23 Şubat 2013 Cumartesi Saat 08:50
Wekîlên BDP’ê ber bi Îmraliyê ve bi rê ketin – Dîha
Parlementerên BDP’ê Sirri Sureyya Onder, Pervîn Buldan û Altan Tan ji bo ku bi Rêberê PKK’ê Abdulla Ocalan re hevdîtinê pêk bînin ber bi Girava Îmraliyê ve bi rê ketin.
Parlementerên BDP’ê Sirri Sureyya Onder, Pervîn Buldan û Altan Tan di çarçoveya hevdîtinên dewlet û Rêberê PKK’ê Abdullah Ocalan re pêk tên de ji bo bi Ocalan re hevdîtinên pêk bînin ber bi Girava Îmraliyê ve bi rê ketin. Wekîlên hatin Atakoy Marînayê ji aliyê gelek xebatkarên çapemeniya biyanî û neteweyî ve hatin şopandin. Wekîlan pirsên rojnamegeran bê bersiv hiştin û bi kêşiya ayîdî Midûriyeta Giştî ya Ewlehiya Peravê ber bi Girava Îmraliyê ve bi rê ketin. Di destê wekîlan de poşetek hebû.
Kaplan: Em hemû tên guhdarkirin – Dîha
Parlamenterê BDP’ê yê Şirnexê Hasîp Kaplan, diyar kir ku ew hemû tên guhdarkirin û wiha got: “Ez ji roja ku min dest bi parêzertiyê kiriye heta niha têm guhdarkirin. Em hemû tên guhdarkirin. Ji sedî 95’ê guhdarkirinê agahiya dozgeran pê tune û li dijî zagonan e.”
Parlamenterê BDP’ê yê Şirnexê Hasip Kaplan, der barê xebatên Komîsyona Lêkolîn û Guhdariya Dijzagonî ku di nava civakê de wekî “Guhdariya kêzikê” tê zanîn li meclîsê civîna çapemeniyê pêk anî. Kaplan, diyar kir ku di rêziknameya navîn de cihê guhdariyê tune û wiha got: “Me wekî BDP’ê ku hemû gele me eleqeder e xwes vê mijarê ji çapeeniyê re vekiri parve bikin. Me der barê vê mijarê de şert û fikara xwe anî ziman. Komîsyon di nava xebaten 2 rojan de gihişt encamek pir balkêş. Bêyî agahiya dadger û dozger hebin guhdari tê kirin. Guhdarî li ser biryara walî, fermandarê cendirmeyan û midûrê polîsan tê kirin. Piştî guhdariyê jê tê birin ya na ev nayê venêrtin. Ne pêkan e jî. Ji sedî 95’ê guhdariyê bêyî agahiya dozger guhdarî tê kirin. Ji sedî 80’ê guhdarî bi înîsiyatifa reveberiyê û ji sedî 20 jî bi înîsiyatifa serwîsên biyani ve pêk tê. Ji ber guhdariyên bê zagonî niha 8 parlamenterên me girtî ne. Ji ber vê yekê divê Serokê Meclisê û parlamento li ewlehiya endamê xwe bifike û tedîran bigire. Niha em hemû tên guhdarkirin.
Kaplan, da zanîn ku ji roja dest bi parêzeriyê kiriye heta niha tê guhdarkirin û guhdariya tê kirin li dervê zagonan e.”
Demirtaş: AKP’nin samimiyeti önümüzdeki günlerde ortaya çıkar – Diha
BDP İstanbul İl Örgütü tarafından verilen dayanışma yemeğinde konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İmralı Adası’na gidecek heyet aracılığı ile kamuoyunun bilgilendirileceğini belirterek, “Sayın Öcalan yol haritasını açıkladıktan sonra AKP’nin çözüm için yol haritasını açıklaması gerekir. Bakalım çantalarında ne var. AKP’nin samimiyeti o zaman ortaya çıkar” diye konuştu.
BDP İstanbul İl Örgütü, Okmeydanı’nda bulunan Premium Labelle Düğün Salonu’nda dayanışma yemeği verdi. Yemeğe BDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, Sosyolog İsmail Beşikçi, BDP Kocaeli, Tekirdağ yöneticileri, eski devlet bakanlarından Ziya Halis, BDP PM üyeleri, YAKAY-DER, Alevi kurumları, bölge dernek başkanlarının yanı sıra yüzlerce yurttaş katıldı. Salona, Kurmancî, Dimilî ve Türkçe “Dayanışma yemeğimize hoş geldiniz” pankartı asıldı. Demirtaş, davetlilerin bulunduğu masalara giderek, davetlilerle tek tek tokalaştı. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına yapılan saygı duruşunun ardından BDP İstanbul İl Eş Başkanı Asiye Kolçak salondakileri selamladı. Mart ayında yapılacak etkinliklere herkesin katılması gerektiğini aktaran Kolçak, barış isteyen herkesin Mart ayında meydanlara çıkması gerektiğini belirtti.
‘Küçük hesaplar içine girmeyiz’
Dayanışma yemeğine gelen herkese teşekkür eden BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise, BDP’nin beş yıldızlı otellerde kurulmadığını söyleyerek, “Partimiz halkın sokakta verdiği mücadele sonucu ve özgürlük mücadelesine toz kondurmayan binlerce şehidin ve yoldaşın sayesinde kuruldu. Bizim beslenme kaynağımızın direk halktır. Halkın bu fedakarlığı özgürlük yürüyüşümüzün kanıtıdır. Halkımızın öz gücüne dayanarak yürüyoruz” diye konuştu. Son zamanlarda BDP’ye yönelik yapılan tartışmaların partilerini bölme amacı taşıdığını ifade eden Demirtaş, “Küçük hesaplar içine girmeyiz. Bir yıl değil yüz yıllık geleceğimizi düşünerek, hareket ediyoruz. Küçük hesap yapan bir parti olsak, oy oranımızın AKP’den eksik olmaz” dedi. AKP’nin bir yanda Kürt sorununu çözmek istediğini bir yandan oy oranını artırmaya çalıştığına dikkat çeken Demirtaş, “Kürt sorununu terör sorunu olarak tanımlıyor. Ve bu sorunu bitireceğini söylüyor. ‘Kürt kardeşlerimin sorunudur’ diyor. Anayasal haklarla bu sorunu çözmeyecek. Psikolojik savaşla halletmeye çalışacak” diye konuştu. AKP’nin 11 yıldır iktidarda olduğunu ve ezilen halklara güven vermediğini belirten Demirtaş, “İktidara geldiğinizde gerilla, çatışma yoktu. Kan akmıyordu. Anneler ağlamıyordu. AKP bu ortamı hazır halde aldı. AB müzakereleri başlamıştı. Kürtlerin haklarının teslim edilmesine hiçbir tepki yoktu. 2005’e kadar ortam böyleydi. Kürt sorununa ilişkin herhangi bir çözüm oldu mu? 11 yıllık AKP iktidarı dönemi fiili olarak ateşkeslerle geçti. Bundan sonra ancak pratik adımların atılmasıyla bizi kendisine inandırabilir. Laf zamanı geçti artık pratik zamanıdır. Kürtler halk olarak kabul edilecek mi edilmeyecek mi? Kürtler, yerli halktır. Bunları kabul ediyor musun?” diye sordu.
‘Yarından itibaren süreci daha yakından takip edeceğiz’
İmralı’ya gönderilecek BDP heyetini halk adına gönderdiklerini dile getiren Demirtaş, “Sayın Öcalan’la tartışacaklar. İçerde ne olup bittiğini bilmiyoruz. Sayın Öcalan gelişmeleri yarın heyet aracılığıyla dışarı gönderecek” dedi. AKP’nin herkesin adına konuştuğunu belirten Demirtaş, “Erdoğan, yargı, Meclis yani herkesin adına konuşuyor. Müzakerenin olmazsa olmaz koşulu, herkesin kendi adına konuşmasıdır” diye belirtti. Yarından itibaren süreci daha yakından takip edeceklerine vurgu yapan Demirtaş, “Akan kan dursun. Bunu yapacak olan da Sayın Öcalan’dır” dedi. Demirtaş, “Samimiyetleri var mı? Çözüm projesi var mı önümüzdeki haftalarda göreceğiz. Sayın Öcalan yol haritasını açıkladıktan sonra AKP’nin çözüm için yol haritasını açıklaması gerekir. Bakalım çantalarında ne var. AKP’nin samimiyeti o zaman ortaya çıkar” diye belirtti.
‘Barış sürecine katkı sağlarız ama AKP’ye alet olmayız’
Barış sürecine her zaman katkı sağlamaya hazır olduklarını ancak AKP’nin çıkarları doğrultusunda kullanılmasına alet olmayacaklarını vurgulayan Demirtaş, şunları ifade etti: “Samimilerse biz her türlü desteği veririz. Bizim grubumuzla ilgili tahliller yapılıyor. Öncelikle vekiller konusunda tahlil yapacaksanız, kendi grubunuza bakın. Barışa, samimiyet katacak kişi sayısı el parmağını geçmez. Milletvekillerimiz, halkın mücadelesinin yanında gaz yerken, senin milletvekillerin ise ihale almanın yollarını arıyor. Bizim üzerimizde hesap yapanlara, sizler patlarsınız, çatlarsınız ama biz büyürüz.” Halkın kararlığı kadar BDP’nin kararlığının da olduğunu kaydeden Demirtaş, “Bu süreçte aramızda güvensizlik yaratmaya çalışacaklar. Ancak sizler bu kelimelere hiç bir şekilde uymamalısınız. Bir yandan barıştan bir yandan da partimizi bölmeye çalışırlar. Sizler de bunlara kulak asmamalısınız. Entegre dedikleri şey bu olsa gerek. Tüccar anlayışına karşı da hep beraber kenetleneceğiz ” diye belirtti. Diyarbakır Cezaevi’nde direnenlerin bugünleri düşünerek direndiklerini ifade eden Demirtaş, “O gün direnmeselerdi bugün bizim kimsenin yüzünü bakacak halimiz yoktu. Bizim dışımızda bizi bilmeyenler olabilir. Ancak biz kendimizi iyi biliyoruz. Bu halk dayanışma içinde olarak bugünlere geldi ” dedi.
Konuşmaların ardından sanatçı Erdoğan Emir ve MKM sanatçısı Zelal Gökçe sahne aldı.
‘Bütün dillere eşitlik ve özgürlük sağlanmalıdır’ – Diha
HDK Gençlik Meclisi üyeleri, 21 Şubat Dünya Anadil Günü nedeniyle farklı dillerde barış taleplerini dile getirerek, “Bütün dillere eşitlik halklara eşitlik demektir. Kürt halkının anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır ve tüm dillerin üzerindeki engeller kaldırılmalıdır” dedi.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Gençlik Meclisi, 21 Şubat Dünya Anadil Günü nedeniyle Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek farklı dillerde barış taleplerini dile getirdi. “Barış ve eşitlik için anadilde eğitim” pankartının açıldığı açıklamada, “Ziman jiyan azadi”, “Anadil olmadan yaşam olmaz” dövizlerinin yanı sıra Lazca, Arapça, Hemşince ve Ermenice, “Anadillere özgürlük” yazılı dövizler taşındı. Arapça ve Ermenice olarak yapılan selamlamanın ardından Kürt Enstitüsü’nde eğitmenlik yapan Fırat Sayan, Kürt dil tarihinin gelişim sürecini anlattı. Sayan, Kürtçe olarak yaptığı konuşmasında insanların ancak dilleriyle var olabileceğini belirterek, “Sadece Kürt halkı için değil Türkiye’de yaşayan diğer tüm halklar kendi dilinde konuşabilsin, diller ölmesin” dedi.
‘Dillere eşitlik halklara eşitliktir’
Sayan’ın ardından basın açıklamasını okuyan HDK İstanbul Gençlik Meclisi üyesi Betül Çobanoğlu, bireyler kadar toplumlar açısından da anadilin önemli olduğunu ve insanlık tarihinin kültürel birikimlerinin ancak anadil aracılığıyla kuşaklara aktarılabileceğini belirtti. Çobanoğlu, “Bir dilin korunmaması, yok olması aynı zamanda insanlığın ortak geçmişinin ve kültürel mirasının da yok olması anlamına gelir. Bu nedenle tüm dillere eşitlik ve özgürlük sağlanmalıdır” dedi. Sayan, hiçbir dilin bir diğerinden üstün olmadığını vurgulayarak, “Bütün dillere eşitlik halklara eşitlik demektir. Kürt halkının anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır ve tüm dillerin üzerindeki engeller kaldırılmalıdır” diye konuştu.
Açıklama, Kürtçe ve Türkçe atılan sloganlarla sonlandırıldı.
Ji KJB’ê ji bo Dayika Berfo peyama sersaxiyê – ANF
Tevgera Jinê ya Kurd KJB’ê der barê Dayika Berfo k udi 105 salê xwe de jiyana xwe ji dest da peyamek sersaxiyê weşand. KJB’ê got: “Dayika Berfo bi gotina Heta ez hestiyê kurê xwe nebînim ez namirim, ger em nebînim û bimirim jî min min nespêrin axê, bûye îfadeya êşa hemû dayikên dil bi kul.
Koordînasyona KJB’ê di daxuyaniya xwe ya nivîskî de ji bo Dayika Berfo sersaxî xwest.Peyama KJB’ê wiha ye: “ Em berxwedana gelê xwe di serî de ya jinên kurd di 15’ê Sibatê de silav dikin. Çalakiyên berxwedanê yên di serî li Rojava û her çar parçeyên Kurdistanê pêk hatin îfadeya girêdana hêz û meznahiya Rêber Apo ye. Ev têkoşîna azadiyê ya gelê kurd careke din israr û biryarbûna xwe li dijî hêzên pêşverû nîşan daye. ev berxwedana bi hempa divê heta 8’ê Adar û 21’ê Adarê tu tiştî ji xwe wenda neke. Jinên ku pêşengên vê pêvajoyê de divê bi heybeteke mezin dakevin qadan û têkoşîna azadiyê bilind bikin.
Me Dayika Berfo ya ku hemû raya giştî nas dike wenda kir. Bi qasî temenê xwe êşa wê jî ewqas kevnar e. Em rehmetê ji dayika Berfo re dixwazin û ji malbat û xizmên wê re sersaxiyê dixwazin. 40 sal emrê xwe ji bo ku kuştinên kiryar nediyar ronî bibe û goristana kurê wê yê wenda bê bîditin derbas kir. Dayika Berfo bi gotina Heta ez hestiyê kurê xwe nebînim ez namirim, ger em nebînim û bimirim jî min defin nekin’ bûye îfadeya êşa hemû dayikên dil bi kul. Dayika Berfo ligel hemû êş û azaran serî li dijî neheqiyan netewandiye û li dijî kesên ku ev êş bi wê daye jiyîn ketiye nava hesabpirsînê. Di vî warî de dayika Berfo dayikek leheng bû. Bi sekn û jiyana xwe ji bo mirovên ser vê axê beriya her tiştî bûye îfadeya berxwedanê.
SEROKWEZÎR BI GOTINÊN VALA ÊŞ KÛRTIR KIR
KJB’ê anî ziman ku Dayika Berfo wekê navê xwe berxwedêr bû û di serî de bi serokwezîrê tirk û hemû fermandaran de hevdîtin kiriye lê bê encam maye. KJB’ê wiha got: “Erdogan û fermandarên ku gotinên vala yên wekê ‘bila rondikên çavên dayika raweste dike’ di şexsê dayika Berfo de carek din êşa dayikan kur kiriye. Bi kuştina Şahîn Oner ku li Amedê bi panzerê pelçiqandin êş mezintir kirine.
KJB’ê di dawiya axaftina xwe de wihagot: “Heta ev zihniyeta kujer neyê terikandin aştî nayê ser van axan. Ji bo aştiyeke mayîn de divê li dijî neheqiyê têkoşîn bê bilindkirin. Opersyon û êrîşên AKP’ê neçareserî derxistiye holê. Em berxwedana gelê xwe ya Amed-Hênê ya li djî polîtîkayên AKP’ê silav dikin. Gelê me li hemû qadan divê pêşî li van êrîşên faşîzan bigire. Di heman demê de em êrîşên li Sînop û Samsunê şermezar dikin.
Di vê esasê de em bang li hemû gelê xwe û dostên xwe û bi taybet li jinan dikin k udi vê pêvajoyê de hestiyar tevbigerin.
Kalkan: Ateşkes arayanlar çözüm projesiyle gelsin – ANF
KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, toplumun artık çözüm istemesine rağmen iktidardaki AKP ile muhalefetteki CHP ve MHP ile siyasi bir çözümün “çok zor” olduğunu belirtti. Kalkan, olası bir ateşkes konusunda ise “Ateşkes arayanlar, sorunların demokratik, siyasi çözümü ile birlikte, çözüm projeleri ile birlikte gelmeliler” dedi.
Stêrk TV’de Cuma akşamı yayınlanan Cahit Mervan’ın sunduğu Sêla Sor programına mülakat veren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, İmralı’ya gidecek heyet konusundaki tartışmalar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çözüm projesi ve olası bir ateşkes konusunda değerlendirmelerde bulundu.
PARİS KATLİAMI SORUŞTURMASININ SONUÇLARI AÇIKLANMALI
Kalkan, İmralı görüşmeleri konusunda şöyle konuştu: “Şimdi bu İmralı’da görüşmeler meselesi, mevcut tartışmalarla biraz karıştırıldı. Bunun bir boyutunda Paris’teki katledilen üç devrimci yoldaş meselesi var. Kardeşiyle de görüşmede Önder Apo değerlendirdi.Bunun arkasındaki güçlerin, uluslararası komployu düzenleyen güçler olduğunu ifade etti. Bir yandan İmralı’da görüşme olurken, bir yandan PKK kurucularına, yöneticilerine dönük katliam saldırılarının aynı güç tarafından birlikte yürütülmesi tabi kabul edilebilir bir durum değildir.
Paris katliamının sonuçları açıklanmalıdır. Fakat AKP hükümeti bu konuda, başta kendisinin rolünü ortaya koyarken, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Fransa hükümeti de gerçekten de en olumsuz bir tutum içerisinde. 45 günü bulmasına rağmen herhangi bir açıklama, netlik sağlanmadı.
AKP’NİN YAKLAŞIMLARI KUŞKULU VE ENDİŞE VERİCİ
Bu durum önemli bir etkendir. Sanki heyet meselesi, aslında bu tartışmaların içinde gölgeleniyor. Diğer bir boyutu ise BDP gerçekten olumlu bir tutum gösterdi, rol almak istedi, katılmak istedi. AKP bu gerçeği görünce BDP’nin önünü kesmeye çalışıyor. Görüşmelerin, çözüm arayışlarının tüm sonuçlarını kendine mal etmek istiyor. Bir yandan herkes rol üstlensin, sorumluluk üstlensin, ciddi olsun diyor, ama diğer yandan her türlü kararı kendisi vermek istiyor. Bu AKP’nin yaklaşımının tutarsız olmasından, ciddiyet yoksunluğundan kaynaklanıyor. AKP yaklaşımlarında hala kuşku, endişe vardır. Yönetimimiz de açıkladı: yeterli samimiyet gözükmemektedir. BDP’ye karşı tutumu, heyet tartışması da bu temelde ortaya çıktı. BDP’den kaynaklı bir tutum olduğunu düşünmüyoruz. BDP’nin başlangıçtaki tutumu yerindeydi. Önder Apo’nun da böyle bir talepte bulunduğu yansıdı. Son değişikliklerin de Önder Apo’nun talebinin olduğu anlaşılıyor.
ARTIK TOPLUM GERÇEKTEN ÇÖZÜM İSTİYOR
Sürecin önünü açmak, ilerletmek için Kürt tarafı gerçekten de son derece çözümleyici, açık bir tutum takınıyor fakat AKP’nin tutumu engelleyicidir, daraltıcıdır, tahakkümcüdür, her şeyi ben belirlerim düzeyindedir. Tabi böyle olursa tabi ki bir çözüm olmaz, müzakere olmaz, taraflar olmaz. AKP’nin tahakkümü olur. Bu tahakkümü de hiç kimsenin kabul edeceğini sanmıyorum.
Mevcut haliyle, AKP hükümetinin İmralı’da görüşmeler olmasına, Kürt sorununda “şiddeti durduruyor” görünmeye ihtiyacı var. Bu bölgedeki gelişmeler açısından böyle, AKP’nin dış ilişkileri, Avrupa, ABD ilişkileri açısından böyle, bir de iç durumu, iç yapısı açısından böyle. Artık toplum gerçekten de çözüm istiyor. Yüzde 70-80 oranında barış talebi, Kürt sorununun çözüm talebi, sadece Kürtler tarafından değil, tüm Türkiye toplumu tarafından dillendiriyor. Aydınlar, yazarlar, çok yüksek oranda çözümden yanalar. İlk defa bu düzeyde Kürt sorununun çözümü yönünde bir toplumsal tutum, mutabakat ortaya çıkmış durumda. Tabi AKP bunu görmezden gelemiyor. Böyle bir tutumun da AKP üzerinde baskısı var.
AKP ÇÖZÜM YAKLAŞIMINA SAHİP DEĞİL
Fakat mevcut yaklaşımları ile AKP Kürt sorununa çözüm yaklaşımına sahip değil. Daha doğrusu Kürt sorununu kabul eder durumda değil. Kürt olgusunu, Kürt halk gerçeğini, Kürt millet gerçeğini kabul etmekten uzak. Bir olguyu kabul etmezsen,ondan kaynaklanan sorunu doğru tanımlayamazsın. Bir sorunu doğru tanımlayamazsan, çözüm üretemezsin. Onun için şiddeti çözeceğiz, terörü çözeceğiz diyor.
KÜRT TARAFINDAN KAYNAKLANAN BİR EKSİKLİK YOK
PKK sorun değil, sorunun çözüm gücüdür. PKK’yi çözmeye çalışmakla Kürt sorunu çözülmez, Türkiye’nin sorunları çözülmez, Türkiye’ye demokrasi gelmez. Bu bakımdan iç bölgesel ve ulusal siyaset bakımından AKP mevcut kültürel soykırım rejimini, inkar ve imha sistemini yürütmekte zorlanıyor. Fakat Kürt sorununu çözecek demokratik bir zihniyete ve çözüm politikasına da sahip değil. Onun yerine işte PKK’yi çözme, bunun için fırsat kollama çabası içerisinde. Bu da onun çıkmazını, çözümsüzlüğünü ifade ediyor. Bu durumda gerçekten AKP’nin ne yapacağı, süreci nereye götüreceği çok net değildir.
AKP TUTARSIZ, YALPALIYOR
Bu konuda Önder Apo’dan, PKK’den, Kürt tarafından kaynaklanan herhangi bir eksiklik yok. Tam tersine tam bir birlik ve mutabakat halinde çözümün önünü açma durumu var. Fakat AKP aynı durumda değil. AKP, Kürt olgusu ve sorununa çözümleyici yaklaşım içerisinde değil. Yalpalıyor, tutarsız davranıyor, güven vermiyor. Bu bakımdan da Önder Apo’nun projesine nasıl davranır, nasıl yaklaşır bilemeyiz.
Geçmişte de bilindiği gibi çok barış projeleri sunuldu. Önder Apo 2009’un 15 Ağustos’unda yol haritası sundu. Yine 2011’de çözüm protokolleri sundu, müzakere edelim dedi. AKP bütün bunları görmezden geldi, reddetti. Çatışmalı süreçlerin geliştiricisi oldu. Şimdi daha zor durumdadır. Toplumun baskısı da var çözüm için. Fakat AKP’nin zihniyeti ve politikaları da çözüme açık değil. Siyasi oligarşi çözümü engelliyor. Bu oligarşi diğer partilerde, siyasi alanda olduğu gibi, AKP üzerinde de etkilidir. Dolayısıyla AKP’nin nasıl davranacağı tam belli değildir.”
KÜRTLER SADECE KENDİLERİ İÇİN ÇÖZÜM İSTEMİYOR
Öcalan’ın sunduğu projeyi görmediklerini ifade eden Kalkan, şöyle konuştu: “Biz görmedik, içeriği hakkında bir şey belirtemeyiz. Fakat Önder Apo’nun görüşlerini biliyor. Kürt halkının görüşlerini biliyoruz. Neyi talep ettiklerini, nasıl bir çözüm istedikleri konusunda netler. Şimdiye kadar sayısız çözüm projesi ortaya koydular, ateşkesler ilan ettiler, çatışmasızlık süreçleri geliştirdiler, çözüm isteyen taraf oldular. Bu bakımdan Önder Apo’nun çözüm projesinin bir demokratikleşme projesi olduğunu, sadece Kürt sorununun çözümünü değil, Türkiye’nin demokratikleşmesini de içerdiğini, Kürt sorununun çözümü de Türkiye’nin demokratikleşmesi ile birlikte demokratik özerklik temelinde gerçekleştirmeyi öngördüğünü biliyoruz. Hangi kavramlarla olursa olsun, nasıl ifade edilmiş olursa olsun, Önder Apo’nun çözüm projesinin bu temelde olacağı açıktır, tartışmasızdır. Bu konuda daha önce hazırladığı yol haritaları var, çözüm projeleri var, savunmaları var.
Bu bakımdan bazı çevrelerin tartıştığı gibi dar milliyetçi bir yaklaşım değildir. Sadece Kürtler kendilerine hak istemiyorlar, kendi sorunları çözülsün istemiyorlar, Türklerin yanında bir de”Kürtler var olsun” istemiyorlar. Türkiye’de bütün toplumlar, kesimler özgürce, demokratik örgütlenebilsin, kendilerini ifade edebilsinler, Türkiye demokratikleşsin, Türkiye’nin bütün toplumsal kesimleri, özgür ve demokrasi içerisinde örgütlü bir biçimde bir birlik, bütünlük oluştursun istiyorlar. Bütün sorunlar demokratik siyaset yöntemiyle çözülsün istiyorlar. Kürtlerin istemi bu, Önder Apo’nun görüşü de bu. Herkes bunu bilmeli.
Gerçekten özgürlükten, demokrasiden yana, barıştan yana samimilerse, bu konuda samimi olan herkes, Kürt tarafıyla, Önder Apo’nun çözüm iradesiyle dayanışma içinde olmalı.
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK HERKES İÇİN GEREKLİ
Demokrasi herkes için gerekli, özgürlük herkes için gerekli. Kürtler kadar Türkiye’nin diğer toplumları için de gerekli. Dolayısıyla Türkiye toplumunun özgür ve demokratik yaşamını samimi bir şekilde isteyen herkes sürece dahil olmalı, katılımcı olmalı. Sorunu sadece siyasi oligarşiye ya da gücü elinde tutan güçlere, çevrelere bırakmamalı. Toplumsal muhalefet, demokratik güçler, demokratik toplum harekete geçerek, çözümün bir tarafı olmalı.”
TOPLUMU ZEHİRLEYİP, KÜRT DÜŞMANI HALE GETİRDİLER
Kalkan, yeni bir ateşkes koşullarının olup olmadığı konusunda ise şunları ifade etti: “Ateşkes sağlama koşulları her zaman vardır. Savaş yürütüleceği kadar yürütülmüştür. Savaş sorunları ortaya çıkarıp, çözümü dayatacağı kadar dayatmıştır. Gerisi sorunları çözecek demokratik siyasetin rol oynayabilmesi, siyasi oligarşinin aşılarak demokratik siyasetin rol oynar hale gelmesine bağlı.
Böyle olsa tabi, her zaman ateşkes de olur. Sorunların demokratik siyasi yöntemlerle çözümünün önü açılır ve bu sorun çözülür. Bu konuda gerçekleşmez, olmaz diye bir şey yok. Fakat mevcut haliyle bakıldığında, sorunlar nasıl çözümlenecek. Ortada histerik bir milliyetçilik var. İşte Sinop’ta olanlar, Samsun’da olanlar. Türkiye’nin sol demokratik güçlerine, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) üyelerin, milletvekillerine, BDP’ye yaklaşım ortada. Tam bir faşist, şoven saldırganlık var.
Hiç Kürtlerde böyle bir şey görüldü mü? PKK’ye dar milliyetçi diyenler vardı. PKK etkisi altında hiç böyle bir tutum Kürdistan ve herhangi bir yerde oldu mu? Her hangi bir Kürt topluluğundan gelişti mi? Kimin faşist olduğu, kimin dar şoven, milliyetçi olduğu, kimin tahrikçi, kavgacı olduğu ortadadır.
Bunu şimdi oradaki bir avuç insana yükleyemezler. Şu veya bu partiye yükleyemezler. İçinde bir çoğu sivil polisti. Devlet görevlisiydi. Onun içinde herkes var. Ve bu partiler, siyaseti, demokrasiyi topluma götürmediler. Demokratik zihniyet vermediler. Şovenizme dayandılar, faşizme, milliyetçiliğe dayandılar. Toplumu zehirlediler, Kürt düşmanı, demokrasi düşmanı haline getirdiler.
AKP, CHP VE MHP İLE SİYASİ ÇÖZÜM OLMASI ÇOK ZOR
Şimdi tabi, işin içinden bu nedenle çıkılamıyor. Bunları niçin söylüyorum. Ateşkes olabilmesi için çözümün önünün açık olması lazım. Çözüme dayanmayan, demokratik siyasi bir çözüme dayanmayan bir ateşkes artık var olamaz. Bunu defalarca yönetimimiz açıkladı. O artık geçmişte kaldı. Şimdi ateşkes demek, bir çözüm projesi demektir. Çözüm projesi olması için de işte bu faşist şoven saldırganlığın ortadan kalkması lazım. Şovenizm üzerinde politika yapmaktan, çıkar sağlamaktan, birbiriyle dalaşmaktan mevcut siyasi partilerin kendilerini kurtarması lazım. Fakat pratikte görülen o değil. AKP, MHP, CHP böyle oldukça ve Türkiye’nin siyasi partileri de bunlar oldukça, bu partilerle bir demokratikleşme, demokratik siyasi çözüm olması çok zordur. Ona çok hazır oldukları, açık oldukları görülmüyor. Çözüm olmazsa da ateşkes olamaz. Onu herkes bilmeli.
ATEŞKES ARAYANLAR ÇÖZÜM PROJESİYLE GELSİN
Ateşkes arayanlar, sorunların demokratik, siyasi çözümü ile birlikte, çözüm projeleri ile birlikte gelmeliler. Barış projesinin, Kürt sorununa demokratik çözüm projesi ile iç içe olduğunu bilmeliler. Böyle bir yaklaşım, inisiyatif gelişirse, çeşitli çevreler, aydınlar, demokratik güçler böyle bir inisiyatif alırlarsa, böyle bir süreç gelişebilir. Önder Apo’nun bunu geliştirmeye açık, hazır olduğu basına yansıdır. Böyle bir süreci geliştirebileceğini Önder Apo ortaya koydu. Bu konuda tutarlılığını, kararlılığını kamuoyuna net bir biçimde ifade etti. Ama bu tek taraflı olmaz. Kürt tarafı ile olmaz, karşı tarafın tutumuna bağlı. Bu anlamda böyle bir şeyin olup olamaması AKP’nin, diğer partilerin tutumuna, gösterecekleri çözüm eğilimine bağlı.”
Ji bo Rojava kampanyaya mezin – Yeni Özgür Politika
Li Amedê ji bo alîkariya Rojava kampanyayêk mezin hate destpêkirin. Şaredarê Amedê Osman Baydemir banga beşdariya kampanyayê kir. Li gelek navendên bakûr û başûrê Kurdistanê kamyanyayên alîkariyê bê navber didomin.
Gelê Amedê û Şaredariyên Amedê ji bo gelê Rojava kampanya mezin dan despêkirin. Şaredariya Bajarê Mezin a Amede, Şaredariya Sûrê, Peyas, Yenîşehîr û Rezan ên Amedê ji bo alîkariya Rojava kampanya mezin dan destpêkirin. Têkildarî kampanyayê Şaredarê Bajarê Mezin Osman Baydemîr, Şaredadarê Yenişehîrê Selîm Kurbanoglu, Şaredra Rezan Yuksel Baran, Endamê Înîsiyatifa Dayikên Aştiyê, Platforma Şaxan a KESK’ê û endamên DÎAY-DER’ê tev li daxuyaniyê bûn. Dêkildarî kampanyayê Şaredarê Bajarê Mezin ê Amedê Osman Baydemir, daxuyanî da û diyar kir ku li Sûriyê şerê navxeyî berdewam dike û ew ji ber vê yekê bi fikar in. Baydemîr, anî ziman ku ji ber şerê navxweyî welatiyên Rojava birçî tên hiştin û dixwazin bi birçibûnê gel terbiye bikin. Baydemîr, anî ziman ku ji bo ew alîkariye bidin gelê Qamişlo, Amûde, Serêkaniyê û Halepê bikin şaredar hatin cem hev û dê alîkariyia piştevaniya mirovahiyê bidin nişandan. Baydemir, da zanîn ku gelê Sûriyeyê demek dirêj e ji bo xwe ji bindestiya destpot rizgar bike têkoşînê dide û di vê pêvajoya ku gel rêveberî xist destê xwe niha dixwazin wan bi birçîbûnê terbiye bikin.
Baydemir, anî ziman kuli ser sînoran jî ambargoya zexire hatiye barkirin û ew wekî şaredariyên Amed, Sûr, Yenişehir, Rezan û Peyasê kampanya mezin didin destpêkirin. Baydemîr, da zanîn ku dê di çarçoveya kampanyayê de alîkariya ard, riz, rûn, çay, şekir, potê zarokan, mamaya zarokan û gelek pêdiviyên din kom bikin û wiha got: “Alîkariya ku em kom bikin em dê bişînin ji Nisêbînê re. Em de ji wir jî bişînin Efrîn, Qamışlo, Amûdê, Serêkaniyê û Halebê.
Wê li 5 navendan kom bibe
Şaredarê Bajarê Mezin Osman a Amedê Osman Baydemîr anî ziman ku berê di pêşengiya Kongreya Civaka Demokratîk (KCD), partiyên siyasî û saziyên sivîl en civakî de kampanya hatibû destpêkirin û ji niha û şûnde ew dê tev li vê kampanyayê bibin û kampanyayê mezein bikin. Baydemîr, anî ziman ku dê alîkarî li navendên Sumerpark, Miduriyeta Zabiteyana Rezan, Şantiyeya Şaredariya Peyasê, Şantiyeya Alipinarê ya Yenîşehîrê û Şantiyeya Deriyê Mêrdîn a Sûrê bê komkirin. Baydemîr, da zanîn ku alîkariyên bên komkirin dê tev bên qeydkirin û bişînin ji Nisêbînê re û ji Nisêbînê jî dê li bajarên Efrîn, Qamışlo, Halep û Kobaniyê bê belavkirin. Her wiha Baydemîr bang li hemû gelê Amedê kir û xwest tev li kampanyayê bibin û destê alîkariyê dirêjî gelê Rojava bikin.
Ji Sîlopî û Şemrexê alîkarî
Li navçeya Sîlopiyê ya Şirnexê ji bo gelê Rojava konê alîkariyê hat vekirin. Li navçeya Şemrexêya Mêrdînê jî kampanya alîkariyê hat destpêkirin.
Li navçeya Sîlopiyê ya Şirnexê bi boneya alikarî û piştevaniya gelê Rojava di pêşengiya saziyên sivîl ên civakî de konê alîkariyê vedan. Serokê BDP’a Sîlopê Muhsun Kunur û nûnerên saziyên wekî Egitim Sen, Kurdİ-DER, Akademiya Siyaseta Jinan a Berivan, Navenda Çanda Laleş, SES û DİVES’ê jî amade bûn. Li navçeya Şemrexêya Mêrdînê jî di pêşengiya BDP’ê de kampanya alîkariyê hat destpêkirin. Di kampanya alîkariyê de Hevserokê BDP’a Mêrdînê Reşat Kaymaz, Rêveberên BDP’ê û Şaredarê Şemrexê Hasip Aktaş û gelek kesên din amade bûn. Serokê BDP’a Mêrdînê Reşat Kaymaz, diyar kir ku li navçeyên Mêrdîn û navenda Mêrdîn kampanya alîkariya Rojava dane destpêkirin û xwest hemû gelê Kurd li hemberî vê yekê bi hestyar tev bigere.
‘Rola Ocalan hatiye fêmkirin’ – Yeni Özgür Politika
“Serokê Amerîkayê di van rojên dawî de daxuyaniyek da û ji Tirkiyeyê daxwaz kir ku hevdîtinê bi Ocalan re bidomîne. Ev jî aşkere dike ku rola Ocalan ya siyasî ji hêla van ve tê famkirin. “
Serokê Enstîtuya Lêkolînên Siyasî û Civakî ya Herêmên Derya Reş û Hezerê yê Rûs Vlademir Zaxarov pêşketinên li Rohtilata Navîn, rojavayê Kurdistanê û Sûriyeyê, hevdîtinên di navbara Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan û dewleta Tirk de û mudexelaya Amerîka ya Rojhilata Navîn nirxand. Zaxarov di nirxandina xwe de da diyarkir ku planên li ser Rojhilata Navîn tên meşandin hemû li pişt okyanûsê ten amadekirin.
Zaxarov di nirxandina xwe de da girtina Ocalan bêhêziya Tirkiyeyê dide nişandan.
Zaxarov di nirxandinê de da zanîn ku rola Rêberê Gelê Kurd Abdullah Ocalan ji hêla Tirkiyeyê ve hatiye famkirin û got: “Rewşa niha li Kurdistanê heye û tiştên ku li ser gelê Kurd tên meşandin li ser mirovatiya cîhanê şopek mezin dihêle û bi herkesi dide famkirin ku pêwîste ev pirsgirêk êdî were çareserkirin. Pirsgirêk hîn bi awayekî aşkere li holê sekiniye. Serokê DYA’yê di van rojên dawî de daxuyaniyek da û ji Tirkiyeyê daxwaz kir ku, hevdîtinê bi Ocalan re bidomîne. Ev jî aşkere dike ku rola Abullah Ocalan a siyasî ji hêla van ve tê famkirin ku çi ye. Girtin û mehkûmkirina Ocalan bi awayekî pir aşkere bêhiziya Tirkiyeyê nişan dide. Devleta Tirk bêhêz e û nizane ka wê çawa pirsgirêka Kurd çareser bike. Herdem dewleta Tirk xwestiye bi rêbazen xwe vê pirsgirêkê çareser bike. Lê gelê Kurd van rêbazan napejrîne. Tiştên îro li Tirkiyeyê diqewimin, careke din diyar dike ku ne tenê gelê Kurd piştgiriya parlementerên Kurd dike, gelên din yê di nav sinorê Tirkiyeyê dijîn jî piştgiriyek mezin didin wan. Ji berê vê nerîna min ew e ku, dê zû dereng rojekê dewleta Kurd di nexşeya cîhanê de cihê xwe bigre.
‘Ji bo Ocalan ya girîng azadiya gel e’
Li ser hevdîtinê di navbera dewleta Tirk û Serokê Gelê Kurd Abdullah Ocalan tên meşandin Zaxarov wiha axifî: “Hevdîtinên bi Ocalan re dest pê kirine tiştekî pir baş e. Ev dide diyarkirin ku dewleta Tirk jî famkirye ku Ocalan bi îrade ye û temsîla îradeya gelê Kurd dike. Gelê Kurd jî li Ocalan guhdar dike û gotinên wî pêk tîne. Bêgûman mirov niha nizane di navbera her du milan de çi tê nîqaşkirin lê bêgûman dewleta Tirk dixwaze Ocalan hinekî nerm bike û hewil bide ku gava paş ve pê bide avêtin. Ev yek asayî ye di hevdîtinan de tiştê wiha çêdibin. Lê bûyerên di van salên derbasbûyî de dan diyarkirin ku Ocalan xwedî îradeyek mezine û xwedî prensîb e. Di pirensîbên xwe de jî ti cara gava paşve navêje. Ocalan ti caran prensîbê xwe naxe mijara nîqaşê lê ew azadiya gelê xwe dixe pêşiya azadiya xwe.
‘DYA wê beşdarî hevdîtinan bibe’
Serokê Enstîtuya Lêkolînên Siyasî û Civakî ya Herêmên Derya Reş û Hezerê Zaxarov li ser pozisyona Amerîkayê di hevdîtinên di navber dewleta Tirk û Ocalan de tên meşandin jî ev nirxandin kir: “Haya Amerîkayê ji van hevdîtina heye û nefermî beşdar dibe. Ez bawer im ku DYA jî wê têkeve nav pêvajoya hevdîtinên bi Ocalan re. Ne şerte ku aşkere beşdarî hevdîtinan bibe, wê veşartî beşdar bibe. Lê li gor nerîna min mijara avakirina Kurdistanê ne mijareke xeyali ye, wê pêk were û hertişt ber bi wê ve diçe.”
‘Kurd alîgerê gelê Sûriyeyê ne’
Li ser têkîliyê di navbera Kurdên Rojava û rejîma Şamê de jî Zaxarov wiha axifî: “Kurdistan ji milê çar dewletan ve hatiye perçekirin. Ji van dewletan, Kurdên li Sûriyeyê dijîn li herêma bakûre Sûriyeyê ne. Tekîliyê di navbera rejîma Esad û Kurdan de zêde ne hişk e. Kurdên li bakûrê Sûriyeyê dijîn di pozisyoneke ‘ne dijî rejîmê ne jî dijî muxalifetê’ de ne. Bêgûman ev pêwîste wek piştgiriyekê ji projeya Rojava re neyê dîtin. Rastî ew e ku Kurd milê gelê Sûriyeyê digrin.
Zaxarov li ser pevçûnên di nav Sûriyeyê de jî got: “Şerê niha li Sûriyeyê tê meşandin şerê di navbera Rojhilat û Rojava de ye û wiha pede çû: “Her kesî digot piştî Sûriyeyê dê dor were Îranê, lê kesî hêvî nedikir ku Sûriyeyê hewqasî li ber xwe bide. Sûriyeyê ne ji rêzê ye. Ji neyarê xwe re da nişandan ku ew wek guzek hişk li ber xwe dide û zû bi zû naşike. Hêzên ku niha di nav axa Sûriyeyê de li beramberî rejima Sûriyeyê şer dikin hemû hêzên derve ne. Ji ber ku hêzên niha şer dikin hemû bi piştgiriya derve xwe li ser piyan digrin. Ger piştgiriya derve nebûya niha ji zû ve şikestibûn. Ev hêz qasî beramberî rejimê disekinin û şer dikin ewqas jî naxwazin Kurd li herêmê bibin xwedî statû. Ji ber ku yê piştgiriyê didin wan naxwazin Kurd bibin îrade, ji ber ve yekê ew jî naxwazin.
Di nirxandinên xwe de Zaxarov da diyarkirin ku Rojava şerê ku li Rojhilata Navîn dane meşandin hemû wenda kirine û got: “ Niha cihana Îslamî hêdî hêdî perçe dibe. Demekê Amerîka ji bo berjewendiyên xwe yê herêmê biparêze piştgirî dida hin Misilmanan. Lê Amerîka di pêkanîna van planên xwe de encam negirt. Niha jî dixwaze piştgiriyê bide hin Misilmanên cûdatir û bi stratejiyek nû ve dixwaze berjewendiyên xwe misoger bike. Ger Amerîka bi vê plana xwe bi ser bikeve wê demê dikare bandora xwe li herêmê bidomîne. Ji ber ku têgihiştina Rojhilat û Rojava ne wek hev e, dê ev plan pêk neyên. Rojava hemû şer wenda kirine. Di warê exlaqî de jî heya dawî di nav bêexlaqiyê de dijîn.
Şerê Cîhanê yê 3’emîn…
Zaxarov da diyarkirin ku Amerîka amadekariya şerekî dijî Îranê dike û got: “Amerîka îro hêdî hêdî amedekariya şerekî dij Îranê dike. Li gor nerîna min ev şer wê merheleya aktiv ya şerê cîhanê yê sêyemîn be. Ji ber ku ev şer wê ne tenê şerê di nav bera Amerîka û Îranê de be. Wê hemû cîhan tevlî vî şerî bibe.
Li ser dagirkeriya Amerîka ya Rojhilata Navîn Zaxarov got: “Ev bûyerên di van du salên dawî de pêk hatin, demek dirêje li pişt okyanûsê hatin amadekirin û plankirin. Ji ber vê yekê kes nikare bêje ev bûyerên ku diqewimi hayê Amerîka jê nîne. Ji ber ku her roj dolar qîmetê xwe wenda dike ev yek ji bo aboriya Amerîka darbeyek pir mezin e. Ev yek hebûna dewleta Amerîka jî dixe bin xeteriyê. Ji ber ku Amerîka bi aboriya xwe heye, dewleta xwe bi aboriya xwe ava kiriye. Ji ber vê yekê ji bo Amerîka wenda neke pêwîste hinek tiştên awarte pêk bîne. Ev şerê ku li Rojhilata Navîn derdixe jî sedema xwe eve. Mînak Qedafî ti cara dijminantiya Amerîka nekir heya mirov dikare bêje dostê Amerîkayê bû. Lê Qedafî tiştekî wiha pêk anî ku Amerîka ti carî jê hêvî nedikir. Qedafî da diyarkirin ku dê dinarê zêrîn derxe û li cîhanê belav bike. Bi vê daxuyaniya Qedafî Amerîka şaşwaz bû. Ji ber ku li ser riyê erdê ti pere ji wê qaxiza kesk binirxtir nebû. Ji bo vê jî bi hincetê cûda Qedafî ji holê rakirin. Piştî Qedafî ji holê rakirin û şûn ve lê meyzandin ku kes ji wan re nabêje hûn ji Rojhilata Navîn çi dixwazin ji ber vê yekê ev pêla xwe ya dagirkeriyê berdewam kirin. Bi vê rêbazê xeteriya li ser dolara xwe ji holê rakirn.
Di dawiya axaftina xwe de Zaxarov da diyarkirin ku ji niha ve Amerîka dest bi amedekirina şerekî li dijî Îranê kiriye û got: “Îro Amerîka dixwaze li Rojhilata Navîn dewletên Îslam û Îranê bera hev de. Amadekariyê vê jî bi senaryoyên cûda cûda daye destpêkirin. Mînak ji beriya çend roja hat gotin ku çend sîxûrê Îranê li Erebîstana Siûdî hatine girtin û van kesana di nav amadekariyê çalakiyeke li dijî baylozê wê de bûn. Lê derket holê tiştekî wisa nîne. Ev hemû çîrok in. Ji ber çi li Erebîstana Siûdî tiştekî wiha çêdikin ji ber ku monarşiya Siûdî û Qetar jî rojên xwe yê dawî dijîn. Her wiha wan xwe bi temamî firotiye Amerîka ji ber vê yekê îro Amerîka çi bixwaze bi wan dide kirin. Îro li Rojhilata Navîn gelê ku Amerîka nikare bikire gelê Kurd e. Amerîka ji bo gelê Kurd bikire çi ji destê wê hat kir. Lê hemû xiyalê Amerîka têk çû bi ser neket. Ji ber vê yekê dema gelê Kurd bibe xwedî welat û di welatê xwe de azad bijî ezê pir keyfxweş bibim. Ji ber ku li ser rûyê wê erdê gelek êş û tirajediyên pir mezin jiyan. Azadî û di welatê xwe de bijîn, wek her gelê mafê wan yê xwezayi ye.
Meclis anadilde eğitimi reddetti – Yeni Özgür Politika
BDP’nin 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü’nde Meclis’te anadilde eğitim konusuna ilişkin verdiği grup önerisi iktidar ve muhalafetin oylarıyla reddedildi.
Meclis Genel Kurulu’nda BDP’nin anadilde eğitime ilişkin grup önerisi reddedildi. Grup önerisi üzerine söz alan BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, Türkiye’deki anadil çeşitliliğinin öncelikle Meclis tarafından korunması gerektiğini, kaybolan her anadilin, bir coğrafyanın, medeniyetin kaybolacağı anlamına geldiğini ifade etti. Anadilde eğitimin bu açıdan önemli olduğunu kaydeden Kurt, “Kardeş kanının akmamasını arzuluyorsanız, birlikte yaşamı arzuluyorsanız, bu temel hakka saygı göstermek zorundasınız” dedi. Kurt, “x,w,q,ê,î” harflerinin Türkçe alfabede kullanılmasının yasak olduğunu, valiliklere, kaymakamlıklara yazılan bazı dilekçelerin, içeriğinde söz konusu harflerin kullanılması nedeniyle kabul edilmediğini söyledi.
CHP Sinop Milletvekili Engin Altay ise, “Anadilde eğitim talebi bana göre ve partimize göre de kabul edilir bir talep değildir” dedi.
AKP Muğla Milletvekili Yüksel Özden, ülkedeki herkesin anadilini öğrenmesi ve konuşmasının önündeki engellerin AKP iktidarı döneminde kaldırıldığını ileri sürerek, anadilde eğitim önerisini desteklemediklerini, bunun ayrışmaya neden olacağını ileri sürdü.
Görüşmelerin ardından BDP’nin grup önerisi reddedildi.
Barıştan yana tavır alın – Yeni Özgür Politika
Türkiye ziyareti öncesi Almanya Başbakanı Merkel’e açık mektup yazan Demokratik Güç Birliği Platformu, Alman hükümetinden Türkiye politikasını gözden geçirmesini ve Kürtleri kriminalize etmekten vazgeçmesini istedi.
Almanya’da bulunan Türk, Kürt, Arap, Asuri ve Ermeni göçmen örgütlerinden oluşan Demokratik Güç Birliği Platformu, Pazar günü Türkiye’ye gidecek olan Almanya Başbakanı Angela Merkel’e hitaben açık mektup kaleme aldı. Platform mektubunda Türkiye’de temel insan haklarının bertaraf edildiğine, Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere muhaliflerin baskı altına alındığına, cezavlerinin dolup taştığına ve Kürdistan’da süren savaşın can almaya devam ettiğine dikkat çekti. İmralı görüşmelerine de atıfta bulunan Platform, Başbakan Merkel’e “Türkiye’de savaşın sona ermesi için çaba gösterin çağrısında bulunarak, Kürtleri kriminalize politikalarına da son verilmesini istedi.
Türkiye’nin kara tablosu
Açık mektubun tamamı şöyle: Sayın Başbakan Angela Merkel, yakında yapacağınız Türkiye ziyareti öncesi Almanya’da faaliyet gösteren Türk-Kürt ve diğer uluslardan, din, dil ve inanç gruplarından oluşan Demokratik Güç Birliği Platformu adına Türkiye’de yaşanan ve burada da yankısını bulan siyasal sorunlara ilişkin düşüncelerimizi belirtmek ve ziyaretinize dönük beklentilerimizi ifade etmek istiyoruz. Ziyaretiniz mevkidaşınız Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başında olduğu AKP Hükümeti’nin 10. yılını geride bıraktığı zaman dilimine denk geliyor. AKP Hükümeti 10 yılı aşkın bir zamandır Türkiye’yi yönetiyor. İktidarının ilk yıllarında demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda radikal reformlar yapacağını vaat eden Türkiye’nin siyasal sorunlarına demokratik barışçıl çözümler üreteceğini söyleyen AKP Hükümeti ne yazık ki aradan geçen bunca sürede bu sorunları çözmemiştir. Çözmediği gibi daha da derinleştirmiştir. AKP Hükümeti’nin yönettiği Türkiye bugün dünyada en çok gazetecinin hapsedildiği ülkedir. İfade ve örgütlenme özgürlüğü çiğnendiği için sadece gazeteciler de değil avukatlar, milletvekilleri, belediye başkanları başta olmak üzere bütün toplumsal kesimlerden çoğunluğu Kürt 10 bini aşkın insan hapistedir.
Ülke toplama kampına çevrildi
Her türlü muhalefeti, farklı siyasi eğilimleri, mezhepleri ve kültürleri baskılamayı hedefleyen AKP Hükümeti’nin ant idemokratik uygulaması sonucu Türkiye bugün bir toplama kampına çevrilmiştir. Türkiye’nin en önemli demokrasi dinamiklerinden biri olan Aleviler’in inançlarını yaşamaları yönündeki engeller devam etmektedir. Alevi inancının kendini özgürce ifade etmesine izin verilmemektedir. Siyasal İslam’ın temsilcisi AKP, Alevilerin İslam içinde asimile edilmesinden yana bir politika izlemektedir. Aynı şekilde Türkiye’nin Hıristiyan azınlıklarına yönelik kısıtlayıcı önlemler de sürmektedir. Yine yakın dönemde işlenen misyoner cinayetleri, Ermeni gazeteci Hrant Dink, Rahip Santaro cinayetleri aydınlatılmamakta, bu cinayetlerin devlet içindeki uzantılarına dokunulmamaktadır. Sanat-kültür, sinema ve edebiyat üzerindeki kimi yasaklar da devam etmektedir. Bazı şairlere resmi yayın organları açıkça sansür uygulamaktadır. Yine sendikal haklar budanmaktadır. Bundan dolayıdır ki Türkiye’deki iş kazalarında yılda ortalama bin insan hayatını kaybetmektedir.
Askeri operasyonlar can alıyor
Avrupa Birliği yolundaki vaat edilen iyileştirmeler, özgürlükler ve temel insan hakları konusundaki düzenlemeler bilinçli olarak geciktirilmektedir. Bunun yerine toplumsal dinamiklere yönelik periyodik baskılar devam etmektedir. Bu nedenle Kürt sorununda süren savaşa barışçıl çözüm üretilememektedir. Askeri ve polisiye operasyonlar devam ettiği için sadece 2012 yazında bini aşkın insan savaşta hayatını kaybetmiştir.
AKP güven vermiyor
Ne var ki uygulanan şiddet sonuç vermediği için Başbakan Sayın Erdoğan’ın talebiyle İmralı’da bulunan PKK Lideri Sayın Öcalan’la yeniden görüşmelere başlanmıştır. Ancak sorunun kalıcı çözümü için başlatıldığı söylenen bu görüşmelere rağmen hükümet güven verici adımları atmamış Türk ve Kürt kamuoyunun beklentilerin rağmen üzerine düşen tarihi sorumluluğu yerine getirmemiştir.
Paris Katliamı aydınlatılmadı
Yine tam da bu süreçte, 9 Ocak 2013 tarihinde Fransa’nın başkenti Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez adındaki 3 Kürt kadını acımasızca katledilmişlerdir. Yapılan araştırmalar cinayetin Türk Gladyosu’na bağlı bir tim tarafından gerçekleştirildiğine işaret etmektedir. Fakat buna rağmen hükümet bu cinayetin aydınlatılması amacıyla gerekli çabayı göstermemiştir. Göstermediği gibi bizzat Başbakan’ın kendisi, benzer olayların Almanya’da da yaşanabileceğini söylemiş ve burada yaşayan Kürtleri alenen tehdit etmiştir. Erdoğan bununla da yetinmemiş, Avrupa ülkelerini demokratik haklarını kullanan Kürtlere destek olduğu suçlamasını yapmış ve AB ülkelerini Kürtlere ve Alevilere baskı yapmadıkları için de suçlamıştır. Üzülerek görüyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın mesnetsiz ve temelsiz suçlamaları etkisini göstermiştir. Fransa’da ve Almanya’da Kürt siyasetçilere yönelik olarak yapılan baskınlar bunu göstermektedir.
Türkiye’den desteğinizi çekin!
Bu çerçevede sizlerden beklentimiz: Türkiye’de savaşın sona ermesi, ülkede demokrasi, özgürlükler ve barışın egemen hale gelmesi için bu ülkeye sağladığınız siyasi, askeri ve ekonomik desteği kesmeniz ve politikanızı gözden geçirmenizdir. AKP Hükümeti’ni de uyguladığı anti demokratik politikaları nedeniyle kamuoyu önünde açıkça eleştirmenizdir.
Kürtleri krimalize etmeyin
Ayrıca savaşın sonucu olarak Almanya’ya sığınmış ve burada önemli bir göçmen kitlesi oluşturmuş Kürtlerin kriminalize edilmesine son vermenizdir. Bu temelde de Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere Türkiyeli bütün göçmen örgütleriyle kalıcı ve yapıcı bir diyalog geliştirmenizdir.
Çağrıyı yapanlar kimler?
Almanya Demokratik Güç Birliği Platformu’nda şu kurumlar yer alıyor: AABF (Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu), YEK-KOM (Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu), TÜDAY (Türkiye-Almanya İnsan Hakları Derneği), ATİF (Almanya Türkiyeli İşçiler Federasyonu), AGİF (Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu), ADHF (Almanya Demokratik Haklar Federasyonu), DİDF (Demokratik İşçi Dernekleri Federas- yonu), ÖDA (Özgürlük ve Dayanışma Almanya), Avrupa Barış Meclisi, Proletarya (Yaşanacak Dünya Gazetesi), Avrupa Dersim İnisiyatifi, KOMKAR(Avrupa Kürdistan Dernekleri Konfederasyonu), Anadolu Federasyonu, FEDA (Demokratik Alevi Federasyonu), Liwa İskenderun İnisiyatifi, CENI (Kurdisches Frauenbüro für Frieden), FKE (Almanya Ezidiler Federasyonu), YXK (Kürdistan Öğrenciler Birliği), ZAVD (Almanya ve Orta Avrupa Asuri Federasyonu), Dersim-Gesellschaft für Wiederaufbau (Dersimi Yeniden İnşa Cemiyeti), ASP (Avrupa Sürgünler Platformu), AAKB (Almanya Alevi Kadınlar Federasyonu, BDAJ (Almanya Alevi Gençlik Federasyonu).
SAVAŞA KARŞI LICÊ KALKANI – Özgür Gündem
LICÊ HALKI İZİN VERMEDİ
TSK’nin Licê kırsalında başlattığı operasyona karşı Licê halkı ikinci kez bedenlerini siper etti. Yurttaşların operasyonlara karşı canlı kalkan olarak tepeleri tutmasının ardından operasyon durduruldu. Operasyon, kim savaştan yana sorusunun yanıtı oldu
LICÊ’NİN YAŞAM İRADESİ
Çözüm ve barış tartışmalarının yoğunlaştığı bugünlerde, askeri operasyonlar ise durmuyor. TSK’nin, Amed’in Licê ilçesi kırsalında operasyon başlatması üzerine yüzlerce kişi kilometrelerce yol yürüyerek bölgeye akın etti, operasyona karşı canlı kalkan oldu.
OPERASYONLAR DURDURULDU
Helikopterin bölgeye iniş yapmaya çalıştığı sırada, halkın sloganlarla tepki göstererek tüm tepeleri tutması üzerine helikopterler asker indiremeden uzaklaştı. Halkın duruşu kimin savaştan kimin barıştan yana olduğunu ortaya koydu.
Licê halkı savaşa kalkan
Türkiye ve Bölge halkının devlet ile PKK Lideri Abdullah Öcalan arasındaki görüşmeleri izlediği ve desteklediği bugünlerde, bir yandan da askeri operasyonların ve sevkiyatların sürdürülmesi halkı harekete geçirdi. TSK’nin, Amed’in Licê ilçesine bağlı Pişê Kevir bölgesinin Kelwas (Yalaza), Cidezuz (Çağbaş) ve Dibek köyleri kırsalında operasyon başlatması üzerine yüzlerce kişi bölgeye akın ederek, operasyona karşı canlı kalkan oldu. Licê’de yolların askerler tarafından kapatılması üzerine Dêrxust ve Sisi köylerinden traktör kasalarında Cenazur’a kadar gelen 7’den 70’e yüzlerce kişi, buradan kilometrelerce yolu yürüyerek operasyonun yapıldığı alana gelerek, tepeleri tuttu.
Operasyon durduruldu
Helikopterin bölgeye iniş yapmaya çalıştığı sırada, bölge halkının “Bijî Serok Apo ve “PKK halktır halk burada sloganları ile tepki göstererek tüm tepeleri tutması üzerine helikopterler asker indirmeden uzaklaştı. Halkın kararlı duruşu karşısında operasyon durduruldu. Askerlerin geri çekilmesinin ardından halk sloganlar eşliğinde dağılarak köylere döndü.
Halkın ikinci zaferi
14 Şubat’ta da Licê ve Hêne (Hani) ilçeleri ile Çewlîg’in (Bingöl) Dara Hênê (Genç) ilçesi üçgeninde Licê’ye bağlı Çeme Elka (Birlik) köyünde bulunan Vaşin (Ziyaret) Tepesi’ne yönelik operasyon kapsamında onlarca helikopter ve yüzlerce özel hareket timi alana sevk edilmiş, yüzlerce yurttaş bunun üzerine askerlerin mevzilerine kadar giderek, operasyonlara tepki göstermişti. Kitlenin tepkisi üzerine yüzlerce asker konuşlandıkları alanları terk ederek, helikopterlerin iniş alanında toplanmış, helikopterlere binerek, operasyon bölgesinden ayrılarak operasyonu sona erdirmek zorunda kalmıştı. Öte yandan Amed’de günlerdir süren hava hareketliliği dün de sürdü.
Kurd bo Rojava di seferberiyê de ne – Azadiya Welat
Şaredariyên BDP’î yên Amedê û gelê Amedê ji bo alîkariya Rojava kampanyayek mezin dest pê kirin. Şaredar Osman Baydemîr, bang li hemû kesî kir ku bi awayekî çalak tevli kampanyaya alîkariyê ya ji bo gelê rojavayê Kurdistanê bibin û çi ji destê wan tê bikin
Gelê Amedê û Şaredariyên Amedê yên wekî Şaredariya Bajarê Mezin a Amede, Sûr, Peyas, Yenîşehîr û Rezan ên Amedê ji bo alîkariya Rojava kampanya mezin dan destpêkirin. Bang her kesî hat kirin ku bi ruhê seferberiyê tevli kampanyayê bibin.
Têkildarî kampanyayê Şaredarê Bajarê Mezin Osman Baydemîr, Şaredadarê Yenişehîrê Selîm Kurbanoglu, Şaredra Rezan Yuksel Baran, Endamê Înîsiyatifa Dayikên Aştiyê, Platforma Şaxan a KESK’ê û endamên DÎAY-DER’ê tevli daxuyaniyê bûn. Şaredarê Bajarê Mezin ê Amedê Osman Baydemîr daxuyanî da û diyar kir ku li Sûriyeyê şerê navxweyî berdewam dike û ew ji ber vê yekê bi fikar in. Baydemîr, anî ziman ku ji ber şerê navxweyî welatiyên Rojava birçî tên hiştin û dixwazin bi birçibûnê gel terbiye bikin. Baydemîr, da zanîn ku ji bo ew alîkariyê bi gelê Qamişlo, Amûdê, Serêkaniyê û Helebê bikin şaredar hatin cem hev û dê alîkariya piştevaniya mirovahiyê bidin nişandan û wiha got: “Gelê Sûriyeyê demek dirêj e ji bo xwe ji bindestiya destpot rizgar bike têkoşînê dide û di vê pêvajoya ku gel rêveberî xist destê xwe niha dixwazin wan bi birçîbûnê terbiye bikin. Li ser sînoran jî ambargoya zexire hatiye barkirin û ew wekî şaredariyên Amed, Sûr, Yenişehir, Rezan û Peyasê kampanya mezin didin destpêkirin.
Baydemîr, da zanîn ku dê di çarçoveya kampanyayê de alîkariya ard, riz, rûn, çay, şekir, potê zarokan, mamaya zarokan û gelek pêdiviyên din kom bikin.
Baydemîr, anî ziman ku berê di pêşengiya Kongreya Civaka Demokratîk (KCD), partiyên siyasî û saziyên sivîl en civakî de kampanya hatibû destpêkirin û ji niha û şûnde ew ê tevli vê kampanyayê bibin û kampanyayê mezin bikin û wiha berdewam kir: “Dê alîkarî li navendên Sumerpark, Miduriyeta Zabiteyana Rezan, Şantiyeya Şaredariya Peyasê, Şantiyeya Alipinarê ya Yenîşehîrê û Şantiyeya Deriyê Mêrdîn a Sûrê bê komkirin. Alîkariyên bên komkirin dê tev bên qeydkirin û bişînin Nisêbînê û deriyê sînor ê Nisêbînê de bişînin bajarên wekî Efrîn, Qamişlo, Heleb û Kobanê bên belavkirin.
Baydemîr, bang li hemû gelê Amedê kir û xwest tevli kampanyayê bibin û destê alîkariyê dirêjî gelê Rojava bikin.
Kampanyaya Hewlêrê bi dawî bû
Kampanya alîkariya ji bo rojavayê Kurdistanê ku ji aliyê 30 partî û rêxistinên civakî ên Hewlerê hatibû destpêkirin bi daxuyaniyek ya çapemeniyê bi dawî bû.
Kampanya ji bo rojavayê Kurdistanê ku di 09’ê sibata 2013’ê de ji aliyê partî û rêkxistinên civakî ve li ser navê gelê Hewlêrê hatibû destpêkirin, bi daxuyaniyek hevbeş ya 30 partî û rêxistinên civakî bi dawî bû. Daxuyaniya çapemeniyê ji aliyê endamê desteya kampanya alikariya rojavayê Kurdistanê ya gelê Hewlêrê Elî Mehmûd ve hat dayîn. Li cihê daxuyanî hat dayîn de nûnerên hemû partî û rêxistinên ku beşdarî ji kampanyayê bûn amade bûn.
Di daxuyaniyê de hat gotin ku kampanya alikariya ku ji bo rojavayê Kurdistanê ya li ser navê gelê bajarê Hewlêrê hatibû destpêkirin bi awayekî serkeftî bi dawî bû. Di daxuyaniyê de hate diyar kirin ku bi dehan tirên alikariyê ku di nav de erzaq, derman, şîrê zarokan û cil û berg hene hatine komkirin û wiha hat gotin: “Ev cara duyemîn e ku li bajarê Hewlêrê kampanya komkirina alikariya ji bo Rojava tê destpêkirin. Her çendî ku encama em li bendê bûn derneketibe jî ji cara yekem baştir bû.
Di nimêjên înê de banga ji Rojava – Azadiya Welat
Di nimêjên înê de bi hezaran welatiyan rêz girt û bi kurdî waez hat xwendin. Melayan di weazên xwe de xwest ku hembû kes alîkariyê bide Rojava û xwestin kurd bibin yek
Bi sedan welatî li Sûka Binerd a Selahattîn Eyyubî ya li Qada Derê Çiya ya Amedê hatin cem hev û nimêja înê ya sivîl li dar xistin. Li navçeya Farqînê ya Amedê jî bi gelek welatî hatin cem hev û nimêja înê kirin. Li naçveya Bîsmîlê ya Amedê jî welatiyan nimêja înê kirin. Di nimêjên înê de bi kurdî weaz hat dayîn.
Li Wanê jî weke hemû hefteyan nimêja înê li Înşata Otoparqa Şaredariya Wanê bi tevlîbûna hezara kesan hat kirin. Hejmara welatiyên tevli nimêjê dibin her diçe zêde dibin. Di dema welatiyan nimêj kirin de polîsên sivîl welatî bi qemerayan kêşandin. Mela Zekî Çîftçî bi kurdî weaz da û anî ziman ku li Tirkiyeyê hêj gelên çanda xwe bijîn astengî hene ola îslamê ji hemû gelan re baweriyekî vekiriye. Çîftçî bal kişand ser dozên qirkirina siyasî û xwest ku hemû siyasetmedarên kurd serbest bên berdan.
Li Êlihê jî nimêja înê bi tevlîbûna hezaran welatiyan baxçeyê çayê yê Şaredariya Êlihê pêk hat. Mela Cesîm Bozkur ber nîmijê weaz da û xwest ku hemû kes tevkariyê bide aştiyê. Piştî weazê bi hezaran welatiyan ji bo nimêjê rêz girtin.
Li Colemêrgê li avahiya BDP’ê ya Colemêrgê nimêja înê hat kirin. Li Melezgirê li avahiya BDP’ê, Qoserê li Mala Gela a Şeyh Davut Yalçinkaya, Nisêbînê li baxçeyê Navenda Çandê ya Mîtanniyê, Sêrtê li qada bi ser avahiya BDP’ê ya Sêrtê, Sîlopî li qada vala ya li ber avahiya BDP’ê ya Sîlopiyê, Cizîr lê Mala Şînê ya Gel a li taxa Cûdî, Riha li avahiya BDP’ê ya Rihayê, Serêkaniyê li avahiya BDP’ê û li navçeya Turgutlu ya Manîsayê jî li Salona Konferansê ya Musa Anter nimêjên înê bi tevlîbûna hezaran kesan pêk hat. Di nimêjan de melayan bi kurdî weaz xwendin û xwestin ku hemû kes alîkariyê bide gelê Rojava. Melayan, diyar kir ku divê kurd bibin yek û hemû kes tevkariyê bidin aştiyê
Berfin Kadın Danışma Merkezi mülteci kadınlar için çalışma başlattı – JINHA
Berfin Kadın Danışma Merkezi, Siirt Kent merkezinde son zamanlarda sayısı artan Afganistan, Suriye ve İranlı kadın mültecilerin sorunlarını araştırmak üzere çalışma başlattı.
Siirt Belediyesi Bünyesinde 2011 yılında kentte bulunan kadınların yaşadıkları sorunlara çözüm bulmanın yanı sıra sosyal, ekonomik ve psikolojik destek bulmak amacıyla kurulan Berfin Kadın Danışma Merkezi Siirt Kent merkezinde son zamanlarda sayısı artan Afganistan, Suriye ve İranlı kadın mültecilerin sorunlarını araştırmak üzere çalışma başlattı.
Konuyla ilgili olarak Siirt Belediyesi Berfin Kadın Danışma Merkeziden yapılan yazılı açıklamada, son zamanlarda Siirt kente merkezinde Afganistan ve Suriye de yaşanan savaş ve İran daki rejimden dolayı çok sayıda ailenin Siirt kent merkezine mülteci olarak geldiğini ve savaşlardan dolayı yaşanan bu göçten dolayı yine en çok kadın ve çocukların etkilendiği Berfin Kadın danışma merkezi olarak, kentte bulunan mülteci kadınlarının sorunlarının belirlenmesi ve sorunların çözümü için Mülteci kadınlar ile yaşadıkları sorunların ve çözüm yolları için ev ziyaretleri gerçekleştirildiği belirtildi.
10 mülteci aile ziyaret edildi
Açıklamada, çalışma kapsamında Berfin Kadın Danışma Merkezi bünyesinde çalışan sosyolog bu güne kadar 10 mülteci ailesinin ziyaret ettiğini belirterek, şu ana kadar toplanılan veriler ışığında kadınlar ve çocukların yaşamlarında dünyanın her yerinde savaşın felaket getirdiği, çalışma kapsamında görüşülen kadınların yaşadıkları sorunların dayandığı ortak noktanın savaş olduğu ifade edildi.
‘Savaşlarda en çok kadınlar mağdur oluyor’
Başta Ortadoğu olmak üzere dünyada devam eden savaş ve çatışmaların insanlığı katlettiği ve kirli hedefler amaçladığı belirtilen açıklamada, Siirt görüşülen Afgan kadınlarının Taliban güçlerinin zulmünden dolayı Afganistan da kadınların ve kız çocuklarının dışarı çıkmadıkları, okula gidemedikleri ve çalışmadıklarının yanı sıra kadınların katliam ve tecavüze maruz kaldıklarının teyit edildiğini, İran’ın Urmiye nüfusuna kayıtlı Kürt kadınlarının da İran rejiminin İran’daki Kürtlere uygulanan kötü muameleden dolayı İran’dan kaçtıkları, Suriyeli kadınlarında son zamanlarda ülkedeki iç savaştan fazlasıyla etkilendikleri belirlemesinde bulundu.
Sonuçlar kamuoyu ile paylaşılacak
Yapılan yazılı açıklamanın sonunda savaşı çıkaran ve savaş uğruna türlü hesaplara girenlerin bu insanların trajedilerini görmeyecek kadar insani duygularını yitirdikleri ifade eden sosyolog Celile Ası, yapılan ziyaretlerde çocukların yaptıkları resimlerin yaşamak istediği yaşamın en güzel kanıtı olduğu ve insanlığın savaş ile yaşadığı acının kimliği, dili, cinsiyeti ve vatanı olmadığı, bu nedenle Berfin Kadın Danışma merkezi tarafından mülteci kadın ve çocukların sorunlarının belirlenmesi ve çözümleri ile ilgili çalışmaların tamamlanması ardından sonuçların kamuoyu ile paylaşılacağı belirtildi.
‘Suriye’de yaşananlar, Türkiye’ye yansımalar ve Rojava halk devrimi’ başlığıyla panel – JINHA
Taksim Hill otelde HDK tarafından ‘Suriye’de yaşananlar, Türkiye’ye yansımalar ve Rojava halk devrimi’ başlığı altında panel düzenlenecek. Birçok siyasetçi ve yazarın katılacağı panelde, Suriye’ye ilişkin sorunlar ele alınıp tartışılacak.
Taksim Hill otelde 23 Şubat Cumartesi saat 13:00’da ‘Suriye’de yaşananlar, Türkiye’ye yansımalar ve Rojava halk devrimi’ başlığı altında panel düzenlenecek. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından düzenlenen panelde, Suriye’de savaş ve Türkiye’nin rolü konusu ile Rojava halk devriminin özgünlükleri ve Suriye’de gelişmelerin yönü konuları tartışılacak.
Cumartesi günü saat 13:00’da gerçekleşecek olan birinci oturumda, ilk olarak Suriye’de savaş ve Türkiye’nin rolü konusu tartışmaya açılacak. Moderatörlüğünü HDK Yürütme Kurulu üyesi Kadir Akın’ın yaptığı oturumda, HDK Yürütme Kurulu üyesi Züleyha Gülüm, HDK Milletvekili Sebahat Tuncel, Gazeteci-yazar Hüsnü Mahalli ve Akademisyen Erhan Keleşoğlu konuşmacı olarak yer alacak.
Yine aynı günde saat 15:30’da Rojava halk devriminin özgürlükleri ve Suriye’de gelişmelerin yönü konusuyla davam edecek olan panele HDK Yürütme Kurulu üyesi Gülfer Akkaya moderatörlüğünü üstlenecek. Oturumun konuşmacıları ise, gazeteci-yazar Faik Bulut, Ceylanpınar Belediye Başkanı İsmail Aslan, Yazar Foti Benlisoy ve Gazeteci Barzan İso olacak.
‘Bê ziman jîyan nabe’ – Etkin Haber Ajansı
HDK Gençlik Meclisi, dil üzerindeki yasaklamaların aslında savaş politikalarının, ırkçılığın, nefretin, ayrımcılığın bir sonucu olduğunu, barış için dil üzerindeki yasaklamaların kaldırılıması, dillerin özgürleştirilmesi gerektiğini belirtti.
Halkların Demokratik Kongresi İstanbul Gençlik Meclisi, 21 Şubat Dünya Anadil Günü nedeniyle Galatasaray Meydanı’nda basın açıklaması yaptı, Kürtçe ders verdi. HDK Gençlik Meclisi, anadillere özgürlük istedi.
“Dil, tarihtir, kültürdür, coğrafyadır, bedendir, sahip çık” ve “Barış ve eşitlik için anadillere özgürlük” pankartının yanı sıra “X”, “Q”, “W” harflerinin maketleri taşındı. “Anadilini koru insanlığını koru”, “Ziman, jîyan, azadî”, “Bi zmanê dayika xwe biaxife hebûna xwe biparêze”, “Kışlada asker ölümüne son, Mazlum yoldaş ölümsüzdür” dövizlerinin açıldığı eylemde Ermenice, Arapça ve Kürtçe anadilde selamlama, dillere özgürlük istendi.
KÜRTÇE DERS VERİLDİ
Kürtçe ders veren Kürt Dili Enstitüsü yöneticisi Fırat Sayın, Kürt dilinin tarihini ve yaşadığı sorunları anlattı. Sayın, Kürt dilinin yazılı dile geçmesinin 4 yüz yıl öncesine dayandığını, ama Ehmedê Xanê gibi, Fekîyê Teyran gibi Kürt aydınlarının çıkarmış oldukları kitapların yakıldığını, 12 Eylül 1980 darbesi döneminde ise Kürt dilinin yasaklanarak kitapların yakılarak Kürt dilinin yok edilmeye çalışıldığını söyledi.
Dersin ardından basın açıklamasını okuyan HDK Gençlik Meclisi yürütme kurulu üyesi Betül Çobanoğlu ise anadilin insani ve toplumsal varoluşun bir parçası, geçmişi geleceğe bağlayan en önemli halka olduğunu belirtti. Çobanoğlu, “Türkçenin kabul edildiği Türkiye’de toplam 28 farklı dil bulunduğunu, UNESCO’nun yayınladığı dil atlasına göre Türkiye’de konuşulan 18 dilin yok olmanın eşiğinde, üç dilin ise kaybolduğunu belirttiğini ifade etti.
‘ANADİL EN TEMEL İNSAN HAKKIDIR’
“Bireyin anadili en temel insan haklarından biridir, anadilin engellenmesi de en büyük insan hakkı ihlallerinden biridir” diyen Çobanoğlu şöyle dedi: Bu nedenle tüm dillerin üzerindeki yasakları hemen kaldırarak tüm dillere eşitlik ve özgürlük sağlanmalıdır. İnsanları düşünsel olarak ele geçirmenin önemli yollarından birisi eğitim sistemidir. Eğitim sisteminde diğer her alanda olduğu gibi dil üzerindeki baskı ve asimilasyon politikaları sonucu Kürt halkının anadilde eğitim hakkı tanınmayarak Kürtçe’nin okullara seçmeli yapılmasıyla yetinilmektedir. Kürtçe’nin seçmeli olması, asimilasyon politikalarının bir başka boyutudur. Başbakan Erdoğan’ın Almanya’da yaşayan Türklere, ‘Asimile olmayın, anadilinizi unutmayın’ derken, Amed’de yaptığı konuşmada, “Kürtçeye izin verirsek, Çerkesler, Lazlar, Asuriler de talepte bulunur’ diyerek bizlere gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu.”
‘TEK DİL DAYATMALARI YASALARDAN KALDIRILMALIDIR’
Dil üzerindeki yasaklamaların aslında savaş politikalarının, ırkçılığın, nefretin, ayrımcılığın bir sonucu olduğunu, barış için dil üzerindeki yasaklamaların kaldırılması, dillerin özgürleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Çobanoğlu, “Tekrar belirtmek isteriz, hiçbir dil bir başka dilden üstün değildir. Bütün dillere eşitlik, halklara eşitlik demektir. Kürt halkının anadilde eğitim hakkı tanınmalıdır. Dillere eşitlik sağlanmalıdır. Tek dil dayatması yasalardan kaldırılmalıdır. Tüm dillere ve halklara eşitlik sağlanmalıdır” dedi.
‘KIŞLADA KATLEDİLEN KÜRT, ERMENİ, DEVRİMCİ GENÇLERİ TANIYORUZ’
Çobanoğlu’ndan sonra söz alan Didem Arda, “Anadilde eğitime özgürlük için toplandığımız bugünde bu sabah öğrendiğimiz haber bizleri derinden sarsmıştır. Gelen haberde, EMEP Darıca İlçe Yöneticisi Mazlum Aksu’nun kışlada intihar ettiği iddia edilmektedir. Biz, kışla cinayetlerini biliyoruz. Kışlalarda katledilen Kürt, Ermeni ve devrimci gençleri tanıyoruz. Bu cinayetlere intihar süsü verilmesine asla izin vermeyeceğiz. Dün aramızdan ayrılan Berfo Ana’nın 12 Eylül’ün katlettiği oğlu Cemil Kırbayır’ı bulmak için 33 yıldır verdiği mücadele hepimiz açısından mirastır. Onun bıraktığı yerden, tam buradan Galatasaray Meydanı’ndan mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
Açıklama “Bê ziman jîyan nabe”, “Anadîl haktir engellenemez”, “Faşizme karşi omuz omuza” “Kürt halkına imha dayatılamaz” sloganlarının atılmasının ardından HDK’nin “Çözüm için müzakere, barış için eşitlik” kampanyası çerçevesinde çıkarılan bildirilerin dağıtılmasıyla sona erdi.
Dayîka Berfo jiyana xwe ji dest da – Xendan
Dayîka Berfo ya 105 salî ku weke Dayîkên Şemiyê jî dihatin naskirin, piştî ku 33 salan li hestiyê Kurê xwe yê wendahî geriya, nekarî gor û hestiyê kurê xwe bibîne û çavê xwe çû ser dilovaniyê xwedê.
Dayîka Berfo ya temen 105 salî kû tevlî hemû çalakiyên Dayîkên Şemiyê dibû, piştî kudeteya Leşkerî ya 12 Îlon a sala 1980`an, kurê wê, Cemîl Kirbayir hate binçavkirin û careke din û agahî jê nehate standin, termê kurê xwe nedît û jiyana xwe ji dest da.
Dayîka Berfo, tevî temenê xwe yê mezin jî, tevlî hemû çalakî û têkoşînê Dayîkên Şemiyê dibû.
Beriya demekê, dayîka Berfo, digel Dayikên Wundahiyan bi serokwezîrê Turk, Receb Teyîb Erdoxan re hevdîtin pêk anîbû û gotibû: Tenê yek daxaza min heye, ew jî beriya ku ez bimrim, gora kurê xwe bibînim.
Malbata dayîka Berfo, di daxûyaniyekê de diyar kirin ku, dayîka Berfo ku 33 salan li, hestiyê kurê xwe yê wundabûyî geriya, îro serê sibê jiyana xwe jidest da.
Malbatê ragehand: Pizîşkan, herî dawiyê, teşxisa Şêrpence ya Mîde`yê dabûn ser wê, lê wê bi berxwedana xwe, bi serkeftî pêvajoya neştergeriyê derbaz kir lê her du dem diborî rewşa wê jî ber xirabiyê ve diçû.
Malbatê di dawiyê de, daxaz kir ku kujerên kurê wan bê peyda kirin û sezakirin.
Rojava için kampanya – Rizgarî Online
Dîyarbekîr Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Büyükşehir, Bağlar, Yenişehir, Kayapınar ve Sur belediyeleri olarak “Suriye’deki iç çatışmada insanlık dramı yaşayan halka ulaştırılmak için Gıda Yardım Kampanyası başlattıklarını duyurdu. İlçe belediye başkanları, sivil toplum örgütleri, Barış Anneleri ve Seyda’larla birlikte açıklama yapan Baydemir, “Gün aşımızı paylaşma günüdür diyerek Dîyarbekîr halkından kampanyaya destek istedi.
ANF´nin geçtiği habere göre, “Kampanyaya ilişkin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, Yenişehir Belediye Başkanı Selim Kurbanoğlu, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, Kayapınar Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Avcı, meclis üyeleri, Diyarbakır’ın sivil toplum örgütleri, Meslek Oda ve örgütlerinin temsilcileri, Barış Anneleri ve Seyda’lar katıldı.
Büyükşehir ve 4 ilçe belediyesi adına açıklama yapan Baydemir, Suriye’deki iç savaşı, çatışmayı kaygıyla izlediklerini belirterek, “Oradaki baskıcı rejime halkın göstermiş olduğu refleksin ve direnmenin ve çatışmanın da yaratmış olduğu büyük bir insani dram söz konusu dedi. Suriye halklarının biran önce barışa, özgürlüğe, demokrasiye kavuşmasını temenni eden Baydemir, şunları söyledi:
“Şüphesiz ki bu despotik rejimin, uygulamalarının yaratmış olduğu bir başka insani travma, bir başka trajedi var. Orada bulunan sivil halkın içerisinde bulunduğu maddi güçlükler, yoksulluk, açlığa varan bir gıda ambargosu… Tam da bu noktada Diyarbakır’da bulunan dinamiklerimiz, hatırı sayılır bir çabanın içerisinde bulundular. Dayanışma içinde bulunan tüm yurttaşlarımıza teşekkür ederim.
10 çeşit gıda maddesi toplanacak
Baydemir, şu ana kadar gönderilen yardımların yanı sıra Büyükşehir Belediyesi ile birlikte Bağlar, Yenişehir, Kayapınar ve Sur belediyelerinin resmi müracaatıyla aldıkları izinle dayanışma sürecini devam ettireceklerini söyledi. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin ortaklaşa yürütecekleri kampanyanın yaklaşık 1 ay süreceğini ifade eden Baydemir, yardım malzemelerinin özellikle bugüne kadar en az ulaşmış olan Halep, Afrîn, Qamişlo, Serêkanî gibi bölgelere Nusaybin üzerinden gönderileceğini duyurdu. Diyarbakır halkının desteğiyle toplanacak yardım malzemelerinin temel ihtiyaç malzemeleri olan 10 kalemden oluşacağını ifade eden Baydemir bunları şöyle sıraladı: “Kuru bakliyat, un, pirinç, yağ, çay, şeker, çocuk bezi ve çocuk maması. Bunun dışındaki yardım malzemeleri kabul edilmeyecek.
Yardımlar 5 belediyede toplanacak
Toplanacak malzemelerin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nın bulunduğu Sümerpark’ta, Bağlar Belediyesi Zabıta Müdürlüğü’nde, Kayapınar Belediyesi Şantiyesi’nde, Sur Belediyesi Mardinkapı Şantiyesi’nde, Yenişehir Belediyesi Alipınar Şantiyesi’nde kabul ve tasnif edileceğini söyleyen Baydemir, bu yardımların kayıt altına alınarak kamyonlara yükleneceğini ve evraklarla birlikte sınır bölgesinde bulunan Nusaybin Belediyesi’ne teslim edileceğini söyledi. Bu zaman dilimi içerisinde kitle iletişim araçlarının yanı sıra billboardlar ve çeşitli araçlarla en geniş şekilde halka ulaşmaya çalışacaklarını söyleyen Baydemir, “Bu çalışmayı yürütürken Demokratik Toplum Kongresi, siyasi partilerimiz, sivil toplum örgütlerinin tümüyle ortaklaşa hareket etmeye açık olduğumuzu belirtmek isteriz dedi. Baydemir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyarbakır halkı nasıl ki Gölcük’te deprem felaketine maruz kalan kardeşlerimiz için el uzattıysa, Batman’da, Bingöl’de Elazığ’da, Van’da nasıl destek ve kardeşlik elini uzattıysa, Filistin halkıyla nasıl dayanıştıysa bugün de kardeşlerimizle dayanışma günüdür. Bugün de dostluk elimizi, kardeşlik elimizi Halep, Afrîn, Qamişlo, Serêkanî’ye uzatıyoruz. Diyarbakır halkından istirhamımız bu çağrımızın olabilecek en görkemli şekilde karşılanması ve kardeşlerimize en kısa zamanda insani, temel gıda maddelerinin ulaştırılmasıdır. Umut ediyoruz ki olabilecek en kısa zamanda Suriye halklarının tamamı Kürdüyle, Arabıyla, diğer etnik kimlikleriyle demokratik bir rejim içinde, özgürce, kardeşçe bir yaşamı elde edebilmeleridir.“
“Gün aşımızı paylaşma günüdür. Gün destek ve dayanışma günüdür. Gün kardeşlerimize aynı zamanda yüreğimizi ulaştırma günüdür diyen Baydemir, emeği geçen herkese teşekkür etti ve halktan kampanyaya destek istedi.“
Berfo Ana son kez Galatasaray’da – Dengê Azad
Cumartesi Anneleri olarak bilinen kayıp yakınlarının sembol ismi Berfo Kırbayır son kez Galatasaray Meydanı’ndaydı.
Kayıp oğlu için onlarca kez Galatasaray’da eylem yapan Berfo Ana’nın bu kez cenazesi meydana geldi. 105 yaşında ölen Berfo Kırbayır gibi yakınları gözaltında kaybolan aileler de tören için oradaydı.
BDP EŞ BAŞKANLARI DA TÖRENE KATILDI
Berfo ana için düzenlenen törene BDP Eş Genelbaşkanları Selahattin Demirtaş ve Gülten Kışanak ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da katıldı. Duygusal anların yaşandığı törende konuşan Berfo Kırbayır’ın kızı Fatma Gülmez, gözyaşları içinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ‘a seslenerek, “Anamın vaziyetini yerine getir ne olursun? Anamın gözü açık gitti. Kardeşimin kemiklerini verin, anamın yanına yatıralım” dedi.
GÖZYAŞLARINI TUTAMADILAR
Fatma Gülmez konuşurken kızı Seval Gülmez de gözyaşlarına boğuldu. Berfo Kırbayır’ın cenazesi alkışlarla Galatasaray Meydanı’ndan uğurlandı. BDP Eş Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş, gündeme ilişkin soruları yanıtlamayı, “Berfo ana için görevimizi yerine getiriyoruz” diyerek reddetti. Berfo Kırbayır’ın cenazesi Galatasaray Meydanı’ndaki törenin ardından Şakirin Camiii’ne götürüldü.
Parlamenterên BDP’ê Ber Bi Îmrali Ve Bi Rê Ketin – Peyamner
Parlamenterên BDP’ê Altan Tan, Sirri Sureyya Onder û Pervîn Buldan, ji bo bi Ocalan re hevdîtin pêk bînin berê xwe dan Girava Îmraliyê. Buldan dê ji Ocalan re tizbiyek û pênûsek diyarî bike.
Parlamenterên BDP’ê yê Amedê Altan Tan, yê Stenbolê Sirri Sureyya Onder û ya Îdirê Pervîn Buldan, ji bo pêvajoya aştiyê nîqaş bikin û nêrînên Ocalan werbigrin, ber bi Girtîgeha Taybet a Girava Îmraliyê ve bi rê ketin. Parlamenter îro saet di 10.00’an de ji Marînaya Atakoya Stenbolê bi keştiyeke aydê Midûriyeta Ewlehiyê ya Deryayê berê xwe dan Îmraliyê. Li gorî nûçeya Radîkalê 2 peywirdarên MÎT’ê jî di şandeyê de cih digre.
Hate ragihandin Pervîn Buldan bi xwe re ji bo Ocalan tizbî û pênûsek weke diyarî biriye. Sirri Sureyya Onder jî dê rapora derbeyê û makeqanûnên welatên din ku dane ber hev dê pêşkêşî Ocalan bike. Peyamên Ocalan jî dê piştî hevdîtinê ji rêveberên PKK’ê yên Qendîl û Ewropayê re bên şandin.
Hevserokê BDP’ê Selahattîn Demîrtaş jî diyar kir di hevdîtinê de muheqeq dê nexşerêya çareseriyê derkeve û ew dizanin ku Ocalan nexşerêyek daye hikûmetê. Demîrtaş, wiha axivî: “Lê hikûmet ev çend roj in wê nexşerêyê dinirxîne. Ev nexşerê hêj negihiştiye ber destê me. Bawer im dê vê nexşerêyê bide şandeya me jî. Em ê peyamê bigihijînin cihê xwe lê ev nayê wê wateyê ku em ê bi xwe biçin. Ev nayê wê wateyê ku ev şandeya Îmrali dê biçe Qendîlê jî. Lê ew peyamên ku ji Îmraliyê derkevin muheqeq dê bigihijin cihê xwe.
Barzanî: Min dixwest rojekê werim û we spas bikim – AVESTA KURD
Li Moskovayê, Sergî Lavruv wezîrê derveyê Rusyaya Federal pêşwaziya Mesûd Barzanî serokê herêma Kurdistanê kir û ji bo pêşwazîkirin û mêvandarîkirina Barzaniyê nemir û hevalên wî ku, nêzîkî 12 salan li Rusyayê jiyan, serok Barzanî careke din spasî gel û welatê Rusyayê kir.
Di civînê de, çendîn pirsên girîng, bi taybetî jî pêwendiya di navbera Iraq û Rusyayê, her wiha peywendiyên navbera herêma Kurdistan û Rusyayê hat kirin û her du alîyan tekez li wê yekê kirin ku pêwîste ew pêwendî zêdetir pêş bikevin.
Serok Barzanî got:
– Hêviya min bû ku, rojekê serdana Rusyayê bikim û ji bo pêşwazîkirina wan li serkirdeyê Kurd Barzaniyê nemir spasîya gelê Rusyayê bikim. Ji ber ku, di demekê de ku, hemû dergeh li ber Barzanî û havalên wî hatibûn girtin, lê belê welatê we, Rusiyayê, dergehê xwe ji bo wan vekir.
Wezîrê derve yê Rusyayê jî balkişand li ser wê yekê ku, wekî çawa doh serok Putîn behs kir, pêwîste pêwendiyê dostane û bihêz di navbera Rusya, Iraq û Kurdistanê de hebin.
Rola veberhêner û kompanyayên Rusyayê, bi taybetî, di warên enerjî û dabînkirina kareba Iraq û Kurdistanê de mijarek din ya civînê bû.
Di civîna serokê Kurdistanê û wezîrê derve yê Rusyayê pirsa Suriyeyê û bandora wê ya li ser pêvajoya Kurdistan û Iraqê mijareke taybet bû.
Serok Barzanî got ku, niha nêzîkî 75 hezar penaberên Suriyeyê li herêma Kurdistanê hene û Herêma Kurdistanê jî ji bilî alîkarîkirina penaberên surî yên li herêma Kurdistanê, di heman demê de alîkariyên mirovî dişîne nav axa Suriye jî. Serok Barzanî tekez li wê yekê kir ku pêwîste gelên Suriye bi xwe biryar li ser paşaroja xwe bidin û pêwîste doza Kurd li Suriye bête çareser kirin û mafên Kurdan bê dayîn.
Cihê balkişandinê ye Hoşyar Zêbarî wezîrê derve yê Iraqê û Fayiq Nêrweyî balyozê Iraqê li Rusyayê di vê civînê de bi serok Barzanî re bûn.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info