29 Ağustos 2014 Cuma Saat 11:11
AKP’de Davutoğlu dönemi başladı. Ancak AKP’nin esas siyasetini Erdoğan belirlemeye devam edecek. Putin-Medyedev modeli tam da Erdoğan-Davutoğlu ilişkisini tanımlıyor. Rusya’da Putin-Medyedev modeli ekonomik ve siyasi gücüyle ayakta kalırken, Erdoğan ile Davutoğlu’nu ayakta tutan, Kürt Halk Önderi’nin sağladığı çatışmasızlıktır. Sanki bu çatışmasızlığı kendileri sağlamış ve yürütüyormuş gibi bir algı yaratarak toplumdan destek almaktadırlar. AKP kongresinde çözüm sürecinden söz ederek siyasi olarak nasıl ayakta kaldıklarını ortaya koymuşlardır.
Ancak AKP açısından başlattığı ve yürüttüğü bir çözüm süreci yoktur. Çözüm sürecinden söz etmesi sadece bir algı başarısıdır. Eğer bir çözüm sürecinden söz edilecekse, bu, Kürt Özgürlük Hareketi için var olan bir durumdur. Kaldı ki çözüm için atılmış herhangi bir adım yoktur. Kürt Halk Önderi devleti ve hükümeti böyle bir sürece sokmak istemektedir. Ancak AKP hükümeti böyle bir sürecin içine girmemede ayak diretmektedir. Ama buna rağmen sürekli süreçten söz etmeleri, siyasi getirisinden dolayıdır.
Dikkat edilirse AKP kongresinden önce sanki AKP çok önemli adımlar atacakmış gibi bir propaganda kampanyası yürütmüşlerdir. Sanki bir Yol Haritasında mutabık kalınmış ve pratiğe geçecekmiş gibi bir hava yaratılmıştır. Halbuki böyle bir şey olduğunu ne İmralı’ya gidip gelen HPD heyeti söylemiş ne de Kürt Özgürlük Hareketi böyle bir durum olduğunu deklere etmiştir. Beşir Atalay her zaman olduğu gibi hiçbir pratik değeri olmayan bir söylem ortaya atmıştır. Zamanı belli Yol Haritası hazırlayacağız demiştir. İmralı’ya giden heyet de bunun oyalama içermeyecek ciddi bir Yol Haritası olması temennisinde bulunmuştur. Bunun dışında Kürt sorununun çözümü açısından ortaya konulmuş hiçbir şey yoktur.
Sadece, heyet İmralı’da bir iki saat değil de birkaç gün kalacaktır. Kürt Halk Önderi’yle bazı projeler hazırlayacak birkaç tutuklu da İmralı’ya gönderilecektir. Bunlar, Kürt Halk Önderi’yle birlikte çalışacak bir sekreterya olacaktır. Bunun da olup olmayacağı, olacaksa nasıl olacağı tam belli değildir. Böyle bir durumun seçime kadar yeni bir oyalama yöntemi mi olduğu, yoksa çözüm için ciddi bir adım atma girişimi mi olduğunu yakında yaşayıp göreceğiz. Çünkü AKP hükümeti bir buçuk yıldır böyle bir yaklaşım içinde olmuştur. Hiçbir sözün ya da atıldığı söylenen adımın çözüm için bir değeri olmamıştır. 2013 Newroz’unda Kürt Halk Önderinin başlattığı çözüm sürecine tek bir olumlu karşılık verilmemiştir.
AKP kongresi öncesi yaratılan olumlu havanın kongreyi güçlendirmek için yapıldığı izlenimi güçlenmektedir. Çünkü Erdoğan’ın kongrede yaptığı konuşmada dile getirdiği tek millet, tek vatan, tabii ki tek ulusa dayalı tek devlet anlayışıyla eskinin restorasyonu dışında bir şey yapılmayacağını göstermiştir. Zaten Davutoğlu da sürekli devleti restorasyondan söz etmektedir. Yani zihniyet ve öz aynıdır, sadece zamana dayanmayan yönler öz değiştirilmeden yenilenecektir.
Beşir Atalay’ın Yol Haritası hazırlayacağız sözleri de bu çerçevede söylenmiştir. AKP’nin bir Yol Haritası vardır, ama bu Yol Haritası Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi’nin düşündüğü Yol Haritası mıdır? İşte bu sorunun cevabı önemlidir. Beşir Atalay’ın düşündüğü Kürt Halk Önderi’nin düşündüğü Yol Haritası değildir. Hatta gerilimi arttıracak bir Yol Haritasıdır. Yol Haritasını yine silah bıraktırmayla anması bunun en somut ifadesidir. Kürt Özgürlük Hareketi Kürt sorunu çözülmeden bunu tartışmayacağını söylerken, AKP hükümetinin bunu dillendirmekte ısrar etmesi başka anlama gelmemektedir. Eğer hükümet Beşir Atalay’ın dillendirdikleri altında yeni bir oyalama içine girerse Kürt Özgürlük Hareketi bunu kabul etmeyecek, AKP’nin çatışmasızlığı siyasi getiri haline getirme biçimindeki politik tarzına son verecektir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin tüm açıklamaları bunu ortaya koymaktadır.
Duran Kalkan’ın çok yanlış olan belediye otobüsü yakılması eylemlerini ve heykelin zamansız dikilmesini eleştirmesi, sanki AKP’nin önemli adımlar atacağı biçiminde yorumlanması çok yanlıştır. Eleştirilen, Kürt Halk Önderi’nin AKP’yi çözüm sürecine sokma çabasını mücadeleyle güçlendirme yerine, mücadelenin doğrultusunun başka yönlere kaydırılmasınadır. Mücadelenin doğrudan Kürt halkının taleplerini gerçekleştirmeye yöneltilmesi istenmektedir. Demokratik özerkliği inşa etme, savunma ve kabul ettirme mücadelesinin geliştirilmesi istenmektedir. Kendi kimliği ve diliyle kendi kendini yönetmenin mücadelesinin verilmesi istenmiştir. Anadilde eğitimin geliştirilmesi ve kabul ettirilmesi istenmiştir. Özcesi, eleştiri, mücadelenin yapılmasına değil, yetersiz yapılmasınadır.
AKP şimdiye kadar mücadelesiz hiçbir adım atmamıştır. İmralı’da görüşmek zorunda kalması da AKP’nin zihniyet değiştirmesi sonucu değildir. Kürtlerin Özgürlük Mücadelesinden zorlandığı için yöntem değiştirmiştir. Mevcut durumda yöntem değiştirme dışında bir politika değişikliği yoktur. Ancak yöntem değişimine zorlayan mücadele daha da yükseltilirse, bu yöntem değişikliği özde de değişikliğe evriltilebilir ve çözümün önü açılabilir. Tabii ki mücadele etme koşuluyla!.
Hüseyin Ali
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com – www.lekolin.net – www.lekolin.info