23 Aralık 2017 Cumartesi Saat 15:18
Sürekli devinim halinde olan çelişkilerin, insanca
yaşam özlemlerinin tetiklediği arayış-buluş ve çatışmalar aynı zamanda
mekânlara içerik kazandırırlar. Paris’teki barikat savaşları, Çarlık
Rusya’sındaki halk ayaklanmaları, Çin’deki uzun yürüyüş ve uzun süreli halk
savaşı, Vietnam, Kürdistan ve diğer birçok sömürge ülkedeki anti sömürgeci
mücadeleler eskiye ait olan her şeyi yıkarak hem yeni bir yaşama-Dünyaya kapı
araladılar, hemde insanlığın ilerlemesine, özgürleşmesine katkı sundular. Tüm
bu zeminlerde yürütülen savaşlar derin acılara yol açmıştı. Yıkım , ölüm, göç
ve sefalet gibi sonuçlara neden olmuştu. Tüm bu merkezlerde özgürlük büyük
direnişler, sınırsız fedakarlıklar, sayısız hayatın toprağa düşmesi, şehir hata
ülkelerin yıkımı pahasına elde edilmişti. Sömürü ve zulme karşı
başkaldırıp-isyan edenler- savaşanlar sınırsız acılar pahasına, ütopyalarını
gerçekleştirerek tutku ile istedikleri özgürlüğü elde etmişlerdi. Suriye’de, özelde ise Halep’te süren savaş,
başlangıcı, yürütülüş biçimi ve sonuçları itibarıyla bunlara taban-tabana zıt
bir seyir izliyor. Rejime itiraz edip isyan bağrağını çekenler her yönüyle
haklı olsalarda, yıkmak istedikleri sistemin yerine ikame etmek istedikleri ile
haksız konuma düştüler. Yanlış siyasal tercih, ilkeden yoksun ittifak
ilişkileri ve kötü savaş taktikleri ile kavgalarını rotadan çıkartarak
anlamsızlaştırdılar. Küresel ve bölgesel güç merkezlerinin yörüngesine girerek
ütopyalarını kirlettiler. Çıkıştaki zulme karşı haklı itirazdan, zamanla İşit,
Nusra, Ahrar gibi irili-ufaklı faşist gruplar biçiminde tarihin tanık olduğu en
büyük zalimliğe geçiş yaptılar. Güç merkezlerinin basit bir oyuncağına
dönüşerek isyandaki haklılıklarını yitirip, masumiyetlerini kirlettiler.
Kürdistanlı güçler ve dostları ise rejim ve onun farklı bir versiniyonu olan
cihadistler arasında bir tercihin ölüm ile kanser arasında tercihten başka bir
şey olmadığını ifade ederek kendilerini üçüncü yol olarak konumlandırdılar. Yeni bir Dünya ve özgür, eşit bir yaşam
önermeleri ile Cihadistlerin, TC’nin,
Rejimin tüm saldırılarını boşa çıkardıkları gibi alternatif bir yaşam ve
sistemin adresi haline geldiler.
Halen Halep caddeleri, sokaklarındaki enkaz
olduğu gibi yerinde duruyor. Cihadistlerin her tarafta mevzileri-tünelleri
varlığını koruyor. Rusların yâda Rejimin atığı son model Rus yapımı birçok füze
patlamamış haliyle sokak ortalarında varlığını sürdürüyor. Kentin birçok
yerinde sağa-sola atılmış, içleri toz patlayıcı dolu intihar yelekleri, havan
mermileri, cehennem bombası denilen tüpler görülüyor. Şehire bakan burayı çekirge sürüsünün geçtiği
bir tarla gibi düşünür. Her bina, her yol, her araç kemirilmiş ve sadece
iskeletten ibaret hale gelmiş. Binlerce yakılmış otobüs, otomobil barikatlarda
kullanılmış. Şehirdeki yapıların yüzde 70 ile yüzde 75’i yakılıp-enkaz hale
gelmiş. Bu yıkımı kaldırmak bile yıllar sürer. Rejimin bu enkazı kaldıracak ne
gücü nede isteği var. Bu nedenle insanlar dayanışma yoluyla hayatı yeniden
örmeye çalışıyorlar. Savaş ortamında bir lokmayı bile bölüşerek tutundukları
hayatı, şimdi yeni güzelliklerlerle anlamlandırmaya çalışıyorlar. Fakat bu
dayanışmaya rağmen şehrin tüm gülleri solmuş. Güzellikleri tarumar olmuş. Savaş
sadece insanların ölümüne ve şehrin tahrip olmasına neden olmakla kalmamış.
Kent’tin renga-renk çiçekleri olan çocukları ve onların yaratığı güzelliği yok
etmiş. Şimdi okul bahçeleri bom-boş ve çocuk cıvıltılarında yoksun.
Caddeler-sokaklar insansızlaşmış ve tenha hale gelmişler. Koskoca caddelerde
bir iki yaşlı dışında kimse kalmamış. Bir tufan anı, bir yıkım zamanından sağ
kurtulanlar adeta hayata küsmüşler, zorunlu olmadıkça konuşmuyorlar. Her yer bomba, füze ve patlayıcı artıkları
ile dolu. Tüm şehir bir patlayıcı tarlasına dönüşmüş. Bir kaç yıl boyunca
insanlar yaratmak için değil, yaratılan güzellikleri yok etmek için
çabalamışlar. Bir-birinin, karşı gördüklerinin felaketinden, yok edilmesinden
mutluluk-güzellik aramışlar. Var olan sınırlı imkânlarını, enerjilerini,
birikimlerini ve güçlerini son sınırına kadar başkasına acı vermek, onları yok
emek için kulanmışlar. Sonuçta neden ve
asıl sorumluları kim olursa olsun ,el birliği ile kolektif bir trajedinin
oluşmasına neden olmuşlar. Şimdi koca şehirden geriye demir ve moloz yığınları
kalmış. Birde her yerde eksik olmayan patlamamış mühimmat artıkları… Burada
rejim kendi bölgesini temizlemek, yeniden yaşanacak hale getirmek istiyor.
Yoları onarmaya çalışıyor. Okulları, diğer devlet kurumlarını
işlevselleştirmeye uğraşıyor. Ama pek başarılı olduğu söylenemez. Her şey harap
haliyle orta yerde duruyor. Kürdistanlılar ise aynı şeyleri kendi
denetimlerindeki bölgede yapmak için uğraşıyorlar. Barikatları kaldırmaya,
patlatıcıları toplamaya, yoları, okulları, su ve elektrik şebekelerini
onarmaya, sokak ve caddeleri açmaya çalışıyorlar. Oluşturdukları meclisler
aracılığıyla bu hizmetleri yerine getirmek için çabalıyorlar. Fakat onlarında
çok fazla handikapları var. Şimdilik bu handikapları aşacak tek yol ise daha
fazla enternasyonal dayanışmadır. Bu nedenle onların daha fazla enternasyonal
desteğe, birikime, tecrübeye, maddi ve manevi dayanışmaya ihtiyacı var.
İmkânsızlık, yetişmiş insanların göç edip-gitmeleri, araç-gereçten yoksunluk
bir çok noktada ellerini kollarını bağlasa da kıt imkanlarına rağmen elektrik,
ekmek, yakıt ve eğitim sorunlarını belli oranda çözmüşler. Toplumsal dayanışma
yoluyla bu sorunların üstesinde gelmişler. Aynı sokaktakilerin bir araya
getirilmesi ile alınan jeneratörler ve bunlara sağlanan yakıtla elektrik
sorununu günlük 10 saat kadar çözümlemişler. Daha önce devlete ait olan ekmek
fırınını tamir ederek işler hale getirmişler ve sadece un parasını çıkaracak
fiyatla herkese yetecek ekmek üretmeye ve dağıtmaya başlamışlar. Eğitim ise en
iyi yapılan hizmet halini almış durumda. Kürtçe ve Arapça yapılan eğitim
şimdiden ciddi bir sisteme kavuşmuş ve bu alandaki ihtiyacı önemli oranda
karşılayacak duruma gelmiş. Askeri alanda da şimdilik işler sorunsuz bir
biçimde yürüyor. Rejimin alan genişletecek
bir gücü ve iradesi yok. Ordusu daha fazla çatışacak güçte değil. Ayrıca
sistemi tamamen çökmüş durumda. Ama mevcut fiili durum federalizm biçimde
resmileştirilip-güvence altına alınmasa ciddi bir risk oluşturur. Tüm taraflar
Halep’i sadece askeri gücüne dayanarak denetlemeyeceğini yaşanan acı deneyle
öğrenmiş durumdalar. Bu rejim açısında olduğu kadar ona karşı olanlar içinde
böyledir. Bu konuda en avantajlı olan kesim ise Kürdistanlılardır. Halkların
kardeşliğini esas almaları ve bunu konfederal örgütlenme biçiminde
somutlaştırmaları onların en büyük silahıdır. Örgütlenmeleri gerçek anlamda
halkların ortaklaştığı bir zemine dönüşmüş. Kürdistanlıların denetimindeki
birçok bölgede TEV-DEM,YPG, Asayiş, Hezen Cehveri yâda diğer örgütlenmelerde
Arapların sayısı Kürt’ler ile eşit duruma gelmiş. Kimi noktalarda Kürtçe bilen
bir tercüman bile bulamak zor. Genel olarak Halep’te asayiş ve YPG gücünün
yarısına yakını Arap’lardan oluşuyor. Bunu diğer halkları kapsayacak tarzda
genişletme çabası ise sürüyor. Bu başarıldığında gerçek Halep kimliği özgürlükle
buluşmuş olacaktır.
Kasın ayının son haftası olmasına rağmen
Halep’in sivrisinekleri insanların kanını kurutmaya devam ediyorlar. Sanki yaz ortasıymış gibi ortalık sivrisinek
’ten geçilmiyor. Üstelik bunlar mutasyon geçirmişler. Çok fazla büyümüşler.
Buradaki sinekler daha önce Şengal’de görülen, ısırıp deri altına sıvı
bırakınca vücutta baloncuklar oluşturan cinsteler. Halep’e bakan her göz
milliyetçiliğin, dinciliğin ve mezhepçiliğin ne kadar rezil bir şey olduğuna
bir kez daha tanıklık eder. Bunların bilinç ve vicdanı gerçek anlamda
köreltiğini görür. Bilinç ve vicdanın köreldiği noktada ise kitlelerin bir
birini boğazladığının acı sonuçları ile karşılaşır. Şimdi Halep tüm bunları kör
gözlere, sağır kulaklara anlatan bir tablodan başka bir şey değil. Ortaya çıkan tablo acı ve elemle örülüdür.
Buna rağmen bir yerde baskı, zulüm, sömürüye karşı isyan bayrağını çeken, idealleri uğruna kavga eden,
bedel ödeyen ve toprağa düşenler varsa orada umut vardır. Dayanışma-kardeşlik
ve paylaşımı esas alan bir dünya yaratmak uğruna mücadele eden, umut büyüten,
toprağa düşen veya yaşayan tüm bu insanlara selamla bitirelim.
Can Toprak
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html
Can ToprakKürdistan Stratejik Araştırmalar Merkeziwww.lekolin.com – www.lekolin.org –
www.lekolin.net – www.lekolin.info -www.navendalekolin.com
-http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html