01 Ocak 2012 Pazar Saat 13:59
Hep şikâyet ediyoruz, ama aslında özgürlük alanı geniş.
Hep yakınıyoruz ama düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları hiç de dar sayılmaz
Kürtlere özgürlük mücadelesine son vermeyi salık vermekte sonuna kadar özgürüz, istedikleri değil verilen haklar ile yetinmelerini öğütlemekte sonuna kadar özgürüz, onları kimin temsil ettiğini, kimin etmediğini tayin etmekte özgürüz, kime ve neye, ne kadar mesafe koymaları gerektiğini telkin etmekte özgürüz.
Nitekim birçok meslektaşımız, aydınlarımız bu özgürlükleri sonuna kadar kullanıyorlar.
Bu özgürlükleri kullananlarımız, sonuna kadar özgür.
Özgürlük talep etmeyen Kürtler de sonuna kadar özgür, bir büyük tutsaklığa boyun eğdikten sonra kimse dört duvar arasına tutsak edilmiyor.
Dört duvar arasında tutsak edilmemenin bedeli, gök kubbe altında tutsaklığa razı olmak.
Bu bedeli ödemeyi göze alanlar sonuna kadar özgür.
Sadece Kürtler değil, bu ülkede yaşayan hepimiz, bu bedeli göze aldığımız ölçüde özgürüz.
Asıl üzerine düşünmemiz gereken bu.
Nasılsa, birçokları için, ‘onurlu yaşam’, modası geçmiş, tarihin derinliklerinde kalmış ve dahası boş bir hayal, ‘bir halkın özgürleşmesi’ bayat hikâye. Türkiye’nin demokratlarının çoğu kendi deneyimlerinden biliyorlar solculuk adına, boş hayal peşinde geçen yıllarının acısı hala içlerinde.
Aslında iyi niyetliler, teslim olmanın ganimetlerinin ‘kıymetini’ biliyorlar, ‘aptallığı bırakın siz de bizim gibi yapın!’ diye öğüt vermeleri iyi niyetlerinden. Bir büyük tutsaklığın utandırmadığı, bayağılığının nimet sanıldığı bir hayatın içinden bakanlar için Kürtlerin peşinde koştukları anlamsız şeyler.
İktidarlar sadece sindirmeye çalışıyor, diğerleri ise özgürlük adına, bir büyük tutsaklığa ikna etmeye.
Özgürlük mücadelesi veren Kürtlerin bu denli yalnız kalmasının nedeni bu.
Herkes ‘basın özgürlüğünden, ‘düşünce ve ifade özgürlüğünden yana, ama tüm bunlar bir büyük özgürlük mücadelesi için fazla bir şey ifade etmediği ölçüde.
Farkında değiller, aslında özgürlük alanı sahiden geniş, bir büyük tutsaklığa ikna olmayanlar sonuna kadar özgür.
Gök kubbe altında tutsaklığı reddedenler, reddebilenler, özgür.
Tutsaklıkları sadece dört duvarla sınırlı olanlar, akılları, gönülleri, yaşamları, haysiyetleri, kişilikleri tutsak alınmış olanlardan çok daha özgür.
Böylesi bir özgürlüğü kimse kimsenin elinden alamaz.
Demokrat, aydın denilen bizlere düşen ise sadece, özgürlüklerine sahip çıkanların yanında yer alıp kendimizi özgürleştirmek.
Bir büyük tutsaklığa, başkaları bir yana, önce kendi adımıza ve gücümüz yettiği ölçüde karşı çıkmak.
Özgürlüğü, dört duvar arasından gök kubbe altındaki her yere taşıyıp, hep birlikte yaşamayı mümkün kılmanın ilk adımı bu.-Özgür Gündem
Nuray Mert
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info