16 Aralık 2019 Pazartesi Saat 06:31
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Hemen hemen her ülkede
bu kavram konuşuluyor, tartışılıyor. Aslında içerik ve öz olarak devlet ve demokrasi
kavramları birbirine tam tamına zıttır. Devletin olduğu yerde demokrasi hiç
olmaz ya da çok zayıf olur, mevcut sisteme toplumsal meşruiyet kazandırmak için
bir maske olarak kullanılır.
Demokrasi kavramı,
işleyiş şekli ve toplumsal yaşamdaki yeri çok eski olup binlerce yıl öncesine
dayanır. Günümüze kadar dünyanın hiçbir ülkesinde demokrasi tam olarak topluma
ait bir sistem olarak işlevsel hale gelmemiştir, gelememiştir. Demokrasi sadece
birer maske ve toplumu denetleme aracı
olarak kullanılmış, toplum egemenlik altında tutumuştur. Avrupa ülkeleri bile
sadece kapitalizmi devam ettirmek için, , sınıfsal mücadelenin önüne geçmek
için demokrasiyi kısmen işlevsel kılmıştır. Dikkat edilirse Avrupa
ülkelerindeki sol sosyalist hatta komünist partiler bile mevcut sistemin
çizdiği sınırların dışına çıkamıyorlar, sosyal demokratlar zaten burjuvazinin
yedek bastonu olmaktan öteye gitmiyorlar.
Demokrasinin kısmen
bile olsa işlevsel olduğu ülkelerde daha iyi bir mücadelenin olması ve devletin zayıflatılması gerekirken,
devlet daha güçlü olup, demokrasi güçleri de sistemin yedeğine düşüp çürüme
yaşıyorlar. Bir ülkede devlet ne denli zayıflarsa demokrasi ve halk güçleri de
o denli güçlenir, sistem üzerinde etkili olur. İnsanların çoğunluğu devletin
olmadığı yerde demokrasinin olmayacağını ve gelişmeyeceği düşüncesindeler. Bu
baştan sona yanlış bir anlayıştır. Tam tersi devletin olduğu yerde demokrasi
gelişmez, olmaz, olsada çok zayır olur, toplumu sisteme eklemlemek için bir
siyasi arguman olarak kullanılır. Nitekim özellikle de gelişmemiş ve vahşi
kapitalizmin olduğu ülkelerde demokrasi sadece ağızlarda sakız olarak
çiğneniyor. Demokrasi toplumun doğrudan, hiçbir siyasi kuruma ihtiyaç duymadan
çeşitli komünlerle kendi kendisini yönetmesidir.
Demokrasiyi sadece beş
yılda bir defa sandığa gidip oy kullanmak olarak bilmek, demokrasiden hiçbir
şey anlamamak, demokrasiyi bilmemek demektir. Demokrasi eğer ki seçimlerden
sonra toplumsal yaşamın kendisi olmuyorsa, orada kesin bir aldatma ve kandırma
vardır. Demokrasi halkın kendisini yönetmesiyse seçenlerin seçilenler üzerinde
her konuda etkili olması gerekmez mi, seçilenlerin her konuda halka danışması
ve seçenlerin emrine girmesi beraber hareket etmesi gerekmez mi? Gerçek
demokraside millet 2000 lira alırken, vekil 25000 bin lira maaş almaz alamaz!
Çünkü gerçek demokraside millet vekilden daha etkili ve yetkilidir. Ama
Türkiye’de millet, vekilin karşısında boynu bükük ve ayakkabısı yırtık, karnı
aç bir şekilde duruyor. Bir ülkede demokrasiyi sadece yönetenler tartışıyorsa,
toplumda siyaseti bilmiyorsa ve politika yapmayı yalancılık olarak biliyorsa, o
ülkede demokrasinin d’si bile yoktur.
Türkiye’de politikayı
sadece Ankara’dakilerin ve holdinglerin, efendilerin, ağaların yaptığı ve
topluma nasıl da tepeden baktıkları biliniyor. Özellikle Türkiye gibi vahşi
kapitalizmin olduğu ülkelerde demokrasi sadece devletin toplumu denetim altında
tutma ve sisteme meşruiyet kazandırmak için bir maske olarak kullanıldı. Demek ki
devletin olduğu yerde demokrasi olmaz, demokrasinin olduğu yerdede devlete
ihtiyaç olmaz. Kendisini yöneten bir toplumun devlete niye ihtiyacı olsun? Devlet
toplumsal yaşamda ne işe yarar? Devlet toplumun başına bela olmuş bir ur gibidir,
devletin olduğu yerde her türlü kötülük olur. Devletin olduğu yerde toplum özgür olmaz, köle olur. Devlete ihtiyaç
duyan bir toplum köleliğe mahkum olur, devlete ihtiyaç duymayan bir toplum ise
daha özgür olur, kendi kendisini yönetir. Demek ki devletin olduğu yerde
demokrasi olmaz. Devletin olmadığı, halkın her konuda geliştiği siyasal
ekonomik koşullarda demokrasi halkı öz yaşamı olarak hayatın ve toplumsal
yaşamın kendisi olur…
Kemal SÖBE
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
Kemal SÖBE