24 Ocak 2018 Çarşamba Saat 09:09
Onların
gerçek kimlikleri gibi, karakterlerini de görmek çoğu zaman imkânsızdır. Her
daim kibirli karakterlerini, bir o kadar küstah olan yüzlerine yansıtır ve buna
denk maske takınırlar. Bu konuda son derece yaratıcı davranır, her ortama uygun
karakter ve maske imal ederler. Gerçek kişiliklerini, karakterlerini ve
niyetlerini daima gizler, bin bir hesap ve sinsiliğe dayanan maskeli tavırlarla
toplumun karşısına çıkarlar. Bu konuda üstün bir rol yapma, numara çevirme
yeteneğini sergilerler. Kötülük deryasında yüzerken, iyilik meleği pozları
takınırlar. Karakter haline getirdikleri kalleşliği, mertlik ve şövalyelik
olarak pazarlarlar.
Sömürgeciler, Tanrının kendilerini yeryüzünü düzenlemek,
biçimlendirmekle görevlendirdiğine inanırlar. Herkesin buna inanmasını, buna
denk davranmasını isterler. Toplum karşısına modern giyimli, görünüşte
nezaketli ve medeni davranan, sağına-soluna sahte gülücük dağıtan, pozlarla
çıkarlar. Karakterlerini gizlemek ve maskeli yüzleri ile çevrelerini yanıltmak
isterler. Fakat dizginlenemez kibirleri onların oluşturduğu bu sahte portenin
her adımda dökülmesine neden olur. Dilini ısırarak gizlemeye çalıştıkları gerçekliklerini
dışa vurur. Duygu dünyalarındaki çöplüğün dışa koku yaymasına, çevrelerinde
deprem yaratmasına neden olur. Denetlenemeyen heveslerinin, beklentilerinin
dışa vurmasını sağlar. Sömürgeci
cellatların yüreğini-ruhunu kemirip duran daha fazla tahakküm kurma
arayışı-istemi, bazen yakışıksız bir davranış, bazen de kem bir söz olarak
dışarıya yansır. İşte o anda sömürgeci
celladın gerçekliği açığa çıkar. Bu
tipolojinin en bayağı örneğini ise T. Erdoğan oluşturmaktadır. Tayip, bir
fosseptik çukuruna dönüşen yüreğinin derinliklerindeki kin ve nefreti günlerdir
Afrin özelinde Kürtlere kusmaktadır. Bir hortlak figürü haline gelmiş yüzü,
klişeleşmiş konuşmaları ve batmak üzere olan birinin “ben yanıyorsam-herkes
yansın havasıyla durmadan Kürtlere hakaretler yağdırmaktadır. Günlerdir bir meczup misali
durmadan-dinlemeden Afrine dönük operasyon yapacağını vaaz etmektedir. Bunu
yaparken tipik bir şizofren vakanın davranışlarını sergilemektedir.
Akli-melekelerden yoksun tutumlara girmektedir. Bağırıp, çağırmakta, bir-birine
zıt demeçler vermektedir. Siyasi-askeri ve iktisadi gücü ile orantılı olmayan
işlere girişmektedir. Sabah farklı-akşam farklı konuşmaktadır. Hızla sona doğru
giden bir sömürge valisi misali dibe yaklaştıkça, daha fazla çığırında çıkmaktadır.
Rotasını kaybedip-çığırında çıktıkça da faşizan baskıları artırarak içte
keskinleşen çelişkileri, daha fazla yönetmesi imkânsız hale getirmektedir. Gün
geçtikçe derinleşen çelişki-çatışmaları, yasak-baskı ve KHK’lerle yönetmesi
imkansız hale getirmektedir. Bu durum ulusalarası alana daha fazla tecrit olma,
teşhire uğrama ve yalnızlaşma biçiminde yansımaktadır. 2014 yılında başlayan
başaşağı gidiş, gelinen aşamada dibe yuvarlanmaya ramak kalmıştır. Bu nedenle
Tayip ve faşist çetesi bu durumda kurtulmak için deyim yerinde ise her çareye
başvurmaktadır. İçte yasak-baskılardan sınır tanımazken, dışta daha fazla
yayılımcı bir sürecin içerisine girmektedir. Bunun en somut ifadesi Emevi
camisinde öğlen namazı kılma biçiminde ifadesini bulan Halep’i işgal emelinin,
gelinen aşamada Afrin’i işgal etme biçiminde güncellenmesidir. Yönlendirdiği ve
desteklediği faşist çetelerin Halep ve Kobane ’de yenilmelerinin Tayip ve
çetesinde yaratığı hayal kırıklığı-öfke gelinen noktada akıllarına vurulan bir
prangaya dönüşmüştür. Onları bir adım sonrasını düşünemeyecek, göremeyecek ve
yaptıkları hamlelerin sonuçlarını hesaplayamayacak bir hale getirmiştir. Bu nedenle Tayip ve diğer aktörler Suriye
zemininde hızla yüzlerindeki maskeleri söküp-atarak gerçek kimlikleri,
karakterleri ve en utanmaz halleriyle sahada boy göstermeye başlamışlardır.
Tayip her zaman ki gibi sinsiliğini konuşturarak boşluklardan yararlanmaya
çalışmaktadır. Rusya-Rejim ve İran’ın İdlib’de Türkiye’ye doğru sürdüğü
çetelerin yerleşecekleri yeni bir mekân arayışına girmiştir. Bu arayış
sürecinde ABD’nin sorunları karmaşıklaştırarak bölgede kalma çabasından ve
Rusya’nın sınırsız pragmatizme dayalı politikalarından yararlanarak Afrin’i
hedef haline getirmiştir. ABD ne olursa-olsun bölgedeki gerginliği artırarak
pozisyonunu güçlendirmek ve kalıcılığını meşrulaştırmak istemektedir. Rusya ise
bu tür saldırılara göz kırparak Halep’te olduğu gibi İdlib de TC’yi bir polis
gücü olarak kullanmak, bölgeyi onun denetimindeki çetelerden temizlemek
istemektedir. Özelikle Rusya’nın İdlib çevresinde yürüttüğü operasyonu
provokasyonlarla engellememesi ve nötr durumda tutulması için TC bilinçli
olarak Afrine doğru yöneltmiştir. Tayip, Ruslar adına üstlendiği bu bekçi
rolünü ise iç kamuoyuna “Afrin’de tepelerine ineceğiz biçiminde
pazarlamaktadır. Sanki 40 yıldır Kürtlere karşı yürütülen savaştan farklı bir
şey yapacakmış gibi yanıltıcı bir hava yaratmaktadır. Afrin saldırısı 40 yıldır
süregelen savaşın daha geniş bir alana yayılması, bünyesine yeni aktörler
katması ve TC’nin yıllardır dinci-faşist çeteler eliyle örtülü olarak
sürdürdüğü saldırıları bizzat kendisinin üstlenmesi olacaktır. Böyle bir
yönelim içerisine girmesi durumunda her şeyden önce TC gerçek DAİŞ ’in kendisi
olduğunu ilan etmiş olacaktır. Kısa vadede ulusalarası ve bölgesel güçlerle
karşı-karşıya gelecektir. Rusya yanı başında yeni bir İdlib ’in oluşmasına izin
vermeyecektir. Aynı durum Suriye ve İran içinde geçerlidir. ABD ise TC’nin
bölgede gürültü çıkararak kendisine kalıcılaşma zemini yaratmasının ötesinde bir
girişime tahammül etmeyecektir. Tabi
sürecin belirleyeni her zaman olduğu gibi özgürlük ve kardeşlik temelinde
direnen halkların birlikteliği olacaktır. Buda yakın tarihte Kobane ‘de
yaşananların daha görkemli tarzda tekrarlanmasını getirecektir. Sürecin en
önemli özeliği Kobane ’de DAİŞ maskesi ile yapılanların bu kez her zamanki asıl
saldırgan aktör olan TC tarafında yapılacak olmasıdır. Yani Kobane ‘de asıl
saldırgan olup da perde arkasında kalmayı başaran, kamuoyunu yanıltan, hata
saldırıya uğrayanlarda bile yanılsama yaratan cellat bu kez utanmaya-gizlenmeye
ihtiyaç duymadan esas saldırgan konumundadır. Bu yönüyle Kobane’ de, DAİŞ
bayrağı ve maskesi altında yıkım savaşına girişenlerin gerçekten kim olduğunu
iyi bilen Kürtler ve dostları için sürpriz olan bir durum yoktur. Sadece düşen
maskeler ve cellatların görünen gerçekliği vardır. Bu durumda özgürlüğe sevdalı
her insana düşen temel görev ise bu cellat sürüsünü bir kez daha hak etikleri
tarihin çöp sepetine atmaktır.
Can Toprak
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”