18 Eylül 2019 Çarşamba Saat 06:19
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Anama bu ölenler kim, bu kalabalık niye? diye soruyorum.
Anam gözlerini kaçırıyor ve tüp patlamış, diyor. Oysa bir patlama sesi
duyduğumu anımsamıyorum. Gece oluyor,
uykumda koca bir memleketin kulaklarını sağır edecek bir kadının çığlıklarını
duyuyorum. Anama bu ses ne, kim niye bağırıyor? diye soruyorum. Anam bebeği
kaçırılmış, diyor. Rüyalarım Beyaz Toroslarla dolaşan dehşet anları sahneliyor.
Anam nelerin olup bittiğini çok iyi biliyor ama bir ana masumiyetiyle yaşanan
vahşetten belki koruyabilirim havliyle avutucu cevaplara sığınıyor çocuğu
karşısında, çocukluğum karşısında. Büyüyünce unutur tesellisine sarılıyor ama ne
mümkün! Burası dünyanın herhangi bir yeri değil, Kürdistan’ın tam ortası ve
yıllar 90’lı yıllar.
Katliamlar, yakılan köyler, göçler. Cenazesi günlerce
sokakta bekletilenler, canlı canlı yakılan insanlar. Faili meçhul cinayetler,
insan kaçırmalar, infazlar, cezaevlerine doldurulan siyasetçiler, linç edilmek
istenen sanatçılar. Arabaya bağlanıp sürüklenen, üzerinden tanklarla geçilen, kıyafetleri
çıkarılıp teşhir edilen cenazeler. Topluma sistematik bir şekilde uygulanan tüm
bu terörizmi ‘teröristlere karşı operasyonlar’ olarak yansıtan koca bir basın
güruhu. Bunları okurken 90’lı yılları anımsayanlar olabilir, ama hayır son 4-5
yıldan bahsediyorum. Eskiden TİT(Türk İntikam Tugayı) ‘en iyi Kürt ölü
Kürt’tür’’ diyordu. Oysa şimdiki faşist iktidar mezarlıkları yıkarak ‘Kürt’ün
ölüsünü de kabul etmiyorum’ diyor.
Özellikle son günlerde yaşadıklarımız bir kez daha AKP-MHP
faşist iktidarının despot lideri Tayyip Er Doğan’ın son 5 yıllık savaşta
istediğine ulaşamadığını gözler önüne net bir biçimde sermiş bulunmaktadır. PKK’yi
bitirdik demekten dilinde tüy bitse de, satın aldığı tüm basın organlarına gece
gündüz bunun propagandasını yaptırsa da PKK’nin mücadelesi, gerilla eylemleri iktidarını
sarsmakta, artık korucuların ölümünü bile gizleme acizliği içine sokmakta. Askeri
ve siyasi alanda istediği zafere kavuşamayan ve kendini Türkiye’nin başkanı
sanan despot Er Doğan en büyük hobisi olan özel savaş oyunlarına bel bağlamış
durumda. ‘Osmanlı’nın koyunu, sonra çıkar oyunu’ sözü bu devletin özel savaş
temelli olduğunu ifşa eden en güzel sözlerden biridir. Ancak şu da bir gerçek ki,
günümüz bilişim-iletişim dünyasında yapılan oyunların kokusu yatsıya varmadan yakayı
ele veriyor.
Faşist Türk devletinin özel savaş kurumlarının kurduğu son
oyun olan HDP Amed il binası önünde ailelerin oturtulması Er Doğan ve onun
Soysuz’unun çok hoşuna gitmiş olmalı ki, biri telefonla bağlanarak, diğeri
bizzat kendisi giderek katılım sağlıyor. Tüm devlet ve ona bağlı tüm kurum ve kişilikleri,
ama en önemlisi de AKP medya kuruluşları aralıksız bu oyunu Türkiye tarihinin
en büyük ve toplumsal eylemi olarak topluma satmaya çalışmaktadır. İkinci haftasına
giren bu tiyatroya gidenlerin sayısı sadece yirmi küsur(ki oraya gidenlerin
yarısı PKK’nin elindeki esir polis ve asker yakınıdır) kişiye ulaşabilmiş, şovenizme
boğdurulmuş Türkiye toplumundan bile en ufak bir destek alamamıştır. Anlayacağınız
bu tiyatronun kalitesizliği daha baştan görülmüş, kendisine izleyici
bulamamıştır. Bu kadar propaganda, gündemleştirme herhalde Kürt halkının
özgürlük mücadelesi için yapılsaydı sadece Kürdistan’da değil tüm Türkiye’de
büyük bir serhıldan yaşanırdı!
Bu provokasyon girişimi faşist Türk devletinin elinde
patlamışken HDP Amed il binası önünde oturan annelerin Cumartesi Anneleriyle,
Beyaz Tülbentli analarla benzeştirilmesi cehalet değilse vahamettir. Demokrasi
mücadelesi yürütenlerin benzeştirmesi ise dehşetli bir durumu ifade edebilir
ancak. Çocuğunu halkının ve ülkesinin özgürlük mücadelesinde yitiren anaların,
çocuklarını teslimiyete çağıran ailelerle aynı kefeye konulması demokrasi
mücadelesi yürütenler için bir ayıp olmuştur. Kürdistan gençleri kendi
ailelerini, halkını ve şehitlerini utandırmamak için dağlara yönünü verirken,
HDP Amed il binası önüne getirilip oturtulan aileler ise çocuklarına teslim ol
çağrıları yaparak gençlerimizi utandırmaktadır.
Bir ana düşünün ki çocuğunu kendi düşmanına götürüp ellerine
elektronik kelepçe vurdurtuyor ve onu esir ediyor. Bu en başta analık
kavramının kendisine yapılmış büyük bir vicdansızlık değil midir? Çocuğunu
gerçekten seven bir ana nasıl olur da kendi elleriyle onu düşmanına esir eder,
ülkesi için mücadele yürütme hayallerini baltalar! Bir ana, nasıl olur da Kürt
gençlerinin kanıyla beslenen ve çağımızın Dehak’ı olan Tayyip Er Doğan’a
telefonda oğlumu sana emanet ediyorum, der? Ben devletim için savaşmaya hazırım,
diyor HDP Amed il binası önünde oturanlardan biri. Faşist Türk devleti kime
karşı savaş yürütüyor özgürlük savaşçılarına karşı. Yani bu kişi kendi evladına
karşı savaşacağını söylüyor. Bir ana kendi halkının ve ülkesinin özgürlüğü için
mücadele yürüten evladına karşı savaşabilir mi, böyle bir ana olabilir mi? Biri
çocuğunu düşmana teslim ederken, diğeri düşman saflarında kendi çocuğuna karşı
savaşacağının ilanını yapıyor. Doğrusu bazı HDP’lilerin bu anaları en iyi biz
Anlıyoruz, yönlü değerlendirmelerini biz Anlayamadık!
Yaşadığımız bu günler tarihe önemli notlar düşüyor.
Kürtlerin özgürlüğü için mücadele ettiği için AKP-MHP faşizmi tarafından dört
duvar içine alınan bir siyasetçinin AKP-MHP faşist iktidarının özel savaş
kurumlarının HDP’ye, Kürt halkına saldırı planlamasıyla Amed il binası önüne
getirilen aileler için ‘acılarını anlamak gerek, onların da HDP’ye fazladan iki
laf söyleme hakkı olmalı’ mesajıysa akla zarar. Amed il binası önünde
oturanların HDP’ye hakaret ve küfür etmekten başka yaptıkları hiçbir şey
yoktur. Batsın Kürdistan davanız, sözü HDP’ye fazladan iki laf söyleme hakkı
sayılacaksa vay halimize! Peki, Kürdistan davası için canlarını vermiş olan
yüzbinleri aşan şehitlerimize bunun hesabını nasıl vereceğiz? Kendisi gibi
binlerce insanı sırf Kürtlüklerinde ısrar ettiği için zindana atan faşist
AKP-MHP’nin sahnelemeye çalıştığı bu rezalete destek mesajı tüm yurtseverlerin
vicdanını rahatsız etmiştir.
HDP Amed il binası önünde yapılmak istenen provokasyonla
beraber başka bir komedi daha ortaya çıkmış durumda. Kürt özgürlük mücadelesini
tasfiye edemeyen despot Er Doğan öyle şeylere başvurup öyle şeyler söylüyor ki,
ağzından çıkanı kulağının duyduğuna dair ciddi şüpheler yaratıyor. HDP’ye
sürekli PKK’yle ilişkin var, ilişkini kes diyen Er Doğan şimdi de HDP’ye git
PKK’den gençleri al, demeye başladı. PKK bitti, PKK’nin gücü tükendi naraları
atan Er Doğan şimdi de siz bizim karşımızda nasıl bir güç var, devletimizi
yıkacak güçte bir örgütle karşı karşıyayız, demeye başladı. Öyle görünüyor ki despot
Er Doğan PKK’ye, Kürt halkına ve bir bütün Kürt Özgürlük Hareketine karşı
yürüttüğü savaşta yenilmişliğin ruh haliyle yavaş yavaş akli dengesini
yitirmeye başladı. Aslında oyuncakçı dükkanına girmiş çocuk gibi Patriot’ta
isterim, S-400 de isterim, F-35 de isterim, SU-54 de isterim, ne varsa hepsini
istiyorum, gidip Rojava’da savaşacam ruh hali bu durumunun sinyallerini
vermişti neyse ki Putin abisi eline bir dondurma verdi de sakinleştirdi biraz.
Faşist Er Doğan HDP Amed il binasında sahnelemeye çalıştığı
özel savaş oyunuyla kendi durumlarının iyi gitmediğinin itirafını yapmaktadır. Tek
kurtuluşunu da Kürtlere karşı savaşı daha da genişletmekte ve derinleştirmekte
görüyor. HDP Amed il binası önünde sahnelenenler derinleştirilmek istenen
savaşın bir parçası. Kuzey Suriye’ye işgal operasyonundaki ısrarı da bu
nedenledir. HDP’yi ağzına bile almayan AKP bakanlarının şimdi HDP Amed il
binası önünde kuyruğa girmesinin ve tek politikası Kürt’ü imha etmek olan
Devlet Bahçeli’nin buradaki aileleri sahiplenmesinin tek anlamı vardır o da
AKP-MHP faşist iktidarının çatır çatır çatırdadığıdır. Bu faşizmi alaşağı
etmenin tüm zemin ve imkanları demokrasi güçlerinin önünde durmaktır. Psikolojik
baskı altına girmenin, ikircikli ve tedirgin adımlar atmanın zamanı çoktan geçmiştir.
Yapılması gereken örgütlü halk direnişiyle uçurumun kenarında sallantıda olan AKP-MHP
faşist iktidarına ve onun faşist despot sorumlusu Tayyip Er Doğan’a güçlü bir
nefesle üflemek ve kendi karanlık boşluğuna yollamaktır.
Faşist despot Er Doğan her ne kadar değer verdiği biricik
dostu El Beşiri’yi görmezlikten gelip unutmak istese de, demokrasi güçleri Er Doğan’ın
biricik dostu olan El Beşiri’nin yaşadığı kaçınılmaz sonu kendisine
hatırlatmalıdır. Halkın direnişi önünde hiç kimsenin duramayacağının kanıtı
olan Sudan halkının direnişini de demokrasi güçleri iyi hatırlamalı ve
unutmamalıdır. Halklara karşı yürüttüğü kirli savaşların bataklığına saplanmış
olan Er Doğan çırpındıkça çelişkilere daha çok batmakta, mücadele edildiği
takdirde kaçınılmaz son ise yarın kadar yakın durmaktadır.
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Amar SAHRA
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html