11 Ocak 2017 Çarşamba Saat 08:42
Sanayinin gelişimi aynı zamanda nicel olarak işçi
sınıfını ve sınıf mücadelesini de bir ölçüde geliştirmiş, kapitalizme alternatif
olmuştur. Avrupa merkezli gelişen kapitalizm hem dünya savaşlarına yol açmış
hem de katı ulus devlet sistemleriyle kendilerine bağımlı modern koloniler
kurmuşlardır.
Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika ve bazı Asya ülkelerinde
kurulan birçok yarı bağımlı ya da yarı sömürge ülkeler olarak tarif edilen
vahşi kapitalizmle yönetilen ve çarpık kapitalist bir yapıya sahip olan ve
Türkiye’nin de bu ülkelere dahil olduğu ülkeler katı ulus devletler olup kendi
halkına kan kusturmuşlardır ve bu sistemler hala en vahşi bir şekilde devam
ediyor.
2. dünya savaşı olarak anılan paylaşım savaşı sonrası
Avrupa’da bazı demokratik adımlar atılmış, kimi toplumsal haklar kabul edilmiş
ve bu ülkeler her ne kadar kendi içlerinde belli bir demokratikleşmeyi
yakaladılarsa da, dış dünyaya karşı anti demokratik ve saldırgan olmaya devam
etmişlerdir. Avrupa’da gelişen işçi köylü ve halk ayaklanmaları ve yanı başında
gerçekleşen Sovyet devrimi Avrupa’yı kimi konularda demokratik olmak zorunda
bırakmıştır. İşçi sınıfının nicel ve nitel gelişimi ve toplumsal mücadelelerin
gelişimi Avrupa burjuvazisini kendi içinde demokratik hareket etmeye
zorlamıştır. 2. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ulus devletleri artık bir
birleriyle savaşmayı bir kenara bırakıp kendi aralarında emperyalist amaçlı bir
birliktelik olan ve onun askeri kanadı olan NATO’yu kurup dünyanın her
tarafında vurucu bir güç olarak kullandılar. Sovyetlerin askeri ve siyasi
olarak gelişip süper bir güç olarak Avrupa ve kapitalizme alternatif olabilecek
duruma gelmesi AB’nin ortaya çıkmasına yol açtı. AB’nin en azından kendi içinde
bazı demokratik adımlar atmaması işçi sınıfı ve köylülüğü, halkı farklı bir
alternatif sistem arayışına koyabilir ve kapitalizm tehlikeye girebilirdi…
Demokratik ulus paradigması sınıflı sisteme ve onun kurduğu
sömürü ağına karşıdır. Katı ulus devletler son 300 yıldır dünyayı büyük savaş
ve yıkımlarla karşı karşıya getirdi. Katı ulus-devletçi sistemlerin başka
uluslara ve ezilenlere karşı hoş görüsü ve merhameti olmaz. Yapılan
araştırmalara göre dünyada yapılan maddi üretimin 10 milyar insana yetebileceği
düşünülürken, 6 milyar insanın yarısına yakınının yoksulluk yaşaması işte adı
geçen bu katı ulus zihniyetinin dünya üzerinde kurduğu sömürü sisteminde
kaynaklanıyor. Sovyet devrimi de bir süre sonra katı ulus sisteminin farkı bir
türü olmuş, demokratik ulus olmayı başaramamış, sosyalizm bir çeşit devlet
kapitalizmine dönüştü.
En gelişmiş Avrupa ülkelerinde bile bazı siyasi grupların
devreye girmesiyle zaman zaman dış dünyaya karşı hiçte hoş olmayan tutumlar
gelişebilmektedir. Katı ulus devletlerin bireyleri çoğu kez aşırı bireysel
yaşarlar, kendilerini ilgilendirmiyorsa dış dünyanın sorunlarına kulaklarını
tıkarlar, duymazlar. Demokratik ulusun bireyleri her konuda hem içeriye hem de
dışa karşı duyarlıdır, özünde bu ruh vardır.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirmiş olduğu
demokratik ulus paradigmasının yaşamsallaşması olmazsa olmazdır. Halkların
ulusların kardeşçe bir arada kendi kimlikleriyle bir birlerine saygı temelinde
kardeşçe yaşayacakları sistem olan komünalizm ancak demokratik ulus
koşullarında yaşamsal hale gelebilir.
Demokratik ulus olunmadan kardeşlik gelişmez ve dolayısıyla
komünalizm bir dünya sistemine dönüşmez. Çarpık kapitalizmin hakim olduğu
Türkiye ve benzeri ülkelerde katı ulusçuluk faşizme yol açmış yaşamı cehenneme
çevirmiştir. Türkiye’nin içine girdiği çıkmaz, başına bela edilen bu katı ulus
devlet sisteminden dolayıdır. Bir bütün Ortadoğu bu ateş çemberi içinde son yüz
yıldır yanıyor. Bu ateş çemberinde çıkışın tek yolu demokratik ulus
paradigmasıdır. Sınırların ortadan kalkması, halkın ekonomisinin inşa edilmesi
ulusların bir birlerine saygılı olması ve kardeşçe yaşamaları, saygı ve
hoşgörüyü ilke edinmeleri gerekmektedir. Kürtler demokratik ulus paradigmasını
inşa etme iddiasındalar ve böyle bir çabaları da var.
Kürtler eğer bu paradigmayı geliştirmede başarı iddiaları
yüksek görünüyor. Kürtlerin bunu yapabilme güç ve imkanları var. Çünkü Kürtler
bu paradigmanın bir yaşam tarzına dönüşeceğine ve yaşamsal hale geleceğine
inanıyorlar. Yaşam ve insanlık var oldukça en adaletli ve en demokratik sistem
olan komünalizm bir dünya sistemine dönüşecektir. Son 300 yıldır hayatı
cehenneme çevirdiler, çok gerilere gitmeye gerek yok…
Çözüm, demokratik ulus ve komünalizmdir…
Kemal Söbe
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html