23 Kasım 2010 Salı Saat 13:44
Gazeteci-yazar Cengiz Çandar, hükümetin Kürt sorununun çözümü için “planı yok ama niyeti var derken, niyetlerinin de netleşmediğini vurguladı. Hükümetin “sınama-yanılma yöntemini kullandığını ifade eden Çandar, bir silahlı hareketin tüm siyasal kanallar açıldığında silahı bırakabileceğini kaydetti.
Şu sıralar “Kürt sorununun şiddetten arındırılması için bir raporla uğraşan gazeteci-yazar Cengiz Çandar, hükümetin Kürt sorununu “kervan yolda düzülür tarzıyla çözmeye çalıştığını belirtiyor. ANF’ye konuşan Çandar, PKK’nin herhangi bir güvence verilmeden koşulsuz silah bırakması gerektiğini düşünen bazı meslektaşlarının aksine şu tespiti yapıyor: “Silahlı hareketin silahları bırakması nasıl olabilir? Bütün siyasallaşma kanallarının önünde açıldığı ve silahlı olarak varlığını devam ettirmesinin hiç gerekmediği zamanda olabilir. Şimdi o sürecin başlangıç bölümlerindeyiz.
HÜKÜMETİN ÇÖZÜM PLANI YOK
*Yazılarınızda ve konuşmalarınızda hükümetin Kürt sorununun çözümüne ilişkin herhangi bir plan ve projesinin olmadığını söylüyorsunuz. Plan ve proje olmadan bu sorun nasıl çözülecek?
-Şimdi ben şunu söyledim. Evet, plan ve projesi yok ama bir yandan da, çözüm isteği ve niyeti var dedim. İstek ve niyet var. Bir de tarz olarak, “kervan yolda düzülür, yola bir koyulalım yol üstünden gideriz . Sınama-yanılma yöntemi ile bazı şeyleri görüyorlar, öyle olmuyor. Sonra dönüyorlar, o hatayı bir daha yapmamaya çalışıyorlar.
Plan ve proje iyi bir şey, bir yol haritası ile gitmeleri iyi bir şey. Ama o yoksa ilerlenemez diye bir şey yok. Dediğim gibi bir zaman kaybı oluyor gereksiz yere. Olsa daha iyi olur.
HÜKÜMETİN NİYETİ NETLEŞMEDİ
*Şu anki niyetleri ne peki, nasıl yürütmek istiyorlar?
-Şimdi onu çok netleştirmiş değiller. Yani “ülkede silahlı çatışma olmasın, bu iş bitsin. Elbette ülkede Kürtler vardır, Kürtlerin de kimlik hakları vardır, onları da adım adım gerçekleştiririz ve işte çözülsün diye bakıyorlar. Tabi tüm bunlar yeterli değil. Yetmediğinde az önce söylediğim sınama yanılma yöntemi nedeniyle kendileri de görüyor, öğreniyor. Abdullah Öcalan’la da bu nedenle görüşmeler yapılıyor.
KCK DAVASI KARMAŞIK BİR KONU
*KCK operasyonları ve davası da mı bir sınama-yanılma?
-Hayır o daha karışık bir şey. Türkiye’nin son zamanlarında çok baş döndürücü, hızlı bir gelişmesi var. Her şey çatlıyor Türkiye’de. Devlet de çatladı, devletin kurumları da çatladı. Her kurum da kendi içinde çatladı. Şimdi o nedenle bu KCK davası devletin içindeki bazı kesimlerin ön aldığı, giriştiği bir iş. Devletin başka kesimleri, şöyle diyeyim, devletin içinde bazı kesimlerin ön alıp başlattığı, sürüklediği bir dava. Ama aynı devletin içinde başka kesimler de bu davaya karşı. Dolayısıyla bu karmaşık bir konu.
TÜM SİYASALLAŞMA KANALLARI AÇILIRSA SİLAH BIRAKILABİLİR
*Bazı meslektaşlarınız şu aşamada bile silah bırakılması gerektiğinden bahsediyor. Hem silahlı mücadelenin Kürt sorunun bugüne gelmesindeki rolü hem de Ortadoğu gerçeği göz önüne alındığında, silah bırakmak bu aşamada çözüme hizmet eder mi?
-Şimdi bu, ortaokullarda, liselerde basit sözlü sınav soruları vardır. Bu soru biraz o kalıbı andırıyor, oysa bu soruya zemin teşkil eden soru çok karmaşık, çok çetrefil bir sorun. Dolayısıyla ben bu soruya evet ya da hayır şeklinde cevap vermem. Başka türlü cevap vermekten yanayım. Gelinen aşamada, Kürt sorununun silahlı yöntemlerle çözüm yönünde ilerlemesi dönemi kapanmıştır. Bunu PKK’nin kendisi de söylüyor, sadece PKK’ye karşı olanlar söylemiyor. PKK “bizim amacımız silahlı mücadeleyle sonuca varmak değil diyor. Eğer amaç ayrı bağımsız bir devlet kurmak değilse, ki PKK değil diyor, silahlı mücadele gerekmiyor. Silahlı mücadele sadece ayrı bir devlet amacıyla yola çıkarken sözkonusu olabilir. Çünkü başka bir şansın yok, kimse “ha buyur devlet kur demez. Eğer PKK’nin hedefi ayrı-bağımsız devlet değilse, silahlı mücadeleyi yöntem olarak benimsemek de ortadan kalkıyor ve başka yöntemlerle yürümek gerekiyor demektir. Bugün Türkiye’de Kürtlerin eriştiği örgütlenme düzeyi, kurumlaşma düzeyi, olgunluğu ve hedeflerinin niteliği Kürtlerin silahlı mücadelesini icap ettirmiyor. Fakat bir yandan da silahlı bir hareket var. Bu silahlı hareketi de dağıldık, bitti, kapatıyoruz diye dükkan kapatır gibi kapatamazsınız. Önce bir takım şartlar da gerekiyor. Dolayısıyla iki şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. Silahlı mücadele yöntem olarak bitmiştir. Silahlı hareketin silahları bırakması nasıl olabilir? Bütün siyasallaşma kanallarının önünde açıldığı ve silahlı olarak varlığını devam ettirmesinin hiç gerekmediği zamanda olabilir. Şimdi o sürecin başlangıç bölümlerindeyiz.
HÜKÜMETİN “TAMİL PLANI YOK
*Kürtlerin şöyle bir kaygısı da var, daha çok “tasfiye olarak özetlense de Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in PKK’yi Tamil Kaplanları’na benzetmesiyle hatırlanan Tamil katliamlarını yaşamak istemiyor. Böyle bir tehlike var mı, hükümetin niyetleri arasında yer alıyor mu?
-Evet, şimdi o çok önemli değil. Çünkü ciddi bir planı, çalışmayı ifade etmiyor. Türkiye’de şu anda, PKK’yi Sri Lanka’da Tamil Kaplanları’na yapıldığı gibi bir uygulama, faaliyet yok. Öyle bir hazırlık yok. Kimsenin öyle bir beklentisi yok. Tam tersine şu anda Türkiye’de ön planda olan Abdullah Öcalan ile devletin yetkililerinin görüşmeye başlamış olması, eylemsizlik olması, bunların tutulması.
Cemil Çiçek hükümet içinde belli bir eğilimin sözcüsü gibi bir davranan birisi. Çok sorumlu bir beyan değildi bu söylediği. Ama aynı zamanda Tamil Kaplanları’na ne yapıldıysa PKK’ye de o yapılacaktır diye bir hükümet politikasını ifade etmiyor. Onun için çok üstünde durmamak gerekiyor.
ÇİÇEK’İN DEDİKLERİ HÜKÜMETİ DOĞRUDAN TEMSİL ETMİYOR
Ayrıca şunu unutmayalım. Her zaman hükümet ile arasında tam bir beraberlik olmadığını görmek ve anlamak açsısında Cemil Çiçek’i şöyle de hatırlamak gerekir: 2005 yılında Ermeni Konferansı toplanacağı zaman Cemil Çiçek, üstelik Meclis kürsüsüne çıkıp “Bu bizi arkadan hançerlemektir dedi. Herkesi vatan haini ilan etmeye kalktı ve Ermeni Konferansı durduruldu. Aynı akşam hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hem o zamanki Dışişleri Bakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bunun pekala yapılabileceği söylediler. Gecikmeli olarak birkaç gün sonra Ermeni Konferansı yapıldı. Yani Cemil Çiçek’in dedikleri hükümeti doğrudan temsil ediyorsa, ki o dönemde daha güçlüydü, Ermeni Konferansı düzenleyicilerinin hepsinin vatana ihanetten içeri atılıp yargılanması ve o konferansın hiç yapılmaması gerekiyordu. Halbuki yapıldı. Onun için çok üstünde durmayın diyorum.
*Kısa bir süre önce Kandil’e gittiniz, Sayın Murat Karayılan ile neyi görüştünüz.
-Altı saat görüştük. Gündemimizdeki konuları görüştük. Ben bir rapor üzerinde çalışıyorum, o rapor hazırlığı çerçevesinde oldu. Zaten biliyordu ne amaçla gittiğimi.
*Nedir bu rapor?
-Kürt meselesinin şiddetten arındırılması. O raporun yazılması için konuyla ilgili taraflarla, kişilerle görüşmek icap ediyordu.
*Nereye sunacaksınız bu raporu?
-Birkaç ay sonra kamuoyuna sunulacak.
DAHA ÇOK İŞİMİZ VAR
*Kürt sorunu şiddetten nasıl arındırılacak?
-Bu birkaç haftalık, birkaç aylık bir mesele değil. Ama Kandil, sorunun şiddet boyutuna açık olmasının sembol yeri. PKK ve silahlı güçlerinin merkezi ve karargahı orası. İşte Türkiye’de çok sık tekrarlanan bir söz var, “dağdan ovaya inmek . Dağdan kasıt Cudi Dağı, bilmem Gabar Dağı değil. Kandil kast ediliyor. Ovaya inmek de özgür vatandaşlar olarak, siyasete girmek demek. Yani dağdan ovaya inmek, gerillanın siyasetçi olması demek. Artık Kandil’de yaşamasınlar, Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta, İstanbul’da, Ankara’da siyaset yaparak yaşasınlar demek. Dolayısıyla bu sorunun çözülmesi demek Kandil’de artık kimsenin kalmasına artık ihtiyaç olmaması demek. Ama bu da ne bir gün işi, ne hafta işi, ne da birkaç ay işi. Daha işimiz var. O zaten o yolu açmaya çalışıyoruz, o yolu arıyoruz.-ANF
Delil Fırat
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info