25 Kasım 2018 Pazar Saat 11:54
Avrupa Birliği Konseyi tarafından
PKK’nin terörist örgütler listesine alınmasına dair kararın somut ve yeterli
delillere dayanmadığını ifade eden Avrupa Adalet Divanı, birkaç açıdan PKK’nin
terörist örgütler listesinden çıkarılması gerektiğini belirtti.
Bu karar her ne kadar önemli ve
tarihi bir karar olsa da kararın nasıl, neden ve niye bu zamanda alındığının irdelenmesi
ve anlaşılması gerekiyor.
Kuşkusuz bu karar PKK’nin ve
Kürtlerin bir başarısı, verilen mücadelenin bir sonucu olarak görülmeli, bir bütünen
Kürtleri ve PKK’yi kriminalize eden bu haksız, ahlaksız ve hukuksuz kararın tüm
Avrupa Birliği ülkeleri ve uluslararası alanda ortadan kaldırılmasının zemini
yapılmalıdır. Ancak tüm üye ülkelerden yargıçların içinde yer aldığı Avrupa
Adalet Divanı’nın son derece politik bir mahkeme olduğu da gözlerden
kaçmamalıdır.
Bu açıdan kararın politik yönü,
ne mesaj taşıdığı ve neyi amaçladığı da tartışılmak zorundadır.
Avrupa Birliği’ne bağlı bir başka
yüksek mahkeme olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) çok yakın bir tarihte
Halkların Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı’da maruz kaldığı işkenceye dair hukuksuz
ve haksız bir karar vermiş, işkencenin yapıldığına dair yeterli bir kanıtın
bulunmadığını ileri sürmüştü.
Bu kararın gerekçesinde
soykırımcı sömürgeci faşist Türk devletinin argümanlarını olduğu gibi
tekrarlayan AİHM, İmralı’da yürütülen işkence ve tecrit politikasına destek
vermiş, faşist AKP-MHP iktidarını cesaretlendirmişti.
Avrupa Adalet Divanı’nın PKK’ye
dair aldığı bu kararın AİHM’in kararının hemen arkasından gelmesi dikkat
çekicidir.
Özellikle de Avrupa Birliği’nin
en önemli üyeleri olan Fransa ve Almanya ile uzatmalı üye İngiltere, Türkiye
ile geliştirdiği son derece çıkarcı, ilkesiz ve Kürt soykırımına destek
niteliği taşıyan ilişkilerini daha da sıklaştırmışken ABD’nin PKK’nin 3 önder
kadrosunu hedef gösteren ve imhasını amaçlayan bir karar alıp basında
açıklamışken Türkiye’nin başta Rojava ve Başur olmak üzere tüm Kürdistan’ı
tehdit eden işgal ve soykırım saldırıları artarken, Avrupa Adalet Divanı’nın
böylesi bir karar vermesi yürütülen uluslararası konsept ve Kürt soykırımı
politikasının olası sonuçlarıyla bağlantılıdır.
Avrupa, bir bakıma denge
politikası yürüterek yaşanan ve daha da şiddetli bir şekilde yaşanacak olan Kürt
soykırım saldırılarındaki sorumluluğunu gizlemeyi amaçlamaktadır.
Halkların Önderi Abdullah Öcalan
Kürt sorununun bölgesel değil uluslarararası bir sorun olduğunu defalarca dile
getirmiştir. PKK ve Kürt halkının sorunun çözümünü dayatmasına karşın, başta
Kürdistan’ı işgal eden sömürgeci soykırımcı rejimler olmak üzere Kürt ve
Kürdistan sorununu yaratan Avrupa ülkeleri ve diğer uluslararası güçler inkar,
imha ve soykırım politikalarında ısrar etmektedir.
Bu nedenledir ki Halkların Önderi
Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ve 20. yılına giren İmralı işkence sistemi
ve ağır tecrit politikasına ne Avrupa Birliği’nden ne de herhangi bir
kapitalist modernist güçten en ufak bir itiraz bile gelmemektedir.
Bu nedenledir ki soykırımcı sömürgeci
faşist Türk devletinin on yıllardır Kürdistan’da geliştirdiği kirli savaşa
karşı çıkılmamakta, hatta Türkiye’nin bu kirli savaşına ya dolaylı olarak NATO
ve çeşitli kurumlar aracılığıyla ya da doğrudan Avrupa ülkeleri tarafından askeri,
siyasi, ekonomik, diplomatik, hukuki vb. destek verilmektedir.
Bu nedenledir ki Kuzey
Kürdistan’daki şehirler yerle bir edilirken, Sur gibi UNESCO Tarihi Miraslar
listesine alınan kentler yakılıp yıkılırken, 7 aylık bebekten 70 yaşındaki
yaşlılara kadar yüzlerce sivil insan sokak ortalarında vurulup katledilirken, insanlar
bodrumlarda yakılırken, şehirler, ilçeler, köyler, dağlar ve ovalar ablukaya
alınıp bombalanırken Avrupa Birliği ve üye ülkelerinden ciddi bir itiraz
yükselmemiştir.
Bu nedenledir ki soykırımcı sömürgeci
faşist Türk devletinin Rojava ve Başur’daki işgal saldırılarını çok fazla
şiddetlendirdiği, yasaklanmış silah ve mühimmatlarla sivil yerleşim yerlerini,
dağları bombalayarak ağır savaş suçu işlediği bir dönemde başta ABD ve Rusya
gibi hegemon devletler olmak üzere Batılı güçler Türkiye ile ilişkilerini daha
fazla geliştirme peşindedirler.
Sonuç olarak PKK ve Kürdistan’a
yönelik geliştirilen son konspetle birlikte Kürt’ü soykırıma uğratma politikası
uluslararası bir niteliğe ve desteğe kavuşmuştur denilebilir.
Kapitalist modernist güçlerin
“APO’ya hayır, PKK’ye evet veya “APO’ya ve PKK’ye hayır, Kürtlere evet
şeklinde de tanımlanabilecek son dönemlerde sergilediği tutum ve açıklamalara
karşı Kürt halkı ve dostlarının cevabı “APO’suz PKK, PKK’siz Kürt, Kürtsüz
Ortadoğu, Ortadoğu’suz da Avrupa ve dünya olmaz, olamaz, olmayacak şeklinde
gelişmelidir. Bu cevap başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada geliştirilecek
gösteri ve etkinliklerle, meşru radikal demokratik eylemlerle ortaya konulmalı,
söz konusu lanetli konsept ve bu temelde geliştirilen güncellenmiş uluslararası
komplo boşa çıkarılıncaya, Halkların Önderi Abdullah Öcalan ve Kürdistan
özgürleştirilinceye kadar ısrarla sürdürülmelidir.
Bu açıdan komplocu güçler ve bu
güçlere ait kimi kurumların almış olduğu kimi karar ve yaptıkları açıklamalar bizleri
aldatmamalı, karşı karşıya olunan tehlikeye karşı yürütülen ve daha da
büyütülmesi gereken mücadelede gevşekliğe, rehavete sevk etmemelidir.
Eğer Avrupa Birliği böyle bir
karar almak zorunda kalmış, soykırım politikalarındaki sorumluluğunu gizleme
gereği duymuşsa bu, Kürt halkının ve dostlarının örgütlü mücadele gücünden
çekinmesinin bir sonucu olarak gelişmiştir. Bu açıdan mücadele büyütülür ve
yaygınlaştırılırsa daha fazla sonuç alınacağı kesindir.
Aslolan mücadele ve direnişin
büyütülmesidir, gerisi teferruattır.
Alîşêr Pîran
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html