Sosyalizmi söylem düzeyinde ele alanlar, sosyalizmin tarikatlığını yapanlardır. Bunlar, daha çok masa başı devrimciliği tercih eden çevrelerdir. Bu çevreler elli yıldır varlar ve bir işçiye bile faydaları olmadığı gibi, en küçük bir hakkın bile elde edilmesini sağlayamadılar ama hala en iyi sosyalist olduklarını söyleyip, sosyalistliği ve sosyalizmi kendi tekellerine alıyorlar. Bazıları, öyle hareket ediyorlar ki sanki kendilerinden başka kimse sosyalist olamayacakmış gibi davranıyorlar. Bu gibi çevrelerin sosyalistlikleri, günümüzde, kendilerine Müslüman diyenlerin dindarlığına benziyor. Yani derneğe gidip geleceksin, bir gazete-yayın çıkaracaksın, yürüyüşlere ve mitinglere gideceksin ve sürekli sosyalist sloganlar atacaksın. Bütün bunları yaptığında en iyi devrimci ve sosyalist oluyorsun. Yani camiye gitmekle, namaz kılmakla, oruç tutmakla, dua okumakla Müslüman olmanın yeterli olduğunu düşünmek, derneğe gitmekle, bir yayın çıkarmakla ve yürüyüşlere, mitinglere gitmekle ve sosyalist sloganlar atmakla sosyalist ve devrimci olabileceğini düşünmek aynı şeydir. İşte sosyalistlikte ve devrimcilikte buna tarikatçılık ve mezhepçilik denir. Türkiye’de böyleleri çokça var. Kürt Halk Önderi Öcalan, Türkiye’deki birçok sol örgüte-partiye kırk yıldır onlarca kez ” gelin size her türlü imkanı verelim, birleşin iktidarı hedefleyin ” dedi. Ama 1/2 yapı dışında olumlu ve samimi yaklaşan pek olmadı.
Lafazanlıkla ve sürekli sosyalizmden söz etmekle sosyalist olunmuyor. Hangi ulusal/sınıfsal hareketin lideri, devletin tarihsel ve güncel karakterini ve toplum üzerindeki egemenliğini ve devlet toplum ilişkisini derinliğine analiz etti? İnsanlığın ve doğanın dağ gibi birikmiş-büyümüş sorunlarına çare aramak, kadınların özgürlüğü ve özgür yaşam içinde gerekli rollerini oynamak için gecesini gündüzüne katarak özel olarak ilgilenmek, ideolojik çalışmalar yapmak, ancak sosyalizmi yaşamayı çok daha değerli bulan bir liderin yapacağı şeyler olabilir. Sosyalizmden söz etmek mi değerlidir yoksa sosyalizmi yaşamak mı daha değerlidir? Türkiye’de toplumun ağırlıklı bir kesimi sol denebilecek bir görüşe-anlayışa sahiptir. Ancak güçlü ve birleştirici bir sol-sosyalist parti-örgüt olmadığı ve sosyalizme doğru ve yapıcı yaklaşmadığı için, sol kitle sahipsiz ve Önderliksiz kaldı, düzen partilerinden medet umar hale geldiler. Türkiye’de güçlü bir sol önderlik olsaydı, sağ-muhafazakar düzen partileri, Türkiye’de devletin her yerine yerleşemez her tarafta etkili olamazlardı, mafyavari bir sistem kuramazlardı. Kendisini sol olarak topluma yutturan CHP bile, sağ-muhafazakar partilerin bastonu oluyor, devletin bekası diye diye kapitalizmin ekmeğine yağ sürüyor ve sol kitleler, onlarca yıldır bu şekilde heder oluyorlar.
Halbuki Kürt sorunu çözülse demokratikleşme olsa, sol işte o zaman gümbür gümbür devlet iktidarına gelir ve onlarca yıldır Türkiye halklarının başına bela olan ve halkların belini büke büke kamburlaştıran sağ-muhafazakar zihniyetin defteri dürülür. Kürt sorunu çözülmediği için, demokratikleşme olmuyor ve sol gelişemiyor, güdük kalıyor. Kürt Halk Önderi Öcalan, daha Suriye’deyken, Türkiye devrimiyle ilgili bir analizinde ” Onca örgüt-parti var, birisi çıkar Türkiye halkına ve emekçilere önderlik yapar ve devrimci mücadeleyi geliştirir diye düşündük ve Türkiye devrimini onlara bıraktık ” diyor. ” Ama onca parti-örgüt olmasına rağmen bir sol önderlik gelişemedi, Türkiye devriminin yolunu çizemedi ” diyor, Öcalan. ” Bundan dolayı, Türkiye devrimiyle ilgilenmek bize kaldı ” diyor, Öcalan. Ancak sosyalist bir lider bir ülkenin devrimiyle bu kadar ilgilenir. Ancak sosyalist bir lider, parti-örgüt ” PKK Türkiye partisidir ” der. PKK tabiiki, Kürtlerin Ulusal Demokratik hareketidir ama aynı zamanda enternasyonaldır, bütün halkların ve ezilenlerin partisidir ve Türkiye devrimini de kendi boynunun borcu biliyor. PKK dünyadaki bütün halkların ve devrimcilerin enternasyonal partisi olmayı başarmıştır.
Dünyanın her yerinden PKK saflarına enternasyonaller geldiler, geliyorlar. Kürdistan devriminin görkemini ve büyüklüğünü görüyorlar ki geliyorlar, mücadele ediyorlar. PKK’yi sosyalist olarak görmeyen bazıları, sakın olan PKK’yi hazmedemedikleri ve çekemedikleri için böyle söylemesinler? PKK’nin gelişmesini, güçlenmesini çekemeyenler, PKK’yle ilgili bu tür asılsız şeyler söylerler ama aynı zamanda da Vietnam ve Çin ulusal-sınıfsal kurtuluş mücadelelerini sosyalist olarak görürler ve sahiplenirler. Ancak mesele PKK ve Kürtler olunca, burun kıvırıyorlar. Dünyada en geniş sol kitleye sahip olan ama buna rağmen en marjinal sol sanırım Türkiye’dedir. Dünyanın başka bir ülkesinde bu kadar büyük bir sol kitle olacak ama sol gelişemeyecek. Ve bu durumda olanlar, her gün aynanın karşısına geçip sosyalizmin sloganlarını atıp kendilerini teselli edecekler. Bir taraftan, PKK sosyalist değildir diyecekler ama PKK, kendilerine gelin bize katılın ya da birlikte hareket edelim ve Türkiye-Kürdistan devrimini beraber yapalım dediğinde de, sesleri çıkmıyor. Çünkü bunlar, değil sosyalist devrim kapitalizmde en küçük bir kazanımı bile yapacak güçte değiller. İşte bunların sosyalistliği, içi havayla şişirilmiş balon gibidir, bir vuruşta patlar yok olur. Sosyalizmi PKK’den öğrenmeyi kendi gururlarına yedirmiyorlar. PKK Türkiye devrimini sahipleniyor ve elinden geleni yapıyor ama bazı sözde sol çevreler, Kürdistan devrimini sahiplenmiyorlar. Ama binlerce kilometre uzaklıktaki devrimleri sahipleniyorlar. Gözlerinin önündeki şahini göremeyenlerin ama binlerce kilometre uzaklıktaki serçeyi görebilenlerin sosyalistlikleri kuşkulu ve tartışmalı olur.
Kürdistan zemininde ve Ortadoğu’da sosyalizmi kurmak çokta zor olmaz. Özelde Kürdistan’da genelde Anadolu ve Ortadoğu’da halklar, hala komünal denecek toplumsal değerlere ve yardımlaşma ruhuna sahipler. Türkiye demokratikleşirse solun gelişimi ve demokratik sosyalizmi kurmak işten bile değildir. İşte bunu için, Kürt sorununun çözümü olmazsa olmazdır. Kürt halkı, Türkmenler, Araplar hala toplumsal bir ruha sahipler. Bundan dolayı, komünal bir sistemi yaşamsallaştırmaları zor olmayacaktır. Yardımsever ve misafirperver toplumlar paylaşımı bilen toplumlardır. Bu toplumlar, devlet olmadan da yaşayabilirler, komünal sistemi pekala geliştirebilirler. Önemli olan, devlet olmadan sosyalizmi geliştirmek ve yaşamaktır. Sosyalizmin ve demokrasinin ne olduğunu bilmeyenler, devlet olmadan demokrasinin ve sosyalizmin gelişemeyeceğini düşünürler. Sosyalizmin devletle ve hiyerarşik sistemle gelişemediği bazı deneyimlerde görüldü ve PKK bunlardan iyi bir ders çıkarmasını bildi ve bundan dolayı, doğrudan halka dayalı bir örgütlülüğü ve ve halka dayalı bir sosyalizmi daha uygun ve yaşanılabilir buldu. Önder Apo, ” biz sosyalizmden söz etmektense sosyalizmi yaşamayı daha değerli buluyoruz ” diyor. Rojava’da geliştirilen komünler sosyalizmin kanıtı değil de nedir? Rojava’da yaşayan farklı halktan topluluklara eşit yaklaşmak halkların kardeşliği değil midir? Halkları, kendi kendilerini yönetmek için, komünler ve böylece kendi ekonomilerini-siyasetlerini kurmaya yönlendiren ve bunun çabasını gösteren PKK sosyalist değil midir? İyi sosyalist, sosyalizmden söz etmez sosyalizmi mümkün olduğunda yaşar, yaşamaya çalışır. Gerisi, laf ve gevezeliktir. Türkiye’de lafazanlık, bazı sol çevrelerin yaşam tarzı haline gelmiş…
Kemal SÖBE