25 Ocak 2014 Cumartesi Saat 07:54
Yaza benzer bir kış vaktinde kulak kabartmış etraftaki tartışmaları dinliyorum:
– Neden bu kadar körüz?
– Ben kör değilim ama!
– Kör olmadığını nereden biliyorsun?
– Gözlerim görüyor.
– Gözlerin çalışması görmek için yeterli midir? Etrafındakilere bakıyor olmak gördüğün anlamına gelir mi ki?
– Neden bahsediyorsun? Anlamıyorum!
– İşte tüm mesele burada bakıp da görmemek de! Duyup da, yaşayıp da anlamamakta!
– Neyi anlamamak?
– Hakikati!
– Ne hakikatini?
– Çevrende olup bitenlerin, tartışılanların hakikatini!
– Hangi tartışma, hangi olup bitenden bahsediyorsun?
– Son dönemlerin en çok tartışılan meselesinden!
– Paralel devlet mi?
– Evet!
– Neyi anlaşılmaz ki?
– Şimdi sen ve senin gibi pek çok kişi devletin iyi, paralel devletin kötü olduğunu düşünüyorsunuz değil mi?
– Evet
– Ve diyorsunuz ki bu paralel devlet denilen şey devlette arada sırada ortaya çıkan bir sapma!
– Evet!
– Bu arada-sıradalık bir istisna diyorsunuz değil mi? Bu istisnalar da kaideyi bozmaz yani. Devletin iyiliği kaidesini!
– Evet!
– İşte buna karşı çıkıyorum ben. Devletin başından beri sorunları çözen olduğuna karşı çıkıyorum. Devlet sorun çözen değil, sorun yaratan, sorunları kangrene çeviren olmuştur. Bu kadar çok paralel devlet üzerinde tartışmak bile devletin bekasını ve imajını korumak için yapılıyor şimdi. Sanki sonradan çıkmış gibi bir yaklaşım sergiliyorlar. Binlerce yıllık devlet tarihinde, yüzlerce devlette olan bir gerçeği getirip 17 Aralık operasyonuna ve Gülen cemaatine sıkıştırmaya çalışıyorlar.
– Daha fazlası da mı var?
– Tabi!
– Devletin mayasında paralellikler mevcuttur.
– Ne mayası?
– Mayanın ne olduğunu anlamak için ilk başta devleti iyi tanımak gerekir.
– Devlet nedir?
– Devlet mi? babamızdır, koruyucumuzdur, her şeyimizdir! Güvenliğimizi sağlar, toplumun düzenini kurar. Ulusun, dinimizin, namusumuzun koruyucusudur!
– Söylediklerin sadece propagandadır.
– Somut konuşalım. Devlet dediğin en tepedekilerin yaptıklarına baksana! Güvenliği sağlıyoruz, düzeni, vatanı milleti koruyoruz adı altında Karun’ları geçtiler. Kasalar yetmiyor, ayakkabı kutuları bile para dolmuş. O korudukları vatanın, ulusun bir üyesi olan vatandaşa bak.
– Devletin hakikati nedir o zaman?
– Devleti dar anlamda artık-ürün ve artık-değer üzerine kurulu ekonomik tekel olarak tanımlamak daha doğru olur. Artık-ürün ve değeri toplumdan sızdırmak isteyen devlet, kendini toplum üzerinde ideolojik araçlardan zor araçlarına kadar bir üstyapı kurumu olarak örgütleyip tekelleştirir. Devletin, bu dar tanımı ışığında bakarsak, siyasetin, devlet politikacılığının son tahlilde artık-ürün ve değerleri gerçekleştirmeyi koordine eden bir yönetim sanatı olduğunu görürüz. En kaba bir formülleştirmeye bağlarsak, DEVLET = ARTIK ÜRÜN-DEĞER + İDEOLOJİK ARAÇLAR + ZOR AYGITLARI + YÖNETİM SANATI diyebiliriz.
– Artık ürün nedir?
– Senin ömrün boyunca çalışman sonucu biriken şimdi bilmem kimin ayakkabı kutularının içinde olanlar!
– Peki ideolojik araçlar?
– Medyada, okullarda, camilerde devleti, iktidarı meşrulaştırmak için söylenen, yapılan her şey!
– Zor aygıtları nedir?
– Ordu, polis ve toplumları demokrasi idealinden uzaklaştırıp köleleştirmek isteyen kültür endüstrisi!
– Yönetim sanatı ne?
– İşte tüm bu olanları kabul edilebilir kılıflara sığdırma sanatı! Ekonomiyi, hukuku, eğitimi, sağlığı kordine etme aslında tekeline, kontrolüne alma sanatıdır. İşte bu sanat ve ideolojik araçlar, başından beri devlet içinde var olan paralel yapıları gizlemekteler.
– Hangi paralellikler?
– Devlet içindeki paralellikler! İlk devlet hangisidir?
– Uruk şehir devleti yada Sümerleri!
– Onlara bir baksana, hangi güçler kurulmasında etkindirler.
– Hangileri?
– Asker-Rahip-politikacı! Bu üç sınıf bir olup ana tanrıça düzenini yıkmış, kendi düzenlerini kurmuşlardır. Toplumu yönetmek içinde hep birlikte çalışmışlardır. Devleti ekonomik tekel olarak dile getiriyoruz ya, bu tekeller çeşitli alt ekonomik kolların birleşmesinden oluşur. Bu kollar, bu güçler bazen iktidar için uzlaşır, bazen de çatışırlar. Devletin mayasında bu vardır. Tarih boyunca da bu maya hep varlığını korumuştur.
– Yani?
– Günümüze de bir bakalım. Ergenekon, Gülen, CHP, MHP, ordu vs. Hepsi bazıları, bazen legal, bazıları illegal güçlerdir. Bazen tüm bu güçler uzlaşırlar, bazen çatışırlar. Hepsi devleti var eden bir paralel güçtür aslında. Bu güçler her zaman daha fazla iktidar, daha fazla kar için mücadele ederler.
– Bunlara karşı çözüm nedir?
– Demokrasi mücadelesi!
– Nasıl?
– O mayasında hileyi, kurnazlığı, hırsızlığı barındıran devletin dışında halkın kendi kendine yetecek şekilde örgütlenmesi ve bu hırsızlıklara dur diyebilecek güce, örgütlülüğe kavuşması!
– Peki, bunu nasıl yapacak?
– Tabi bunu devletin, sistemin düşünce kalıplarının dışına çıkarak yapacak!
– Önceliklisi nedir sence?
– Paralel yapıların devletin mayasında olma gerçeği!
…. Susuyorlar. Ben de susuyorum.
G. Suat Tekin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info