfiye etmenin gerekçesi yapmak istediler. Bununla, Kürt yurtsever kamuoyunu yönlendirmek istediler. Ancak KCK Eş Başkanlığı’nın ve HPG Komutanlığı’nın açıklamaları bu iddiayı yerle bir etmişlerdir. Yapılan açıklamalar herkesin hatırındadır.
En önemlisi de Önder APO’nun yaklaşımıdır. 2013 yılında ulusal kongre tartışmaları yürütülürken bizzat Önder APO bulunduğu esaret koşullarında Mesut Barzani’yi Leyla Zana ile birlikte kongre eşbaşkanlığına önermiştir. KCK yönetimi de Önder APO’nun bu önerisinin arkasında durmuştur ve pratikleştirilmesi için de azami bir çaba içerisinde bulunmuştur. Ama Mesut Barzani bunu hiçbir anlamı olmayan gerekçelerle ret etmiştir. Kürtlerin rızasıyla ve onayıyla başkan olacağına SSTD’nin elinde Kürtleri sırtından vuran bir kanlı hançer olmayı tercih etmiştir. Barzani aslında daha o günlerde, bu günlerin zeminini döşemiştir. Çünkü varlığını PKK’nin yok oluşunda görmektedir.
Bir an SSTD’ye ait işgal üslerinin işaretlendiği haritayı göz önüne getirelim ve Zaho, Duhok, Hewlêr’deki gizli üslerini de hafızamızda canlandıralım. Sahi Güney Kürdistan başkanı, başbakanı ve KDP genel başkanı ve Parastın(KDP istihbarat teşkilatı), Peşmerge ordusu burada ne yapıyor? Ortada bu kadar askeri işgal altında olan bir Kürdistan parçasında eğer kendimizi aldatmadan, ahlakımızı ve vicdanımızı yitirmeden tanımlar isek böyle bir ortamdaki yönetime ne ad verilebilir? Nasıl tanımlanabilir?
Eğip bükmeden ve tümüyle pratikte ortaya çıkan Barzani ailesinin söz ve pratiklerine, kamuoyuna yansıyan ve yansımayan siyasi, askeri, istihbari, ekonomik, mali ilişkilerine baktığımızda yüzbinleri bulan Güney Kürdistan,Bakur, Rojhılat ve Rojava şehitlerinin kanları üzerinde bir ailenin öne çıkan, birkaç figürün yani Mesut, Mesrur, Neçirvan vb kişiliklerin Kürt halkına, ulusuna ve Kürdistan’a hizmetlerinden çok milyar dolarları bulan mal varlıkları ile anılmaları her şeyin doğru tanımlanmasının çerçevesini ortaya koymaktadır.
O zaman kendiliğinden tanım da netleşmektedir. İhanet ve soygun çetesi!
İşte bu zenginliğe ulaşabilmek için, sırtını sömürgeci önce Şah ve ardından İslami Humeyni yönetimine dayayarak, Rojhılat Devrimini tasfiye!
İşte SSTD’ye sırtını dayayarak Sait Elçi-Sait Kırmızı Toprakların tasfiyesi!
İşte sırtını Kürt soykırımcısı Saddam’a dayayarak YNK’yi Hewlêr’den tasfiye!
İşte Kazimi hükümeti ve SSTD ile birlikte Şengal’i devrimini tasfiye etme çabaları, Mam Zekilerin Dıjwarların ve Saitlerin katledilmesi!
Mexmur’u ambargo ile baskı ile sindirmeye evet!
Efrin’in soykırım uğramasına ve demografik değişimine evet!
İşte sırtını SSTD’ye dayayarak Rojava Devrimini tasfiye etme çalışmaları!
Ve işte SSTD’ye sırtını dayayarak, kaderini bağlayarak, 1985’ten bu yana bir yeminli düşman gibi PKK ve Kuzey Devrimini tasfiye etmek için geliştirdiği kirli ilişkiler, dökülen binlerce gerillanın kanı…Ve büyüyen servetleri…
SSTD varlığını Kürt ve Kürdistan’ın yok etmesi temelinde sürdürme siyasetine, Barzani ailesi ve KDP’de varlığını ve geleceğini PKK’nin tasfiyesi temelinde güvence altına almaya çalışmakla, SSTD’nin siyasetini tamamlamaktadır. Çünkü bugün SSTD’nin izlediği ve başarmak istediği soykırım politikasının önünde duran ve onu boşa çıkaran PKK ve onun özgürlük gerillasıdır. PKK ve Özgürlük gerillasına bu kadar düşmanlık, SSTD’nin sömürgeci-soykırım politikalarına sadece alet olmak değil, bizzat bu politikanın ortağı olmak ve Kürdistan halkına ihanettir demektir!
Bunun sonucunda ise, SSTD’nin harita üzerindeki üsleriyle ve Türk şirketlerinin reklamlarıyla kirletilmiş Başurê Kürdistan ve her fırsatta SSTD ordularının yanı başında gerillaya karşı savaşan bir yönetim. Adını siz koyun! Bu yönetimi bir ihanetçi soygun çetesi dışında tanımlamak mümkün mü? Eğer mümkünse bu gerçeğe ihanet olmaz mı?
Londra’da bir Kürt kadını gerillanın sembolü haline gelen sarı mekap ayakkabısının bir tekini Mesrur Barzani’ye karşı sallayarak: “Bu ayakkabıya kurban olasın” derken Kürt gençleri tarafından milyarder Mesrur Barzani lüks arabasının içerisinde çürük yumurtaların hedefi oluyordu. Orada Mesrur’un şahsında yumurta yağmuruna tutulan Barzani ailesi ve onun ihanetiydi. Çünkü onlar en başta SSTD’nin ipe çektiği Abdulselam Barzani’ye ve Kürt özgürlüğü için kanını akıtan yüzbinleri bulan Başurlu yurtsever peşmergeye de ihanet etmişlerdi.
Barzani Ailesi, 2020 yılında aktif olarak başlattıkları PKK’yi tasfiye etme pratiklerini,2021 yılında görünür kılmışlar, 17 Nisan 2022 tarihinden itibaren de, tam içinde ve başında yer almışlardır.
Unutulmamalıdır ki, halklar hainleriyle hesaplaşmadan, hiçbir biçimde özgürlüklerine kavuşamazlar! Ancak hainleriyle doğru ve yeterli düzeyde hesaplaşanlar, özgürlüklerine ulaşabilmişlerdir.
Şimdi sömürgeci-soykırımcı Türk devletiyle ve soyguncu-ihanet çetesi Barzani ailesiyle, bu doğru tanım temelinde hesaplaşmanın zamanıdır.
Yasin NAVDAR
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi