20 Temmuz 2016 Çarşamba Saat 10:20
Hesekê, Rojava Kürdistan’ın
sınırdan uzak ve iç bölgelerde yer alan bir şehridir. Şehir il statüsündedir.
Hesekê ilinin toplamda 3 ilçesi vardır. Bu ilçeler Qamişlo, Serêkaniyê ve
Dêrik’tir. Hesekê, Qamişlo ilçesinin yaklaşık 100 km güneyinde yer alıyor.
Ayrıca şehrin 12 tane beldesi, 1.061 tane köyü ve 1476 tane de mezrası vardır.
Şehrin yüzölçümü 23.335 km2 dir. Nüfusu 2 milyon civarındadır. Hesekê, merkeze
bağlı 6 tane belde vardır. Bunlar Til Temir, Til Berak, Hol, Şedadê, Erîşeh ve
Merkedeh’tir. Hesekê ilinin çoğunluğu Kürtlerden oluşuyor. Kürtler ilin
kuzeyinde ve orta bölgelerinde, Araplar da ilin güneyinde yer alır. Kürt ve
Araplar dışında Asuri, Ermeni, Türkmen vb halklarda bu ilde yaşamaktadırlar. Şehrin
merkezinde de halklar birlikte yaşamaktalar. Şehir merkezinin kuzeyinde
Kürtler, güneyinde Araplar orta bölgesinde de Hristiyanlar çoğunlukta
yaşamaktalar. Şehir merkezinde iki akarsu bulunmaktadır, Çağ Çağ ve Habur
akarsularıdır. Ayrıca Habur, Kürtler ve Araplar arasındaki sınırı çizmektedir.
Yani Habur nehrinin kuzeyinde Kürtler güneyinde ise Araplar yaşamaktadırlar.
Şehir fazla eski değildir, Fransız işgali zamanında kurulmuştur. Tarihi 70 yıl
civarındadır. Buradaki Kürtlerin çoğu Amûdê, Dirbêsiyê, Qamişlo ve köylerinden
buraya gelip yerleşmişler. Araplar ise Dêrazor ve Reqa kırsalından şehre gelip
yerleşmişler. Arap rejiminin ayrımcılık politikalarından dolayı Kürtler şehirde
yabancı statüsünde yaşamış her şeyi belirleyen karar alan halk ise Araplar
olmuşlardır. Hesekê bir sanayi, fabrika ve depolama merkezi gibi kurulmuştur.
Qamişlo, Serêkaniyê ve Dêrik’ten gelen tarım ve petrol ürünleri Hesekê
merkezinde stoklanır, işlenir ve Suriye’nin diğer şehirlerine gönderilir.
Hesekê de Kürtlerin çoğu tanınmamaktaydı ve kimlikleri yoktu. Kendi vatanında
kendi topraklarında ikinci sınıf ve yabancı muamelesi görmekteydiler. Kendi
adıyla bir emlak ve mülk sahibi olamaz, okuyamaz veya evlenemez durumdaydılar.
Hesekê merkezindeki Araplar ise sırf kuzeyden gelen ürünlerin bekçiliğini
yapmaktaydılar. Şehrin çoğunluğunu Kürtler oluşturmaktadır, Hıristiyanlar en az
halk durumundalar. Hesekê’deki Araplar Sünni ve milliyetçi Araplardır, Kürtleri
sevmemekte ve onlara karşı her türlü kötülüğü yapmaktaydılar. Deyim yerindeyse
buradaki Araplar rejimin tetikçiliğini yapmaktaydılar.
Rojava Devrimiyle Hesekê
de devrimde yerini aldı. Bununla beraber Araplar da devrim karşısında yerini
aldı. Bilindiği gibi Serêkaniyê direnişinde şehre saldıran çete grupların
içinde “Ehrar El Xiwêran diye bir çete grubu yer almaktaydı. Bu çete grubunun
tamamı Hesekê’nin güneyinde yer alan Xiwêran Mahallesi’nde yaşayan Araplardan
oluşmaktaydı. Bu çete grubu Cizîre’nin bir çok bölgesine saldırdı. Bu çete
grubu birçok çete grubu gibi amaçları hırsızlık, ganimetti. Yoksa devrim,
Suriye’nin geleceği, halkların birlikteliği bunların umurunda bile değildi.
Rejimin çok bel bağladığı Araplar devrimden sonra çete gruplarının yanında yer
aldılar. Rejim artık onları kontrol edemez duruma gelmişti ve artık Hesekê’nin
güneyinde çeteler cirit atıyorlardı. Buradaki çete grupları rejime karşı değil
Kürtlere karşı savaştılar. Buradaki çete grupları onlarca patlayıcı yüklü
arabaları getirip Kürt mahallelerinde patlattılar. YPG/YPJ/Asayişe diş
geçiremeyen çeteler sivilleri hedef alıyorlardı. Bir çok saldırı
gerçekleştirildi ve bir çok saldırı da YPG/YPJ/Asayiş tarafından etkisiz hale
getirildi. Bir çok masum sivili katlettiler. Sanki yıllardır onları tek adam
diktatörlüğüyle yöneten BAAS rejimi değil Kürtlerdi!
Hesekê’nin güneyi
geçtiğimiz yıl çete gruplarından temizlendi. Hesekê şehrinin güney ve doğu
bölgesindeki kırsal da temizlendi. Şehir merkezinin yaklaşık 50 km güneyinde
yer alan Şedadê ve 30 km doğusunda yer alan Hol kasabaları özgürleştirildi.
Kuşkusuz çete grupları sadece Kürtlere değil tüm Suriye halklarına karşı büyük
bir tehdittir. Hesekê şehrinin çeteler için önemi çok büyük çünkü Irak ve
Suriye’yi birleştiren en önemli güzergahtır. Onun için çetelerin saldırıları
gün geçtikçe artmaya devam etti.
Bilindiği gibi çeteler
bir yeri kaybettikten sonra veya kaybedeceği zaman çok büyük kanlı eylemler
gerçekleştirir. Örneğin DAİŞ Irak’ın Enbar vilayetinde bazı yerleşim yerlerini
kaybettikten sonra Bağdat’ta tarihinin en büyük kanlı saldırısını
gerçekleştirdi. Ve bu eylemde 250 insan hayatını kaybetti ve yüzlerce de insan
yaralandı. Hesekê’de de çeteler şimdiye kadar çok büyük saldırılar
gerçekleştirdi. Bunlardan en büyük saldırı Newroz’da gerçekleştirilen
saldırıdır. Geçtiğimiz günlerde Ramazan Bayramı arifesinde DAİŞ Hesekê’nin
Salihiyê Mahallesi’nde fırından ekmek almak isteyen kalabalığa saldırdı 20 kişi
hayatını kaybetti ve onlarca kişi de yaralandı. Eğer ki saldırının zamanı ve
mekanına bakacak olursak bunun Minbic’i Özgürleştirme Hamlesinden kopuk ele
almamakta yarar var. Minbic Askeri Konseyi ve QSD güçleri Minbic ilçe merkezini
çembere almışlar ve DAİŞ çeteleri Minbic’te çıkmaza düşmüşler. Ve gün geçtikçe
daha çok kaybediyorlar onun için bunun acısının Hesekê’den çıkarmaya
çalıştılar. Eğer ki insan bir yılanı bir köşeye sıkıştırınca yılanın
saldırganlığı daha korkutucu olur ve körü körüne saldırır.
Bilindiği gibi QSD ve
YPG’yi savaş meydanında yenemeyen çeteler en vahşiyane yöntemlerle sivilleri
hedef alıyorlar. Bu yüzden kendisine moral ve motivasyon kazandırabilmek için,
savaşçılarına “biz halen varız mesajını verip savaştırmak için Hesekê
saldırısını gerçekleştirdiler. Bunu Kobanê ve Girê Spî de kaybettikten sonrada
yaptılar. Çeteler, Kobanê Katliamında da bunu yapmak istediler. Ama DAİŞ gün
geçtikçe elindeki toprakları kaybetti ve kaybetmeye mahkumdur. İki üç yıl önce DAİŞ’ı
kabul eden Araplar bile DAİŞ’ı artık kabul etmiyor ve bir an önce onlardan
kurtulmak için YPG ve QSD’yi yardıma çağırıyorlar. DAİŞ zaten Kürtler
tarafından kabul edilmedi, şimdi Arap, Süryani ve Türkmenler tarafından da
tanındı. Kimse tarafından kabul edilmiyor ve istenmiyor. DAİŞ zorbalıkla halkı
korkuta korkuta, sindire sindire yönetiyor.
DAİŞ ya da ISIS ya da
IŞİD kendi değişiyle İslam Devleti ya da Irak ve Şam İslam Devleti “الدولة الاسلامية في
العراق والشام
kendini İslami ilkeleri savunduğunu iddia etmektedir. Güya İslam’ı özünü yerine
getirecekler. Ama bunların yaptığı İslam’ı karalamaktır. Eğer ki bugün bütün
dünyada bir İslam fobi ve İslam=Terörizm, İslam =Barbarlık, İslam=İlkellik
varsa bunun yegane sorumlusu DAİŞ ve onun gibi hareket edenlerdir. Bütün dünya
İslam dinini savaş, kan ve ölüm dini olarak tanımaktadır peki sorumlusu
kimlerdir. Sorumlusu İslam adına hareket edip ama tam aksine İslam’ı
karalayanlardır. Bunu bir tek Gayr-i Müslimler değil Müslümanlarda biliyor. DAİŞ
tarihi eserleri yıkmaktadır. Nebi Yunus Camisi gibi eski ve kutsal mabetleri
patlatmaktadır. Kuran’ı Kerimi yakmaktadır. Türbeleri patlatmaktadır,
kiliseleri yakıp yıkmaktadır. Onun için de DAİŞ İslam’da emredilen bütün iyi
şeylerin tam tersini yapmaktadır. O yüzden Bayram Arifesinde Hesekê’de eve
ekmek almaya giden sivil ve mazlum halkın Bayramına kan döktü. Ekmeğine kan
sıçrattı. Hesekê halkının ve tüm Rojava halkının bayramını kan akıttı. Her sene
barış, kardeşlik ve adalet dilekleri ve mesajlarıyla kutlanılan bayramlar bu
sene yaslı bir bayram haline getirildi. Ama son çırpınışları nafile ne yaparsa
yapsınlar, Minbic düştü ve daha çok Minbic düşecek ve çeteler ait oldukları
yere gidecek…
Gabar Roj
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
:” ”
:””
” “,” ”
Gabar RojKürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkeziwww.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info – www.navendalekolin.com