2011 yılının 28 Aralık gecesi TC Devleti’ne ait F-16 savaş uçakları Roboski köyünü bombalamış, çoğu çocuk olmak üzere 34 kişiyi katletmiş ve bir kişinin de yaralanmasına neden olmuştu. Soykırımcı TC Devleti’nin yaptığı bu katliam aynı gece sanal medya üzerinden tüm dünyaya ulaşmasına rağmen getirilen yasaklamayla Türkiye ve Kürdistan toplumlarına ulaşması engellenmişti.
Soykırımcı TC Devleti’nin koyduğu bu yasak ancak ertesi gün saat 11.00’a kadar sürebildi. Gazetecilik yapmakta ısrarlı olan bir gazeteci (Ayşenur Aslan) o günlerde çalıştığı ‘CNN Türk’de yaptığı ‘Medya mahallesi’ programında tüm engelleme çalışmalarına rağmen, Roboski katliamını kamuoyuna duyurdu. O saatten itibaren Roboski katliamı yandaş medyanın tüm yalaka yayınlarına rağmen flaş haber olarak kamuoyunun gündemine girdi.
Roboski katliamı soykırımcı TC Devleti’nin Kürdistan’da savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği ilk katliam değildi. Daha önce de savaş uçaklarını kullanarak, Bakur ve Başur Kürdistan’da onlarca kişinin katledildiği, yaralandığı saldırılar gerçekleştirmişti. Ancak Roboski katliamının etkisi önceki katliamlardan çok daha fazla oldu.
Soykırımcı TC Devleti daha önce gerçekleştirdiği katliamların ya uzun bir süre kamuoyunun gündemine girmesini engellemiş ya da inkar etmişti. Demokratik kamuoyunun yeterince bu katliamlara karşı protesto eylemlerini geliştirememiş olması TC Devleti’nin işini kolaylaştırmıştı. Sonradan katliamlar duyulduğunda da iş işten geçmişti.
Fakat, soykırımcı TC Devleti Roboski katliamında bunu başaramadı. Tam tersinden bir sonuçla karşılaştı. Katliamı duyan herkes Roboski’ye akın etti. Yüzbinlerce insan Roboski’de toplanarak tepkisini gösterdi. Böylece Roboski katliamı tüm dünya insanlığının gündemine girdi.
Roboski katliamı karşısında halkın sokağa taşan öfkesi, soykırımcı TC Devleti’ni, o zamana kadar gerçekleştirdiği katliamlardan çok daha zorlamıştı. Farklı gerekçeler sunsa da sonuçta bu katliamı, yaptıklarını kabul etmek zorunda kalmıştı. Ancak yaptığı bu kabul edişe rağmen, failleri cezalandırmadı. Mahkemelerine aldırdığı takipsizlik kararıyla, dosyaları kapattı. Katledilenlerin ailelerini rüşvetle, basını, kamuoyunu baskı ve tehditle susturmaya çalıştı. Roboski katliamının haberini yaptığı için Ayşenur Aslan ‘CNN Türk’de program yapamaz hale getirildi.
Soykırımcı TC Devleti’nin yaptığı baskılar sonuç vermedi. Aksine Roboski katliamının belleklerde sürekli olarak canlı kalmasına neden oldu. Başta katledilenlerin yakın çevreleri olmak üzere halkın gösterdiği büyük direniş bunu sağladı. Kürdistan ve Türkiye kamuoyunda katliam sürekli gündemde tutularak unutturulmadı. Katledilenlerin yakınları kendi derneklerini kurarak örgütlendiler ve mücadelelerini sürekli kıldılar. Katliamın izlerinin silinmesini engellemiş Roboski katliamına ait ne varsa onları belgeler haline getirerek tarihe mal ettiler. Aydınlar, sanatçılar görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için harekete geçtiler. Roboski katliamı üzerine kitaplar, makaleler yazıldı, raporlar, dosyalar hazırlanıldı. Fotoğraf sergileri açıldı. Belgesel film çalışmaları yapıldı. Şiirler kaleme alındı, türküler bestelendi. Hiçbir şekilde bıkıp-usanmadan tüm bu çalışmaları büyük bedeller ödeme pahasına da olsa bugüne kadar yürüttüler.
Roboski katliamının onuncu yılına da bu mücadeleyi yürütmeye devam edeceklerinin kararlılığı ile girdiler.
Roboski katliamının onuncu yılının karşılandığı günler içerisinde bulunuyoruz. Dokuz yıl önce olduğu gibi Roboski katliamından kalan izler hala hafızalardaki canlılığını korumaya devam ediyor. Artarda sıralanmış, parçalanmış, katırlara yüklenmiş cesetler, yüzbinlerce insanın katıldığı sonu görünmeyen cenaze töreni, katledilenlerin yakınlarının acı dolu yüzleri, sözleri hala bir film gibi hafızalardaki yerini koruyor. Duyulan o seslerin kulaklarda, görüntülerinde gözlerde silinmesi mümkün değildir. Bugün Kürdistan’da ve Türkiye’de AKP-MHP faşist diktatörlüğünün her günü katliama, her yeri Roboski’ye çevirmiş olması bunu olanaksız kılıyor.
Roboski katliamının yeni bir yıldönümüne daha girerken ‘Roboskiler olmasın’ demekte yeterli değildir. Kuşkusuz hümanist bir söylem olarak böyle bir istekte bulunmak, yola çıkmak önemli, anlamlı ve değerlidir. Bu herkes tarafından saygıyla karşılanması gereken bir istektir. Ancak bu istek tek başına da yetmemektedir. Roboski katliamını yapanlar kan akıtarak, insanları katlederek, doğayı bombalayarak, talan ederek, yakarak, yıkarak vb. ayakta kalabileceklerini sanmaktadır. Kendilerinden bulunulan istekleri de bir zayıflık olarak görmektedirler. Hatta bu tür isteklerden cesaret alarak, çok daha fazlasını yapmaktadırlar. Her gün katliamlar yapmalarının ve her yeri Roboskiye çevirmiş olmaları da bunu göstermektedir.
Roboski’nin, Roboskilerin hesabının sorulmasının daha başka yollarının olduğu bilinciyle hareket edilmesinin gereği, her zamankinden daha çok kendini bir görev ve sorumluluk haline getirmiştir. Roboski katliamının yeni bir yıl dönümüne ‘Tecride, işgale, faşizme son; özgürlüğü sağlama zamanı’ şiarıyla başlatılan ‘devrimci zafer Hamlesi’yle girilmiş olması da bunun yolunun ne olduğunu göstermektedir. Roboski katliamının hesabını sormanın tek yolu da bundan başkası değildir!
Roboski katliamının hesabı sorulacaktır!
Cemal ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi