28 Ekim 2011 Cuma Saat 08:08
Van-Erciş ve çevresinde 7.3 şiddetinde bir deprem meydana geldi. Şimdiye kadar yapılan açıklamalara göre, beş yüzden fazla insanımızın yaşamını kaybettiği ve iki bine yakın insanımız ise ağır-hafif yaralanırken on binlerce insanımız da evsiz-barksız kalmıştır. Ekranlara yansıyan görüntüler, yürek yakan cinsten görüntülerdir. Halk olarak acımız büyüktür. Yaşamını yitiren tüm Kürdistanlılara Allahtan rahmet, tüm aile-yakınlarına ve Kürdistanlılara başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu büyük felaket karşısında Kürdistan halkının ulaştığı ulusal-demokratik birlik ve duyarlılık sayesinde seferberlik ruhuyla dayanışmaya, ulusal birliklerini güçlendirmeye, acılarını sarmaya, hiç kimsenin aç-açıkta, soğukta kalmaması için ellerinden geleni yapacağı kuşkusuzdur.Ulusal birlik-örgütlülük ve dayanışma sadece sömürgeci düşmanlara karşı direniş için gerekli değildir, en az onun kadar doğal felaketler karşısında da gereklidir. Kürdistan halkı yaşadığı felaketten dolayı sömürgeci Türk devleti ve onun hükümeti AKP’den ve kurumlarından fazla bir beklentiye girmemelidir. Kürdistan halkı kendi-kendisine yeter hale gelmeli, yaralarını sarmalıdır.
Ancak önce yardım göndermeyerek, yardım etmek isteyen ülkeleri engelleyerek, ölü sayısının ve yaralı sayısının çoğalmasından bu hükümet sorumludur ve sorumlu tutulmalıdır. Depremde her ihmal ve gecikme cinayettir. Bu cinayetlerinin AKP hükümeti tarafından işlendiğinden kuşku yoktur.
Türk siteleri ve basınında, Kürdistan halkının Van-Erciş’te uğradığı afet karşısında sevinçlerini dile getiren, “ağlama sırası onlarda , “Hükümetin yapamadığını Allah yaptı , “Terörü destekleyenlere ilahi adalet budur , “Allah’ın gazabı , “Biz çok ağladık, şimdi de siz ağlayın , “Van-Erciş yetmez, temizlik için daha fazla deprem , “Şehitlerimizin öcü alınıyor tarzında açıklamalar yapılmaktadır. Irkçı-soykırımcı zihniyet kendisini böyle alçakça ve ahlaksızca ortaya koymaktadır. Sorun elbette salt birkaç haddini bilmez serserinin rastgele ağzından çıkmış sözleri değildir. Böyle olsa gülünüp geçilirdi. Ama durum öyle değil. Bu bir politikanın sonucudur. Daha birkaç gün önceye kadar, “terörü lanet mitingleri adı altında Kürt özgürlük hareketini ve Kürt halkını tam bir gövde gösterisiyle sindirmek için sömürgeci sistemin cumhurbaşkanından, başbakanına ve malum çevrenin sözüm ona sivil toplum örgütleri Türkleri göreve çağırmamış mıydı? Ağızlarından kan aka aka, intikam çığlıkları atılmamış mıydı? Ayrıca Kürdistanlı yurtseverlerin parti, dernek ve diğer kurumlarına karşı nasıl faşist saldırıların tertiplendiği unutuldu mu? Bununla metropollerdeki halkımızı, bir zaman Hitlerin Yahudilere yaptığına benzer uygulamalar yapılmaktadır. Hitler de, Yahudilere, “ dışarıda, sokakta, kamu kurumlarında Alman, evinizin içinde Yahudi olacaksınız diyordu. Aslında resmi AKP sömürgeciliğinin görüşü de bu değil midir, “ Kürtçe kamu alanında konuşulamaz diyen kimdir? Irkçı sürüler de, bu nedenle Kürt kurum-kuruluşlarına saldırmışlardır. Sosyal medyaya yansıyan da budur. Bu soykırımın kitle temelini yaratmak oluyor.
Ancak Kürt ulusu belli bir tepki göstermeye başlayınca ve bu tepkinin gelişeceği hesaplanınca bu kez “ kardeşlik , “kardeşlik zamanı mesajları verilmesi Türk sömürgeci devletinin iğrenç ırkçılığını ve Kürt düşmanlığını gizlemek amaçlıdır. Fakat artık yakalandınız! Hem de suçüstü! İğrençlik, alçaklık, ahlaksızlık pozisyonlarınız gizlenemeyecek kadar büyük ve açık!
Diğerlerini bir yana bırakalım. Ama bu M. Ali Birand ve Fehmi Koru’ ya birisinin açıkça ve onlarında açıkça anlayacağı tarzda alçak ve ahlaksız demesi gerekiyordu. Diyorum! Derler ki, bir şeyi adıyla çağırmamak, anmamak, yalan söylemektir. Bunun için duruş ve açıklamalarına uygun olarak adlandırma yapmak gerekiyor. M. Ali Birand denen alçak, zavallı ve ahlaksız yardım göndermenin gerekçesini, “Gelin, PKK’yi depremde yenelim! diyecek kadar düşkünleşebiliyor. Fehmi Koru, PKK’yi bitirme fırsatının kaçırılmamasını yazacak kadar Birand’laşıyor! Kürdü PKK’den uzaklaştırmayı ve PKK’yi bitirmeyi depreme bağlayacak kadar ahlaksız, zavallı, umutsuz ve çaresiz… Şimdi bu ikisinin sosyal medyadaki ırkçılardan ne farkı var? Ama Kürtlerin çok meşhur bir sözü vardır. Xetê xwar ji gayê pîr e!
Bir halkın yaşadığı felaketi, bir halkın özgürlük ve demokrasi mücadelesini bastırmak için kullanmak, bir halkın acılarına böyle yaklaşmak kadar daha alçaltıcı ne olabilir?
Son bir-iki günde adeta medya üzerinden yardım vb. tartışmaları geliştirmenin de aynı zihniyetin sonucu olduğu açıktır! Artık ırkçı, şoven, Kürt-Kürdistan düşmanlık süngünüz yalan çuvalına sığmıyor. Sığdıramazsınız! İçinizdeki düşmanlığınızı yüzünüzdeki iğrenç sırıtışlarınız artık gizleyemiyor! Seninkini de Birand!
Kürt halkının idam fermanı olan Türkiye cumhuriyeti devletinin kuruluşundan bu yana, hatta öncesinden başlayarak Türk toplumunun önemli bir kesiminde böyle bir zihniyet yaratılmaya çalışılmıştır. Böyle bir zihniyetten pek az insan, toplumun çok küçük bir kesimi kendisini zor bela kurtarmıştır. Çünkü oluşturulan devlet, Türk halkını tek devlet, tek millet, tek dil, tek vatan vb. yalanlara anayasa, ordu, hukuk, siyasi partiler, medya, eğitim sistemi, kültürel-sanat çalışmaları, Diyanet işleri vb. temel kurumlar vasıtasıyla öylesine inandırmaya çalıştı ki, böyle bir şeyin olması değil, olmaması şaşırtıcı olurdu. Kürt ulusal-demokratik uyanışıyla birlikte Türk metropollerinde birçok Kürt sokakta, kendi ana diliyle şarkı söylediği ve konuştuğu için saldırıya uğradığı, katledildiği hala hafızalardadır.
Ancak doğal afetlerin insanlar arasında dayanışmayı geliştirdiğini de biliyoruz. Bu konuda Türk halkından insanların yapmış olduğu yardımları, sömürgeci Türk devletinin cumhurbaşkanı ve sahibinin sesi medyası, yazarları nasıl ulusal birliğin pekiştiğini vaaz etmektedirler. Bir doğal felaketi ve yaşanan acıları dahi Kürt halkını sömürgeci Türk devletine, AKP hükümetine bağlamada kullanmak istemektedirler. Halkın acılarını istismar etmek budur. İşin alçaklık ve ahlaksızlık tarafı budur!
Geçen bu kadar zamana rağmen hala, ellerinde dünya kadar imkân olduğu halde- Somali’ye, Pakistan’a, Endonezya’ya yardım götürenler- yeteri kadar yardımın yapılmamış olmasını da sömürgeci AKP katındaki bu zihniyetin bir tezahürü saymak gerekir. Yine Kürdistan özgürlük hareketini tasfiye etmek için, ABD’den, Avrupa’dan, sözüm ona kabadayılığını, dik durmayı biryana bırakarak, diz kırıp-etek öperek, predatör dilenen Tayyip Erdoğan’ın deprem için gönderilmek istenen yardımları önce kabul etmemesini nasıl anlamak gerekir? Ölümlerin çoğalmasını beklemek değil de nedir?
Koordinesizlik diye bir şey yoktur. AKP’nin koordine gücü, sömürgeci ordu-polisini-istihbaratını-helikopter-uçağını Kürt halkının ve özgürlük savaşçılarının üzerine göndermededir. Bu konuda koordinasyon üzerine koordinasyon kurulduğu bilinmektedir. Sömürgeci devlet Kürt halkını, halk olarak korumak gibi bir sorunu yoktur. Onun koordinasyonu, nasıl KCK adı altında operasyon geliştirilir, eşzamanlı nasıl rehine alma operasyonları yapılır üzerine kuruludur. Geçen gün Siirt’te yapılan siyasi soykırım operasyonları da bunun en açık ispatı olmuştur. Onların koordinasyonu Kürdistanı sömürge, Kürt halkını köle, kimliksiz tutmak üzerine kuruludur. Gerillaya imha operasyonlarına bir saat bile ara verilmemiş, hatta sınır ötesine bile uzanmıştır.
Van-Erciş’te sömürgeci valinin-kaymakamın uygulamalarına tepki gösteren halkımıza AKP’nin terörist polisleri vahşice saldırmaktadır. Her zamanki gibi gaz bombası atmaktadır. Yani deprem gibi bir olayda bile bu sömürgeci ırkçı kinle yoğrulmuş köpekleri, kinlerini kusmaktan geri durmamaktadırlar. Ama öte taraftan da, sömürgeci Türk devletinin başbakanı ve bakanları, “ her şeyin yolunda olduğunu, her tarafa ulaştıklarını, duruma hâkim olduklarını vb. söylemekten de geri durmamaktadırlar. Oysa mazlum ve acılı halkımızın feryat-figanları hiçte sömürgecilerin dedikleri gibi değildir. Her Kürdistanlı bu durumu bir yere not etmeli ve unutmamalıdır.
Bu felaket Kürdistan halkının kendi yaralarını sarması için seferber olmanın nedeni olmalıdır. Kendi topraklarında böyle bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması ve yaşandığı zaman da böyle sonuçların ortaya çıkmaması için kendi iradesiyle kendi özgür geleceğini demokratik özerk- özgür Kürdistanı inşa etmelidir. Acılarımızdan birlik ve kuvvet çıkarmaktan başka da bir yolumuz yoktur.
Kürt halkının özgürlüğünden yana olan Türk ve diğer azınlık milliyetlerden halkların da eşitlik-özgürlük ve kardeşlik ruhuyla Kürt halkıyla dayanışarak, AKP faşizmine karşı sesini yükseltmesi gerekir.
Herdem Serhıldan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info