HABER MERKEZİ- Güney Kürdistan’da ekonomik sorunlar, rüşvet ve Türk devletinin işgal saldırılarına karşı halkın eylemleri sürerken, KDP’nin gözaltına aldığı ve tutukladığı kişilere Engizisyon sistemi bir yargılama biçimi uyguladığı ortaya çıktı.
Güney Kürdistan’da sorgu biçiminden, yargılama aşamaları ve hapishane uygulamalarına kadar her alanda çağdışı uygulamalar hayat bulmaktadır. KDP denetimindeki bölgelerde gözaltına alınan kişilerin suçları ne olursa olsun, yakalandığı yerlerde bir kaç gün tutulduktan sonra Hewler’deki genel asayişe götürüldüğü, diğer yerlerde sorgulardan sonuç alınmayınca Hewler’deki genel asayişte KDP eliyle terbiye edilmeye çalışıldığı ve her türlü sorgu biçiminin burada uygulandığı iddia edildi. Tüm kanun ve yasaların sadece kağıt üzerinde kaldığı, İnsan hakları, hukuk ve demokrasi alanında toplumu ortaçağ karanlığına sürükleyen bir çok uygulamanın burada hayat bulduğu ve uygulandığı bilgisine ulaşıldı.
Hewlêr Genel Asayiş binası ve aynı zamanda sorgu merkezi olarak da kullanılan yerde uzun bir süre tutuklu bulunan ve can güvenliği nedeniyle ismini açıklamak istemeyen kişi, tutukluluk süreci boyunca maruz kaldığı uygulamaları anlattı. İsmini açıklamak istemeyen yurttaş, uygulamaların “Engizisyon Uygulamaları”ndan farkı olmadığını söyledi.
İsmini açıklamak istemeyen yurttaşın anlatımları şunlardır:
“Genel asayiş Hewler merkezde büyük bir kompleks olarak dizayn edilmiştir. Yan-yana bir çok binadan oluşuyor. Her ne kadar burası resmiyette gözaltı ve sorgu evi olarak görülse de fiiliyatta tutuklular için işkence sisteminin merkezi olarak kullanılıyor. Genel asayiş üç ayrı bölümden oluşuyor .Her bölüm ise iki koğuş biçiminde düzenlenmiş, Burası üç bölüm ve 6 koğuş olarak dizayn edilmiştir. Koğuşların her biri 60 metrekare büyüklüğünde, beş metre genişliğinde, 12-13 metre uzunluğundadır. Koğuşların her birinde en az 120, genelde ise 150 civarında kişi kalıyorduk. Burada tutulan 700-800 kişilik tutuklu grubu mekan kapasitesinin üç-dört katına tekabül ettiği için aşırı kalabalıktan dolayı tutuklular koğuşlarda ancak sırt-sırta vererek oturabiliyor uzanabilecek bir yer bulamıyorduk. Aşırı dar ve havasız bir mekan olduğu için bütün yaşamımız bir işkence biçimine dönüşüyordu . Ayrıca aşırı kalabalık ve sıkışık bir biçimde yaşama sık-sık cilt, mantar, kaşıntı vb. bulaşıcı hastalıklara neden oluyordu orada tutuklu olan hemen herkeste bu tür hastalıklar çıkıyordu. Zaten o koşullarda bir süre kalıpta hasta düşmemek bir mucizedir” dedi.
PARASTIN DENETİMİNDE İSKENÇE ODALARI
Tutukluluk süreci boyunca insanlık dışı uygulamalara maruz kaldığını belirten yurttaş sözlerine şöyle devam etti:
“Hewler’deki genel asayişte sorgulananlar, bir süre sonra ayrıca “Parastın taybet” denilen bir yere götürülüp sorgulanıyorlar. Parastın taybet genel asayişten çıkınca araçla yaklaşık 40 dakika ile gidilen bir mesafededir. Tutuklular genel asayişten, Parastın taybet yerine kapalı kasa araçlarla getirilip-götürülüyor. En kötü sorgu burada yapılıyor buradaki uygulamalar vahşice . Suçu ne olursa-olsun tutuklular ağır işkencelerden geçiriliyor. Sorgu tutuklularının gözleri bağlı olarak yapılmaktadır. Sorgunun ilk aşaması kişiyi tanıma ve suç ile bağını kurmaya yöneliktir. Bu kapsamda kimlik bilgileri ve sicil alınma ile işe başlanmaktadır. Daha sonra tutuklunun aile tablosu, kimlik bilgileri, ne iş yaptığı, siyasi görüşü, nerede kaldığı, yakalanan materyaller, bunların kime ait olduğu,nereye götürüldüğü vb. ile devam etmektedir. Tıpkı Engizisyonda olduğu gibi toplam üç kez sorgu yapılıyor. Sorgu yazılı biçimde tutanak altına alınmaktadır. Yerel sorgu merkezlerinde nasıl bir sorgu tekniği kulanılıyor bilmiyorum fakat Hewler asayişi, genel asayiş ve Parastın taybet’deki sorgularda sistematik işkence uygulanıyor. Hewler genel asayiş yerleşkesindeki tutukluların kaldıkları koğuşlar ve sorgu yeri tek katlıdır. Bu nedenle işkenceli sorgu esnasında bağırış sesleri duyulmasın diye mekanda yalıtım yapmışlar. Burada ayrıca yer altında bir sorgu yeri bulunuyor. Hem genel kattaki sorgu yerinde, hemde yer altındakinde işkenceli yöntemlerle sorgulananlar,sorgu dışındaki zamanlarda diğer tutukluların kaldıkları koğuşlara götürülmüyor. Sorguları bitene ve yaraları kısmen iyileşene kadar yer altındaki tek kişilik hücrelerde tutuluyorlar buradaki süreç bazen 8-9 ay sürebilir. Burada sorgulananlar kim olursa-olsun her türlü işkenceli sorgulardan geçirilmektedirler. Bu mekana getirilen her kes işkenceli sorgudan geçirilmektedir. Kişilerin siyasi ya da adli bir suçtan yakalanması fark etmiyor. İşkenceli sorgu genelde üç seans biçiminde uygulanıyor. Sorguya alınan kişiye ilk olarak elektirikli tabanca ile işkence yapılıyor. Bu yöntem aynı zamanda su dökerek elektrik verme biçiminde de uygulanıyor. Sorgu süresince bu işkence biçimi sürekli kulanılıyor. Elektrikli tabanca ile yapılan işkenceyi el ve ayak tırnaklarının altına iğne batırılarak yapılan işkence takip ediyor. El-ayak tırnaklarının altına iğne batırma yöntemi ile yapılan işkenceyi ise ısıtılmış iğneyi el yada ayak tırnaklarının altına batırma devam ediyor. Bu uygulamaları falaka’ya yatırma, sopalarla dövme biçimindeki işkence yöntemi takip etmekte. Bunun için kalın elektrik kablosu ve sopa kulanılıyor. Kaba dayak, tutukluların çenesini dizine vurarak çenesini ve dişlerini kırma,yumruklama,tekmeleme,uzun süre uykusuz bırakma ise süreklidir ve yaşam biçimi haline getirilmiş. Burada sorguya ara verildiğinde tutuklular kimsenin göremeyeceği tek kişilik hücrelere konulmaktadırlar. Bu süre tamamen sorgucuların insafına göre kısa-yada uzun tutulmaktadır. Sorgu süreci bitince ifade tutanakları okutulmadan zorla tutukluların parmak basmaları dayatılmakta Bundan sonra kişilerde görünen yaralar kısmen iyileşince tutuklular koğuşlara götürülüyor”.
KARAR MERCİĞİ ASAYİŞ SORUMLULARI
KDP’nin yargı sisteminde hayat bulan uygulamalar sadece yıkılan sömürgeciliğin çarpık bir temelde yeniden inşası olduğunu belirten yurttaş, sorgu, yargı ve sanık haklarının burada asla geçerli olmadığını, tamamen kişilerin keyfi uygulamalarının yürürlükte olduğunu bu kişilerin icat ettikleri prosedürler üzerinden meşru olmayan bir hukuk sisteminin oluşturulduğunu belirtti.
Yurttaş sözlerine şöyle devam etti:
“Kişiler her-hangi bir suçlama ile gözaltına alınınca ilk üç hafta aileleri ile görüştürülmüyor. Üç hafta sonra resmi olarak gözaltına alındığı kabul edilenlere telefon ve aile görüş hakkı veriliyor. Genel Hewler asayiş sorumlusu İsmet Ergoşi’dir bu kişiye her türlü yetki verilmiştir. Ergoşi tehdit ve baskıyla herkesi etki ve yetkisi altına almıştır. Siyasi bölüm yetkilisi Muhamed Mırza yardımcısı ise Bejdar dır. Bejdar Kürtçe’nin yanı sıra Türkçeyi de iyi bilen biridir. Ayrıca bu kişiler siyasi tutuklulara ilişkin son karar merceğidir. Bu grup MİT’le birlikte koordineli bir çalışma yürüttüyor. Yine buradaki tutuklulardan sorumlu kişinin adı ise Bekir’dir. Bekir, tutuklulara bakan gardiyanların genel sorumlusudur. Aynı zamanda tutukluların idare ile olan sorunlarının muhatabıdır. Genel uygulamalar bu kişi aracılığıyla gardiyanlara yansıtılmaktadır. Koğuşlarda sorumlu olarak görevlendirilenler genel olarak suç işleyip tutuklanan KDP yönetici ve üyeleridirler bu kişiler her hafta tutuklulardan 2 bin dinar para alırlar. Buradaki yaşam tamamen askeri kurallara göre düzenlenmiştir. Saat 09:00’da tutuklular 15 dakikalık havalandırmaya çıkarılmaktadırlar. Bu uygulama öğlen ve akşam’da tekrarlanıyordu bazen keyfi davranıp havalandırmaya çıkarmadıkları da oluyordu. Koğuşların içinde banyo ve elbise yıkama imkanı olmadığından bu ihtiyaçlarımız havalandırma zamanında karşılamaya çalışıyorduk tabi zamanın kısıtlı olmasından kaynaklı bu tam anlamıyla sağlanmıyor. İhtiyaç duyulan giyim malzemeleri çok nadir ailelerce dışardan getirilmekte, ailesinin koşulları elvermeyenler ve ailesi ile görüştürülmeyenler bu ihtiyaçlardan mahrum kalıyor.
Sabahtan-akşama kadar her ne sebeple olursa-olsun tutukluların konuşması yasaktır. Bu yasak tutukluların bir-biri ile konuşmasını kapsadığı gibi, kendi kendine türkü söyleme, yada mırıldanmayı da kapsıyor bu kurala uymayanlar bir çok ceza yaptırımıyla karşı karşıya kalabiliyor.Konuşma yasağı yemek yenirken bile geçerlidir. Asayiş içindeki tüm koğuşlarda kitap, defter ve kalem bulundurmak kesinlikle yasaktır. Asayişteki tutuklulardan parası olanlar için haftada bir kantin listesi hazırlayabilirler. Bu yolla listeler markete gönderiliyor fakat istediğimiz şeyler hiçbiri zamanında gelmiyor bununla birlikte sorumlular kantinden gelen malzemelerin bir kısmını kendine aldıktan sonra, geriye kalanları liste sahiplerine veriyorlar. Yapılan alış-verişte fahiş bir fiyat tarifesi uygulanıyor bununla birlikte gardiyan, koğuş sorumlularıda fiyatlara kendi paylarını ekledikleri için böyle her hangi bir eşya dışardaki fiyatın iki-üç katında satılıyor.”
‘İZLEDİĞİ POLİTİKA AKP’NİNKİNE BENZİYOR’
KDP’nin kendisine muhalif olan herkesi düşman gibi gördüğünü belirten yurttaş Hewler asayişinde sadece bazı suçlardan tutuklanan kişilerin bulunmadığını KDP politikalarını eleştiren, doğru bulmayan karşı çıkan herkesi buraya getirerek bastırmaya, susturmaya çalışıldığını aslında KDP nin politikalarının AKP’ninki ile aynı olduğunu dile getirdi.
Yurttaş devamında şunları bellirtti:
“Genel asayişte her zaman ortalama 700-800 civarında tutuklu bulunmaktadır. Sürekli yaşanan sirkülasyona rağmen bu oran değişmemektedir. KDP politikalarını eleştiren aydınlar, siyasetçiler ve gazeteciler, sivil toplum örgütü temsilcileri de ağırlıkta burada tutuluyor. Örneğin Mam Davut isimli bir kişi Mesur Barzani’nin diplomasi grubundayken kimi konularda KDP’ye muhalefet ettiği için tutuklanmıştır. Yine Barzani ailesinde Tarık isimli bir Liva komutanı Mesrur’a itiraz etiği için tutuklanmış ve üç yıl tutuklu kalmıştır. Genel asayişte KDP’ye iç muhalefet nedeniyle tutuklananlar dışında PKK gerillaları,PKK ve YNK taraftarları bulunuyor.”
Devam Edecek…
Bawer AGİR
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi