Din kisvesi altında örgütlenerek, mağduriyetlerden siyaset üreterek, değişim vaadiyle iktidara çöreklenen AKP, 21 yıllık iktidarlarının sonuna gelip dayanmıştır. Türk siyasetinin merkez sağını temsil eden MHP ile ittifak kurarak faşist bir kliğe dönüşen AKP iktidarı, rejim değişikliği ile cumhuriyetin altını oydular. Parlamentoyu devre dışı bırakarak, tek adam diktatörlüğüyle kalıcı hale gelmeyi hedeflediler. Kürt düşmanlığı politikaları üzerinden, içerden ve dışardan etnik temizlik saldırılarına hız vererek asıl amaçlarına ulaşmak istediler.
Bir proje olarak tasarlanan AKP, Türkiye’de ve bölgede oynaması gereken rolünü gerçekleştirerek miadını doldurmuştur. Türkiye’ye kalıcı hasarlar verdi. Eğitimden, sağlığa, ordu, emniyet, istihbarat kurumlarından yargı mekanizmasına kadar, devletin bütün kurumlarında kadrolaşarak sistemi çökertti. Siyasi, askeri, ekonomik olarak Türkiye’yi tanınmaz hale getirdi. Halkı kutuplaştırıp düşmanlaştırarak, bir neslin geleceğini yok etti. Sonuçta ülkeyi uçurumun eşiğine getirip bırakmış oldu. Sadece Türkiye için değil, bölge için de tehlikeli bir güç haline geldi. Ortadoğu’da istikrarsızlığın, çelişki ve çatışmanın baş aktörü oldu.
Toplumun her kesiminden değişim talepleri yükselmesine rağmen, rejimi değiştirecek gücü bir türlü gösterememesi de ayrı bir handikaptır. Fakat gelinen aşamada AKP’ye aşılması gereken bir güç olarak bakılmaktadır. Bunun için elde çok sayıda veri vardır. Gerek Türkiye’deki derin devlet yapılanması ve gerek uluslararası güçler, diktatör Erdoğan’ı gözden çıkarmış gibi görünmektedirler. AKP’yi son kullanılma tarihi önümüzdeki seçimlerde bitiyor.
Türkiye’de ki iktidar değişikliği bölgeyi ve uluslararası güçleri yakından ilgilendiren bir konudur. Dış politikada Türkiye’nin saldırganlığı, bölgesel ilişkilerde yarattığı gerilim, Suriye, Libya, Azerbaycan-Ermenistan iç savaşlarına dahil olması, Ukrayna savaşından beslenmesi, Arap ülkelerine kafa tutması, İsrail’le cebelleşmesi, İran ile örtülü hasmane tavırlar, Erdoğan Diktatörlüğünden kurtulmaya dair çokça nedenleri vardır. Rusya ve ABD’nin bölgedeki geriliminden çıkar devşirmesi de eklenince istenmeyen adam konumuna gelmesine yetmiştir. Küresel kapitalist sistemin, Erdoğan’ı gözden çıkardığını söylemek mümkündür. Sınırlı sayıdaki bazı ülkeler dışında, dış desteğini önemli oranda yitirmiş olan Erdoğan, son ana kadar da şapkadan tavşan çıkarmaya çalışacaktır.
Türkiye halklarının ezici bir çoğunluğu AKP-MHP faşist iktidardan kurtulmanın çarelerini arıyor. Toplum adeta cendereye alınmış durumdadır. Baskı, işkence, sindirme, korkutmanın dozu arttırılarak iktidarlarını sürdürmenin fayda etmediği anlaşılır olmuştur. Depremde çöken şehirlerle birlikte devletin de çökmüş olduğu açığa çıkmıştır. Alttan gelen toplumsal homurtu faşist iktidarda panik havası estirmeye yeterli olmuştur. Toplumdaki değişim talepleri İktidarı sarsmaya başlamıştır. Dipten gelen dalgayı durdurmak artık mümkün değildir. İktidar değişimin kilit anahtarı ise Kürtlerin ve dolaysıyla Kürt özgürlük hareketinin eline geçmiş olduğunun farkına varmışlardır.
Seçim sürecine giren Türkiye, kendisine yeni bir rota çizmeye çalışırken, muhalefetin çapsızlığı gelecek için ciddi bir umut vaat etmiyor. Kürtlerin desteği olmadan iktidarı değiştirme gücünü dahi bulamayan bir muhalefet söz konusudur. Gelinen aşamada seçim aritmetiğine, kamuoyu yoklamalarına bakıldığında Kürtler olmadan iktidar değişikliği mümkün görünmemektedir. Bu faşist iktidarın fişini çekmek yine Kürtlere nasip olacaktır. Kürt düşmanlığından beslenen muhalif çevrelerin, mevcut AKP-MHP faşist iktidar karşısındaki çaresizliğini yine Kürtler giderecektir. Hal böyleyken Kürtlerin meşru taleplerine karşı diş bilemekten geri durmuyorlar. Toplumsal muhalefetin iktidarı değiştirmesi Kürtler olmadan mümkün değilse, Kürt sorununa yaklaşımda muhalefetin kendi rengini belli etmesi gereken bir sürece de girilmiştir.
Faşist iktidarla ciddi bir hesaplaşma sürecine girilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Muhalefetin Devr-i Sabık yaratması, işlenen ağır suçların üzerine gitmesi gerekecektir. Bu seçimler bu nedenle büyük bir önem taşımaktadır. Sadece bir iktidar değişikliğinden ibaret olmayıp yeni bir sistem inşa etmektir. Ve en önemlisi de en temel sorunlarından biri olan Kürt sorununa da çözüm aramaktır. Kürtlerin talebi başta kimlik sorunu olmak üzere demokratikleşme, kadın sorunu, ekolojik-çevre sorunları gibi konular öncelikli başlıklar olarak çözüm beklemektedir. Kanunlar, yasalar ve hatta anayasal çerçevede ele alınması gereken sorunlara çözüm aranacaktır. Her ne kadar AKP’nin fişini çekerek iktidarına son vermek, değişim yaratmak belki de işin başlangıcı olacaktır. Asıl büyük mesele daha sonraki yapılanmada, inşa edilecek yeni sistemde Kürtlerin yeri olacak mı, olacaksa nasıl olacak? konularının netlik kazanmasıdır.
Kürtler için acil öncelikli konuların başında, ağır tecrit koşullarında tutulan Başkan Apo’nun özgürleştirilmesidir. Kürt sorunun meclis çatısı altında çözümü taahhüdü yeterli cevap teşkil etmiyor. Sorunun bir muhatabı vardır ve bu bir halk iradesidir. Bu irade 2023 Newroz’un da bir kez daha kendisini göstermiştir. Newroz, bir anlamda Kürt halkının açık irade beyanıdır. Kürtler, sahip olduğu konum gereği hem faşist iktidarı değiştirmeyi ve hem de geleceği inşa etme iradesini Newrozla açığa vurmuştur. Bunun mutlaka dikkate alınması, Başkan Apo’un özgürlüğüyle ancak Kürt sorunun demokratik çözümü mümkün olacaktır.
Faşist iktidarın, seçimlerde kolayca iktidardan gideceği yanılsaması içine girmemek gerekir. Bu seçimleri bir beka sorunu olarak görmekte ve ölüm kalım meselesi haline getirmektedir. Beklenmedik düşmanca hamlelere karşı hazırlıklı ve uyanık olmak önem taşımaktadır. Gözden düşmüş, kaybedeceği kesinleşmiş bir iktidardan son ana kadar her türlü çılgınlık beklenir. Faşistlerin kurduğu Cumhur ittifakına Hızbul kontra ve mafya artıklarının bu seçimlere ortak listeden girmesi özel savaş cephesini daha da netleştirmiştir.
Kürtler, Türkiye’nin demokratik geleceğini inşa etmede temsil ettiği paradigmanın mimarı Başkan Apo olduğunu çok iyi biliyorlar. Kurulan emek ve özgürlük ittifakı, diktatör Erdoğan’ı alaşağı etmekle kalmayıp, mecliste hatırı sayılır bir sayıya ulaşması halinde Türkiye halklarının aydınlık geleceğinde belirleyici bir rol oynayacaktır. Başkan Apo’nun çizgisi bu seçimin belirleyenidir. Muhalefet cephesinde yer alan partilerin tümü, millet ittifakı ve diğer çevreler, hiç kimse yanlış hesap yapmamalıdır. Eğer seçimleri kazanacaklarsa onlara kazandıracak bir güç vardır. Sezer’in hakkı Sezer’e teslim edilmelidir. Türkiye’nin kaderi Kürtlere emanettir.
Rauf KARAKOÇAN