Bazen bir fotoğraf gerçeğin dolaysız aktarımından çok daha fazla anlam barındırır. Bir karede sonsuz kılınan bir an olmaz o zaman. Deklanşöre basıldığında ölümsüzleşen bir dönemdir artık. Yukarıdaki fotoğraf bunlardan biri.
1984’ün 15 Ağustos’unda dirilişi yaşamaya başlayan Kürt halkının varlık yokluk hikayesi bir kareye bir ana dolmuş bu fotoğrafta. Bir grup genç yürüyorlar, hiç sayılanı var kılmaya. Özgürlük pınarlarından, önderlerinden aldıklarını tüm Kürdistan’a yaymaya gidiyorlar.
Bitti diye zafer naraları atanların sevincini kursağında bırakmaya, yüz binlerin “İntikam” çığlığına cevap olmaya yürüyorlar. Savaşa yürüyorlar. Meşru savaşın anlamını en iyi bulduğu savaşta yer almaya ilerliyorlar. Bilcümle faşiste, haine, insanlıktan çıkmışa had bildirmeye gidiyorlar. Bildirecekler de.
Yıllardır isimleri yaşları değişse de değişmeyen bir adanmışlıkla halkını savunmaya gidenleri temsil ediyor bu resim. 90’larda çekildiğini tahmin edilebilir. Fakat 80’leri de 90’ları da 2000’leri de yansıtıyor bu fotoğraf. Kürdistan’daki gerilla savaşının incelikli bir simgesi.
Uzaktan çekilmiş belli belirsiz bir fotoğraf. Fotoğrafın tarihi de yeri de net değil. O gerilla grubunda olanlar ve kameranın arkasındaki göz dışında kimse tahmin edemez bu ayrıntıları. Ama önemli ve net olan bir grup özgürlük gerillasının Kürdistan topraklarında özgürlüğe yürüdüğü. Belki saatlerdir yürüyorlar, belki yeni başladı yürüyüşleri. Fotoğraftakilerden bazıları ölümsüzleşti bazıları hala yürüyor. Fotoğraf ancak o an orada olanların hatırlayabileceği saniyeyi resmetmiş olabilir fakat ona bakınca özgürlük savaşını herkesin göreceği kesin. Bu fotoğrafı bakınca duygulanmayan Kürt var mıdır? Ya özgürlük gerilları ile gururlanmayan?
Kırmızı ayakkabılarıyla Kürdistan’da adımlamadık dağ, ova bırakmadılar. Şehirlerin kaldırımlarına da bastı ayakları. Kürdistan dışına da çıktı yürüyüşleri. Karadeniz’in ormanlarında da Rakka çöllerinde de yürüdüler, mola verdiler tekrar yürüdüler. Kürdü nerede savunmak gerekirse oradaydılar. Şimdilerde gitsinler diyenlere kör yüreklilere inat Şengal’e de koştular, Hewler’i savunmaya da. Her patikada bir hikaye biriktirdiler. Neredeyse ülkenin her dağında tepesinde kan döktüler. Dört parçaya bölünmüş Kürdistan’ı yürüyüşleri birleştirdi.
Şimdi, şuan, siz bu fotoğrafa baktığınız anda, gece ya gündüz onlar Kürdistan’ın bir yerinde devraldıkları özgürlük meşalesini yükseltmek için yürüyorlar. Bazen yavaş bazen yel gibi seri adımlarla fakat her zaman sarsılmaz bir inançla.
Kürdistan’ın her yerinden geldiler. Derlendiler, toplandılar ve Önder APO’nun gösterdiği yolda yürüdüler. “Kürdistan Devriminin Yolu”nu yürüdüler, yürüyorlar. Zafer ve Özgürlüğe kadar da yürümeye devam edecekler.
Ari TUFAN