29 Temmuz 2016 Cuma Saat 11:22
Öyle zamanlar vardır ki dünün, bugünün, yarının ne olduğunu
hissedemezsin, bilemezsin. Öyle bir insan düşünün ki hayatının her çağı
acılarla, kayıplara, gözyaşıyla, geçmiş. Ama bu insanda diğerlerinde olmayan
çok farklı bir güç, bir inanç var. Bu direniş gücü öyle bir şekilde kendini
dışa vuruyor ki omuzları, başı dimdik o heybetli duruşundan, özgürlük ve hakikate
ulaşma sevdasından hiç birşey kaybetmemiş.
Biraz daha sorguluyoruz adaletin ve eşitliğin sembolü bir
genç kadını, bu heybetli duruşun sahibini.
Eylem tıpkı yoldaşları gibiydi. Yoldaşlarının yıllardır
dilinden düşüremediği “Özgürlük!
sloganıyla büyümüştü. Eylem ’in her bir zerresinde yoldaşlarının umutları,
özlemleri vardı. Aynı zamanda tıpkı yoldaşları gibi sisteme karşı öfkeliydi,
bin yıllarca insanlığa kan kusturan egemenlere ve onların ideolojisi erkçi
zihniyete. Tıpkı yoldaşları gibi fedakârdı, korkusuzdu. 5000 yıllık kölelik
sisteminin suratında bir tokat gibi patladı. Talana ve katliama karşı direnişin
sembolü oldu.
“Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana ders
oldu. Siz de bana diz çöktüremediniz, bu da size dert olsun diyen Seyit Rıza
gibi düşmanının karşısında diz çökmedi Eylem. Sistemin kirliliklerini, topluma
dayatılan imhayı, barbarlığı kabul etmedi.
Nietzsche bir sözünde “Kendimizi yakmalıyız, kül etmeliyiz
ki, küllerimizden yeniden doğabilelim. der. Hevala Eylem’de somutlaşıyor kendini
yeniden yaratma eylemi. Yalnız kendini değil, kendiyle beraber bir toplumu.
Tıpkı neolitiğin karşılıksız yaratan, var eden ana
tanrıçaları gibi o da modern yüzyılımızın ana tanrıçaları arasında yerini
alıyor. Ortak yaşam için mücadele edilerek yaşam hukuku ve kanunları
oluşturuluyor, ana tanrıça kültürü ile uygarlığın yaratılışı ve sürdürülüşü
gerçekleşiyordu. Amacı, din, dil, ırk, mesafe ayrılıklarını aşmak demokratik
uygarlığı geliştirmek, insanlar arasında oluşturulan sınırları kaldırmak ve
aynı zamanda toplumları kadının düşünüş ve yaşam rengiyle yaratarak, neolitik
kültürün çağdaş temsilcileri olarak bu kültürü tarihin yıkıntıları arasından
çıkarıp yeniden büyütmekti.
Eylem’in duruşu
barışla yaşam bulan, özgür yaşam için, egemen zihniyetin, halklar mozaiğine
yönelik saldırılarına karşı duruştur. O, yaşam felsefesiyle yaşam mozaiğinin, hayat
bulmasının öncülüğünü yapanlardan biri oldu. İnsanlığa barışçıl bir yaşam
armağan etmek için tereddütsüz hakikate yürüdü. Eşit, özgür ve barışçıl bir
yaşamın, kadının sade ve arınmış özünde yattığı gerçekliğinden hareketle
başladı eşsiz yürüyüşüne. O, kadın eksenli uygarlığın felsefesi ve kadın
rengiyle yaratılan dünyanın sürdürücüsüydü.
Bu uygarlık halklar arası savaşa yer vermez. İnsan hakları ve iradesine
saygı temelinde ortak yaşamı esas alır. Birbirine karışmış, birbirinin düğümü
olmuş kavramları o berraklaştırıyordu.
Yabancılaşma ve çarpıtmanın kendisi devletli topluma geçişle
başlamış ve günümüze dek had safhaya ulaşmıştır. Hiyerarşik ve sınıflaşmaya
dönük bir zihniyet ilk zaferini kazanmıştır. Egemen zihniyet kendini ‘tanrısallaştırmış’,
onun zulmüne karşı mücadele edenleri ise ‘şeytan’ ilan etmiştir. Tanrının
yerdeki temsilcisi devlet de ona verilen güce, kuvvete dayanarak özgürlük
savaşçılarını terörist, hain, bölücü ilan etme hakkını kendinde görüyor.
İnsanın varlığında ana tanrıçanın yaratıcılığını ve emeğini inkar eden
zihniyet, toplumun yaratıcı gücü olarak egemen erkek zihniyetini hakikatin
yaratıcısı olarak kabul etmiştir. Hakikat çarpıtıldıkça özel yabancılaşma da
gerçekleşiyordu. Artık adil olan erkek zihniyetine göre olandı. Ve bir kez daha
kutsal ana, sınırsız adaletini göstererek gerçekliğe haykırmakta: “Ben bölücü
ve terörist değilim, bir tanrıçayım. Kurnaz tanrı temsilcilerinin toplumsal
hafızayı yok ederek, geçmişlerinden soyutlamalarına karşı Ahura Mazda’nın
hakikat çığlığıdır Eylem. Akın karaya, karanın beyaza döndüğü böyle bir
dönemde, insanlığa doğru yolu gösteren nebiler gibi yolumuzu aydınlatıyor…
Eylem, insanlığın şehitler kervanına katıldı. İnsanlığın
böyle yüzlerce şehidi, yine özgür kadın şehidi vardır. Nitekim insanlık
ekmek-su kadar bunlara muhtaçtır.
Eylem’in babası Mehmet Ataş’ın sözlerini sizlerle paylaşmak
istiyorum:
“Kızım her gün insanları katleden tecavüzcü, işkenceci IŞİD
çetelerini durdurmak için direnirken öldü. Siz bir bombanın yeni hedefi
olmayasınız diye yaşamını yitirdi. Yavrumu, kızımı/kardeşimi yoldaşımızı
istiyoruz. Onun vasiyeti olan doğduğu Çukurova topraklarına defnedilmesi en
temel hakkımızdır. Şimdi bütün insanlığı Eylem’in sesi olmaya, onun bu
topraklara defnedilmesine destek vermeye çağırıyoruz. Jiyan-Us/Hakan Aslan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”