Federal Kürdistan Bölgesinin Irak merkezi yönetimi ile yaşadığı sıkıntılar aşılmadığı taktirde çok ciddi krizlerle karşılaşması kaçınılmaz olacaktır. İç içe geçmiş, oldukça girift hale gelmiş karmaşık sorunlar her geçen gün Kürdistan yönetimini daha fazla açmazlara sürüklemektedir.
ABD’nin Irak’a 2003’de yaptığı müdahale sonrası şekillenen Başûrê Kurdistan Federal Bölgesi, Irak’ın yeni anayasasında ‘federe’ olarak kabul edilmese de de fakto olarak bir statü kazanmıştır. Aradan 21 yıl geçmesine rağmen Başûr Kurdistan’da ki siyasi yapının kendi iç sorunları da Irak yönetimi ile olan sorunları da kalıcı çözüme kavuşturuluş değildir. Gelinen aşamada, elde edilen kazanımların bile korunamaz hale gelmesi içler acısı bir durumdur.
Irak Federal Yüksek Mahkemesinin Başûr Kürdistan aleyhinde aldığı bir takım idari, siyasi ve ekonomik kararlar, Başûr Kürdistan’ın mevcut statüsünü ve iradesini hiçe sayma anlamına gelmektedir.
Federe mahkeme kararlarının bu dönemde gündeme gelmesi de manidardır.
-En önemli kararlarından biri; Güney Kurdistan yönetiminin, Federe Kurdistan sınırları içinde petrol-gaz çıkarma ve ihraç etme yetkisinin lağvına hükmetmiş olmasıdır. Yani, petrol ve gaz sahalarını denetleme ve yönetme yetkisinin merkezi yönetimde olmasıdır.
Federe Kurdistan Bölgesi merkezi hükümetten bağımsız olarak, 2007 yılında petrol ve gaz kaynaklarını pazarlamak için kendi yasasını çıkarmıştı. Türkiye üzerinden dış piyasaya açılan petrol ve gaz rezervleri için ciddi yatırımlar yapılmıştı. Birçok uluslararası şirketi bölgeye çekmişti. Bu durum hem Irak merkezi yönetimini ve hem de İran’ı ciddi manada rahatsız etmişti. KDP-Türkiye yapılan ikili anlaşmalarla petrol ve gaz sevkiyatında aslan payını alarak uzun süre Kürdistan petrol-gaz kaynaklarını sömürdüler. Irak yüksek Federe Mahkemesi bu anlaşmaları geçersiz kıldı.
-Yüksek federe mahkemesinin bir diğer kararı: Kurdistan Bölge Meclisinin 111 sandalyeli meclis sayısını 100’e düşürdü. Türkmenlere (5), Hristiyanlara-Keldani ve Süryanilere- (5) ve Ermenilere (1) tanınan toplam 11 sandalyeli azınlık kotalarını Irak Anayasasına aykırı gerekçesiyle kaldırmış olmasıdır.
1-Seçime ilişkin aynı karar dahilinde Kürdistan’da ki seçimlerin ‘Kürdistan Bölgesi bağımsız referandum ve seçim komisyonu’ yerine Irak Bağımsız Yüksek Seçim komisyonunca yürütülmesine karar vermiş olması ciddi bir krize dönüşmüştür. Bu krizin giderek derinleşmesi nedeniyle KDP ve söz konusu azınlıklar seçimleri boykot etme kararını aldılar.
2-Daha önce tek bölge seçimi olan Kürdistan Bölgesi’nin tamamını dört seçim bölgesine bölünmesine karar verildi.
3-Mahkeme ayrıca Bağdat yönetiminin Kürdistan bölgesi’nde ki memur maaşlarını koşulsuz sağlamasına, tahsis edilen bütçenin de ‘borç sayılmamasına’ karar verildi.
Bu konu başlıkları Irak yönetimi ve Federe Kurdistan bölgesi arasında yaşanan gerilimin ana hatlarıdır. Mahkemenin bu kararları almasında Barzani-Erdoğan ortaklığının payı büyüktür. Barzaniler Türk devletinin Irak’a saldırmasına, petrol ve gaz kaynaklarının dış piyasaya taşımasına, Türk devletinin Irak’ta alan tutmasına Barzaniler ön ayak olmaktadır. Barzaniler Türk devletine dayanarak kendince politika üretiyor. KDP’nin bu konumu sadece Kürtlere zarar vermiyor, Irak’a da İran’a da zarar veren bir aktör haline gelmiştir. Elbette güney Kürdistan’ın sorunları sadece bunlarla da sınırlı değildir.
Başûr Kürdistan’ın kaos aralığına sürüklenmesinin bir diğer sorunu ise; kendi içinde bir türlü sağlanamayan siyasi birliktir. Barzaniler Başûr Kurdistan’ın kaynaklarını kuruttular, imkanlarını tükettiler, fırsatlarını heba ettiler. Elde ettikleri iktidar olanaklarını aile ve aşiret çıkarları doğrultusunda kullanmaları, Başûr Kurdistan’da ekonomik krize ve siyasi kaosa yol açmıştır.
KDP ve YNK arasında süre gelen anlaşmazlıklar Türk devletinin alana müdahalesiyle daha da artmıştır. Eskiden yaşanan ‘birakûjî’ (Kardeş kavgası) iç çatışmalar ABD’nin arabuluculuğuyla sona ermişti. Fakat, coğrafik-siyasi-askeri bölünmüşlük asla sona ermedi. İki ayrı iktidar olarak varlıklarını günümüze kadar korudular.
Kerkük meselesinde, parlamento seçimleri konusunda, dış politika, mali gelirler, Irak merkezi yönetimiyle ilişkiler, iki örgütün çekiştiği ve anlaşamadığı sorun alanlarıdır. Birçok konuda ayrışmalar, farklılaşmalar KDP ve YNK’yi karşı karşıya getirmiştir.
Türk devletinin Medya savunma alanlarına dönük işgal saldırıları Başûr Kurdistan’da ciddi güvenlik sorunlarına yol açmıştır. KDP’yi iradesiz hale getirip, kendi yedeğine alan Türkiye, benzer politikaları YNK’ye de dayatmaktadır. Hatta daha da ileri giderek YNK’yi PKK’ye karşı savaşmaya zorlamaktadır. YNK’i tehdit ederek teslim almaya çalışıyorlar.
Türkiye, Irak devletinin egemenlik haklarını hiçe sayarak istediği gibi bölgede at koşturmaktadır. Mevcut durumda Başûr Kurdistan topraklarını 30-40 kilometre derinlikte kimi yerlerde daha da fazla bir alanı işgal etmiştir. Faşist AKP-MHP iktidarı Başûr Kurdistan’ı adeta Türkiye’nin arka bahçesi haline getirerek kalıcı olarak egemenlik kurmak istemektedir. Bu konuda Türkiye, KDP’yi koç başı olarak kullandığı oldukça aşikardır.
KDP’nin varlığı Kürdistan ulusal birliği için de ciddi bir tehdit durumuna gelmiştir. PKK’ye karşı düşmanca davranması ve savaşma durumuna kadar gelmesi, Rojava’ya karşı da benzer duygular beslemesi, Başûr Kurdistan’da ki sorunlara yeni sorunlar eklemiştir.
Başûr Kurdistan’ın bir diğer sıkıntısı da dışardan yapılan müdahalelerdir. Türkiye’nin işgal saldırılarının yanında İran’ın bölgede elde ettiği asker-siyasi-ekonomik güçle Kurdistan bölgesi üzerinde bir gölge gibi durmaktadır. ABD’nin bölgede askeri olarak konuşlanması, İsrail’in alanda aktif olması Kürdistan bölgesini İran’la hesaplaşma alanına çevirmesi kaçınılmaz kılmaktadır. Başûr Kurdistan’da bulunan dış güçlerin varlığı bölge için tehdit oluşturmaktadır.
Son dönemde Türk devletinin Irak ve federe Kürdistan bölgesi ile olan temasları, PKK’ye karşı yeni bir savaş cephesi açmaya dönük olduğuna dair düşünceler yoğunluk kazanmıştır. KDP, Türkiye’nin yanında savaşa dahil olması, YNK’yi de zorlayarak, tehdit ederek savaşa katma istemi, Başûr Kurdistan sorunlarına ek bir yük bindirecektir. Özellikle de Başûr Kurdistan halkı, bu gerçeğin farkına varması gerekir. KDP, göz göre göre PKK ile savaşa girme durumu nerden bakılırsa bakılsın Kurdistan halkına kaybettirecektir.
İran-İsrail gerilimi bölgesel bir savaşa dönüşme riskleri varken Türk devletinin Başûrê Kurdistan’a, Rojava’ya yapmak istediği işgal saldırıları Kurdistan’ın yeniden işgali anlamına gelmektedir. Bu saldırılara KDP’nin ortak olması, Kürt halkının geleceğini karartacak ciddi tehlikeler barındırmaktadır. Başûr Kurdistan Federe Bölgesi Barzaniler ve Erdoğan iş birliğiyle kaos aralığına sürükleniyor. Halkımız KDP tehlikesini mutlaka görmeli ve bu duruma asla kayıtsız kalmamalıdır.
Rauf KARAKOÇAN