Yaklaşık bir yıl önce, 10 Ekim 2021 tarihinde yapılan genel seçimlerde, Sadr gurubu parlamentoda büyük çoğunluğu sağlamıştı. Seçimlere katılım %44 gibi düşük bir oranda kalmıştı. Bu katılım oranından da anlaşılacağı gibi, halk iradesinin yeterince sandıklara yansımadığını göstermektedir. Seçimlerin ardından birçok siyasi partinin seçim sonuçlarına ilişkin itirazları olmuştu. Sonuçların şaibeli olduğuna dair itirazlar yükselmiş ve bu durum protestolara sahne olmuştu.
DAİŞ saldırılarının ardından dördüncü kez sandık başına giden Irak halkı, aradığı siyasi istikrarı bir türlü bulamadı. Son seçimlere de şaibe söylemleri damga vurmuştu. Irak’ta yaşanan ekonomik, siyasi ve güvenlik sorunların gölgesinde seçimlere gidilmişti. Seçimlerle yenilenen parlamento bu sorunlara çözüm bulamadı. Halkın protesto eylemleri aylarca sürmüş, yaşanan çatışmalarda can kaybı yaşanmış ve yine de sorunlar giderilememişti. Aslında hükümet de kurulamadı. Geçici başbakan, süresi dolmuş Cumhurbaşkanlığı ile yönetildi. İç çelişkiler ve dış müdahaleler nedeniyle siyasi vesayetle yönetilen bir ülke haline geldi.
Tek parti olarak seçime katılmanın yanında ağırlıklı olarak Koalisyonlarla seçimlere gidilmektedir. İbadi’nin Zafer (Nasır) koalisyonu, Haşdi Şabi’nin Fetih koalisyonu, Maliki’nin Kanun Devleti koalisyonu gibi üç koalisyon ile Sadr hareketi, Şiilerin parçalı durumunu göstermektedir. Benzer bir durum Sünniler arasında da yaşanmaktadır. İyad Allavi’nin başını çektiği Vataniye koalisyonu ve Hamis El Hancer’in Karar koalisyonu Sünnileri de bölmüş durumdadır. Daha başka koalisyon ve hareket örgütlenmeleri de mevcuttur. Kerkük Türkmenler cephesi, KDP, YNK, Goran hareketi, Kürdistan federe bölgesindeki partiler birlik oluşturmaktan uzaktır. Irak’taki etnik ve mezhepler üzerine kurulan siyasi partiler istikrarsızlığın temel nedenini oluşturmaktadır. Aralarında çok ciddi siyasi kutuplaşmalar mevcuttur.
Irak’ta ki siyasi parçalanmışlık ve istikrarsızlık daha da derinleştirmektedir. Ekonomik krizden kurtulamayan Irak’ın, yerlerine dönemeyen binlerce sığınmacı sorunu yanında çok ciddi güvenlik sorunu siyasi sorunla bütünleşince içinden çıkılmaz bir hal almaktadır. Bu tablo ile ne kadar seçimlere gidilse de kendi kronik yapısal sorunlarını çözmekten uzaktır. Siyasetin kurgulandığı biçimde uzun vadeli çözümler üretmesi beklenemez. İran, Türkiye, ABD ve İsrail’in bölgeye fiili müdahaleleri de dikkate alındığında işler daha da karmaşık hale gelmektedir.
Haziran 2022 de, 73 milletvekili sayısıyla parlamentoda çoğunluğu bulunan Sadr hareketi, parlamentodan çekilme kararı almasıyla yeni bir protesto dalgasına yol açmış, taraftarları meclis binasını basmış, onlarca kişinin ölümüne yüzlerce kişinin yaralanmasına mal olmuş silahlı çatışmalar başlamıştı. Uzun bir aradan sonra parlamento tekrar toplanmış ve bir türlü seçilemeyen Cumhurbaşkanlığı seçimi 13 Ekim’de gerçekleştirilmişti. Kürtlerden oluşması gereken Cumhurbaşkan seçimine iki adayla gidildi. KDP’ nin desteklediği aday Abdulatif Cemal Reşit 5. Irak Cumhurbaşkanı olarak seçildi. YNK ve KDP arasında bir soruna dönüşen Cumhurbaşkanlığı seçimi İran ve Türkiye’nin de taraf olması nedeniyle seçilememiş ve ertelenmişti. KDP’nin desteklediği adayın kazanması İran ve Türkiye’nin Irak’ta ki siyasi dengeleri etkileyecektir.
Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Reşit, hükümet kurma görevini Şii lider Muhammed Şiya es Sudani’ye verdi. İran’ın da onayladığı Başbakan adayı Sudani henüz hükümeti kurmak için tarafların uzlaşmasını beklemektedir. Parlamentoda onaylanması için mevcut parçalı yapının uzlaşmasına ihtiyaç vardır. Daha önce Sadr hareketinin bu ismin başbakanlığına itirazları vardı. Yeniden aday gösterilmesi ve seçilmesi halinde bir uzlaşmanın sağlandığı anlamına gelmektedir.
Oldukça meşakkatli bir süreç yaşayan Irak halkı, kendi siyasi geleceğini belirlemede sıkıntılarını aşması oldukça zor görünmektedir. Ekonomik, siyasi, güvenlik sorunların çözümü de Irak’a oldukça Irak (uzak) durumdadır.
Irak’ta ki yapısal sorunların çözümü, köklü siyasi yapılanmayla ancak mümkün olacaktır. Konfedere yönetim sistemine, demokrasinin içselleşmesine, etnik ve mezhepler üstü politik ön görüye ihtiyaç vardır. Bu sağlanmadığı müddetçe Irak, daha da kötü bir duruma düşmekten kurtulamaz. Sorunların aşılmaması halinde, parçalanmaya kadar gidecek ve mezhepler arası iç savaş da dahil sonucu kestirilemeyecek sürecin başlangıcında yer aldığını belirtmekte fayda vardır. Mevcut seçimler, hükümet kurmalar, süre gelen siyasi kargaşa ve bunu sürekli besleyen, ekonomik krizleri, yolsuzlukları, açlığı, sefaleti, adaletsizliği, siyasetteki vesayeti, dış müdahale etkilerini, güvenlik zafiyetini aşacak durumdan yoksundur.
Irak, yapısal krizlerden çıkış alternatifleri aramalı ve uygun bir yönetim modeli üzerinde uzlaşı sağlaması gerekir. Halkların tümünü bir arada tutan paradigmadan yoksunluğu, Irak halkına külfeti her geçen gün daha da artacaktır. Şengal özerk yönetim modeli, küçük bir ilçede uygulama deneyimi Irak’ın geneli için bir ilham kaynağı olabilir. Farklılıkların birliğini sağlayan siyasi iradenin teşkili sağlandığı oranda Irak düzlüğe çıkacaktır. Kalıcı istikrar için demokratik ulus perspektifine ihtiyaç vardır. Aksi durumda, sular durulmaz, kazan kaynamaya devam edecektir. Görece sakin olan şimdiki halk hareketliliği kalıcı bir sakinlik değildir. Kitle desteğinden yoksun iktidarların işbaşında olduğu bu siyasi, idari mekanizmalara fazla rol biçmek yanıltıcı olacaktır.
Rauf KARAKOÇAN