30 Nisan 2013 Salı Saat 18:18
Tarihi bir süreçte, gelişmeleri doğru ele almak ve ahlaki olarak yorumlamak çok önemlidir. Kürt sorunu, Türkiye’nin ve bölgenin temel tarihi sorunuydu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öncülük ettiği tarihi çözüm süreci Türkiye’deki siyasal yapıları, bölgesel gelişmeleri belirlemeye devam ediyor.
Herkes kendi tutumunu ve siyasetini yeniden tanımlamak zorunda kaldı. Ancak bazı güçler bu sürecin karşısında tutum alarak “statükocu yapılanmayı sürdüreceğini sanıyor. Aralarında Fethullah Gülen Cemaati ise bu sürece kendisince “ihtiyatlı yaklaştığını açıkladı. Fethullah Gülen “zehir de olsa içeceğiz diyerek, bu süreci aslında hiç de sindirmediğini açıklamıştı.
Fethullah Gülen’den sonra cemaatin medyadaki isimlerinden Hüseyin Gülerce PKK’ye “Üç aylık süre tanıyalım. Geri çekilme vb olursa destekleriz mealindeki yazısında PKK’yi tehdit etti. Daha sonra Ekrem Dumanlı, “Öcalan çok öne çıkıyor, PKK süreci belirliyor. Ölüm olmaması çok önemli değil. Polis görevini yerine getirmeli dedi. Ardından Cizre’de polis gençlere saldırdı. Dicle Üniversitesinde de Polis büyük bir provokasyon geliştirdi. Ekrem Dumanlı, PKK’nin başlattığı sürecin anlamsız olduğunu yazmaya başladı, sonra Bülent Korucu da bu yönlü yazılar yazdı.
Oysa süreç giderek gelişiyordu. KCK tarihi açıklama yaptı. 8 Mayıs’tan sonra sürecin demokratik çözümünü geliştirmek için gerillanın Güney’e çekileceğini açıkladı. Dünya, Ortadoğu, Türkiye bu kararı da selamladı, alkışladı. Ancak Cemaat tam da bu süreçte süreci provoke eden, PKK’yi klasik Ergenekoncu yapılanmalar gibi ele aldı. Sürece karşı olduğunu açık açık savunmaya başladı. Tam bu noktada KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan “Gülen Cemaati ile ilgili belgeleri yeniden gündeme getirdi. Şimdi cemaat yapıları bu konuda çok acayip bir şekilde tedirgin olmaya başladı ve kara propaganda yapmaya hız verdiler. Şimdi buradan bazı gerçekleri açık açık ortaya koymakta fayda var. Birincisi Sayın Öcalan herkesi sürecin gelişmesine davet ederken Gülen Cemaati’nin de sivil toplum örgütü olarak bu sürece girmesini istedi. Ancak cemaat buna pek yanaşmıyor.
Türkiye siyasetinde belirli bir oy oranını etkileyerek hükümetlerin oluşmasında “kilit rolde olduğunu hesap ederek, süreci provoke edebileceğini göstermeye çalışıyor. Oysa durum Cemaat’in bildiği gibi değil. Çünkü hem demokratik çözüm sürecinin doğası hem de Kürt siyasal hareketinin direngenliği hem de küresel konjonktür Cemaatin savunduğu “klasik statükocu Türk devleti bu sürece eskisi devam etmesine izin vermemektedir. Cemaat yanlıları AKP’nin “iktidar olduğunu, kendilerinin ise esas “devlet olduğu tezini savunmaktadırlar. Dolayısıyla AKP’nin kendilerine rağmen bu süreci götürmesine karşıdırlar. Cemaat olarak aynen Silivri’deki Ergenekoncu subaylar ve dışarıdaki MHP ile CHP’li ulusalcılar gibi düşünmektedirler. Polis, yargı, medya ve belirli bir sermaye gücünü elinde bulundurarak “Devleti ve gidişatı biz belirleyeceğiz demektedirler. Bunu zaman gösterecek. Ancak burada şöyle bir tespit yapmak durumundayız.
Cemaat yapılanması medyada Sayın Karayılan’ın belirttiği “Cemaat ile belgeleri de hemen sulandırmaya başladı. Belgelerin MİT’in hazırladığı “Fethullah Gülen Dosyası olduğunu sanıyorlar. Ama öyle değil. Bunun altının çizilmesi ve bu konuya ciddi yaklaşılması gerekiyor. Çünkü o belgeleri biz biliyoruz. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Fethullah Gülen Cemaati ile ilgili belgeleri bize verdi. Gerilla alanlarında iken bu çok önemli ve tarihi belgeleri aldık. MİT raporu ile ilgili bir durum değil bu. Boşuna sulandırmasınlar. Ki hemen şunu kaydedelim. Öyle hemen bir iki “sansasyonel haber yaparak tüketilecek belgeler değil. Üzerinde arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Bu belgeler çok önemli ve Türkiye’de devlet yapılanmasının nasıl örgütlendirilmek ve yönlendirilmek istendiğini gösteriyor. Kürt illerinde Kürt partileri, derneklerine nasıl sızdıklarını planlıyorlar. Kimlerin ne görev yapması gerektiğini, kimlerin tutuklanması gerektiğini işaret ediyorlar. Polisler ve savcıları yönlendiriyorlar. Kararlar aldırıyorlar. Bunlarla da yetinmiyorlar, Türk devletinin gerçek sahibi olarak bölgesel ve küresel stratejilerinin nasıl yürütülmesi gerektiğini kendilerince tahlil ediyorlar. Evet aynen Ergenekoncular gibi bir yöntem izliyorlar. Cinayete varan planlamalar var. Gerçekleştirilen fiiller söz konusu. Belgeler incelendiğinde “paralel devlet in nasıl örgütlendirildiği ortaya çıkıyor. Dolayısıyla Zaman/Aksiyon/Samanyolu bileşenlerinin bu konuyu ele alan yazarlarının yazdıklarına çok dikkat etmesi gerekiyor. Çünkü bazı konularda değişik görev ve sorumluluklarla bu yapılanma içinde yer aldıkları görülüyor. Bu belgelerde asker-AKP arasındaki gerilim, Dolmabahçe görüşmelerinin sırrı, Fethullah Gülen’in siyasal değerlendirmelerindeki gerçek Kürt düşmanlığını, Kerkük üzerindeki cemaat emelleri, Güney Kürdistan yönetimine nasıl düşmanlık besledikleri ortaya çıkacaktır. Toplantılara kimlerin katıldığı, hangi misyonla şimdi emniyet, savcı-hakim, yazar, STÖ temsilcileri olduğu ortaya çıkacaktır.
Kısacası cemaatin bu konuda temel ve ilkeli bir tutum alması gerekiyor. Boşuna Ergenekon ve KCK davalarındaki gibi durumu sulandırmasınlar. Ya “sivil toplum örgütü esaslarına göre ya da siyasi parti olarak kendi durumlarını ortaya koyarlar ve gerçek tutumlarını açıklarlar. Ya da bu gerçekliğin nereye varacağını Silivri’ye bakarak anlayacaklar. Barış ve kardeşlik ilkeli olduğunda çok güzeldir. Ahlakidir de.
Son not: Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’ı uzun dönemdir yazılarını takip ediyoruz. Düşüncesi ve kurgusu cemaatin düşünceleri ile çok paralel. Özellikle “güvenlikçi yorumları. Bu konuda sayın Akdoğan’ın bir yanıtı var mı acaba?
Baki Gül
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info