15 Ocak 2010 Cuma Saat 17:32
12.00
0
21
TR
 
Öcalan, İmralı
Cezaevi’ne getirilen 5 mahkumla birlikte 12 Ocak tarihinden itibaren cezaevindeki
şartlar düzeltilinceye ve tüm haklar verilinceye kadar ortak görüşe çıkmama
kararı aldıklarını açıkladı. Öcalan, “Bundan sonra bu durumlar düzeltilmeyene
kadar ortak görüşe çıkmayacağım dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, avukatlarıyla görüştü. Edinilen
bilgilere göre görüşmede İrlanda’yı değerlendiren Öcalan, “Kürdistan ile
İrlanda arasında benzerlikler var. İrlandalılar bizi daha iyi anlayabilir.
Benim İrlanda hakkında da bazı çalışmalarım var dedi.
Öcalan, şöyle devam etti: “Daha önceki problemlerden farklı
olarak yeni yerde nefes alma sorunu, uykusuzluk durumu var. Hiç doğru dürüst
uyuyamıyorum. Uyku ciddi bir problem. Yeni yapılan yer ustalıkla ve bilinçli
olarak yapılmış, sistemli bir yerdir. Çok özel ve bilinçli olarak ve ince
planlamayla yapılmış bir yerdir. Çok masraf edilmiş, bundan sonra bunun
düzeltilme durumunun olacağını da zannetmiyorum. Kendimi 15 metre derinlikte
bir kuyunun dibinde gibi hissediyorum. Nefessiz kalıyorum, uyuyamıyorum. Dün de
uyuyamadım. Odanın havalandırmasını pencereyi açarak sağlıyorum. Havalandırmada
oturamıyorum. Havalandırma yeri yüksekçe beton duvarlardan oluşan ve sadece beş
ile yedi metre uzunluğunda olan bir alandan oluşuyor. Eski havalandırmadan daha
küçük. Üstü de tam açık değil. Sadece orada yürüyebiliyorum. Ancak derinliğin
etkisiyle basınç yüksek.
YÖNETMELİĞİ DAHİ UYGULAMIYORLAR
“Boğazımdaki akıntı devam ediyor. Havalandırmada diğer
arkadaşlarla bir araya gelemiyorum. Haftada on saat görüşme hakkımız varken
haftada sadece bir saat görüşebiliyoruz. Bakanlığın açıklaması uygulanmıyor.
Bugüne kadar toplam dört kez görüştüm. Ancak son görüşmede görüşme süresini
elli dakikaya indirdiler. Bakan’ın açıkladığını bile burada uygulamıyorlar.
Mevcut yasa ve yönetmeliklerini dahi uygulamıyorlar. Eğer doğru dürüst bunlar
uygulanmayacaksa görüşmenin ne anlamı var. Biz de dün arkadaşlarla durumu
değerlendirdik. Bu şartlar düzeltilinceye ve tüm haklarımız verilinceye kadar
ortak görüşe çıkmama kararı aldık. Bundan sonra bu durumlar düzeltilmeyene
kadar ortak görüşe çıkmayacağım. Diğer arkadaşlarla görüşürken arkamızda iki
yetkili önümüzde iki yetkili duruyor. Havalandırmada görüştürülmüyoruz. Kısa
bir süre öncesine kadar burada Kürtçe konuşma yasağı vardı. Fakat bu yasak
yönetmelikle kaldırıldı ancak biz henüz Kürtçe konuşmayı hiç denemedik. İzin
verip vermeyeceklerini bilmiyoruz. Denersek izin verilip verilmeyeceği ortaya
çıkar. Buradaki şartlar çok zor, diğer arkadaşların önceki yerlerine göre çok
daha ağır şartlar. Ben bu şartlara alışkınım, yine dayanırım ama arkadaşlara
yazık ediliyor. Avukatlarım ve ailem dışında diğer buradaki yetkililerle
konuşma şansım yok. Yemek verirlerken bile yemeği koyup sonra tabağı alıyorlar,
aramızda hiçbir konuşma geçmiyor. Burada kural dışı hiç bir şey olmuyor. Odamın
dışında jeneratör çalıştırılıyor sürekli ses çıkarıyor. Bu da beni çok rahatsız
ediyor.
MANİFESTO AYDINLARDAN OLUŞUYOR
Makalesini yayınlayan İl Manifesto gazetesine de değinen
Öcalan, “İl Manifesto gazetesi yazarları aydın kişilerden oluşuyor. Nitelikli
yazarlardır, biliyorum dedi. Öcalan, şöyle devam etti: “Felsefede tekillik ve
evrensellik meselesi, kavramları var. Ben tekillik ile evrensellik arasında bir
bağ kuruyorum. Tekilliklerin önemli olduğunu ama her tekilliğin evrensellikle
bir bağının olduğunu belirtiyorum. Evrenselliğin de tekillikle bağlantılı
olduğunu düşünüyorum. Bunlar birbirleriyle karşıt şeyler değil ilişkili olan
durumlar. Mesela İrlanda’nın bir tekilliği var, Kürdistan’ın da bir tekilliği
var. Ama her ikisinin de evrensellikte buluşan mutlaka bağları var.
HÜCRE CEZASI ONAYLANDI
“Daha önce verilmiş olan 20 günlük hücre cezası onaylandı.
Onaylandığına dair karar tarafıma tebliğ edildi. Ancak kararın ne zaman
uygulanacağını bilmiyorum. Herhalde yakında uygulamaya koyarlar. Yine 160
sayfalık savunmamın, Yol haritasına ilişkin kısmının AİHM’e gönderilmesi için
talepte bulunmuştum. Gelen cevapta AİHM’e gönderilmeyeceğini belirtmişler. Bu
savunmamın eğitim, propaganda ve talimat içerdiği gerekçesiyle gönderilmeyeceği
belirtilmiş. Bu doğru değil. Ben kimseye talimat vermiyorum. Eğitim deniliyor
ama benim zaten bütün savunmalarım birer eğitimdir. Ben buradan kimseye talimat
vermiyorum, bunu doğru da bulmuyorum. Bu esaret koşullarında, bir hükümlü
koşullarında bunu yapmam mümkün değildir, bu durumda bunu yapmayı ahlaki de
bulmuyorum. Ancak görüşlerimi ifade etmeye devam edeceğim. Kimse benim
düşüncelerimi ifade etmemi engelleyemez. Ölümüm pahasına bile olsa görüşlerimi
söylemeye devam edeceğim. Benim burada yaptığım tespitler talimat değil, bir
sosyolojik çözümlemedir, sosyolojik tespitlerdir.
TASFİYEYİ AKP YÜRÜTÜYOR
“Kürtlerin islami özelliğinden yararlanarak politika
yapıyorlar, otuz yıldır böyle. 1970’lerde Refah Partisiyle şimdi de AKP ile bu
politikaları yürütüyorlar. Numan Kurtuluş da aynı anlayıştadır. CHP ve MHP’nin
Kürtler içinde maskesi düşmüş, deşifre olmuştur. Kürtler AKP ile kontrol
edilmek isteniyor. CHP ve MHP’nin katı– ulus milliyetçi tasfiye anlayışını AKP
daha yumuşak, ılımlı ve ince yöntemlerle sürdürüyor. Bu çok daha tehlikelidir.
Amaç özünde aynıdır, tasfiyedir. Aslında 2002’den bu yana AKP ile MHP ve CHP
arasında örtülü bir anlaşma var. Sözde ve sahte bir muhalefet var, ben
muhalefet güçsüzdür demiyorum.
BEN ARADAN ÇEKİLECEĞİM
“Buradaki koşullarımın ağırlığından çok anlaşılmamak beni
zorluyor. İrlandalılar inatçı olurlar Kürtler de çok direngen bir halktır ama
başlarına nasıl bir tezgahın örüldüğünü tam anlayamıyorlar, bunun farkında
değiller. Ben Şubat-Mart’tan sonra ne gelişir bilemiyorum. Savaşsınlar,
barışsınlar demiyorum, talimat vermiyorum, ne yaparlarsa kendi kararlarını
kendileri vermelidir. Kürtler kendi onurlarını korumayacaklar mı, kendi
haklarından vaz mı geçecekler onlar karar verecekler. Öyle anlaşılıyor ki
operasyonlara daha da yoğunluklu devam edecekler, tasfiye planı devrededir.
Üzerimize daha da gelecekler. Her açıdan üzerimize gelecekler, bizi nefessiz
bırakacaklar. Arkasından da askeri operasyon gelebilir. İşte Şubat ve Mart
ayları geliyor. Ben nötr hale geleceğim aradan çekileceğim. Eğer çözüm için
gelirlerse ben burada her zaman katkı sunmaya hazırım.
HALKIMIN ÜMİDİ İÇİN YAŞAYACAĞIM
“Daha önce burada bana yönelik bazı olumsuzluklar yaşandı,
provokasyon yaratılmaya çalışıldı. İşte üstüme çullandılar. Ben tepki verdim.
Neden yapıyorsunuz dedim. Ancak onlar tavırlarından geri adım atmadılar.
Karşılık verseydim belki beni öldürebilirlerdi de. Neden karşılık vermedim? Çünkü
ölmek iyi bir şey değil. Ben burada kendim ölümüme sebebiyet vermeyeceğim,
kendi hayatımı sonlandırmayacağım ama onlar öldürürse öldürebilirler. Halkımın
moralini yüksek tutmak, halkımın barış ve özgürlük ümidini korumak için daha
fazla yaşamaya çalışıyorum.
AVRUPA’DA BİREYCİLİK HAKİM
“Avrupa’da bireycilik çok hakim. Tabi ben burada bireyi
kastetmiyorum, bireycilikten bahsediyorum. Çözümün gelişmemesinin, toplumsal
sorunların çözülememesinin temelinde herkesin fazlasıyla ulus-devlete bulaşması
nedeniyledir. Ben Marksizmin başarılı olamamasının temelinde ulus-devlet
çözümlemesinin önemli rol oynadığını düşünüyorum. Ulus-devlet anlayışı
kapitalizmin, kapitalist modernitenin sonucudur. Sol bunu iyi anlayamadı. Biz
sol, sosyalist ve ezilenler olarak bunu pek anlayamadık. Reel Sosyalizmin
çöküşünün temelinde de bu anlayış yatıyor. Rusya’da Lenin, Çin’de Mao dahil
hepsi aynı hataya düşmüşlerdir. Bunu iyi anlamak gerekir. Ki bugün Çin olmadan
Amerika yaşayamıyor. Sendikalar, bazı işçi kuruluşları gibi birçok kurum
aslında kapitalizme hizmet ediyorlar. Ben Marks’ın sınıfa karşı sınıf
çözümlemesini doğru bulmuyorum. Sınıfa karşı sınıf değil, sınıfa karşı ya da
kapitalizme karşı toplum diyorum. Toplum derken herhangi bir bölümünü
kastetmiyorum. Toplumun genelini kastediyorum. Ben toplum olmadan birey olmaz
diyorum. Birey toplumla anlam kazanır. Ben çözüm olarak bireyin toplumla
evrensel olarak birbirleriyle buluşmasında görüyorum. Ama bu söylediğim
enternasyonalizm değil.
YAPTIĞIM GRAMCİ’NİN GÜNCELLENMİŞ HALİ
“Avrupa tekilliği esas alıyor. Bu tek başına eksiktir,
yetersizdir. Benim önerdiğim ne Avrupa tarzı tekilcilik ne de Reel
Sosyalizmdeki gibi enternasyonalizmdir. Yine benim önerdiğim ne iktidar, ne
federal ne de klasik konfederal sistemdir. Benim önerim tekillikle evrenselliği
buluşturan anlayıştır. Biz buna demokratik komünalite diyebiliriz. Bu anlayış
gereği demokratik ulus, demokratik vatan kavramları kullanılabilir. Bu anlayış
iktidar ve devleti hedeflemiyor, iktidar ve devlete bulaşmıyoruz. Ben bu anlamda
sosyalizm diyorum. Benim bu anlayışım Kürdistan’a biraz yerleşmiştir. Kürtlerin
çok ezilmelerine, katliamlara uğramalarına rağmen yine de bu anlayış Kürtler
arasında biraz gelişti. Herkes ulus-devlete bulaştığı için çözüm gelişemiyor.
Güney’de de bu nedenle bir katliam gelişebilir, katliama uğrayabilirler,
uyarıyorum. Talabani ve Barzani’yi de bunun için uyarıyorum.Gramci biliniyor o
da on yıl hapiste yattı. Düşüncelerine değer veriyorum. Benim aslında burada
yaptığım Gramci’nin yeni ve güncellenmiş halidir.
TÜRKİYE’DE KURUMSAL FAŞİZM VAR
“Türkiye’de bir kurumsal faşizm var. Benim şu anda içinde
tutulduğum cezaevi koşulları da bu kurumsal faşizmin ürünüdür, devam ettiğini
gösteriyor. Bu kurumsal faşizm yüz yıldır değişmeden bugüne kadar geldi.
İttihatçıların 1906’daki faaliyetlerinden bu yana kurumsal faşizm var
Türkiye’de. Bugünkü temsilcileri MHP ve CHP’de kendini ifade ediyor. Bu anlayış
katı ulusalcı ve milliyetçi bir çizgidir. Ne MHP ve CHP’nin çizgisindeki bu
katı ulusçuluk ne de AKP’nin İslamcı hegemonyası diyoruz. Biz her ikisini de reddediyoruz
ve doğru bulmuyoruz. Türkiye’de halen katı ulusalcı-milliyetçi-laik çizgideki
hegemonik güç ile Türk İslam sentezini savunan hegemonik güç var. Üçüncü bir
yolu doğru buluyorum. Bu üçüncü yol da bizim defalarca ifade ettiğimiz
demokratik yoldur Demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet, demokratik
vatan, demokratik ulustur.
BENİ GLADİO TESLİM ETTİ
“Benim buraya getirilmeme de İtalya Gladiosu gibi diğer
gladiolar etkili oldu. İngiltere’deki MI6, Yunanistan Gladiosu etkili oldu.
İngiltere yoğun olarak işin içindeydi. Bunları iyi bilmek gerekir. İşte Türk
Başbakanı ile İtalya Başbakanı kendilerini kardeş olarak ilan ediyorlar. Bu iki
ülke üzerinden kapitalist bir evlilik yaratılmak isteniyor. Bu İtalya ve
Türkiye üzerinden kapitalizmin bir model yaratmaya yönelik politikasıdır. Türk
Gladiosu Ergenekon da ittihatçıların bir devamıdır. İtalya kendi gladiosunu
1990’larda dağıtmayı başardı. Ancak Türk Gladiosu-Ergenekon ise halen dağılmış
değil. Şu anki Ergenekon davası Ergenekon’un tamamı değil, çok küçük bir
kısmıdır. Cezaevindeki arkadaşlara, Halkımıza selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org
– www.lekolin.net – www.lekolin.info