08 Ekim 2014 Çarşamba Saat 05:28
KCK Eşbaşkanı Besê Hozat, “AKP böyle devam ederse Kobanê’de
yaşanan savaş kesinlikle Türkiye’yi de vuracaktır. Kanton sistemi Rojava’yla
sınırlı kalmayacak, Kuzey Kürdistan’a da yayılacaktır. AKP, koalisyona girip
konsepti PKK’ye karşı mücadele rotasına çevirmeyi planlıyor dedi
Çözüm sürecinin kilidi Kobanê’dir
Türkiye ve Kürkdistan’da artık en çok merak edilen soru,
sürecin nereye doğru gittiği. AKP süreçle Kobanê arasında bir ilişki olmadığını
söylerken Kürt hareketi ise bunu kesin bir kırmızı çizgi olarak ortaya koyuyor…
Gerçekten süreç nereye doğru gidiyor?
Kobanê’deki savaşın kaderi sürecin kaderini belirleyeceği
çok açık ortadadır. Akdoğan benzeri AKP yetkilileri, Rojava ile sürecin
bağlantısının olmadığı, sürecin Tükiye’nin kendi iç sorunu olduğu yönünde
açıklamaları olsa da biz hiç öyle bakmıyoruz. Rojava Kürtlerine yaklaşım demek,
Kuzey’deki, Rojhilat’taki Kürtlere yaklaşım demektir. Bunun tersi de aynen
doğrudur. Bunlar bir bütündür. Rojava bunun çok temel bir parçasıdır ve şu anda
her şeyin kilitlendiği noktadır.
Süreç böyle gitmez, Kobanê’de yaşanan durum Türkiye’nin
tasfiye politikasında ısrar ettiğini ortaya koyuyor. Bu DAİŞ belası da aslında
tasfiyeyi sonuca götürme konusunda bir yöntem, bir savaş tarzıdır. Hem sorunu
çözmeme, hem de mevcut kazanımları ortadan kaldırma ve eski tas eski hamam
şeklinde Kürtleri imha ve inkar etme, önümüzdeki yüzyılı da böyle götürme…
Hesap bunun üzerine kurulu ve DAİŞ saldırısı da bunun bir parçası.
Ama artık bu yürüyebilir mi? Yani, barajlar, karakollar, Kobanê…
Hem bunları yaparım, hem de süreci devam ettiririm denilebilir mi? O zaman son
çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları ne anlam ifade ediyor?
Tabii ki pratik adım atıldığında bir değer kazanır. Kararlar
almışlar, komisyonlardan söz ediliyor ortak izleme komisyonlarının kurulması
lazım. Önderliğimiz de ifade ediyor, bütün bu komisyonlar, heyetler İmralı’da
bir araya gelirse, Önderliğimizin de katılımıyla yapılan toplantılarda bütün bu
ayrıntılar somut ve pratik eylem çerçevesi birlikte belirlenirse ve bunlar
pratikleşirse, o kurulların bir anlamı olur.
Bu komisyonlar, vb. kurulsa bile Kobanê’deki tablo böyleyken
durum ne olur? Kürt halkının psikolojisi orada katliam girişimi, burada
komisyon ikilemini kaldırır mı?
Ciddiyetlerinin ölçüsü Rojava politikalarını değiştirmektir.
Kürtler orada üç yıldır büyük bedeller ödeyerek savaştı, büyük bir devrim
yaptı, bir statü yarattı Türk devleti ise üç yıldır Kürtlere karşı bir savaş
yürütüyor. Rojava’daki kazanımlara, Kürtlerin büyük fedakarlıklarla yarattığı
statüye tahammül edemeyenler, Türkiye’de Kürt sorununu mu çözer? Bu asla
inandırıcı değildir. Şu anda Kobanê büyük bir katliamla yüz yüzedir ve bu
katliamın içinde Türkiye vardır DAİŞ’in böyle bir savaş tekniği ve ustalığı da
yoktur Türkiye doğrudan teknik ve taktik olarak işin içindedir.
Davutoğlu zaten “PYD bizim sözümüzü dinleseydi, Kobanê halkı
bu sıkıntıyı çekmezdi diye açıkça söyledi. Adeta, “siz bizim askerimiz
olsaydınız, DAİŞ’i Rojava’ya saldırtmazdık demeye getirdi. Erdoğan da,
“DAİŞ’le PKK aynı şeydir diye açıkça söyledi. Yani bu yaklaşımın kendisi
problemli değil mi?
Bu, tasfiye yaklaşımını çok açıkça ortaya koyuyor. Yüz
yıldır statüsüz, kimliksiz bırakılan, varlığı yok sayılan bir halk var. Kendi
ülkesini, toprağını, varlığını, kendi gücüyle kurduğu sistemi korumaya
çalışıyor. Buna tahammül edemeyen, bu halkı terörist ilan ederek yok etmeye
çalışan ve üstelik bütün dünyayı da bu halka karşı savaşmaya çağıran bir
devlet, bir sistem nasıl Kürtlerin haklarını ve özgürlüğünü tanır?
Zaten iki yıl önce Salih Müslim’le görüşmelerinde de dediler
ki, statü olmaz, bu sistemi kabul etmeyiz, Türkiye’de de Ortadoğu’da da her
yerde Kürtleri statüsüz kabul ederiz. Kürtler kendini yönetemez Kürtler ancak
kölelik yapar, başka bir hakkı da yoktur. Irak’ta da köle olduğun ölçüde seni
tanıyorlar. Salih Müslim’e şart koştular birincisi diyeceksiniz ki biz bir
sistem kurmuyoruz ikincisi, bizim oluşturduğumuz muhalefet içine dahil
olacaksınız rejim tasfiye olup da o muhalefet başa geldiğinde yeni yönetim
size ne verirse ona razı olacaksınız! Yani hiçbir şey! Bu kadar basit!
Cenevre’ye gitmelerini de biliyorsunuz engellediler kendi kimlikleriyle sürece
katılmalarına engel oldular.
Bu arada Kobanê’ye bakılırken Güney pek görülmüyor sanki.
PKK her düzeyde bir yayılma gösterdi orada da ve bu rahatsız edici oldu
sanırım. Yani tezkere aslında Güney topraklarını da hedeflemiyor mu?
Elbette sadece YPG/YPJ’yi değil, tezkere PKK’yi de kapsıyor.
PKK tartışılmaz biçimde bölgede büyük bir güç haline geldi. DAİŞ’le mücadele
konusunda devletlerin yapamadığını PKK yaptı. DAİŞ Bağdat kapılarına dayandı ve
Irak şu anda bölünmüş halde. PKK her yere birden müdahale etti, Şengal’de on
binlerce insanın hayatını korudu, Hewlêr bile düşecekti, belki Maxmûr’da
Hewlêr’i kurtardı aslında. Bütün o “eli kanlı terör örgütü lafları dünya
ölçüsünde yerle bir oldu. Bebekleri kimin öldürdüğü ortaya çıktı. Görüldü ki
PKK sadece Kürt halkının değil, halkların savunma gücüdür. Türkmenler de
Asuriler de Êzidîler, Şebekler, Kakailer, herkes bunu anladı moral aldılar,
büyük bir kenetlenme gelişti. Dünyanın gündemine girdi. Bu elbette Türkiye’de
rahatsızlığa yol açtı. En son tezkerenin amacıdır bu zaten.
Şu çok dikkat çekicidir. ABD öncülüğündeki koalisyonun amacı
şöyleydi. Havadan DAİŞ’e vurmak, karada da DAİŞ’e karşı savaşan güçlere destek
sunmak. Bu sonuncusu, Türkiye açısından kilit bir sorundu. DAİŞ’e karşı savaşan
güçleri destekleme eğilimi Türkiye’yi harekete geçirdi. Çünkü bölgede DAİŞ’e
karşı tek savaşan ve ayakta kalan güç YPG/YPJ ve PKK’dir. Türkiye bu noktada
paniğe kapıldı. Açıkça da söylediler. O güne kadar direnip koalisyona
katılmayan Türkiye katılma kararı aldı…
İpin ucunun kaçacağından mı korktu?
Kesinlikle! Koalisyona girip bu konsepti PKK’ye karşı
mücadele rotasına çevirmeyi planladı. PKK de YPG de teröristtir söylemiyle bir
konsept yaratmak istedi. Politikası da yol haritası da budur. Zaten koalisyonun
amacı da PKK’ye, YPG’ye destek vermek değildi koalisyonda yer alan güçler de
baştan beri DAİŞ’i destekleyip büyüten güçlerdir. Bölgeyi yeniden dizayn etmek
için DAİŞ’i yaratıp kullandılar. Şu anda bile koalisyonun Kobanê çevresinde
ciddi bir bombardımanı olmamıştır.
Başlarken de Kobanê için değil ABD yurttaşlarına zarar
verebilecek güçleri hedefliyoruz dediler. Kobanê halkını kurtarmak gibi bir
dertleri yoktu…
Kalisyonun amacı zaten bu değildi. Biz IŞİD’i Amerika’dan,
Fransa’dan, Almanya’dan bağımsız değerlendirebilir miyiz? IŞİD onlar için bir
fırsattı. Nasıl El Kaide’yi kullanıp Bin Ladin’i öldürdülerse, şimdi de IŞİD’i
frenlemek istiyorlar. Koalisyonun amacı IŞİD’i tümden imha etmek değildir.
IŞİD’i biraz sınırlandırıp. Irak’ta biraz zayıflatacaklar ve yönünü Suriye’ye
yöneltmek. Yani, IŞİD hemen tasfiye edilmez. Bölge sistemini dizayn edene
kadar, bölgedeki demokratik dinamikleri tasfiye edene kadar kullanacaklar.
Çözüm süreci şu ana kadar tek taraflı bir şekilde inanılmaz
bir fedekarlıkla yürütüldü. Bugün de Kobanê’yi savunmak neredeyse süreci
savunmak gibi oldu. Kürtler yine sırtına ağır bir yük mü almış oluyorlar?
Sürecin kendisi Kobanê’dir zaten. Süreç dediğimiz kendisi
bir statüdür, Kürtlerin kendi kendisini yönetmesidir ve bu hakkın tanınmasıdır.
Sonuçta, Rojava statüsünün kabul edilmesi, Kuzey’de Kürt sorununun demokratik
bir temelde çözülmesidir. Yani, Kürtler ek bir yük sırtlanmış olmuyorlar. Şimdi
düşünün, bu çetelerin Kürtler’le ne derdi olabilir? Rojava kimseye
saldırmamıştır, kendi toprağını kendi haklarını savunuyor kimsenin toğrağına
göz dikiyor mu, bir yeri fethetmek istiyor mu, birilerine katliam yapmak
istiyor mu, böyle bir yol haritası var mı? Rojava Kürdistan’dır, Kobanê
Kürdistan’dır, Efrîn Kürdistan’dır, Cizre Kürdistan’dır. Kürtler şu anda diğer
halkların da toprağını, haklarını malını, mülkünü, namusunu, özgürlüğünü
savunuyor onların mücadelesini de veriyor.
Tüm halkların değerlerine, inançlarına, kutsallıklarına,
topraklarına bir saldırı var. Şengal budur, Kerkük budur, Erbil budur,
Suriye’deki direniş budur. Aynı zamada Suriye’deki diğer halklarının da
eşitlik, özgürlük ve varlık mücadelesini Kürtler veriyor.
Peki, Ortadoğu’nun kaosuna ilaç gibi gelen şey nedir?
Rojava’nın burada bir kutup yıldızı olma şansı var mıdır sizce?
Aslında Kürt Özgürlük Hareketi’nin kendisi Ortadoğu’nun tüm
dertlerine devadır, tek ilaç odur. Bu ilaç, Kürtlerin kurmak istedikleri
demokratik ulus projesidir. Bu milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin, mezhepçiliğin
panzehiridir, militarizmin, faşizmin ve ırkçılığın panzehiridir. Demokratik
ulus projesidir. Bu projenin kendisinde tüm halkların, tüm inançların,
kadınların, tüm toplumsal kimliklerin, tüm ezilen sınıfların özgürce, eşitçe
kendisini örgütlemesi, bir arada yaşaması dostça, kardeşçe varlığını özgürce
demokratik bir şekilde sürdürmesidir. Böylece bölge gerçekten huzura kavuşacak,
esenliğe kavuşacaktır. Kürtler bunun öncülüğünü yapıyor. Bölge sisteminin
demokratikleşmesi gerekiyor bunun temel dinamik gücü ise PKK’nin kendisidir,
Kürtlerin kendisidir.
IŞİD, bayram namazını Kobanê’de kılmakta kararlıydı. Ama
gördük ki bayram namazında Kobanê’de camiler doldu taştı. Bu manzara, bu tablo
batıdaki namazında niyazındaki insanlara ne söylemeli?
Binlerce insan Suruç’ta direndi. Bu, çok değerlidir. Saldırılara
karşı koydular, halen de karşı koyuyorlar. Fakat çok zayıftır. Bu saldırı
süreci bitirme saldırısıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesine karşı bir
saldırıdır. Türklere karşı, Alevilere karşı, Ermenilere karşı bir saldırıdır.
Çerkeslere vb. tüm Türkiye halklarına karşı bir saldırıdır. O yüzden bizim
beklentimiz milyonlarca insanın, bu saldırı bana karşı bir saldırıdır, deyip o
sınır hattında saf tutmalarıydı. Yüzbinlerce gencin, sadece Kürt gençlerinin
değil Türk gençlerinin de diğer haklardan gençlerin de Kobanê’ye gidip direniş
cephesinde yer almaları gerekiyordu. Tepkiler gerçekten çok zayıf oldu.
Kobanê Müslüman Kürtlerdir. Kendisine Müslümanım diyen
insanların o sınıra yığılması gerekiyor. Dindar kimliği üzerinden kendisini
tanımlayan gençlerin eline silah alıp Kobanê’de YPG saflarında savaşması
gerekiyordu. IŞİD, İslamiyet karşıtıdır, din karşıtıdır. Bu arada, en fazla bu
iş kimin işine yarıyor? Batının ve İsrail’in işine yarıyor. İsrail her halde
yüz yıl düşünseydi böyle bir şey bulamazdı. İslamiyet adına islamiyetle de hiç
alakası olmayan bu çete örgütlerle bölgenin değerlerini, bu toplumun
değerlerini, kültürel tarihsel değerlerini yok ediyorlar, teşhir ediyorlar,
katlediyorlar.
IŞİD kıyımı Maraş katliamını hatırlatmıyor mu? Bu benzerlik
Alevilere de bir şey söylememeli mi?
Tabii ki. Zaten Aleviler açısından da IŞİD en büyük
tehlikedir. Mezhepçiliğin kendisi her yerde büyük Alevi katliamlarına neden
olabilir. Böyle bir tehlike de kapıdadır. Bu anlamda Alevilerin, Rojava’ya,
Kobanê’ye yapılan bu saldırıyı kendilerine dönük bir saldırı olarak algılayıp
7’den 70’e harekete geçmeleri gerekiyordu. Önderliğimiz IŞİD Ortadoğu’nun
JİTEM’idir diyor. Tam bir kontra yapıdır. Çok vahşi yöntemlerle insanları
öldürüyor, kafa kesiyor, tecavüz ediyor. Bu insanlığın dip noktasıdır. JİTEM de
böyle bir yapı değil miydi? Şimdi de JİTEM, faaliyetlerini IŞİD adı altında
yapıyor. Kesinlikle bu savaş aynı biçimde, aynı şiddette önümüzdeki süreçte
Türkiye’de yoğunlaşacak. IŞİD, Türkiye’de de palazlandı örgütlendi.
Sonuç olarak Kuzey’e ve Türkiye’ye KCK’nin çağrısı nedir?
Yeterli midir yapılanlar? Bu tehlikeyi bertaraf edecek çapta mıdır?
Kobanê’de gelişecek bir katliam yarın İstanbul’da bir
katliam demektir. Yarın Antep’te bir katliam demektir. Konya’da bir katliam
demektir. İzmir’de bir katliam demektir. Rojava, öyle komşu filan da değil
Türkiye’nin kendisidir. Bu savaş kesinlikle Türkiye’yi de vuracak. Türkiye bu
politikadan vazgeçmezse Rojava’daki direniş Türkiye’nin dört bir tarafına
yayılacak. Kürtler bunu kabul eder mi? Türkiye birbirine girer. Her taraf
Kobanê, Efrîn, Cizre olur. Kanton sistemi Rojavayla sınırlı kalmaz, Kuzey
Kürdistan’ın her yerine yayılır.
Türkiye şu anda bu politikasıyla kendisini yakıyor.
Kendisini bitiriyor. Bu politikalarını değiştirmezse kesinlikle bu ateş
Türkiye’yi saracaktır. Türkiye’yi sarmış, yakacaktır.
Kuzey halkı da şimdiye kadar bazı yerlerde biraz seyirci
kaldı, zayıf kaldı. Bu durum aşılmalı. Her yer gerçekten Kobanê haline gelmeli.
Kobanê üzerinde uygulanan politika Botan’a, Dersim’e, Serhat’a, Amed’e,
Tolhildan’a uygulanan politikadır.
Rojava Devrimi’yle Kuzey Devrimi birleşmiştir, hiçbir fark
kalmamıştır. Sınır kalmamıştır. Rojava Devrimi Kuzey Devrimi’dir. Rojava nasıl
kendisini savunuyorsa, Kuzey Kürdistan da kendi devrimini savunmalıdır. Kendi
varlığını savunmalıdır. Karakoldan barajlara ve Kobanê’ye kadar halk topyekün
direnişe geçmelidir, mücadele etmelidir.
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”