15 Eylül 2014 Pazartesi Saat 10:45
Bilenler bilir ki DAİŞ denilen uluslararası toplama çete örgütünün
önünü en çok açanların başında ABD geliyor. Yine Avrupa’nın birçok farklı
devletleri geliyor. Ortadoğu’da ise bu çete diye bileceğimiz blokunun başını
ise Suudi, Katar ve Türkiye Cumhuriyeti devletleri çekiyor.
Ortadoğu’da yaptırmak istediklerini yaptırtan ABD öyle görülüyor ki
artık DAİŞ’e ihtiyaç duymuyor. Ve bu gerçekliğin yanı sıra DAİŞ’te sadece
dinleyen olmak istemiyor. Dinlememek istemesi kadar normal bir şey olabilir mi?
Birkaç mermi sıkmayla neredeyse Suriye’nin yarısını yine Irak’ın ise üçte
birini ele geçirdiler. Bu uluslararası toplama çete örgütünün yürüttüğü savaşa
bakıldığında hiçbir devletin askeri gücüne karşı savaş yürütmediği rahatlıkla
görülebilecektir. Özelde de Suriye’de bu gerçek daha açık bir halde
görülmektedir. Dikkat edelim DAİŞ Suriye’de hep Esad’a karşı mücadele eden ve
alanları ele geçirmiş olan farklı örgütlerin ele geçirdikleri yerlere el
koymuştur. Başkada kolay kolay Suriye devletine karşı bir savaş yürütmemişlerdir,
yürütmeleri sadece ve sadece istisnaidir. Benzer bir durumu yine bizler Irak’ta
gördük. Hedefleri hep sivillerdir. Musul’u ele geçirdiklerinde Maliki’nin
askerleri silahlarını bırakıp kaçmışlardı. Ve nitekim Irak’ta ne kadar azınlık
topluluk varsa hepsini tek tek hedefleyerek tasfiye etmeyi önlerine
koymuşlardır. Ancak hedeflerinde Irak devleti sanıldığı gibi fazla olmamıştır.
Özcesi DAİŞ gibi toplama olan bir çete örgütü silahlı olarak sadece
Yürek ve Özgürlük Savaşçılarına karşı durmuştur. Bu gerçekliği bizler hem
Rojava’da hem de Başur’da gördük. Ve halen de görüyoruz. Böyle bir durum
karşısında DAİŞ neden dursun ki? Neden sadece ABD’yi, Katar’ı, Suudi’yi v
Türkiye’yi dinlesin ki? Her şeyi ele geçirmişken, herkesi yeterince korkutmuşken,
herkes ona biat etmeye hazır iken neden bildiğini okumasın ki?
Hem DAİŞ oynaması gereken rolü oynamış hem de DAİŞ ona belirlenmiş
olan çizgileri aşarak kendince tehlike oluşturmaktadır. Bu durum tam da
dünyanın bekçisi olduğunu söyleyen ABD’nin istediği an’dır. Hem de optimal an.
Yani saldırma meşruluğunun oluştuğu an…
Optimal an dediğimiz an DAİŞ’e yönelirken en karlı çıkılacak olan
an’dır. DAİŞ’e yaptırtacaklarını yaptırmış şimdi ise tasfiye ederek bölgedeki
güçlerin güvenini sağlayarak bölge güçlerini yeniden kendine bağlama an’ıdır.
Nitekim öyle de olmaktadır. Herkes korkmuştur. Herkesin boyunun posu ile
kilosunun ne olduğu iyi gösterilmiştir. Sıra önce DAİŞ’in eliyle vurulan ve
düşürülenlere el atarak kaldırma zamanıdır.
Dikkat edelim daha düne kadar karşıt pozisyonda olanlar ne kadar da
birden bir ABD’nin çizgisine geldiler. İran öyle, Irak öyle, KDP öyle ve başka
birçok güç de öyle. Bu durumda DAİŞ’e neden ihtiyaç olsun ki? Kaldı ki derler
ya “Kahraman’ın koyunu sonra çıkar oyunu misali, oyun açığa çıkmadan bu koyunu
ortadan kaldırmak iyi olmaz mı? İşte ABD’nin ve dostlarının yaptığı da budur.
Gerçeklik böyle olmasına rağmen ABD güya DAİŞ’i durdurma formülü
üzerine yoğun durduğunu açıkladı. Var sayalım ki ABD gerçekten de böyle
yapacak. Yani ciddi ciddi DAİŞ’i durdurma formülü üzerinde yoğunlaşacak.
O zaman yapması gerekli ilk çalışma PKK’nin ve de PKK’ye ve
Önderliğine yakın duran örgütlerinin bu işi nasıl yaptıklarını sorması gerekmez
mi?
Tecrübeler böle edinilmiyor mu?
Herkes böyle öğrenmiyor mu?
Bilimsel yöntem yaşanmış olanları inceleyerek sonuç çıkarmak değil
midir?
Sahiden doğru olan bu değil midir?
Doğru olanlar bunlar ise o zaman ABD’nin bir an evvel Özgürlük
Savaşçılarının DAİŞ gibi uluslararası toplama çete örgütüne karşı mücadele yöntemlerini
araştırmaları gerekmez mi?
Özgürlük Savaşçıları hangi cesaret ve yürekle savaştığını da görmesi
gerekmez mi?
Evet, DAİŞ’e karşı ciddi bir hamle yapılmak isteniyorsa yapılması
gerekli olan Özgürlük Savaşçılarının direniş deneyimlerinden sonuç çıkararak,
gerektiğinde onların yanında, onlarla birlikte bir an önce bu çetelere karşı
ortak bir yönelim içerisinde olunmasını bilmek gerekir.
Ve tabi bunu yaparken DAİŞ’in önünde tek bir mermi sıkmadan, gerisin
geriye, arabalara ağız üstü atlayarak kaçanları da görmek gerekir. Halka söz
verip sözün gereklerini yerine getirmeden kaçanları da görmek gerekir.
Böylelerinin ne yapacağı belli olur mu?
Dikkat edersek kaçanlara silahlar veriliyor. Toplar veriliyor. Ama
DAİŞ gibi çeteleri sadece yürek ve beyinleriyle kovanlara bırakalım silah
verilmeyi, nasıl bombalanacaklarının planı yapılıyor. Gerçeklik buyken sahiden
DAİŞ’i durdurma formülünden söz edenler samimi midirler? Üstelik birde TC’nin
yeni yetme dış ilişki bakanı gibi, “kaygımız bu silahların PKK’nin eline
geçmesidir diyenler ne kadar dürüsttürler? Bunlarla ne kadar bir olunabilir?
Adama sormazlar mı, şimdiye kadar neredeydin? Şimdiye kadar DAİŞ’in
terörist bir örgüt olmadığını söyleyenler siz değil miydiniz? En çok silahı bu
çete örgütüne verenler siz değil misiniz?
Sözü uzatmadan belirtelim ki, eğer sahiden DAİŞ’i durdurma planı ve
formülleri üzerinde yoğunlaşıyorsanız gelin önce Yürek ve Özgürlük
Savaşçılarına bu işi nasıl yaptıklarını sorun ve onların nasıl yaptıklarını
öğrenin, ondan sonra nasıl yapacaksanız yapın.
Bu topraklarda bir söz vardır: eğri otur doğru konuş diye. Yine yiğidi
öldür ama hakkını yeme. Hem doğru konuşulmalı hem de yiğidin hakkı verilmeli…
Kasım ENGİN
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”